DİN VE MEZHEP SAVAŞLARI(2)

DİN ve MEZHEP SAVAŞLARI (2) - DdB4OA6W0AAuvq3

 

 

DİN ve MEZHEP SAVAŞLARI (2) - DdB4OA6W0AAuvq3

 

DİN ve MEZHEP SAVAŞLARI (2)

Hüseyin MÜMTAZ

 

İsterseniz, Lozan’ın yürürlükte olup olmadığına, ne kadar ve nasıl uygulandığına aşağıdaki örneklerden sonra kendiniz karar verin…

1.Gümülcine seçilmiş müftüsü İbrahim Şerif “Dedeağaç köylerinden Musaköy’de cuma namazına katılmamız, makam gasbı sayılarak, 5 Kasım 2019 tarihinde, Dedeağaç mahkemesi tarafından 80 gün cezaya çarptırıldık. Hayırlısı Allah’tan” ifadelerini kullandı.

İbrahim Şerif, “resmi makamı gasp” suçlamasıyla hakkında açılan çok sayıda davadan mahkum edilmişti. Şerif, başvurduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından haklı bulunmuş ve Yunanistan para cezasına çarptırılmıştı.

Yunanistan’da, Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığın dini liderleri, müftüler ve azınlığa ait vakıfların idare heyetleri devlet tarafından yapılan atama yoluyla belirleniyor. Türk azınlık ise bu uygulamalara karşı çıkarak (Lozan’a göre) kendilerinin seçtiği müftülerin görev yapmasını istiyor.[i]

2.Batı Trakya Müftülerinin “mütekabili” olması gereken, Eyüp Kaymakamı bağlısı Fenerin Papazı, memleketin dört bir yanında sıfır cemaati olan, “vâr olmayan” kiliselere papaz, metropolit atıyor.

Yetmiyor; atamaları yapan bilmem ne meclislerinde, anlaşmaya aykırı olarak kılıfına uydurulup  “sonradan” Türk vatandaşı yapılan papazlar yer alıyor.

Yetmiyor, Ege’deki Türk ada ve kayalıklarına bile papaz atıyor, işgal ediyor.

Yetmiyor, “ülkeler arası” dış ilişkiler kurup yabancıların içişlerine müdahil oluyor.

Yabancı devlet adamlarını “makamında” kabul buyuruyor; Rusya ve Ukrayna kiliselerinin bölünmesine yol açıyor. Ortodoks dünyasını bölüyor. Rus Ortodoks Kilisesi Patriği Kirill, Moskova’daki Kurtarıcı İsa Katedrali’nde yapılan ayinde artık Yunan Ortodoks Kilisesi lideri İkinci Ieronymos’un adını anmıyor. Bu durum Patrik Kirill’le Başpiskopos Ieronymos’un ayinler arası ilişkilerinin kesildiği anlamına geliyor. Atina Başpiskopos’u ile ilişkilerin koparılması ayrıca Rus Ortodoks Kilisesi’nden inananların Atina Piskoposluk Bölgesi’ne bağlı noktalara yapacağı hac ziyaretlerini de kutsamayacağı anlamına geliyor.

Batı Trakya “seçilmiş” Müftülerinin eşiti/eşdeğeri olmaktan çıkıp Papa’nın karşıtı/eşiti olmaya soyunuyor.[ii][iii]

İstanbul Valisi, Eyüp Kaymakamı dahil sıralı bütün âmirleri bir şey demiyor. Yahut tepkiler sadece lâfta kalıyor.

Ama aslında Rus ve Rum Patrikhaneleri arasındaki “aanlaşmazlık” daha da eskiye dayanıyor.

“1774 yılında Küçük Kaynarca Antlaşmasıyla Rus Hükümeti, Osmanlı Devleti nezdindeki Ortodoksları himayesine almıştı… Filistin sadece misyoner faaliyetlerinin yoğun olduğu bir bölge değil, aynı zamanda Avrupa devletleri arasındaki kıyasıya rekabetin sergilendiği bir arena görüntüsü vermekte idi. Büyük Güçler Filistin’de misyonerleri ve azınlıkları himayeleri altına almakla bu bölgedeki nüfuzlarını önce Osmanlı Devleti, sonra da diğer devletler nezdinde arttırmak istiyorlardı. Bu nedenle İngiltere’nin Kudüs konsolosu Finn’in desteğiyle Protestan misyoner heyetleri mühtedilerine İngiliz pasaportları dağıtmış ve kısa bir süre sonra Filistin’de küçük bir İngiliz kolonisi oluşturmuştu. Rusya ise İstanbul Rum Patrikhanesi’nin Filistin’deki otoritesini yıkarak bu kutsal makama kendi adamını geçirmek istiyordu. Babıâli tarafından tayin edilen Rum asıllı bir Ortodoks Patriğin yerine Rus taraftarı bir Suriyelinin bu görevi almasını sağlarsa, Osmanlı hükümetinin Filistin’de Ortodoks Kilisesi üzerindeki saygınlığının yıkılacağını sanıyor, bu fırsattan yararlanarak kendi nüfuzunu güçlendirmeyi düşünüyordu. Bir İngiliz memurunun Şam’dan yazdığı gibi ‘Rusya’nın nüfuzu her gün artıyordu. Petrograd’ın Suriye ve Filistin’deki Rum-Ortodoks Cemiyetlerini Ruslaştırmak için sistemli bir şekilde çalıştığını söylemek abartma olmaz sanırım’. Çar’ın Filistin’de ikinci bir Balkanlar yaratma düşüncesi en çok Fransızları düşündürüyordu” diyor Mim Kemal Öke doktora tezinde. [iv] (S.65)

Daha fazla ayrıntıyı merak edenler M.Ali Güller [v] ve Baki Kaya’nın [vi] aşağıda bağlantıları verilen yazılarını okuyabilirler.

Demek ki neymiş; Hristiyan-Müslüman savaşı zannettiğimiz olay aslında Hristiyan mezhepleri arasında, “İstanbul” merkezli bir savaşmış ve neredeyse 1000 yıl önce başlayan bu “savaş” görüldüğü gibi günümüzde de devam etmekteymiş.

Peki Batı Trakya Türklerinin maruz kaldığı anlaşmalar dışı davranışlardan hareketle biraz geçmişe bakmaya ne dersiniz?

“Bir insanın ölümü göze alması için çok güçlü gerekçeler olması gerektiği açıktır. Geleneksel toplumlarda din uğrunda öldükten sonra büyük mutluluğa (örneğin cennete) ulaşmak için ölümün göze alındığı söylenir. Ama sanırım din uğruna ölenler genellikle soyut din uğruna değil de, dini temsil eden bir din adamı, ya da dini temsil eden bir başkan… için bu özveriyi yaparlar… Bilindiği üzere 1.Dünya Savaşı’nda Halife’nin cihat ilan etmesine karşın, İngiliz saflarını terk edip Osmanlı ordusuna katılan pek az Hintli olmuştur” der Sina Akşin.[vii] Ve Osmanlı’ya karşı çarpışan İngiliz ordusundaki Hintliler ve Nepalliler ile Fransız ordusundaki Cezayir ve Senegallileri örnek verir.

Tam burada yazıyı Vahdettin ile bağlayalım.

“Dersaadet İşgal Orduları Başkumandanı General Harringthon cenablarına.

İstanbul’da hayatımı tehlikede gördüğümden İngiltere devleti fahlmesine iltica ve bir an evvel İstanbul’dan mahalli ahara naklimi talep ederim efendim.

16 Teşrinisani (Kasım) 1922Halifei Müslimin Mehmet Vahidettin” [viii]

İmzaya dikkat ettiniz mi?

“Müslümanların Halifesi”.

Bırakın Haçlı-Müslüman yahut Katolik-Ortodoks kavgasını… “Müslümanların Halifesi”, “Hristiyan” General Harrington “Cenapları”na sığınıyor. [ix]

Boşverin gerisini. Boşverin Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan’ın sahibi olduğu MBC TV’nin, “Osmanlı yönetiminin arkasındaki vahşet dolu tarihi ifşa edeceğini” öne sürdüğü Osmanlı Devleti karşıtı bir dizi yayınlamasını… 29 Kasım 2019

 

[i]

[ii] https://www.turkishnews.com/tr/content/2018/09/05/eski-defterler-4-patrik-hane-huseyin-mumtaz/

[iii] https://www.turkishnews.com/tr/content/2016/09/25/eylul-gayreti-huseyin-mumtaz/

[iv] “Siyonizm ve Filistin Sorunu/ 1880-1914”. M.Kemal Öke. Üçdal Neşriyat. İstanbul 1982

[v]

[vi]

[vii] “Savaş ve Etnik Temizlik-Yumuşatılmış Sevr Dönemi”- Sina Akşin. Türkiye İş Bankası K. Yayınları. Eylül 2019. Sayfa 180.

[viii] https://www.turktarihim.com/vahdettininistanbuldanayrilisi.html

[ix]


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir