NORMALLEŞMEYE DOĞRU

25. 11. 2019 - ahmet kilicaslan aytar
20 Kasım’da Brüksel’de NATO Dışişleri Bakanları Toplantısı yapıldı.
Londra’da 3-4 Aralık’ta gerçekleştirilecek NATO Liderler Toplantısının son hazırlığı olarak;
Uluslararası güvenlikle bağlantılı gelişmeler ve stratejik ortamın değerlendirilmesi görüşüldü..

*
Toplantıda, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un,
Fransa’nın iki müttefiki ABD ve Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde tek taraflı askeri faaliyetlerine dikkat çekerek,
İngiliz “The Economist “e  verdiği röportajda;
“NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti.
Stratejik kararlarda ABD ile NATO’daki müttefikleri arasına hiç bir şekilde eşgüdüm kalmadı.
ABD, Avrupalı müttefiklerine sırtını döndü” ifadesi,
Ve İttifakın toplu savunma doktrini olan 5. Maddenin dayanıklılığını sorgulaması gündemi oluşturdu..

*
NATO ülkeleri Macron’un açıklamalarının adil olduğunu kabul etti.
Almanya, bir uzmanlar kurulunun  E.Macron’un açıklamaları paralelinde NATO ittifakının incelenmesini önerdi..
Genel Sekreter J. Stoltenberg, Londra’da yapılacak liderler zirvesinde teklifin dikkate alınacağını söyledi.
“Biz aslında Kuzey Amerika ve Avrupa’nın bir arada olduğu, birlikte karar verdiği ve bir şeyleri birlikte yürüttüğü tek platformuz” dedi.

*
ABD Dışişleri Bakanı M. Pompeo ise NATO’nun, ittifak kurulduğunda kimsenin öngörmediği yeni zorluklarla karşı karşıya olduğunu belirtti.
“NATO kurulduğunda ne terörle mücadele ne de Çin Komünist Partisi tehdidi vardı” dedi.

*
23 Kasım’da Bahreyn /Manama’da onlarca ülkeden savunma ve dışişleri bakanlarının katılımıyla 15.Bölgesel Güvenlik Zirvesi yapıldı.
Küresel bağlamda Ortadoğu: Yeni ekonomik coğrafyalar: ABD politikası ve koalisyon ilişkileri: Savunma diplomasisi ve bölgesel istikrar:
Uluslararası hukuk ve güvenlik: Gri savaşlar ve benzeri olmayan tehditler  gibi başlıklar görüşüldü.

*
Savunma Bakanı F.Parly, Cumhurbaşkanı Macron’un ABD’nin eşgüdüm eksikliğine dikkat çekmesinin bir yolu olarak Orta Doğu’daki olayları gündeme getirdi.,
Fransa’nın NATO’yu terk etme niyetinde olmadığını,
Ancak ABD yönetiminin giderek güvenilmezliği ışığında,
Suriye’de Türkiye’nin tek taraflı askeri harekatı ve ittifakın Rusya ile olan ilişkisini değiştirme çabasının,
Mutlaka stratejik bir yeniden değerlendirmeye ihtiyaç gösterdiğini söyledi.

*
BAE Dışişleri Bakanı E. Gargaş, “Türkiye’nin Suriye’ye müdahale etmesi Yemen’de birlikte çalışarak istikrarı sağlamak için ortak payda bulma konusunda bölgedeki diğer ülkelerin gözlerini açtı”dedi.
Türkiye’ye ilişkin düşünceleri olan Fransa başta olmak üzere pek çok NATO ülkesini doğruladı.

*
Erdoğan Suriye savaşının başladığı sekiz buçuk yılda en önemli rolleri  oynadı.
Dünyanın her yerinden Türkiye üzerinden “Suriyeli isyancılara “silahlar kaçırılmasına göz yumdu.
Yıllar boyunca on binlerce Cihatçı, Suriye hükümetine karşı savaşan çeşitli gruplara katılmak için Türkiye’yi dolaştı!

*
ABD ve müttefikleri rotasını değiştirip IŞİD ile savaşmaya başladığında, Türkiye’yi yeni savaşçıların akışını kısmaya çağırdı.
Ne zaman İŞİD eylemleriyle Türkiye’de onlarca kişiyi öldürünce,  Erdoğan yeni savaşçıların ülkeye girişine önlem aldı.

*
Ama Erdoğan’ın  Fidan ve Akar desteğinde 15 Temmuz 2016’da  FETO darbesini akim kılıp, 20 Temmuz’dan itibaren kendi sivil darbesini yapması;
Nasıl? FETO’dan boşaltılan devletin tüm merkezi, yerel, özerk kurum kadrolarının, yargının, emniyet ve istihbaratın ve TSK’nin;
Erdoğan’ın Müslüman Kardeşler ideolojisi emrine girmesi,
Bu sayede bu aşırıcı ideolojinin giderek küresel bir fenomen haline gelmesiyle,
Türkiye-ABD  ve AB  stratejik ortaklığında kırılmalar başladı..

*
Ve Erdoğan giderek Batı ağının bir parçası olmak yerine serbest bir sürücü gibi davranmaya başladı..
Çok kutuplu bir uluslararası sistemi inşa edenlerden biri olmayı hesaplıyor!
Türkiye’nin Lozan Anlaşması ya da NATO ittifakının belirlediği statüsünden çok daha fazlasını istiyor.
Ama Türkiye’nin bütün müttefikleri Erdoğan’ın askeri provokasyonları, güvenilmezliği ve tahmin edilemezliği ile uğraşıyor.

*
İşte Erdoğan! Kürtler bahanesiyle Kuzey Suriye’de Müslüman Kardeşler ideolojisine dayalı bir Sünni Arap koridoru oluşturmaya hizmet ediyor.
Aslında Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı operasyon alanlarında,
Suriye’nin toprak bütünlüğü üzerinde  ciddi bir kırılganlık oluşturuyor.
Hem Türkiye hem Sünni Arap dünyasına hem de Batı’ya  büyük tehditler  öngörüyor!

*
Bu alanlarda El Kaideci ve savaş yöntemlerinde İŞİD’i benimseyen terörist çetelerden oluşan  Özgür Suriye Ordusu’nu (ÖSO) vekil olarak kullanıyor.
Bu çeteler şimdi Milli Ordu/Ceyşül Vatani adı altında birleşmiştir
Erdoğan Milli Ordu üzerinden Suriye Geçici Hükümetini ve Başbakanı Abdurrahman Mustafa’yı selamlıyor!.

*
26 Ekim’da Başkan Trump, ABD özel kuvvetlerinin İŞİD lideri  Ebu Bekir El Bağdadi’yi öldürdüğünü açıkladı .
Bağdadi ve eşleri Suriye’deki İdlib Valiliği’nde bulunan Barisha köyündeki bir evdeydiler.
Barisha, Türkiye sınırına ve  Reyhanlı’ya sadece 5 km uzaklıktadır.
Bu olay Türkiye’nin hâlâ İŞİD’i düşman olarak görmediğinin ya da İŞİD liderlerinin  Türk makamlarından korkmadığının işareti sayılıyor.

*
Zaten Erdoğan uzun zamandır tıpkı Pakistan gibi mezhebi hassasiyetleri kullanmaktadır.
Çeçen, Gürcü, Suudi, Mısırlı, Sincan Özerk Bölgeli, Türk ve Avrupa’nın hemen her ülkesinden birkaç bin İŞİD terör örgütü mensubu,
Hatay, Gaziantep ve Şanlıurfa’yı içine alan bölgede yani Türk Veziristan’ında, bölge hizmetlerine amade olmaları için yerleşiktir!

*
Almanya İçişleri Bakanlığı, Erdoğan iktidarının Müslüman Kardeşler, HAMAS ve Suriye’deki silahlı İslamcı muhalefete yönelik dayanışma ve destek eylemlerine dikkat çekiyor.
“Ankara’nın özellikle 2011’den beri adım adım İslamileşen iç ve dış politikasının sonucu olarak;
Orta ve Yakındoğu bölgesindeki İslamcı örgütlerin merkezi eylem platformu haline gelmiştir” ifadesi kullanıyor.

*
Nitekim bugün Orta Doğu’da;
Birincisi; Suudiler, Emiratiler ve Mısırlıların yönettiği ve Müslüman Kardeşler ile  İran’ın etkisini azaltmayı hedefleyen blok,
İkincisi; Ortadoğu ve Basra Körfezi’ndeki İran etkisini genişletmeyi amaçlayan İran liderliğindeki blok varken;
Şimdi bunlara bir üçüncü blok eklenmiştir.
Üçüncüsü; Müslüman Kardeşler ve bağlı İslamcı grupları Türkiye, Katar siyasi sistemlerine yerleştirmeyi amaçlayan, Erdoğan’ın siyasi lideri olduğu bloktur.

*
Bu karmaşık yapı bölgede çok kutuplu rekabeti yoğunlaştırıyor.
Ve Müslüman Kardeşler bu rekabet ağının çekirdeğini oluşturuyor.

*
Başkan Trump yönetimi, Müslüman Kardeşler karşıtı Suudi liderliğindeki bloğu  daha militan bir konuma getiriyor.
Bu sırada Mısır ve Suudiler Başkan Trump’tan tıpkı İran Devrim Muhafızlarını terör örgütü olarak ilan ettiği gibi,
Müslüman Kardeşleri de resmen terör örgütü olarak ilan etmesini talep ediyor.

*
Bu noktada Suudi Arabistan ve Mısır’da yasaklı Müslüman Kardeşler’in terör listesine alınmasının en muhtemel sonuçlarından biri,
İran’ın  Devrim Muhafızları Ordusu’nun  bir terörist grup olarak belirlenmesinin  ardından;
Müslüman Kardeşler Hareketi’nin de, Orta Doğu’da ABD’nin çıkarlarına karşı Şiiler ve Sünnileri bir araya getirme eğilimine yönelmesidir.

*
İşte bu çerçevede Fransa Cumhurbaşkanı E. Macron, “Stratejik kararlarda ABD ile NATO’daki müttefikleri arasına hiç bir şekilde eşgüdüm kalmadı.
ABD, Avrupalı müttefiklerine sırtını döndü” şikayetinde bulunuyor.

*
Ancak ABD yönetimi bu derecede güçlü bir yapının terör listesine alınması durumunda,
Bunun ABD siyasetinde “aşırı İslamofobik siyasi zincir” de  yol açacağı çekişmeleri,
Yanı sıra Ortadoğu’daki Kardeşlik karşıtı aktörleri nasıl etkileyebileceğini hâlâ öngörmeye çalışıyor…

*
Bu sırada piyasaya sürülen  bir İran istihbarat raporu ürkütücü bir etki oluşturuyor…
Buna göre dünyanın en güçlü Şii milletini ve hakimiyetini temsil eden İran Kudüs Gücü olarak bilinen İslami Devrim Muhafızları Birliği ile,
Sünni Müslüman dünyasında vatansız fakat çok etkili bir siyasi ve dini güç olan Müslüman Kardeşler’in yetkilileri,
Arap Baharı rüyasının kabusa dönüştüğü,
Suriye’de savaş devam ederken,
İŞİD kuzey Irak’ın Sünni egemen bölgelerinde dağılırken ve Irak Ordusu terörist grubun acımasız taktikleri karşısında erirken,
Ve İŞİD  Irak hükümetinin Bağdat’taki istikrarını tehdit ederken,
Mısır’da Sisi iktidarı aldığı sıralarda;
2014 Nisan’da yaşanmakta olan mezhep savaşında ortak bir zemin aramak için İstanbul’da bir Türk otelinde daha önce açıklanmayan bir zirve yapmışlardır!

*
Zirve, Orta Doğu’daki siyasi manzaradaki çıldırtıcı karmaşıklıkları ortaya koyuyor.
ABD yetkilileri de dahil olmak üzere NATO için bölgede neler olup bittiğini anlamanın ne kadar zor olduğunu gösteriyor.
O gün gerçekleşmeyen Müslüman Kardeşler ve İran koalisyonunun bugün kurulabileceği olasılığı kabus oluşturuyor.

*
Erdoğan hâlâ dolu dizgin davasına yürüyor!
3-4 Aralık’ta Londra NATO Zirvesine hazırlanıyor…
Trump, Macron, Merkel ve diğerleri ?…
Bilmem ama Türkiye’de Saray dava için CHP’ye doğru esiyor…

25. 11. 2019


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir