Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz…

Eskiden, siyasal yönetime başkaldırıp dağa çıkan, yol kesen, soygun yapan, haraç alan isyancı köylüler vardı. Bunlara eşkıya denilirdi. - 66068122 445881546263178 5215676959303057157 n

Eskiden, siyasal yönetime başkaldırıp dağa çıkan, yol kesen, soygun yapan, haraç alan isyancı köylüler vardı. Bunlara eşkıya denilirdi. - 66068122 445881546263178 5215676959303057157 n

Eskiden, siyasal yönetime başkaldırıp dağa çıkan, yol kesen, soygun yapan, haraç alan isyancı köylüler vardı. Bunlara eşkıya denilirdi.

İçlerinde halkın malına, canına kasteden, ırzına namusuna göz koyanlar olduğu gibi; zalim ağalardan, beylerden alıp yoksullara dağıtan, güçsüzlere arka çıkan eşkıyalar da vardı. Bunlar halk tarafından sevilir, sayılır, korunur, saklanırdı. Üstüne türküler yakılıp, şiirler, destanlar söylenirdi.

Bu türden yiğitlik, cesaret ve kahramanlık öykülerine Türk edebiyatında, Türk romanında da çok geniş yer verildi.

Özellikle 1950’lerden sonra romancılar bu konuları çok işlediler ve edebiyatımızı tüm dünyaya tanıttılar.

Yaşar Kemal’in “İnce Memed”i, Kemal Tahir’in “Rahmet Yolları Kesti” gibi romanları, bu türün en belirgin örneklerindendir.

Bir zamanlar eşkıyalar dağlardaydı. Eşkıyalık mesleğini oralarda gerçekleştirirlerdi.

Şimdi her yerde, her koşulda, her ortamda karşımıza çıkıyorlar.  Bir veba gibi sarmışlar dört bir yanımızı. Kentlerde, köylerde, kasabalarda…

Cinayetler işliyorlar. Masum insanların canlarına kıyıyorlar. Bebe demiyorlar, dede demiyorlar, yaşlı-genç demiyorlar. Gözümüzün önünde, gözümüzün içine baka baka kadınları öldürüyorlar. Hem de çocuklarının feryatları arasında.

Sanki ölüm makinesine dönüşmüşler. Durmadan can alıyorlar…

Dövüyorlar.  Kaş, göz çıkarıyorlar, kafa yarıyorlar ama ne hikmetse bütün bunlardan sonra yargı onları serbest bırakıyor… CHP genel başkanına saldıranlar bile şu anda özgür. Haklarında iddianame bile hazırlanmamış…

Kurduyla, kuşuyla, börtüsüyle böceği ile renk renk çiçekleri ile ormanları yakıyorlar.

Yüzyılımızın eşkıyaları günümüzde geniş bir alana yayılmış durumda. Hangi taşı kaldırsan altından mutlaka birisi çıkıyor. Tümü de deneyimli, donanımlı, kurnaz.

Ne cumhuriyet bıraktılar ne demokrasi… Ne insan hakları bıraktılar ne laiklik. Atatürk’ün mirasını yok etmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Atamızın orman çiftliğini bile satışa çıkardılar.

Halk tepkili. Halk üzgün. Halk Atatürk’ün mirasının ve eserlerinin korunmasını istiyor. Halk Atatürk Cumhuriyeti ve devrimlerinin korunmasını istiyor, hem de büyük bir çoğunlukla… Ama dinleyen kim?

Okullarımız vakıflar, tarikatlar tarafından kuşatıldı. Kuran kurslarının, tarikatların karanlık mahzenlerinde koca koca sakallı, cübbeli adamlar bacak kadar çocuklara tecavüz ediyorlar.

Bir zamanlar eşkıyalar zenginlerden alır yoksullara verirmiş. 21.yüzyılın çağdaş eşkıyaları ise yoksullardan alıp zenginlere veriyor.

Eskiden devlet eşkıyalara göz açtırmazmış. Şimdi eşkıyalar devlete göz açtırmıyor.  Şehir eşkıyaları devletle iç içe geçmiş bir durumda.

İhalelere giriyorlar. Kamu kurumlarını yok pahasına satın alıyorlar. Sonra da satın aldıkları şeker fabrikalarının üstüne havuzlu villalar yapıyorlar…

Madenleri, ormanları yağmalıyorlar. Türkiye Cumhuriyetinin sanayi kuruluşlarını yabancılara peşkeş çekiyorlar. Tank fabrikalarını Araplara satıyorlar.

Hapishaneler gazeteciler, bilim adamları, politikacılarla doldu.

Hak, hukuk hak getire…

Gücü yeten gücü yetene. Adam gözümüzün içine baka baka memurun maaşına yüzde 4 zam veriyor. Doğalgaza bir ayda yüzde 30 zam yapıyor. Ama hiç utanmıyor.

Devlet perişan. İnsanlar perişan. Başta öğretmenler olmak üzere üniversite mezunları işsiz. Çaresiz.

Koskoca İçişleri Bakanı çıkıp, halkın ezici çoğunluğu ile seçilmiş bir belediye başkanına “Seni pejmürde ederiz” diyebiliyor. Koskoca baro başkanı Anayasa mahkemesinin kararlarını çiğneyen bir iktidara methiyeler diziyor.

Yedi yıl önce atılmış tveetlere 10 yıla varan hapis cezaları kesiliyor ama APO’nun mektupları ile oy avcılığı yapanlara, Osman Öcalan’ı devlet televizyonlarına çıkaranlara ses yok.

Eşkıyanın dünyaya hükümdar olduğu yeryüzünün hiçbir ülkesinde görülmemiştir.

Kan ve gözyaşı, yoksulluk üzerine servetlerini kuranlar, tatlı tatlı yediklerinin acı acı hesabını bir gün mutlaka vereceklerdir.

Hem bu hesap verme işi “Mahkeme-i Kübra”ya da kalmayacaktır.

Hesap günü hızla yaklaşıyor. Onlar da bunun farkında… Telaşları, şaşkınlıkları bundan.

Onun için göz göre göre, gözümüzün içine baka baka suç işliyorlar. Tehditler savuruyorlar, şantajlar yapıyorlar…

Tehditle, şantajla, halkın içerisine düşmanlık tohumları ekerek bir ülke yönetilmez. Yönetilemez.

Yakında bu gerçeği onlar da anlayacaklar…

([email protected])

 


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir