Emperyalizmle Mücadele Edebilmek İçin Önce Atatürk Olmak Gerekir… Ali Eralp

Bazılarına göre AKP, Türkiye’yi geliştiren, kalkındıran, geleceğe taşıyan vatansever bir partidir… - ali 5 2

Bazılarına göre AKP, Türkiye’yi geliştiren, kalkındıran, geleceğe taşıyan vatansever bir partidir… - ali 5

Bazılarına göre AKP, Türkiye’yi geliştiren, kalkındıran, geleceğe taşıyan vatansever bir partidir…

Emperyalizme karşı dişe diş mücadele vermektedir.

Bu niteliklerinden dolayı desteklenmelidir. Ona zarar verecek sözlerden ve eylemlerden kesinlikle kaçınmalıdır.

Bu görüşü ileri sürenlerin bir tek dayanak noktası vardır; AKP’nin ABD’ye ara sıra göstermelik çıkışlar yapması, sert sözler söylemesi, PKK’lı terör örgütlerine karşı mücadele vermesi ve Avrupa’ya, Amerika’ya karşı Rusya, Çin, Asya blokunu tercih eder görünmesidir…

Bunun dışında yaptıkları, gerçekleştirdikleri onları ilgilendirmemektedir…

Örneğin Atamızın ölüm yıldönümü, anma günü olan 10 Kasımda Harf Devriminin eleştirilmesi, Cuma hutbelerinde vatandan, şehitlerden söz edilirken onun adının bile geçmemesi; defalarca devlet büyükleri tarafından Atatürk, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet düşmanı Fesli Kadir’in hastanede ziyaret edilmesi onların umurunda bile değildir…

Türkiye’nin, vatanın her köşesini tarikat ve cemaatlerin, şeyhlerin, şıhların, dervişlerin, müritlerin bir çekirge sürüsü gibi kaplaması onları ilgilendirmemektedir.

Oysa Mustafa Kemal bir konuşmasında şunları söylemişti:

 “Efendiler, biz tekke ve zaviyeleri din düşmanı olduğumuz için değil; bilakis bu tip yapılar, din ve devlet düşmanı olduğu, Selçuklu ve Osmanlıyı bu yüzden batırdığı için yasakladık.

Çok değil, yüz yıla kalmadan, eğer bu sözlerime dikkat etmezseniz, göreceksiniz ki, bazı kişiler, bazı cemaatlerle bir araya gelerek, bizlerin din düşmanı olduğunu ileri sürecek.

 Sizlerin oyunu alarak başa geçecek ama sıra devleti bölüşmeye geldiğinde birbirlerine düşeceklerdir. Ayrıca, unutmayın ki o gün geldiğinde her bir taraf diğerini dinsizlikle suçlamaktan geri kalmayacaktır.” (17 Aralık 1927)

Atatürk yıllar öncesinden bu günleri anlatmış sanki… Yaşadığımız şu buhranlı günlerin sosyal ve ekonomik tablosunu çizmiş. Devlet adamlarının niteliğinden söz etmiş.

Ama günümüzde, kendilerini devrimci ve Atatürkçü olarak tanımlayan bazı siyasetçiler, onun yıllar öncesinden gördüğü, tanımladığı gerçekleri görememekte, AKP yandaşı ve hayranı olarak yollarına devam etmektedirler.

Hazine açık vermektedir. Sanayi ve tarım tükenmiştir. Üretim durmuştur. Esnaf iflas etmektedir.

Türkiye bitmiştir…

Bunu bütün dünya görmektedir ama bizim bir avuç koltuk değneğimiz solcu görememektedir.

Onlar, fabrikaların, vatan topraklarının satılmasına, ormanların yağmalanmasına, işsizlik, yoksulluk nedeniyle çolukları, çocukları ile birlikte ailelerin intihar etmesine dönüp bakmamaktadırlar bile.

Bir zamanlar “Ben BOP eş başkanıyım ve bu görevi yapıyorum” diyen AKP Genel Başkanı şimdi, bir anda, onların gözünde antiemperyalist başkana dönüşmüş ve “Bağımsızlık Savaşına” başlamıştır.

Oysa Kurtuluş Savaşı yapmanın da antiemperyalist olmanın da bazı kuralları, ilkeleri vardır.

Sömürgecilerle savaşanların her şeyden önce ilerici, aydın bir dünya görüşüne sahip olması, bilime, çağdaşlığa inanması, emeğe değer vermesi, çalıp çırpmaması, hile hurda yapmaması, yalan söylememesi ve kamu mallarına sahip çıkması gerekir.

Har vurup, harman savuran, lüks ve şatafat içinde yaşayan, devlet bütçesini boşaltan, sonra da açığını kapatmak için mücadele ettiği emperyalistlerden kendisine kredi yardımı yapmasını isteyen bir iktidar, emperyalizmle asla mücadele edemez.

Hele hele halkını kamplara, gruplara bölüp, onları birbirine düşman eden iktidarlar ve politikacılar asla emperyalizmle savaşamazlar.

Emperyalizme karşı mücadele verebilmek için önce Atatürk olmak gerekir.

Atatürk gibi halkı birleştirici, bütünleştirici, örgütleyici olmak gerekir.

Emperyalist politikacılara karşı ödünsüz ve dik durması, onların karşısında eğilip, bükülmemesi, halkı gruplara ayırmaması, bölmemesi gerekir.

Hak, hukuk, demokrasi ve laikliğe, insan haklarına saygı duyması gerekir.

Bukalemun gibi durmadan fikir değiştirenler, bir gün önce “Ak” dediğine, bir gün sonra ”Kara” diyenler, istikrarlı ve kararlı bir çizgi izleyemezler.

Hedefe varmak için, inandığı yolda yoldaşları ile birlikte sağa sola savrulmadan, sapmadan, canı pahasına yürümek, antiemperyalist mücadelenin genel karakteri ve koşuludur.

Bu savaş yürütülürken bir taraftan da cehalete, cahilliğe, yobazlara karşı mücadele vermek ve her ne amaçla olursa olsun, gericiliğe, tarikatçılığa asla boyun eğmemek gerekir.

Bu niteliklerin hangisi bu iktidarda vardır? Söyler misiniz?

([email protected])


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir