SURİYE’ DE  + MİLLET BAHÇESİ MESELESİ

Suriye'deki Batılı ve bölgesel politika çevrelerinde yeniden yapılanma konusunda giderek artan bir tartışma yaşanıyor.
Avrupa Birliği yeniden yapılanma seçeneklerini yakından inceliyor.
Hükümetler yeniden yapılanma sürecinde rol oynayabilecekleri şekilde kendilerini konumlandırıyor...
Çünkü Suriye'nin mevcut çatışmanın ötesine geçme zamanı geldiğinde kimse rol oynamak niyetinde olsun olmasın geride kalmak istemiyor.</p>
<p>*
Nitekim Erdoğan da, geçen hafta BM Genel Kurulu'ndaki  konuşmasında,
Türkiye'nin, kuzeydoğu Suriye sınırında  güvenlik tehdidi olarak gördüğü  YPG kuvvetlerini geri çekmek amacıyla,
Sınır boyunca 400 km'den daha uzun ve  20 kilometrelik derinlikte öngördüğü "güvenli bölgeyi" bir fırsat penceresine dönüştürüyor...</p>
<p>*
Güvenli bölgenin Türkiye'nin barındırdığı 3,6 milyon Suriyeli mültecinin 1 milyonunu yerleştirmekte de kullanılacağını,
Öngörülen inşaat projesinin,  5 bin ila 30 bin nüfuslu 10 kasaba ve 140 köyden oluşacağını,
Her kasabanın hastane, futbol sahaları, 6 bin mesken, 11 cami, 9 okul ve diğer tesisleri de kapsayacağını,
Uluslararası finansman kaynaklarının henüz belli olmadığını fakat maliyetinin 27 milyar dolar olacağını söylüyor...</p>
<p>*
Ne ki, Erdoğan, Batı  ve bölgenin neredeyse tamamiyla yaşadığı derin sorunları unutuyor gibidir.
Halbuki Suriye'de  taraflar arasında çok gergin bir diplomatik oyun oynanıyor.
Türkiye ise Suriye savaşını sona erdirmekle ilgilenmiyor.
Vekalet veya doğrudan müdahale yoluyla savaşın devam etmesi için elinden geleni yapıyor.
Erdoğan, Suriye'nin kuzeyini Milli Misak sınırlarına katmak için çok fazla siyasi sermaye ve iki tam teşekküllü saldırıya yatırım yaptı.
Türkiye'nin bölgeden çekilmemesi herşeyi zorlaştırıyor.
Ama Erdoğan BM kürsüsünden "Bütün ülkeleri Suriye ile ilgili çabalarımızı desteklemeye çağırıyorum" diyor!</p>
<p>*
Savaş sonrası  Suriye'de yeniden yapılanma maliyeti 200- 350 milyar dolar olarak tahmin ediliyor.
Uluslararası politika çevreleri Cumhurbaşkanı Beşar Esad ile yeniden inşa sürecinden rahatsızdır.
Suriye ihtilafında yer alan Rusya ve İran'ın bu mali yükü tek başına kaldıramayacağı,
Masrafları karşılamak için uluslararası bağışçıların Suriye'nin yeniden yapılanmasına  dahil olmaları gerektiği konusunda bir fikir birliği oluşmuştur.</p>
<p>*
Beklentiler, Suriye destekçilerinin yeniden yapılanma sözleşmelerinde aslan payını kazancakları yönündedir.
Lübnan gibi komşu ülkeler ve Suriyeli müteahhitler, girişimciler ve finansörler de fayda sağlayacaktır.
Ancak bunlar Suriye için kolay değildir çünkü  Suriye devleti mali olarak çökmüş durumdadır.
Şam'ın sekiz yıllık savaşı dış destek olmadan nasıl finanse ettiği bile belli değildir.
Suriye'nin 2010'da ulusal bütçesi 21 milyar dolarken, 2017 ulusal bütçesi yalnızca 5 milyar dolardır.</p>
<p>*
Birçok ülkenin tasarruf modunda olduğu ve donör yorgunluğun yaşandığı  şu sırada,
Suriye'nin  yeniden inşa projesine fon sağlama konusunda da çok az arzu bulunuyor.
Dünya Bankası Suriye'nin inşasına kaynak ayırmayacağını açıklamıştır.
Bazı Batılı hükümetler liderlik geçişi olmadan herhangi bir yeniden yapılanmayı finanse etmeyeceklerinin sinyallerini veriyor.</p>
<p>*
Bu konuda Suriye'nin yatırımcılara önereceği seçenekler sınırlıdır.
Petrol rezervleri tükenmesi nedeniyle yıllarca değer kaybetti ve savaştan önce günde sadece 375 bin varile ulaşıldı.
Bu küresel üretimin sadece yüzde 0.2'sidir, keza gaz rezervleri de küresel üretimin yüzde 0.1'i kadar önemsizdir.
Rusya'ya  Akdeniz'de açık denizde doğal gaz sahalarının geliştirilmesi için ihaleler verilmiştir,
Ancak Suriye’nin hidrokarbonları kuzeydoğuda Kürtlerin bağımsızlık için mücadele ettiği bölgededir.</p>
<p>*
Üstelik Suriye  2011'den bu yana ABD, AB ve BM tarafından çok taraflı yaptırımlara tabidir.
Yaptırımlar hükümet üyelerini, devlete ait kurumları, orduyu, yatırımcıları ve işletmeleri hedef alıyor.
O zamandan beri Suriye yabancı bankalara erişemiyor ve SWIFT ağını kullanamıyor.
Suriye'yi yakından takip eden yatırımcılar herhangi bir cezaya karşı  işlem yapmaktan kaçınıyor.
İthalat ve ihracaatına yüksek tarifeler uygulanıyor.</p>
<p>*
Suriye'nin devlete ait ve 14 özel bankası savaş sırasında büyük kayıplar yaşadı.
Hiçbirinin  yeniden yapılanmaya ciddi yatırım yapmak için likiditesi bulunmuyor.
Dünya Bankası'na göre özel ticari bankalardaki mevduat 2010'da 13,8 milyar dolar iken, 2016'da 3,5 milyar dolara düştü.
Ekonomiyi her biri kendi sektörü üzerinde kurulan savaş lordları yönetiyor.
Savaş ekonomisi örgütlenmiştir, hiçbir rekabet yaşanmıyor...
Başta savaş lordları olmak üzere Suriyeliler umutlarını yeniden yapılanmaya bağlamıştır.</p>
<p>*
Ama işte, Suriye hükümetinin yeniden yapılandırmaya yönelik bir stratejisi bulunmuyor.
Hükümet bunu resmi olarak "Suriye hükümeti ekonomik bir kalkınma stratejisine sahip değildir" biçiminde ifade ediyor.</p>
<p>*
Ekonomik sorunları olan İran, savaş sırasında desteğinin karşılığı olarak uzun vadeli bir oyun oynuyor.
Suudi Arabistan'ı Suriye'den uzak tutmak istiyor.
İran için yatırımın geri dönüşü sadece sermaye açısından değil aynı zamanda daha kalıcı bir dayanağa sahip olmak için stratejik etkiye sahiptir.
Mesela Ocak' ta Suriye'nin üçüncü sağlayıcısı olmak için cep telefonu lisansı aldı.
Palmyra'da fosfat kaynaklarını işletme hakkını kazandı.
Humus ve Şam'da  Khodro ve Saipa otomobil üretim tesislerini kurdu.</p>
<p>*
Rusya ise Suriye savaşına günde 3-4 milyar dolar harcıyor.
Bazı savaş ganimetlerinin tadını çıkarmakta İran'dan daha mahirdir.
Ama öncelikle Orta Doğu'da yumuşak bir görüntü vermek adına  Suriye'yi yeniden inşa ettiğine ilişkin bir anlatıyı hedefliyor.
Rusya- Suriye  ticareti, 2011' deki 1.8 milyar dolardan  2015'te 210 milyon dolara düştü.
Bu Suriye'nin genel ekonomik çeşitliliğinin olmaması, ticaret yapmak için sınırlı mal ve hizmetlere sahip olduğu anlamına geliyor.
Bu noktada Rusya, yeniden inşa maliyetini "Bizim için iyi bir şeyler yap" lafzı altında,
Kırım'daki projeler gibi doğrudan ya da dolaylı olarak rejime yakın oligarklara bağlı şirketlere yüklemeyi öngörüyor.</p>
<p>*
Çin, denizaşırı yeniden yapılandırma konusundaki tecrübesi ve Avrasya'nın çoğunu kapsayan kara ve denizcilik altyapısını geliştirme stratejisi,
Pekin destekli Asya Altyapı Yatırım Bankası'yla;
Savaştan sonra Suriye'de "Kemer- Yol" projesi kapsamında,
Lübnan- Suriye- Irak güzegahında yeni bir ulaşım hattı ve ilgili tüm bağlantılarını inşa etmeye hazırdır.
Bu noktada Çin'in Suriye'ye bir diğer ilgisinin güvenlik olduğunu, Türkiye'nin Uygurların destekçisi olmasından rahatsız olduğu da açıktır.</p>
<p>*
Savaş sırasında muhalefet gruplarını destekleyen ABD'nin Suriye'de  yeniden yapılanmayı finanse etmesi olasılığı düşüktür.
Çünkü Irak ve Afganistan'da tahsis edilmiş fonlar üzerindeki dolandırıcılıklar ve ısraf ABD'nin hevesini kırmıştır.
Üstelik Trump yönetimi  politik bir belirsizlik yaşamamak için  Esad'ın gitmesi gerektiğine inanıyor.</p>
<p>*
Bu sırada bendeniz, "Durun yahu! Türkiye güvenli bölgeye millet bahçesi de kuracak" diyecektim ki,
Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim, BM Genel Kurulu'ndaki konuşmasında,
Aman Allahım!
"ABD ve Türkiye, Suriye'nin kuzeyindeki yasadışı askeri varlıklarını sürdürüyor.
Suriye'nin kuzeyinde sözde güvenlik bölgesini müzakere etmek ve kurmak gibi bir küstahlık gösteriyorlar.
Bu uluslararası hukukun ve BM yönetmeliğin ihlalidir " diyor.
Şam'ın tüm yabancı askeri birliklerin topraklarından çekilmesini talep ettiğini ve karşı önlem alma hakkını saklı tuttuğunu kaydediyor...</p> - ahmet kilicaslan aytar
Suriye’deki Batılı ve bölgesel politika çevrelerinde yeniden yapılanma konusunda giderek artan bir tartışma yaşanıyor.
Avrupa Birliği yeniden yapılanma seçeneklerini yakından inceliyor.
Hükümetler yeniden yapılanma sürecinde rol oynayabilecekleri şekilde kendilerini konumlandırıyor…
Çünkü Suriye’nin mevcut çatışmanın ötesine geçme zamanı geldiğinde kimse rol oynamak niyetinde olsun olmasın geride kalmak istemiyor.

*
Nitekim Erdoğan da, geçen hafta BM Genel Kurulu’ndaki  konuşmasında,
Türkiye’nin, kuzeydoğu Suriye sınırında  güvenlik tehdidi olarak gördüğü  YPG kuvvetlerini geri çekmek amacıyla,
Sınır boyunca 400 km’den daha uzun ve  20 kilometrelik derinlikte öngördüğü “güvenli bölgeyi” bir fırsat penceresine dönüştürüyor…

*
Güvenli bölgenin Türkiye’nin barındırdığı 3,6 milyon Suriyeli mültecinin 1 milyonunu yerleştirmekte de kullanılacağını,
Öngörülen inşaat projesinin,  5 bin ila 30 bin nüfuslu 10 kasaba ve 140 köyden oluşacağını,
Her kasabanın hastane, futbol sahaları, 6 bin mesken, 11 cami, 9 okul ve diğer tesisleri de kapsayacağını,
Uluslararası finansman kaynaklarının henüz belli olmadığını fakat maliyetinin 27 milyar dolar olacağını söylüyor…

*
Ne ki, Erdoğan, Batı  ve bölgenin neredeyse tamamiyla yaşadığı derin sorunları unutuyor gibidir.
Halbuki Suriye’de  taraflar arasında çok gergin bir diplomatik oyun oynanıyor.
Türkiye ise Suriye savaşını sona erdirmekle ilgilenmiyor.
Vekalet veya doğrudan müdahale yoluyla savaşın devam etmesi için elinden geleni yapıyor.
Erdoğan, Suriye’nin kuzeyini Milli Misak sınırlarına katmak için çok fazla siyasi sermaye ve iki tam teşekküllü saldırıya yatırım yaptı.
Türkiye’nin bölgeden çekilmemesi herşeyi zorlaştırıyor.
Ama Erdoğan BM kürsüsünden “Bütün ülkeleri Suriye ile ilgili çabalarımızı desteklemeye çağırıyorum” diyor!

*
Savaş sonrası  Suriye’de yeniden yapılanma maliyeti 200- 350 milyar dolar olarak tahmin ediliyor.
Uluslararası politika çevreleri Cumhurbaşkanı Beşar Esad ile yeniden inşa sürecinden rahatsızdır.
Suriye ihtilafında yer alan Rusya ve İran’ın bu mali yükü tek başına kaldıramayacağı,
Masrafları karşılamak için uluslararası bağışçıların Suriye’nin yeniden yapılanmasına  dahil olmaları gerektiği konusunda bir fikir birliği oluşmuştur.

*
Beklentiler, Suriye destekçilerinin yeniden yapılanma sözleşmelerinde aslan payını kazancakları yönündedir.
Lübnan gibi komşu ülkeler ve Suriyeli müteahhitler, girişimciler ve finansörler de fayda sağlayacaktır.
Ancak bunlar Suriye için kolay değildir çünkü  Suriye devleti mali olarak çökmüş durumdadır.
Şam’ın sekiz yıllık savaşı dış destek olmadan nasıl finanse ettiği bile belli değildir.
Suriye’nin 2010’da ulusal bütçesi 21 milyar dolarken, 2017 ulusal bütçesi yalnızca 5 milyar dolardır.

*
Birçok ülkenin tasarruf modunda olduğu ve donör yorgunluğun yaşandığı  şu sırada,
Suriye’nin  yeniden inşa projesine fon sağlama konusunda da çok az arzu bulunuyor.
Dünya Bankası Suriye’nin inşasına kaynak ayırmayacağını açıklamıştır.
Bazı Batılı hükümetler liderlik geçişi olmadan herhangi bir yeniden yapılanmayı finanse etmeyeceklerinin sinyallerini veriyor.

*
Bu konuda Suriye’nin yatırımcılara önereceği seçenekler sınırlıdır.
Petrol rezervleri tükenmesi nedeniyle yıllarca değer kaybetti ve savaştan önce günde sadece 375 bin varile ulaşıldı.
Bu küresel üretimin sadece yüzde 0.2’sidir, keza gaz rezervleri de küresel üretimin yüzde 0.1’i kadar önemsizdir.
Rusya’ya  Akdeniz’de açık denizde doğal gaz sahalarının geliştirilmesi için ihaleler verilmiştir,
Ancak Suriye’nin hidrokarbonları kuzeydoğuda Kürtlerin bağımsızlık için mücadele ettiği bölgededir.

*
Üstelik Suriye  2011’den bu yana ABD, AB ve BM tarafından çok taraflı yaptırımlara tabidir.
Yaptırımlar hükümet üyelerini, devlete ait kurumları, orduyu, yatırımcıları ve işletmeleri hedef alıyor.
O zamandan beri Suriye yabancı bankalara erişemiyor ve SWIFT ağını kullanamıyor.
Suriye’yi yakından takip eden yatırımcılar herhangi bir cezaya karşı  işlem yapmaktan kaçınıyor.
İthalat ve ihracaatına yüksek tarifeler uygulanıyor.

*
Suriye’nin devlete ait ve 14 özel bankası savaş sırasında büyük kayıplar yaşadı.
Hiçbirinin  yeniden yapılanmaya ciddi yatırım yapmak için likiditesi bulunmuyor.
Dünya Bankası’na göre özel ticari bankalardaki mevduat 2010’da 13,8 milyar dolar iken, 2016’da 3,5 milyar dolara düştü.
Ekonomiyi her biri kendi sektörü üzerinde kurulan savaş lordları yönetiyor.
Savaş ekonomisi örgütlenmiştir, hiçbir rekabet yaşanmıyor…
Başta savaş lordları olmak üzere Suriyeliler umutlarını yeniden yapılanmaya bağlamıştır.

*
Ama işte, Suriye hükümetinin yeniden yapılandırmaya yönelik bir stratejisi bulunmuyor.
Hükümet bunu resmi olarak “Suriye hükümeti ekonomik bir kalkınma stratejisine sahip değildir” biçiminde ifade ediyor.

*
Ekonomik sorunları olan İran, savaş sırasında desteğinin karşılığı olarak uzun vadeli bir oyun oynuyor.
Suudi Arabistan’ı Suriye’den uzak tutmak istiyor.
İran için yatırımın geri dönüşü sadece sermaye açısından değil aynı zamanda daha kalıcı bir dayanağa sahip olmak için stratejik etkiye sahiptir.
Mesela Ocak’ ta Suriye’nin üçüncü sağlayıcısı olmak için cep telefonu lisansı aldı.
Palmyra’da fosfat kaynaklarını işletme hakkını kazandı.
Humus ve Şam’da  Khodro ve Saipa otomobil üretim tesislerini kurdu.

*
Rusya ise Suriye savaşına günde 3-4 milyar dolar harcıyor.
Bazı savaş ganimetlerinin tadını çıkarmakta İran’dan daha mahirdir.
Ama öncelikle Orta Doğu’da yumuşak bir görüntü vermek adına  Suriye’yi yeniden inşa ettiğine ilişkin bir anlatıyı hedefliyor.
Rusya- Suriye  ticareti, 2011′ deki 1.8 milyar dolardan  2015’te 210 milyon dolara düştü.
Bu Suriye’nin genel ekonomik çeşitliliğinin olmaması, ticaret yapmak için sınırlı mal ve hizmetlere sahip olduğu anlamına geliyor.
Bu noktada Rusya, yeniden inşa maliyetini “Bizim için iyi bir şeyler yap” lafzı altında,
Kırım’daki projeler gibi doğrudan ya da dolaylı olarak rejime yakın oligarklara bağlı şirketlere yüklemeyi öngörüyor.

*
Çin, denizaşırı yeniden yapılandırma konusundaki tecrübesi ve Avrasya’nın çoğunu kapsayan kara ve denizcilik altyapısını geliştirme stratejisi,
Pekin destekli Asya Altyapı Yatırım Bankası’yla;
Savaştan sonra Suriye’de “Kemer- Yol” projesi kapsamında,
Lübnan- Suriye- Irak güzegahında yeni bir ulaşım hattı ve ilgili tüm bağlantılarını inşa etmeye hazırdır.
Bu noktada Çin’in Suriye’ye bir diğer ilgisinin güvenlik olduğunu, Türkiye’nin Uygurların destekçisi olmasından rahatsız olduğu da açıktır.

*
Savaş sırasında muhalefet gruplarını destekleyen ABD’nin Suriye’de  yeniden yapılanmayı finanse etmesi olasılığı düşüktür.
Çünkü Irak ve Afganistan’da tahsis edilmiş fonlar üzerindeki dolandırıcılıklar ve ısraf ABD’nin hevesini kırmıştır.
Üstelik Trump yönetimi  politik bir belirsizlik yaşamamak için  Esad’ın gitmesi gerektiğine inanıyor.

*
Bu sırada bendeniz, “Durun yahu! Türkiye güvenli bölgeye millet bahçesi de kuracak” diyecektim ki,
Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim, BM Genel Kurulu’ndaki konuşmasında,
Aman Allahım!
“ABD ve Türkiye, Suriye’nin kuzeyindeki yasadışı askeri varlıklarını sürdürüyor.
Suriye’nin kuzeyinde sözde güvenlik bölgesini müzakere etmek ve kurmak gibi bir küstahlık gösteriyorlar.
Bu uluslararası hukukun ve BM yönetmeliğin ihlalidir ” diyor.
Şam’ın tüm yabancı askeri birliklerin topraklarından çekilmesini talep ettiğini ve karşı önlem alma hakkını saklı tuttuğunu kaydediyor…


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir