Türkiye Üzerinde Oynanan Pis Oyunlar… ALİ ERALP

Türkiye’yi ve Türkleri bölme, parçalama ve güçsüz düşürme oyunları Osmanlının son dönemlerinde başladı. Günümüze değin sürüp geldi… - 32116512 10157497750554691 4817369631410880512 o

Türkiye’yi ve Türkleri bölme, parçalama ve güçsüz düşürme oyunları Osmanlının son dönemlerinde başladı. Günümüze değin sürüp geldi… - 32116512 10157497750554691 4817369631410880512 o

Türkiye’yi ve Türkleri bölme, parçalama ve güçsüz düşürme oyunları Osmanlının son dönemlerinde başladı. Günümüze değin sürüp geldi…

1800’lü yıllarda Emperyalizmin ajanları ve yandaşları Türk – Osmanlı ayrılığını ön plana çıkardılar.

Sık sık, insanlarımıza “Sen Türk müsün, Osmanlı mısın” sorusunu yönelttiler.

Bazıları da Avrupa’nın gönüllü avukatlığına soyundu. Avrupa’yı ve Avrupalıları öve öve bitiremedi. Herkesi Avrupalı olmaya çağırdı.

Kurtuluş Savaşından önce İngiliz, Fransız, Alman sömürgecileri vardı karşımızda. Atatürk’ün ölümünden sonra bunlara bir de Amerikalılar eklendi.

Dert bir iken, bin oldu…

1950’lerden sonra NATO, CENTO, Kore Savaşları ve ülkemize yerleşen ABD üsleriyle bağımlı hale geldik.

İktidarlar, Atatürk devrimlerinden, Atatürk Cumhuriyetinden uzaklaşmaya başladılar.

Bunu gören gençler, işçiler, köylüler direnişe geçtiler.

“Tam bağımsız ve gerçekten demokratik bir Türkiye” yaratmak uğruna nice kanlar aktı, nice yiğitler, nice Denizler şehit verildi.

Ülkemizin gerilemesine, yozlaşmasına, yobazlaşmasına rağmen, iki binli yıllara gelene dek Türk bayrağı, Laiklik, Atatürk, Cumhuriyet, Andımız, TC değerini korudu. Gündemden düşmedi.

Kimse bunlara tek kötü söz söylemedi, söyleyemedi.

Ordumuz dimdik ayaktaydı.

Ne olduysa 2002’den sonra AKP’nin, yani siyasal İslam’ın işbaşına geçmesinden sonra oldu. Ergenekon oyunları ile orduya büyük bir darbe vuruldu. Kozmik odalara girildi.

17 haneli şifrelerle açılabilen ve herkesin giremediği kozmik odalara 2009 yılında girildi, günlerce aramalar yapıldı.

Arınç’a yönelik suikast iddiaları nedeniyle, devlet sırrı niteliğindeki belgelerin bulunduğu Seferberlik bölümlerinin kapıları açıldı ve bu girişimin sonradan bir FETÖ kumpası olduğu ortaya çıktı.

Bu pis oyunun ardından ordumuzun ne sırrı kaldı, ne gizliliği…

Karşımıza bir de BOP Eş başkanlığı çıktı. Ortalık iyice karıştı.

Kürt açılımları, PKK önderleri ile görüşmeler başladı.

Kürt militanlar davullarla, zurnalarla karşılandılar. Kent içinde gerilla giysileri ile otobüslerin üstünde turlar attılar. Mahkemeler sınırda ayaklarına götürüldü.

Bu arada Suriye ile düşman olduk. Esat Esed’e dönüştü. Suriye’ye girip, camilerinde namaz kılmaya kalktık.

ABD yeni Ortadoğu haritaları yayınlıyordu ve yeni BOP Eş başkanı bunları hayata geçireceğine dair sözler veriyordu.

Amerika’nın hedefinde Ortadoğu vardı. Ortadoğu’nun petrolleri, zenginlikleri vardı. Ortadoğu ülkeleri ve Türkiye parçalanmalı, eyaletlere bölünmeliydi.

ABD kılavuzumuz olmuştu. Hiçbir iktidar döneminde ülkemiz ABD’ye bu kadar bağımlı hale gelmemişti. Askerimizin başına çuval geçiriyorlardı, görmezden geliyorduk.

Amerika,  bölgemiz için bir tehditti. Onun da ötesinde tüm dünya için bir tehditti.

Nereye dokunsa, burnunu nereye soksa orada yıkım, kan, gözyaşı eksik olmuyordu.

“İnsan hakları, barış, demokrasi” sözlerini dilinden hiç düşürmüyordu ama insanları dil, din, ırk, mezhep çatışmaları ile birbirine kırdırıp, ülkeleri parçalayabilmek için elinden geleni ardına koymuyordu.

ABD gerçek bir terör örgütü idi ve terör örgütleri ile iyi dostluk ilişkileri kurmuş, kardeş kardeş geçinip gidiyordu. Azılı terör liderlerini Amerika’ya davet ediyordu.

Bütün bunlara ilaveten Amerika’nın yönlendirmesi ile yurdumuzda yeni bir plan ve program uygulama alanına sokuldu:

Türkiye’nin en büyük kurumları, fabrikaları, limanları, enerji üretim tesisleri, elektrik ile doğalgaz dağıtım şebekeleri ve ormanları yerli ve yabancı özel şirketlere satıldı…

Kaz Dağlarından sonra ülkenin birçok yerinde halen ağaç katliamı yapılmakta, maden şirketlerine çalışma ruhsatları verilmeye devam edilmektedir. Kamyon kamyon ağaçların nerelere götürüldüğü bilinmemektedir, meçhuldür.

Yukarıdan beri anlattığımız bütün bu tertiplerin yanında şimdi ek olarak, ülkemizde bir pis oyun daha oynanmaya başlanmıştır: Her ülkeden ve özellikle Araplardan ülkemize mülteci kabul etmek. Ülkemizi Araplaştırmak…

Böylece ülkemizi Türk kimliğinden çıkarıp, çeşitli ırklardan meydana gelen bir millet haline getirmek, Türkleri azınlık durumuna düşürmek… Parçalamak… Ulusal kimliğini, vatan bilincini yok etmek…

Bugünkü ortamda Arap mülteciler milyonları aşmış durumda ve halen kediler, köpekler gibi çoğalmaktadırlar. Her 15 Türk vatandaşından birisi Arap’tır.

Onlara tamı tamamına 40 milyar dolar para harcanmıştır ve güvenlik bölgesinde yeni yeni konutların, yolların, hastanelerin yapımına başlanacağı söylenmektedir.

Hedef Türk milletini ümmet toplumu yapmak, şeriat ilkeleri temelinde yeniden yapılandırmaktır…

ABD Dışişleri Bakanlığı John Stilides: “Türkiye bir daha bir araya gelemeyecek kadar bölündü” demektedir.

Bu oluşumu engellemenin bir tek çözümü ve yolu kalmıştır: Bir an önce siyasal İslamcı AKP iktidarından kurtulmak…

([email protected])

 


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir