ERDOĞAN- PUTİN ZİRVESİ ÖNCESİ

21.10.2019 - ahmet kilicaslan aytar
Erdoğan, ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence ile anlaştı.
Halk Koruma Birlikleri’nin (YPG) Türkiye-Suriye sınırında kurulması amaçlanan güvenli bölgeden çekilmesi için beş günlük ateşkes ilan edildi.
Ateşkes, Başkan Trump’ın, kuzey Suriye’deki İŞİD militanlarına rağmen, 1000 ABD askerinin hepsini geri çekmesiyle tetiklenen bir krizi hafifletmeyi de amaçlıyor

*
Trump’ın stratejisi, Erdoğan’ın bölgedeki emellerinin;
Hem Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ı destekleyen,
Hem de ABD’nin geri çekilmesiyle oluşan boşluğu doldurmak isteyen Rusya ve İran tarafından belirlenmesine dayanıyor.

*
Esad rejimi ordusu, daha önce Kürtler tarafından davet edilen ABD’nin koruduğu topraklarda konuşlanmıştır.
Suriye rejimi, Türkiye’nin harekâtına karşı koymak için PYD liderliğinde Suriye Demokratik Güçleri’nin  (SDF),
Stratejik öneme sahip kasabaları olan Münbiç ve Kobani kentlerinde  konuşlanmalarına yol açan bir anlaşma yapmıştır.

*
Erdoğan ise hem Esad’ı görevden almak için savaşan, ABD’nin aşırılık yanlısı, suçlular ve haydutlar olarak kabul edip reddettiği, onlarca gruptan oluşan ÖSO- Suriye Milli Ordusu’nu  destekliyor,Hem de Türkiye’nin Suriye sınırlarında görev yapan Suriye güçleri ile hiçbir sorunu olmadığını söylüyor!

*
Şimdi Erdoğan,  22 Ekim’de Soçi’de Rusya Devlet Başkanı V.Putin ile yapacağı zirvede;
Suriye’nin kuzeyindeki Münbiç ve Kobani kentlerinden de Kürt YPG milislerinin çekilmesini görüşmeye hazırlanıyor.
*
Kremlin,  Türkiye ile savunma ve enerji işbirliği içinde olmalarına rağmen,
Türkiye’nin Suriye’ye yönelik harekâtının  “Kabul Edilemez ” olduğunu ve sınırlandırılması gerektiğini savunuyor.

*
Erdoğan ise Suriye’deki askeri harekatın askıya alınması kararının,
Washington’un belirli bir süre için ateşkese karar vermesi,
Bölgede yerinden edilmiş  200 bin sivilin  yeniden yerlerine yerleşmeleri,
YPG tarafından korunan binlerce İslam Devleti tutsağının neden olduğu güvenlik endişelerini hafifletme talebine dayandığından yanadır.
Bu noktada Putin’in Suriye ordusunun konuşlanmasını çözmesi gerektiğini,
Bu taleplerin bir çözüme ulaşılamaması halinde, ayrıntıya girmeden “kendi planlarımızı uygulamaya devam edeceğimiz” açıklamasında bulunuyor…
Dışişleri Bakanı  M.Çavuşoğlu da,” Rusya ile gelecekte birlikte çalışmak için daha önce olduğu gibi onlarla bir anlaşmaya varabileceğimize inanıyoruz” diyor!
*
Rusya Dışişleri Bakanlığı ise yaptığı açıklamada, Rus yetkililerin Cuma günü Esad’la kuzeydoğu Suriye’deki durumu azaltma gereği hakkında konuştuklarını bildirmiştir..
Ancak Putin, 22 Ekim’de  Suriye/Rakka ilinde ABD’nin boşaltığı  Tabka’daki büyük hava üssüne  yerleşmenin avantajıyla  Erdoğan’ı karşılayacaktır.
*
Nitekim Cumartesi günü  ABD Savunma Bakanı  Mark Esper yaptığı açıklamada; Suriye’den çekilen 1000 askerin batı Irak’a gideceğini söylüyor,
Ancak  Türkiye veya Suriye’nin olumsuz olabilecek askeri adımlarından,
Ya da Kürtlerin durumundan bahsetmiyor!.
Bu Washington’ın , Suriye’nin kuzeyindeki sorunları artık orada hüküm sürmeye başlayan Rusya’nın çözeceğinin bir işareti olarak sayılıyor…
*
ABD’nin geri çekilmesini takiben Suriye rejim ordusu tarafından ele geçirilen Tabka hava üssüne yerleşen Rus kuvvetleri,
Bombardıman uçaklarını ve hava kargolarını artık  bu üsde konuşlandırıyor.
Artık Rusya, Suriye- Irak sınırını da kapsayan Kuzey Suriye’nin tamamında kontrol sağlamıştır.
Bu bölgelerde gücün radikal biçimde yeniden düzenlenmesi;
Suriye’nin Türkiye’nin Kürtlere yönelik harekâtından doğan diğer askeri adımların da  Washington ve Moskova arasında koordine edildiğini gösteriyor.

*
Rusya ve Suriye’ye, Türkiye’nin harekâtını engellemeye çağıran Kürtler,
Kaderlerinin Washington’dan Moskova’ya geçtiğini anlamışlardır.
ABD tarafından terkedilmenin acısıyla İsrail’den yardım talep etmeleri ardından,
Destek talep etmenin tek gerçekçi adresinin; bugün  Moskova olduğunu biliyorlar.
Kürtler böylece Batı’daki popüler sempatiyi de arttırmayı amaçlıyorlar..

*
Rusya Devlet Başkanı V.Putin, Türkiye harekâtının başladığı 9 Ekim’deki ABD Başkanı D.Trump ile benzer bir psikolojiyi yaşıyor.
ABD ve Rusya’nın ortak düşmanı olan İŞİD’e karşı  yaptıkları savaştan sonra,
Suriyeli Kürtleri Türk askeri operasyonuna terk etmesi halinde Trump yönetiminden gelecek suçlamalardan kaçınması gerekiyor.

*
Bu nedenle, Putin’in, Erdoğan’ın Washington’a benimsettiği, kuzey Suriye’de bir “güvenlik bölgesi”  işgal etme talebiyle yüzleşmesi,
Türk birliklerinin Suriye’den çekilmesi için Erdoğan’a sessizce fakat  sert bir ültimatom vermesi gerekiyor.
Zaten Kürtler, bu iki büyük güçten birinin kendilerine koruma sağlayacağı inanarak, uzlaşma isteklerinin bir işareti olarak ABD- Türkiye ateş kararına uymuş,
Tel Abyad ve Rasulayn kentlerinden çekilmişlerdir.

*
Üstelik Rusya,  Suriye Savaşı’nın siyasi çözümünde “Suriye hükümeti ile Muhalif grupların oluşturduğu birlik ” arasında görüşmeleri çok önemli addediyor.
Ancak Erdoğan’ın politikalarıyla, birbirinden ayrışmış ve yerel çıkarlara bağlı olarak hareket eden savaşan grupların nasıl tek çatı altında toplanıp,
Tek bir delegasyon oluşturabileceklerinin yanıtı da artık bulunmuş gibidir.

*
11 Eylül’de uluslararası kamuoyunu şok eden terör olaylarından sonra ABD’nin Afganistan ve  Irak’a yönelik gerçekleştirdiği askeri operasyonlar,
Uluslararası hukuk açısından terörizmin ne olduğu ve terörizmin önlenmesi konusunda,Uluslararası hukuk alanında tüm devletleri bağlayıcı genel nitelikli bir hukuk metninin olmayışı sorunlarını gündeme getirmiştir.

*
Şimdi Rusya, teröre karşı savaşa katılmasının ardından,BM Güvenlik Konseyinin terörle mücadele ve kaynaklarının kurutulmasında önemli kararlar almasına katkı sağlayacağını düşünüyor.
Özellikle devletlerin farklı terörizm tanımlarından uzaklaşarak,
Ortak ve genel bir tanım üzerinde mutabakata varmaları konusunun yaşamsal  olduğuna,
Ancak bu olduğu takdirde terörizmin uluslararası alanda işbirliğiyle etkisizleştirilmesinin mümkün olacağına çaba gösteriyor…

*
Bu çabayı Başkan Trump’ın, Erdoğan’a hitaben ” Sorunlarının bazılarını çözmek için çok çalıştım ” dediği yöndeki gelişmeler destekliyor.
ABD’de New York Güney Bölgesi Başsavcılığı Halkbank hakkında İran yaptırımlarını delmekten iddianame hazırlamış,
İddianamenin temelini,
Halkbank’ın 2012 ve 2016’da İran’ın uluslararası piyasalarda petrol ve doğal gaz satışından elde ettiği geliri harcamasına imkan veren bir tezgahın,
Paravan  kişiler ve şirketler ağı  kullanarak uygulanmasına yardımcı olduğu,
Söz konusu tezgahın hem İran hem de Türkiye’deki üst düzey yetkililerin sağladığı korumayla uygulandığı,
Erdoğan ve ailesinin de dahil olduğu bu yetkililerin bazılarının milyonlarca dolar rüşvet aldıkları,
Bütün bunların ABD yaptırımlarının ihlali olduğu konuları oluşturuyor.

*
ABD- Türkiye arasındaki Ateşkes Anlaşmasının 12.maddesi;
“ABD; 4 Ekim 2019 tarihli Başkanlık Kararnamesi uyarınca,
Hayata geçirilen yaptırımlara ilavelerini getirmeme,
Kongre nezdinde uygun şekilde çalışmalar ve istişareler yürüterek,
BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararı doğrultusunda Suriye’de barış ve güvenliğin teminine dönük kaydedilen ilerlemenin altını çizmek hususunda mutabık kalır.
Barış Pınarı Harekatı  durdurulduğunda, yukarıda bahsi geçen Başkanlık Kararnamesi uyarınca hayata geçirilen mevcut yaptırımlar kaldırılacaktır ” hükmü gereğince;
Erdoğan ve ailesi hakkındaki iddialar, Erdoğan’ı Putin’in karşısında yeterince güçsüz kılıyor.

*
Belli ki, Suriye Savaşı’nin siyasi çözümü ve terörizm ile mücadelede uluslararası hukuk alanında tüm devletleri bağlayıcı genel nitelikli bir hukuk metni,
Erdoğan’ın günahları torbasından çıkarılacaktır…

21.10.2019


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir