Onlar da bizim çocuklarımız.. Saygı ÖZTÜRK

Saygı ÖZTÜRK

SAYGI ÖZTÜRK

Onlar da bizim çocuklarımız

10 Eylül 2019

Güneydoğu’da varlığını sürdüren iki örgüt var: Birisi PKK, diğeri ise Hizbullah. İkisinin de bağlantılı olduğu bilinen siyasi partisi var. PKK’nın partisi HDP, Hizbullah’ın partisi ise HÜDA Partisi. Geçmişte PKK-Hizbullah arasında kanlı çatışmalar yaşanmıştı. İkisi de güçlerini artırmak için dağa gönüllü ya da zorla çocuk ve gençleri götürüyordu. Bu gidişlerde, parti örgütlerinin etkili olduğu biliniyordu. O yüzden, anneler, çocuklarını HDP’den istiyor.

Olup bitenlerde, AKP hükümetinin büyük sorumluluğu var. “Çözüm süreci” adı verilen dönemde, PKK’lılar gizlenme gereği bile duymadan gündüzleri köylere geliyor, gençleri, çocukları meydana topluyor, bunların arasından işine yarayacak olanları alıp gidiyordu. Devletimiz bunların seyircisiydi.

AİLELERE DESTEK YOKTU

Çocukları kaçırılan, kandırılıp götürülen 9 aile Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi önünde oturma eylemi yapıyordu. 27 Mayıs 2014’de bu köşenin okurlarına olayı şöyle aktarmıştım: “Çocuklarının PKK tarafından zorla kaçırıldığını öne süren 9 aile Diyarbakır Belediyesi önünde eylem yapıyor, onların serbest bırakılmasını istiyor. Mehmet Sinan Böçüm’ün ailesinden sonra Hizan’da bir çocuğun ailesi daha kaymakamlık önünde oturma eylemi başlattı. Birkaç gündür Diyarbakır’da Büyükşehir Belediyesi önünde Ali Karaşin, Halime Gündüz, Fırat Aydın Eren, Hatip Temel’in ailelerinin oturma eyleminde. Bu eyleme yörede destek verenlerin sesi çok cılız çıkıyor.”

PKK’nın dağa götürdüğü çocukların sorunu yeni bir durum değil. Eskiden beri başvurduğu bir yöntemdi. O dönem, bölücü örgütün etkili olduğu bilindiği için çocuklarını örgüte gönüllü veren aileler olduğu da güvenlik güçleri tarafından bilinen bir durumdu.

SORUMLUSU BELLİ

Bölücü örgütün çocukları kaçırması, kandırması ve onları silahlı eğitime almasına karşı olanlar, ailelere 2014’de destek olmaya çalışıyor ve şunları söylüyordu:

“Çoğu 15 yaş sınırının altındaki çocuklar HDP yetkililerinin söylediği gibi kendi iradeleriyle dağa gitmediler. Tehdit, baskı sonucu kaçırıldılar. Ayrıca çocukların yaşları yasal olarak göz önüne alınırsa, onların iradesinin de geçerli olması da söz konusu değil. Bu annelerin eylemi, oldukça medeni, hukuki, sivil, demokrat bir eylemdir. Bu eylem aynı zamanda sivil itaatsiz bir eylemdir. Sürekli sivil itaatsizlikten bahsedenler için de bir derstir. Haklıdırlar. Kürtlerin, hem devlete ve hem de PKK’nın diktatörlüğüne karşı demokratik kültür ve davranış biçimi içinde muhalefet etme hakları vardır.”

Bölgede, çocukların dağa çıkarılmasından birinci derecede iktidar sorumludur. PKK’nın başı Abdullah Öcalan, çocukların Kandil’de eğitime alınacağını söylememiş miydi? Kürt kökenli bazı kişilerin söylediklerini hatırlayalım: “Otoriter, totaliter, teokratik, oligarşik devletler, yönetimler, rejimler ve örgütler için insanların değeri yoktur. Bütün insanlar, uluslar, asker kabul edilir. Bu nedenle, herkesi, her yaşta insanı askere almak ve asker yapmak onlar için doğaldır. PKK da bu örgütlerden biridir. PKK, kendi diktatörlüğü, egemenliği, otoriter yapısı için bütün Kürtleri askeri kabul ediyor. Bu nedenle, sınır ve hukuk tanımazlıkla çocukları dağa çıkarıyor.”

ONLARIN SESİ ÇIKMIYORDU

Kardeşi kaçırılan Sevim Uçakay, bir siyasi partinin genel başkanına, “Kendi çocuğun nerede? Dizinin dibinde. Sizin çocuklarınız Amerika’da eğitimde. Benim kız kardeşim ise dağ başında. Gelip derdime derman olsunlar. ‘Kızım ne derdin var’ diye sorsunlar. Kız kardeşimi bana getirsinler” diye feryat ettiğinde de duymadınız.

PKK”nın bölgedeki aleni baskıcı eylemleri ve totaliter bir tutum sergiler olması karşısında PKK dışındaki Kürt örgütleri bile seslerini çıkarırken, özellikle iktidarın, siyasi partilerin, insan hakları örgütlerinin, kadın örgütlerinin derin sessizliği ise hayli dikkat çekiciydi.

Şimdi, HDP önünde çocuklarını isteyen aileleri hatırladılar. 2014 yılında eylemi yapanlara hiçbir destekte bulunmayan hükümet, şimdi gazetecileri götürüyor, ailelerle görüşmelerini sağlıyor. Keşke bunu 2014 yılında da yapabilselerdi, bugün çoğu çocuk PKK’nın elinde olmayacak ya da örgüt bırakmak zorunda kalacaktı. Neyse, sonunda o çocukları geç de olsa hatırladınız, ailelerin acısına ortak oldunuz.

Batı illerimizde bir çocuk kaybolduğunda haklı olarak ortalık ayağa kalkıyor. Güneydoğu’da çocuklar kaçırılması sıradan bir olaymış gibi kimsenin aldırdığı yoktu. Hükümet, olup bitenlere “çözüm süreci” deyip seyirci kaldı. Eğer “çözüm süreci” diyorsanız bir an önce o çocukların serbest bırakılıp ailelerine, dün açılan okullarına dönmeleri sağlanmalı. Unutmayalım, onlar da bizim çocuklarımız.


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir