Giderek çamura batmak…

NECDET BULUZ - buluz

NECDET BULUZ

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı seçimleri bitti ama tartışmaları halen sürüyor. Özellikle İstanbul’u kaybeden AK Parti’de İmamoğlu’na karşı “çalıştırmama” üzerine kurulan tezgâhlara her gün bir yenisi ekleniyor.
“Biz nerede yanlış yaptık, seçimi kaybettik?” araştırması yapılmazken, ”çamur at izi kalsın” mantığı ile hareket ederek puan kazanmaya çalışanlar halen yanlış üzerine yanlışlıklarda ısrar ediyorlar. Bugün olmazsa bile ileride bunun faturasının ağır olabileceği düşünülmeldir.
Şu gerçeği görelim:
İmamoğlu% 9 oy fark atarak Başkan seçildi. İstanbullu bunu tercih etti. Demokrasiye ve seçime inanıyorsak bunu kabul etmek durumundayız. Halkın büyük oy farkı ile seçtiği bir Başkanı çalıştırmamaya gayret etmek seçmenin tercihi yok saymaktır.
Nitekim AK Parti’ye yakın bazı isimler ve gazeteciler bile yapılanlar karşısında adeta isyan ediyor, eleştiri dozunu artırıyor.
Seçilen Başkan, bırakın çalışsın. Projelerini uygulasın. Millete ve kendisine oy verenlere karşı görevlerini yerine getirsin. Önünü açmak, hizmet vermede yardımcı ve destek olmak gerekiyor.
Yenilgiden ders çıkaramayanlar öyle görünüyor ki kolay yolu seçiyor. Bu yol, çıkmaz sokaktır ve bu yolu izleyenleri daha da çamura batar. Konu İmamoğlu’nu değil, İstanbul halkını cezalandırmak anlamına geliyor ki seçmen bunu unutmaz.
Akit Gazetesi Yazarı arkadaşımız Abdurrahman Dilipak, seçimlerden sonra İmamoğlu’na karşı başlatılan “çalıştırmama” tezgâhlarına en fazla tepki gösterenlerden birisi olarak öne çıkıyor. Bugüne kadar Erdoğan ve AK Parti’ye desteğini esirgemeyen Dilipak, İmamoğlu’na karşı yapılanların yanlışlığına değiniyor ve uyarı üzerine uyarı yapıyor.
Dilipak “İmamoğlu’na davrandığınız gibii…”başlığı altında yazdığı yazısında bakın ne gibi uyarılarda bulunuyor, bu yazısından kısa bir alıntıyı sizlerle paylaşıyoruz:
“Bakın İstanbul’da seçim sonuçları ortada: %45/54. Şimdi o %9 farkı nasıl tersine çevireceksiniz ona bakın. Elinize sopa ile bu işi başaramazsınız. Bugünkü üslubla herkesi kendinizden daha da uzaklaştırırsınız. Onları nasıl ikna edeceksiniz ona bakın. Onların güvenini kazanın. Toplumun mesajını aldığınızı, anladığınızı, meşruiyet zemininde değişeceğinizi anlatın ve gösterin. Yoksa bu kriz derinleşir ve daha da yayılır. Şiddetini de artırır. Bana kalırsa İmamoğlu konusundaki yanlışlar bir şekilde devam ederken, bir başka yönü ile aynı yanlışlar “yeni oluşum” için söz konusu ediliyor. İmamoğlu’na karşı aynı yanlışlar sürdürülüyor, çünkü yeni atanan Genel Sekreter ve yardımcısı konusunda “Koç” bağlantısı vesile edilerek veryansın ediliyor. İmamoğlu’na karşı bu tavır devam ettiği sürece, adam daha da “mağdur” görünecek ve aşırı dikkat sebebi ile yanlış yapmayacaktır. Yani İmamoğlu size karşı, “siz benim ifadem ve hızımsınız, gündüz geceye muhtaç, bana da siz lazımsınız” diyecek. Bizim CHP’lilere karşı okuduğumuz şiirleri CHP’liler bize karşı okuyacak. Bakın, zihin bazen, fotoğraf makinesinin karanlık odası gibi çalışır. Fotoğrafı tersine çevirir. Siz “Koç’un CEO’sunu Genel sekreter yaptı” dediğinizde ve onu kınadığınızda o sizin kimin nesini nereye getirdiğinizi görür bazen! Kınarken kınanmaya başlanırsınız. Dikkat etmemiz gereken püf noktası burası: Siz ne diyorsunuz, maşeri vicdan bunu nasıl anlıyor, görüyor. Koç’un CEO’sunu tanıyor musunuz? Koç’un CEO’su olmak, ille de birtakım yerlerin adamı, onların tetikçisi olmayı mı gerektiriyor! Bir genelleme yapmıyoruz tekil bir kişilikten söz ediyoruz. İBB’ye genel sekreter olacak bir isimden söz ediyoruz. Ben sordum, hiç de öyle değil. Ya da adam daha doğru, daha çalışkan biri çıkarsa.. “Bizden olsun çamurdan olsun” mu dememiz gerekiyor ille de. Hani ehliyet ve liyakatten vazgeçmeyecektik! Tamam, yetersizse yetersizliğinden söz edelim, yanlış bir şey yaparsa onun üzerine gidelim. Herhalde CHP’nin belediye başkanı, atayacağı adamı bizimkilerin holdinglerinden, ya da Kartal İmam-Hatipten atamayacaktı!? Siz de Şişli Terakki’den atamıyordunuz! Benim birine uzaklığım, onun bana uzaklığına eşittir.”
Özetleyelim:
Milletin iradesine ve tercihine saygılı olunmalıdır. Bırakın seçilen işini yapsın. Yanlışları olursa ondan sonra hesap sorulsun, eleştirilsin.
Bir tek oy farkı ile seçilen bile seçilmiş ve tercih edilmiş demektir.
Kaldı ki, İmamoğlu % 9 oy farkı ile AK Parti’yi İstanbul’da hezimete uğratmış ve Başkanlık koltuğuna oturmuştur.
Bundan sonra atılacak her olumsuz adım, seçilmişi daha da büyütecektir. Bunu yukarıda sizlerle paylaştığımız Dilipak’ın yazısında çok daha kapsamlı şekilde okuyabilirsiniz.
[email protected]
www.facebook.com/necdet.buluz


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir