Montrö önemsiz demek kendi ayağımıza sıkmaktır

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Kanal İstanbul Projesi’ni anlatırken 20 Temmuz 1936’da imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile ilgili, “Montrö’de bize tanınan bir hak yok. İstedikleri gibi gelip geçiyorlar. Düşünün sizin boğazınızı kullanıyorlar, ama hiçbir şey elde edemiyorsunuz. Ama Kanal İstanbul’da böyle değil” dedi. Erdoğan’nın Montrö açıklamasını emekli büyükelçiler Uluç Özülker ve Onur Öymen’e sorduk. - a bulut11
, ,

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Montrö’de bize tanınan bir hak yok’ ifadesini emekli Büyükelçi Uluç Özülker ve Onur Öymen’e sorduk. Özülker ve Öymen Montrö’nün Türkiye için en önemli ve en başarılı anlaşmalardan biri olduğunu belirterek, Montrö’nün mutlak suretle korunması gerektiğini vurguladılar.

20.12.2019, 09:28

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Kanal İstanbul Projesi’ni anlatırken 20 Temmuz 1936’da imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile ilgili, “Montrö’de bize tanınan bir hak yok. İstedikleri gibi gelip geçiyorlar. Düşünün sizin boğazınızı kullanıyorlar, ama hiçbir şey elde edemiyorsunuz. Ama Kanal İstanbul’da böyle değil” dedi. Erdoğan’nın Montrö açıklamasını emekli büyükelçiler Uluç Özülker ve Onur Öymen’e sorduk.

MONTRÖ İLE TESCİLLEDİK

Özülker, Türkiye’nin iki kurucu anlaşmasından birinin Montrö olduğuna dikkat çekti: “Türkiye’nin iki tane kurucu anlaşması vardır. Bunlardan biri Lozan Antlaşması diğeri Montrö Boğazlar Sözleşmesidir. Lozan’da boğazlar bölümü bütün çevresiyle birlikte uluslararası bir komisyonun emrine verilmişti. Yani buralar Türkiye’nin toprağıydı ama Türkiye’nin emrinde değildi. Boğazlar, Montrö’den sonra
doğrudan doğruya Türkiye’nin emri altına sokuldu ve onun bir parçası olduğu tescil edildi.”

‘HİÇ BİR DEVLET MONTRÖ’YE DOKUNMADI’

“Montrö 16 devletin imzasıyla yapıldı. Bu 16 ülkenin bazısı şimdi yok. Yine aynı şekilde bu ülkelerin bazıları savaş galibi bazıları savaşların malubu durumunda bazılarıysa savaşa dahil bile değil ve Karadeniz’e kıyısı yok. Burada 16 ülkenin imzaladığı anlaşma tüm dünyayı bağlayacak bir anlaşma haline getirilmiştir. Montrö 20 yıllık olarak hazırlandı. 1956’da anlaşmanın süresi bitti. Önceden yazılı olarak müracaat edilmesi halinde revizyona tabi tutulabilir. Fakat bu yapılmamıştır. Çünkü herhangi bir şekilde buna dokunulursa altından büyük bir çapanoğlu çıkar. Ne imzacılar ne de imzası olmayan ülkeler Montrö’ye dokunmadı.”

‘ABD KARADENİZ’DE GÜÇ OLMAYA ÇALIŞIYOR’

Özülker, Montrö’nün esası itibariyle Karadeniz ülkelerinin lehine olduğunu belirtti. “Karadeniz ülkeleri savaş gemilerini istedikleri gibi boğazlardan aşağı indirebilirler. Buna karşı Karadeniz’e giren savaş gemileri sınırlandırmalara tabidir” diyen Özülker şu ifadeleri kullandı: “Siz Kanal İstanbul gibi bir proje yapıp Karadeniz ülkelerinin haklarından vazgeçmesini bekleyemezsiniz. Akdeniz’de yapılan tüm tatbikatları Karadeniz ile birlikte düşünmelisiniz. NATO Dışişleri Bakanları toplantısında alınan kararlarda Karadeniz’e farklı bir şekilde bakılmasının önü açıldı. Alınan kararlarda Karadeniz’in güneyine -burası netice itibariyele Türkiye oluyor- elektronik harp sistemlerinin konuşlandırılması vardır. Başka bir deyişle ABD, burada Rusya konusunu gündeme getirerek Karadeniz’de de bir güç haline gelmenin peşindedir. Türkiye burada Montrö’yü konuşarak ABD’nin düşüncelerine hizmet etme konumuna gelmiş oluyoruz.”

‘ANLAŞMA BİTERSE SİZDE BİTERSİNİZ’

İsmet İnönü’nün “Boğazlara çok dikkat edin orada Türkiye’nin her türlü hakkı hukuku vardır. Bunun kaybedilmemesi için her türlü mücadeleyi verdik. Bundan sonra da teyakkuz halinde olmak gerekir” sözünü hatırlatan Özülker, “Bugüne kadar verilen mücadelelerle boğazları kendi toprağımız olarak idame ettirdik. Montrö Sözleşmesi, Atatürk’ün emriyle 1933 yılında ortaya atılan bir Türk talebinin sonucudur. O zamanlarda Hitler güçlendi, Stalin daha tehlikeli hale geldi. Bütün bu koşullar altında Atatürk, ‘Bu topraklar uluslararası statüden çıkarılıp Türk toprağı haline getirilmelidir’ dedi. Bunun gereği yapılsın diye Milletler Cemiyeti’ne gidildi. Tüm anlaşma devletleri ile görüşüldü. Çok büyük mücadeleler verildi. Savaş arifesinde de olunduğu için ülkeler bize daha müzahir davranmak zorunda kalmışlardır. Bugün aynı sonucu almak çok zordur. Şunu da aklımızdan çıkarmamak gerekir ki; ABD Montrö’de imzacı değildir ama zımmen en büyük baskı ondan gelmektedir. Kimseye ‘boğazlardan serbest geçiş bitmiştir. Bundan sonra para vererek geçeceksiniz’ diyemezsiniz. Bu anlaşma ihlali olur. Anlaşma biterse siz de bitersiniz.”

‘MONTRÖ ÖNEMSİZ DEMEK KENDİ AYAĞIMIZA SIKMAKTIR’

Emekli Büyükelçi Onur Öymen, Montrö ile ilgili yapılan açıklamaların “doğru dürüst incelenmeden uzmanlarla konuşmadan” yapıldığını belirterek “Açın Lozan’ın Boğazlar Sözleşmesini ve Montrö Boğazlar Sözleşmesini yan yana koyun ne kazandığımızı görürsünüz” dedi.

Öymen şöyle devam etti: “Lozan’dan önce boğazlar işgal kuvvertlerinin elinde. Lozan’da bir çok şey kurtardık ama boğazlar bir komisyona teslim ediliyor. Montrö ile bu komisyon kaldırıldı, Boğazlar tekrar askeri statüye açık hale geldi. Bunlar başlı başına güvenlik alanında mükemmel şeyler. Halka farklı bir düşünce yansıtılmak istenirse söylenebilir bunlar. Lozan içinde buna benzer ifadeler kullanıldı. Şimdi de Montrö’yü beğenmiyorlar. Montrö’süz bir yönetimin daha iyi olacağını düşünüyorlar. Halbuki bu dehşet verici bir senaryodur. Yeni bir anlaşmaya kadar Montrö geçerlidir. İkinci olarak Montrö dönemindeki uluslararası koşullar olmadığı için Türkiye’nin isteklerini kabul ettirme ihtimali sıfıra yakın. Montrö’nün öneminin olmadığını söylemek kendi ayağımıza ateş etmek gibi bir şey. 36’dan beri titizlikle korumaya çalıştığımız bir anlaşma bu.”

‘MONTRÖ’NÜN ORTADAN KALKMASI ABD’YE YARAR’

“Montrö’nün ortadan kalması durumunda ortaya çıkaccak tabloya bir bakın. Bu en çok ABD’ye yarar. Çünkü kayıtsız bir şekilde giremedikleri tek deniz Karadeniz. Kanal İstanbul devreye girer girmez bu tartışma çıkacaktır. Montrö, boğazlar için hazırlanmış bir anlaşma. Karadeniz’e giren bir gemi Kanal’ı kullandığı zaman kendini Montrö’ye bağlı sayacak mı? Saymayacak. Savaş gemilerinin durumu ne olacak? Kaza durumunda ne olacak? Savaş durumunda ne olacak? Siyasetçilerin bunu hiç gündeme bile getirmemesi ve yabancıların oyununu bozması gerekir.”


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir