KYRIAKOS MITSOTAKIS DÖNEMİ   

12. 7. 2019 - ahmet kilicaslan aytar
2009 yazında Yunanistan’ın ekonomik sıkıntı yaşadığının ilk işaretleri belirginleşti.
Piyasaların Yunanistan tahvillerine duyduğu güven azaldı ve hükümet Avrupa Birliği (AB) ve Uluslararası Para Fonu’na (IMF) döndü.
Birkaç hafta içinde  müzakerelerle  şartlı kurtarmaların ve zorlu tasarruf tedbirlerinin girdabına girildi.
Bugün bunlar bir dereceye kadar  hâlâ devam ediyor.
Farklı biçimlerde, 21. yüzyılın büyük bir bölümünde devam etmesi bekleniyor…

*
Kriz ve kemer sıkmanın Yunan toplumu üzerindeki etkisi çok büyük oldu.
Belirgin etkilerin ötesinde  işsizlik yüzde 25’e  ulaştı
Ülkeyi yurtdışında iş aramak için bırakan çoğunlukla genç ve iyi eğitimli binlerce insan,
Emeklilik maaşları ve ciddi kesintilerle karşı karşıya kalan kamu hizmetleriyle; politik sistem sarsıldı.
Sistemin iki ana direğinden biri olan panhelenik Sosyalist Hareket ( PASOK) çöktü.
Yabancı düşmanı Altın Şafak  ve  homofobik Bağımsız Yunanlılar gibi  sağ partiler parlamentoya girdi.

*
2015’te Tsipras liderliğinde radikal sol koalisyon SYRIZA hükümeti,
Ekonomik krizden çıkmak için Avrupalı ortaklarıyla üç kez milyarlarca Euro’luk anlaşma yaptı.
Umut vaat etti ama tam tersine sabit bir tasarruf yolu sürdürdü.
Kamu harcamalarında kesintiler toplumsal refahı geriletti.
Bununla birlikte AB’ye karşı yapılan suçlamaların sorumluluğunu üstlenmekte ısrar etti.

*
Tsipras, Yunanlıların mağduriyet öyküsünü silahlandırdı ve normalleştirdi.
Yunanlıları AB ortakları ve borç verenleri  üzerine sevketti.
Siyasi şiddet 2008 ile 2018 arasında üçe katlandı.
Aşırı sol şiddet, aşırı sağ şiddetten 3,5 kat daha büyüktü.

*
Ocak-Haziran 2015’de varlıklı bir aileden gelen, bu yüzden “havyar solcusu” olarak anılan Maliye Bakanı Yanis Varoufakis,
AB ve IMF borç verenleriyle gerçeküstü müzakerelere öncülük etti .
Bu Yunanistan’a milyarlarca  Euro’ya mal oldu,
IMF’ye olan borçların temerrüde düşmesine yol açtı
Sonunda, Tsipras U dönüşü yaptı ve 2015 sonunda  borç verenlerin tüm taleplerini yerine getirmeye başladı.

*
Tsipras Ağustos 2018’de, Yunanistan’ın kurtarma denetiminden çıkışını ilan etti.
Ancak ülke reformları tamamlamak ve mali disiplinin yönünü sürdürmek için bir anlaşma imzaladı.
Yunan seçmenlerin SYRIZA ile ilgili hayal kırıklığı devam ediyordu
Mayıs’ta  Avrupa parlamentosu seçimlerinde aldığı yenilgi üzerine erken seçim kararı aldı.

*
Bu dönemde  Yunanistan ve Türkiye arasındaki Ege Denizi ekonomik alanında varolan,
Karasuları ve kıta sahanlığı ile ilgili sınırlandırmaları kapsayan deniz yetki alanlarının belirlenmesi,
Belli coğrafi formasyonların hukuki statüsü,
Ege’deki statükoyu belirleyen anlaşma hükümleri çerçevesinde bu formasyonlar üzerindeki egemenlik aidiyetinin belirlenmesi sorunları giderek yükseldi.
İki ülke arasında gerginlik had safhadadır.

*
Erken seçimin, öncelikle  Yunanistan’ın AB ile ilişkisi için ne anlama geldiği,
Yunanistan’ın yeniden  Avrupa ana akımına dönüp-dönmeyeceği,
Yunanlıların II.Dünya Savaşından sonra yaşadıkları  en büyük zorluklara,
Borç verenlerin ve ardışığı Yunan hükümetlerinin  tasarladığı tasarruf tedbirleriyle ortak bir aşağılanmaya ve utanca uğramalarına,
Neticede dengesizlik ve şiddet olaylarına eğilimli siyasal bir kültürün  kutuplaşmasına,
Türkiye ve Yunanistan arasındaki Ege Denizi ekonomik alanında varolan sorunlara ne vaad edeceği tartışılmaya başlandı…

*
7 Temmuz erken seçiminde Yunanistan’da anketler kapandığında;
Kyriakos Mitsotakis’in  sağ Yeni Demokrasi Partisi’nin bir zafer kazanacağı, Tsipras’ın SYRIZA hükümetinin bir yenilgi alacağı öngörülüyordu.
Bu yüzden  Yunanistan  bir seçim gecesinde nadiren çok sessizdi…

*
Yeni Demokrasi’nin başbakanı  Mitsotakis, beklentileri birleştirmek ve yönetmek için yola çıktı.
Destekçileri, Tsipras’ın devrilmesiyle rahatladılar.
Ama Tsipras’da partisinin son Avrupa Parlamentosu seçimlerindeki kayıplarını tersine çevirdi.
Oyların yüzde 31.5 ‘ini kazandı ve sistemde güçlü bir ikinci kutup olarak kaldı.
Mitsotakis ise  oyların yüzde 39.9 ‘u ile salt çoğunluk olarak Yunan parlamentosunda 158 sandalyeye sahip oldu..

*
Milletvekili çıkarmak için yüzde 3 barajını geçemeyen neo-Nazi Altın Şafak partisi hariç,
Küçük partilerin hepsi şöyle-böyle mutlu oldular.
Yunanistan nihayet umutsuzca  on yıl boyunca aradığı normallik duygusuna kavuşmuş gibiydi…

*
Mitsotakis, 2016’da Yeni Demokrasi Partisi’nin lideri seçildiğinden beri partisini yenilemek için çok çalıştı.
Liyakat esasında Yeni Demokrasinin parlamenter adaylarını ve parti gönüllülerini  radikal bir şekilde yeniledi.
Üç yılda eski muhafazakar partiyi modern, liberal ve sosyal medya anlayışlı bir seçim makinasına dönüştürdü..
Vergileri azaltmayı ve doğrudan yabancı yatırımları kolaylaştırmayı, bir dizi kamu reformu yapmayı vaad etti.
Vergi indirimleri için başka yerlerden tasarruf yapılması gerekiyor,  bu da Mitsotakis’in tasarruf amaçlı bir ajanda takip edeceğini gösteriyor

*
Mitsotakis’in taahhüt ettiği ilk hareket, polisin üniversite tesislerine girmesini yasaklayan yasayı kaldırmak oldu.
Yasanın bir sonucu olarak,  üniversite kampüsleri suç, vandalizm, uyuşturucu satıcılığı ve anarşist propaganda noktaları haline gelmişti.
Bununla birlikte, aşırı soldaki gruplar, üniversitelerde ve hukuk düzenin tamamen düştüğü Atina şehir merkezinde hâlâ sokak kredisi taşıyor…

*
Mülteci akımları, Yeni Demokrasi’yi sağa iten bir unsur olmuştur.
Daha güçlü göç kontrolü ve sınır güvenliğini taahhüt ediyor.
Bu vaad  Mitsotakis’in, topraklarında mültecileri barındırmada mali yardım da dahil olmak üzere  AB ile daha fazla işbirliğini gerektiriyor.

*
Mitsotakis’in en önemli dış politika sorunu ise Yunanistan ve Türkiye arasındaki Ege Denizi ekonomik alanında varolan,
Kıbrıs sorunu, Kıbrıs’ın güneyindeki deniz tabanında gaz ve petrol sahalarını kapsayan,
Ege’deki statükoyu belirleyen anlaşma hükümleri çerçevesinde egemenlik aidiyetinin belirlenmesidir.

*
Bu noktada  ABD ve AB, Doğu Akdeniz’deki son gelişmelerin sonucu  ortaya çıkan tehlikeleri anlıyor.
Her iki merkez de Türkiye’de Erdoğan’ın kişiliğinin yoğun İslamcı özellikleri ve neo-Osmanlı vizyonuna  paralel olarak Batı’ya olan nefretiyle,
Türkiye’nin jeopolitik olarak seküler ve Batı tarzı demokrasiyi istemeyişine,
Sonuçta bu büyük ülkenin bölgede istikrarsızlaştırıcı bir faktöre dönüşmesinden rahatsızlıklarını bildiriyor.

*
Bununla birlikte, ABD- AB ve Türkiye ilişkilerinin belirsizlikleri göz önüne alındığında sağlam değerlendirmeler ve sağlam tahminler yapılamıyor.
Yunanistan’ın  ise  gerçekten yeni bir normalite çağına girip girmediği, kısa bir süre sonra belli olacaktır..

12. 7. 2019


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir