Yelkenli tekne ile Kuzey Kutbunu tek başına geçen 68 yaşındaki Türk’ün müthiş öyküsü

DÜNYANIN ÇATISINDAN GELEN ADAM - deniz feneri
,

DÜNYANIN ÇATISINDAN GELEN ADAM

Aşağıda anlatacağım macera kolay yaşanacak bir öykü değil.
Filmlerde bile böylesi hayal edilmedi.
Erkan Gürsoy… 68 yaşında…
Kendi inşa ettiği yelkenli bir tekne ile tek başına Kanada’nın Pasifik kıyısından yola çıkıyor.
Alaska, Bering Boğazı, Grönland, Kuzey Kutbu Kuzey Batı Geçidini geçiyor, dünyanın çatısına çıkıyor.
Alaska’da buzulların arasına sıkışıyor, İrlanda açıklarında Kasırgaya yakalanıyor.
Bütün bu badireleri atlatıp 23 Ocak 2015’de Çanakkale’den Türkiye’ye giriş yapıyor.
Bu kahraman denizciyi Çanakkale’de karşılayanlar arasında idim.
Romanlara ve filmlere konu olacak öyküsünü kısaca özetliyorum.

Erkan Gürsoy, 1947 yılında Burdur’a bağlı, Torosların eteğinde kurulu Bağsaray (eski adı Armallı) adlı dağ köyünde doğdu. Mesleği, Endüstri Meslek Lisesi’nde Motor Teknik Öğretmeni… 24 yaşında, 68 kuşağının macera arayan ikliminden etkilenip Türkiye’den ayrılıyor ve İngiltere’ye gidiyor. Bir İngiliz kadınla evleniyor. İki yıl sonra İngiltere de kesmiyor. Önce tek başına Kanada’ya göç ediyor. Göçmenlik başvurusu kabul edilince, iki gün sonra da karısı geliyor. Bir yıl ek eğitim alarak Kanada’da Motor Meslek Öğretmenliği hakkını elde ediyor. 1985 yılına kadar öğretmenlik yapıyor. Ancak, içindeki macera ruhu bir türlü dinmiyor. 1965 – 1968 yılları arasında yelkenli teknesi ile dünya turu yapan ilk Türk Denizcisi Sadun Boro’nun o zaman Hürriyet Gazetesi’nde dizi olarak yayınlanan maceraları, içindeki gezgin ruhunda fırtınalar koparıyor. 1985 yılında bir taraftan öğretmenlik yaparken, diğer taraftan evinin bahçesinde Barış adının verdiği 17 metrelik saç teknesini bitiriyor.

ORTA YAŞ KRİZİYLE GELEN DÜNYA TURU

1993’te 46 yaşına geldiğinde kendi deyimi ile orta yaş krizine tutuluyor. Eşi de bu krizi anlayışla karşılıyor ve “tamam git” diyor. 19 Mayıs 1993’te, Barış adlı yelkenli teknesi ile Kanada’nın Vancouver şehrinden (Pasifik tarafı) dünya turuna çıkıyor. Hawai , Tahiti, bir çok ada ülkesi, Yeni Zellanda, Avustralya’ya uğrayarak, Pasifik Okyanusu ve Hint Okyanusu7nu geçip Kızıl Deniz üzerinden 1994 yılı Mayıs ayında Türkiye’ye geliyor. Yine bir dünya gezgini Haluk Karamanoğlu ile Antalya’da karşılaşıyor. Haluk Karamanoğlu vasıtası ile yazılarından ve kitaplarından etkilendiği Sadun Boro ile tanışıyor. 3 ay Türkiye’de kaldıktan sonra dünya turunun tamamlamak için tekrar yelken basıyor, Akdeniz’i, Atlantik’i, Panama Kanalı’nı geçip Pasifik Okyanusu’nda kuzeye tırmanıp 1995 yılı Temmuz ayında Vancouver şehrine ulaşıyor ve dünya turunu tamamlıyor.
Turdan sonra alüminyum su borularından lastik botlara alternatif botlar üretmeye başlıyor. Bu botlar ilgi görünce atölyesinde seri imalata geçiyor. Alüminyum borulardan esinlenerek, “Nasıl batmayan bir tekne yaparım” diye kafa yoruyor. Niyeti bu kez dünyada çok az denizcinin, sadece amatör denizciler ve yelkenciler için değil, büyük ticari gemiler için de çok az denizcinin gidebildiği Kuzey Kutbu Kuzey Batı kanalından geçip Türkiye’ye gelmek. Etrafı, içi hava dolu alüminyum borularla çevrili ve kuzey kutbu iklim şartlarına uygun alüminyum bir tekneyi kendi çiziyor ve yine kendi eliyle inşa ediyor. Teknesinin adını da Altan Girl koyuyor. Altan Girl adına gelince…
Erkan Gürsoy, 1971 yılında Türkiye’den ayrılmadan önce bir Çetin Altan hayranı. Altan aynı zamanda yazılış ve okunuş bakımından, birçok dilde kolay telaffuz edilebildiği için telsiz haberleşmesi için de uygun bir isim. Deniz araçları, artikel kullanılan yabancı dillerde eşya değil dişi olarak tanımlanıyor. Örneğin İngilizcede tekneler üçüncü tekil şahıs tanımlamasında “it” değil, “she” olarak geçiyor. Bu nedenle de teknenin adını Altan Girl koyuyor. Çetin Altan’ın bu olup bitenden haberi var mı, Erkan Gürsoy’la ilgili bir yazı yazdı mı bilmiyorum.

ALASKA’DA BUZULLARA SIKIŞIYOR

Neyse biz tekrar tekneye ve öyküye dönelim. Teknenin buzlara çarpıp hasar görmesini engellemek için teknenin etrafını usturmaçalarla çeviriyor. (Denizci terimi bilmeyenler için; usturmaça, içi hava dolu lastik koruyuculardır. Balıkçı teknelerinde usturmaça yerine eski otomobil lastiği görürsünüz.) Böylelikle hava yastıkları sayesinde teknenin gövdesi bir cisme çarpar ve yara alırsa içine su girse bile çevresindeki hava dolu alüminyum borular ve usturmaçalar sayesinde batmadan su üstünde kalabilecektir.
Nihayet 1 Nisan 2014 günü yine Kanada’nın Pasifik kıyılarından demir alır ve kuzeye, Alaska’ya doğru tırmanır. Bering Boğazı’nı geçer. Grönland’daki geçit yılın 350 günü donar ve buz tutar. Yılın 10- 15 günü buzlar erir ve geçit verir. Her yıl da buradan 15 kadar tekne geçer. Bunların kimi maceracı yelkencidir, kimi de ticaret gemileri. Altan Girl, hiç hesapta olmayan bir şekilde buzulların arasına sıkışır ve hareket edemez hale gelir. Buzullarla birlikte yavaş yavaş sürüklenmektedir. Sahil Güvenlik ekipleri helikopterle gelir, Erkan Gürsoy’a, tekneyi bırakmasını ve kendisini kurtarmayı teklif ederler. Gürsoy, tekneyi terk etmeyi reddeder. Sahil güvenlik, “tekne bu buzulların içinde fazla sürüklenip kaybolmaz. Sekiz gün sonra buzkıran gemisi gelecek, seni o zaman tekrar tekneye bırakırız” teklifinde bulunur. Bu teklifi de kabul etmez. 8 gün boyunca buzlar arasında sıkışmış vaziyette buzkıran gemisinin gelmesini bekler. Buz kıran gemisinin buzları kırmasıyla kurtulur ve Kuzey Kutbu kuzey batı geçişine devam eder.

GONZALO KASIRGASI VE İRLANDA SAHİL GÜVENLİK EKİBİ

Bu yıl Kuzey Batı geçidini geçmek için 13 gemi yola çıkmış. 9’u buzlara sıkışıp kurtulduktan sonra geri dönmüş ve sadece 4 tekne (üçü ticaret gemisi, biri Erkan Gürsoy) bu geçişi başarmış. Kutup geçişini tamamlayıp İrlanda açıklarında geldiğinde Kasırga ihbarı almış. Kasırgalar dörde ayrılıyor. Birinci ve ikinci derece kasırgaları isimsiz… Üçüncü ve dördüncü derece kasırgaları ise Allah kimseye göstermesin. Zaten bu kasırgalar, ortalığı yıkıp geçiyor ve bir isimle anılıyor. Yaklaşan bu kasırgaya da Gonzalo Kasırgası adını vermişler. Yani isim konulmaya değer bir kasırga. İrlanda Sahil Güvenlik Helikopterleri, kasırga öncesi, meteorolojik ihbarda bulunmak için çevrede uçuş yapıyor. İrlanda Sahil Güvenlik Helikopteri, çok kuvvetli bir kasırganın geldiğini, bir limana sığınacak zamanını olmadığını söyleyerek, tekneyi terk etmesini ve kendisini kurtaracaklarını birkaç kez ısrarla teklif ediyor. Erkan Gürsoy, bu teklifi reddediyor. Bunun üzerine İrlanda Sahil Güvenlik görevlileri, İrlanda’nın batısındaki İnishmore Adası’nda Dingle Bay Pub’da buluşmak üzere randevu veriyorlar.
Kasırga 4 gün sürüyor. Erkan Gürsoy, bu süre içinde kendisini, teknenin en ortasında yere bağlıyor. Hemen elinin altına, küçük bir portatif ocak, haşlanmış patates, pirinç, konserve ve çiğ sarımsak alıyor, 4 gün süren kasırgada hiç hareket etmeden bağlı kalıyor. Kasırgayı atlatıp İrlanda’ya vardığında Sahil Güvenlik ekibi ile barda buluşuyor, Sahil Güvenlik personeli de Erkan Gürsoy’a Dingle Bay Pub’da siyah İrlanda birası ısmarlıyor. Altan Girl, İrlanda’ya gelmeden dört gün önce sahil Güvenlik Helikopterinin çektiği fotoğraflar, İrlanda’da basınında çıkmış. İrlanda’ya sağ salim geldiğinde İrlandalıların, İrlanda Basının yoğun ilgisi ile karşılaşıyor. Radyo programına konuk oluyor. İrlandalılar deniz kültürüne sahip insanlar. Erkan Gürsoy’la fotoğraf çektiriyorlar ve bu fotoğrafları barların duvarına asıyorlar. (Bunlar bizim Türk basını için önemli haber değil…) 26 Ekim’de vardığı İrlanda’da kasırganın tekneye verdiği hasarları tamire girişiyor edip 14 Kasım’da tekrar yola çıkıyor.
Sonrası artık kolay… Önce İngiltere, sonra biraz Biskay Körfezi’nin dalgaları ile uğraşıyor Cebelitarık’tan Akdeniz’e geçiyor Fas’ta üçüncü dünya ülkesi bürokrasisi ile tanışıyor ve akıllara durgunluk veren gümrük işlemleri ile uğraşıyor. 10 ay 3 hafta süren yoluculuk sonucunda, 23 Ocak 2015 tarihinde büyük hayalini gerçekleştirmiş olarak Çanakkale’den Türkiye’ye giriş yapıyor.

SADUN BORO VE ÇANAKKALE KARŞILAMASI

Önce bir tanımlama yapacağım. Biz amatör denizciyiz. Ancak günümüz Türkçesinde amatör kelimesi, hatalı olarak, bir işi az bilen ya da acemi anlamında kullanılıyor. Amatör, Latince aşk, sevgi anlamına gelen amor kökünden gelir. Kast edilen anlam, bir işi ticari olarak değil, zevk için, hobi için yapandır. Amatörün karşıtı profesyoneldir. O da bir işi para kazanmak için yapandır. Amatör ve profesyonellik tanımlamaları, beceri düzeyi için yapılmaz. Beceri düzeyi, acemilik ile ya da ustalıkla ölçülür. Bir işi çok iyi bilen, usta amatörler olduğu gibi, beceriksiz profesyoneller de vardır. Erkan Gürsoy amatör denizcidir.
Türkiye’de amatör denizciliğin meşalesini 1965-1968 yılları arasında 10 metrelik Kısmet adlı teknesi ile dünya turu yapan Sadun Boro yakmıştır. Bugün dünya turu yapan, dünya turu yapmayıp da yelkenli teknesi ile denizlerde dolaşan ne kadar amatör denizci ve yelkenci varsa hemen hepsi Sadun Boro’dan etkilenmiştir. Sadun Boro, sadece bizler için değil, Türk Bahriyesinin de (askeri ve ticari) idolü ve kahramanıdır.
21 Ocak Çarşamba günü Sadun Boro telefonla aradı: “Meriç, Erkan Gürsoy, Kanada’dan çıkıp Kuzey Kutbu geçidinden geçerek Türkiye’ye geliyor. Çok büyük bir iş başardı. 23 Ocak günü Çanakkale’de karşılama töreni yapacağız, gel” dedi. Sesindeki ifadeden bunun bir davet değil talimat olduğunu hemen anladım ve “Tamam Sadun abi” dedim.
Sadun abi diğer taraftan Naviga Dergisi’nin ortaklarından denizci ve gazeteci arkadaşımız Turgay Noyan’ı da aramış ve bir karşılama töreni için organizasyon yapmasını istemiş. Turgay Noyan da, Çanakkale’de hangi yelken kulüpleri var diye araştırma yaparken İÇDAŞ Yelken kulübü ile temasa geçmiş. İÇDAŞ, Çanakkale Limanını işleten, enerji, gemicilik, tersane ve demir çelik alanlarında faaliyet gösteren bir şirket. Şirketin sahiplerini tanımıyorum. Ancak yöneticileri ile tanıştım. Çocuklar ve gençler için müthiş spor olanakları sağlayan bir şirket. Hiçbir ücret almadan yaşları 7 ile 15 arasında değişen 90 civarında lisanslı yelkenci sporcuları var. Yaz aylarında da yine hiçbir ücret almadan 500 kadar çocuğa yelken eğitimi veriyor. Yine ilkokul ve ortaokul çocukları arasında basketbol takımı var ve bu takım bu sene ilkokullar arası Türkiye şampiyonu olmuş. Satranç dahil bir çok branşta, hiçbir katılım ücreti almadan Çanakkaleli çocuklara spor olanağı sağlıyor.
Naviga Dergisi’nin ortaklarından Turgay Noyan, İÇDAŞ’la irtibat kuruyor. Onlar da “karşılamayı memnuniyetle organize ederiz” cevabı veriyorlar.

İÇDAŞLI ÇOCUK YELKENCİLER İLE GURUR TABLOSU

23 Ocak Cuma günü saat 12.30 sularında İÇDAŞ Yelken Kulübü’nde buluştuk. Türk amatör denizciliğinin piri Sadun Boro, Amatör Denizciler Federasyonu Başkanı Teoman Arsay, Sadun Boro’dan sonra dünya turu yapan ikinci Türk denizcisi Haluk Karamanoğlu, Turgay Noyan, Erkan Gürsoy’un kardeşi Mehmet Gürsoy ve ben bir balıkçı teknesine bindik. Yaşları 8 ile 15 arasında değişen İÇDAŞ Yelken Kulübünün 40 kadar yelkencisi de lazer, 420 ve optimist teknelerine atladı ve Çanakkale Boğazı’na giriş yapan Altan Girl teknesi ve kaptanı Erkan Gürsoy’u karşıladık.
En büyük sürpriz, Erkan Gürsoy’un 17 yıldır görmediği kardeşi Mehmet Gürsoy’la karşılaşması oldu. Bizim bindiğimiz karşılama teknesi ile Altan Girl birbirine abordo oldu (gemilerin yan yana yanaşması) ve iki kardeşin sarılıp hasret gidermesi görülmeye değer bir andı. İki kardeşin kucaklaşmasından sonra Sadun Boro ve Erkan Gürsoy’un kucaklaşma sırasındaki yüz ifadeleri, deniz sevgisini ve macera ruhunu bizlere aşılayan bu büyük denizcilerin haklı gururunu ve mutluluğunu yansıtıyordu.
Çanakkale Boğazı’nda o kadar güzel bir manzara vardı ki, yaşları 8 ile 15 arasında değişen kızlı erkekli çocukların kullandıkları minik yelkenliler, Altan Girl’in etrafında kelebekler gibi uçuşuyordu. Altan Girl, çocukların kullandığı yelkenlilerin eşliğinde belediyenin işlettiği Çanakkale Marina’ya bağlandı. Marinanın rıhtımında Çanakkale Vali Yardımcısı Cemal Yıldızer, Çanakkale Belediye Başkan Vekili Ali Sürücü, Çanakkale Sahil Güvenlik Grup Komutanı, İÇDAŞ Satranç Kulübünün çocukları ve balıkçılar bekliyordu. Vali Yardımcısı Cemal Yıldızer çiçeklerden yapılmış bir çelengi Erkan Gürsoy’un boynuna astı. Daha sonra hep birlikte Atatürk Anıtı’na gidip çelenk koyduk.

AKŞAM YEMEĞİNDEKİ İNCE DETAY…

Akşam da İGDAŞ’ın Kolin Otel’de verdiği yemekte buluştuk. Yemek o kadar ince düşünülmüştü ki, organizasyonu yapan İÇDAŞ’a ve Kolin Otel’e teşekkür etmek isterim. Biz denizciler balık ve deniz ürünlerini çok severiz. Ama bazen öyle olur ki, sürekli deniz ürünü, makarna, pirinç ve patates yemekten, sebze, et ya da kuru fasulye gibi yemekleri özleriz. Erkan Gürsoy, Kuzey Kutbundan geliyor. 10 aydır sebze yemiyor. Yediği sadece, patates, pirinç, makarna, balık ve konserve… Gerçi sert havalarda balık tutma girişimleri başarısızlıkla sonuçlanıp taze balık yiyemese bile ana gıda balık konservesi… Bunun farkında olan davet sahipleri çok şık bir menü hazırlamış… İmam bayıldı, biber dolma, yaprak sarma, taze fasulye, enginar, patlıcan salatasından oluşan bir zeytinyağlı tabağı, çok güzel bir Akdeniz yeşillikleri salatası ve ana yemek olarak da hünkar beğendi…

BUNDAN SONRA NE YAPACAK?

Erkan Gürsoy, hayatının bundan sonraki dönemini Kanada’da değil, Türkiye’de geçirmek istiyor. Bir süre sonra eşi de Türkiye’ye gelecek. Antalya ya da güneyde bir yere yerleşecek. Bir meslek lisesi öğretmeni ve dünya gezgini kimliği ile gençlere tekne bakımı ve imalatı konusunda gönüllü eğitim verecek.
Erkan Gürsoy’un kısa vadeli programı ise şöyle. Birkaç gün Çanakkale’de kalıp şehri gezecek. Daha sora West İstanbul Marina kendisini misafir edecek. Tekne karaya çekilecek boyası yapılacak. 14 Şubat’ta İstanbul Yeşilköy CNR Fuar Merkezi’nde başlayacak olan Boat Show’da tekne sergilenecek ve fuar süresince denizciler Altan Girl’i gezme ve Erkan Gürsoy’la sohbet fırsatı yakalayacaklar. Geçtiğimiz iki yıl Boat Show fuarını organize eden firma ile sektörün temsilcisi Dentur Derneğini eleştiren yazılar yazmıştım. Ancak bu fuarda Altan Girl’e ve Erkan Gürsoy’a hiçbir katılım ücreti talep etmeden yer ayırmalarını da takdirle karşılıyor ve kendilerine teşekkür ediyorum.
Hoş geldin Erkan Kaptan…
Seninle gurur duyuyoruz.

Meriç Köyatası

20 YORUMLAR

  1. barış altıntaş 01/02/2017 at 10:18 Okuduğum en keyfili, ilham verici ve öğretici blog yazılarından biriydi benim için. Emeğinize sağlık.
  2. Cihan 01/02/2017 at 12:54 Teşekkürler kaleminize sağlık ⛵️
  3. cengiz apaydın 01/02/2017 at 14:05 Bir Burdur lu olarak şahsında kendime de pay çıkardım..
  4. ismail 01/02/2017 at 15:43 elinize sağlık çok güzel yazı..
  5. Deniz Karman 01/02/2017 at 17:39 Başka türlü bir deniz tutkusu. Çok da güzel nakledilmiş. Elinize sağlık.
  6. Hüseyin Arda 02/02/2017 at 00:00 Harika ve sürükleyici bir anlatım. Tebrik ederim
  7. Deniz Türk 02/02/2017 at 05:23 3 tarafı denizlerle çevrili muhteşem ülkemizin Denizcilik alanında gençleri eğitmesi, her gencin yelkenli kullanmayı bilmesi gerkirken, işsiz-güçsüz halde politika peşinde ömürlerini yiyorlar. Bu yazıdaki kişiler bu gençlere örnek olur inşallah!
  8. Oya Erkan 02/02/2017 at 13:01 Ne ilham verici bir hayat… Gözlerim dolu dolu okudum. Darısı tüm gezginlere nasip olsun.
  9. Gökhan BARUT 02/02/2017 at 13:43 Tebrikler, Emeği geçen herkese çok çok teşekkürler..
    uzun zamandır okuduğum en güzel yazı….
  10. Ahmet Ülgenalp 02/02/2017 at 14:05 Büyük kaptan Erkan Gürsoy en derin sevgi ve saygılarımızı iletirken
    sizin de elinize sağlık bizi haberdar ettiğiniz için!!
  11. Hasan 02/02/2017 at 20:16 Muhteşem bir yaşam şekli başarıların devamını dilerim denizden kopamaz insan yine bir tür denemesi olabilir fikrimce
  12. Fikret Güldür 02/02/2017 at 22:07 Tebrikler Erkan Gürsoy abi, ülkemiz ve dünya gençliğine (tabii ki bizlere de) harika bir örneksin…
  13. Kenan Gürpınar 03/02/2017 at 11:09 İmrenilecek bir yaşam öyküsü.Tebrikler.Maalesef ben karada yapabiliyorum.
  14. umurdilek 03/02/2017 at 21:17 Çok güzel insanlar var, yaptıklarıyla başka insanlara cesaret veriyorlar. Erkan Gürsoy bey de öyle güzel bir insanmış.
  15. Fikri Kip 04/02/2017 at 14:14 Türk olarak, Burdurlu olarak gurur duydum.
  16. halim örge 23/02/2017 at 20:37 tebrikler sayın ERKAN GÜRSOY .darısı sizin gibi yapmak isteyenlerin başına.sevgiyle kalın .halim örge.
  17. Mavi Nota 22/11/2019 at 08:40 Hayat ve ölüm arasında verilen olağanüstü bir mücadele. “Ölürsem de sevdiğimin kollarında(denizde) öleyim, bu da güzel” diyebilen özel insanlar var hala demek ki.
    Hayata anlam katan, örnek olan, iz bırakan yürekli insanlara saygılarımı sunarım.
  18. Kadir Dalkıran 22/11/2019 at 10:35 Küçük bir kayıkla yelken öğrenmeye başladığım bu dönemde, böyle gönlü güzel, yüreği büyük insanları tanımak bir zevk, Türk denizciliği adına da büyük bir gurur..
  19. Ümit bayoğlu 03/12/2019 at 05:04 Erkan gürsoy abiyi saygıyla selamlıyorum
    Kaleminize sağlık
  20. Rıfat yilmaz 25/12/2019 at 03:22 Bu lezzetli ve bir o kadar da ilham veren yazınız için teşekkür ederim.

Orhan Can


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir