İdlib’de işler karıştı…

Necdet Buluz - buluz

Necdet Buluz

Önce konuyu özetleyelim:
Rusya’nın hava desteği ile Halep’ten güneye Şam’a doğru uzanan M-5 otoyolunun üzerinde bulunan Han Şeyhun kasabasını ele geçiren Esad güçleri bölgedeki dengeleri de değiştirebilecek önemli bir adım atmıştır.
İdlib’in Güney ucunda muhalefetle rejim bölgelerini ayıran sınıra bitişik Morik’te kurulu Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (9) numaralı askeri gözlem noktası kuzeyden Suriye ordusu tarafından çevrelenmiş durumda bulunuyor.
Bölgenin Doğusu, batısı ve güneyi Esad rejim bölgesidir. Bunun sonucu buradaki Türk birliğinin tek çıkış yolu olan İdlib’in kuzeyine karadan bağlantısı sıkıntıya girmiş bulunuyor.
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, yaptığı açıklamada TSK’nın kurulu bulunan 9.gözlem noktasının yerinde kalacağını, konu ile ilgili olarak da Rusya ile yakın temas kurulduğunu söyledi.
Ancak, bölgedeki sıkıntının asıl nedeni şu:
Han Şeyhun bu hafta başına kadar muhalif grupların kontrolünde olduğu için M-5 otoyolu Türk tarafının kullanımına açıktı ve bu çerçevede (9) numaralı gözlem noktası bu stratejik yol üzerinden İdlib’in kuzeyine ve bağlantı yollarıyla Hatay’daki Cilvegözü sınır kapısına kadar tam bir ulaşım serbestisine sahip bulunuyordu. Bunun önemli bir avantaj olduğunu da söylemeliyiz.
İşin içinde yine Rusya var.
Eğer Rusya hava desteği vermemiş, Esad güçlerini yönlendirmeye yönelik adımları atmamış olsaydı, rejimin Han Şeyhun’u ele geçirmesi de mümkün olmayabilirdi.
Her konuda Esad’ı ve rejimi sorumlu tutuyoruz ya, bunu onun için yazıyoruz. Suriye’de Esad’ı Rusya yönlendiriyor. Her işin içinde Rusya var. Esad’ın Rusya’ nın bilgisi ve desteği dışında adım atması neredeyse imkânsız hale geldi.
İşin özü şu:
Esad’ın son hamlesi ile (9) numaralı gözlem noktası ikmal yollarının kesilmesi tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. Bu konudaki endişe ve açıklamayı daha önce Milli Savunma Bakanlığı yapmıştı.
Buraya daha önce intikal ettirilmek istenilen Türk konvoyunun önünün kesilmesi, konvoya ateş açılması ile Türkiye’nin bu hamlesinin önünün kesildiğini de biliyoruz.
Bu noktada yine şu gerçeği görelim:
Türk konvoyunun önünün kesilmesi, hava saldırısı ile durdurulması yine Rusya’nın arka planda yürüttüğü bir operasyondur. Biz, bu konuda hale Esad’ı ve güçlerini hedef alıyoruz. Karşımızda asıl hedef Rusya olmalıdır.
Nedenine gelince:
Türkiye’nin bu askeri konvoyun gelişini önceden Rus tarafına bildirmiştir. Rusya sahada tüm olup bitenlerden haberdardır. Eğer Rusya iradesini kullanmış olsa, Türk konvoyunun intikalinin önü bu şekilde kesilmiş olabilir miydi?
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, yaptıkları açıklamalarda (9) numaralı gözlem noktasının kapatılmayacağını, başka bir yere kaydırılmayacağını ve görevine devam edeceğini açıkladılar.
Görüldüğü kadarı ile Türkiye’nin, bu aşamada geri adım atmak, İdlib’den çekilmeye başladığı görüntüsünü vermek niyetinde olmadığının da altını çizmek istiyoruz.
Hürriyet Gazetesi’nde Sedat Ergin’in bu konudaki yazısının son bölümünü sizlerle paylaşarak bugünkü yazımızı noktalayalım:
“Rusya ile Türkiye’nin İdlib’de artan ölçüde karşı karşıya geldikleri bir sürecin işlemeye başladığına dikkat çekmemiz gerekiyor. Rusya lideri Vladimir Putin ve Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, bu hafta Esad rejiminin askeri operasyonlarına kuvvetli destek açıklamalarında bulunmuştur. Bu arada, Türkiye’nin İdlib’de Han Şeyhun’un 25 kilometre kadar kuzeydoğusunda bulunan Surman’daki (8) numaralı askeri gözlem noktasının yakınlarına Suriye savaş uçakları tarafından makineli tüfekle taciz ateşi açılmıştır. Aslında geçen haziran ayından bu yana Türkiye’nin güneydeki gözlem noktaları belli aralıklarla Suriye ordusunun taciz ateşine hedef olmaktadır. Rusya’nın bu saldırılarda Suriye’yi frenlememesi Ankara’da ciddi bir rahatsızlığa yol açıyor. Adını koymamız gerekirse, Türkiye ile Suriye arasında düşük yoğunlukta bir çatışma durumu yaşanıyor İdlib’de. Tabii Rusya’yı da müttefiki olarak bu çatışmada Suriye’nin safında konumlandırmamız gerekiyor. Rusya’nın artan ölçüde ağırlığını koymaya başladığı bu gerginliğin Türkiye’nin ABD ile Fırat’ın doğusunda bir güvenli bölge kurulması için anlaştığı bir sırada yükselmekte oluşu, yapılacak bir değerlendirmede kuşkusuz göz ardı edilemeyecek bir faktördür.”
[email protected]
www.facebook.com/necdet.buluz


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir