MURSİ’ DEN ERDOĞAN’ A

20.6.2019 - ahmet kilicaslan aytar
Mısır’da 6 yıl önce askeri darbeyle iktidardan uzaklaştırılan Muhammed Mursi, “casusluk” suçlamasıyla yargılandığı mahkeme salonunda öldü.
Erdoğan, Mursi’ nin hayatını kaybetmesiyle ilgili olarak “Şehidimize Allah’tan rahmet diliyorum” ifadelerini kullandı.
Mursi için Türkiye genelinde gıyabi cenaze namazı kılındı.
Cenaze  namazlarının yanı sıra darbeyle yönetime gelerek seçilmiş Cumhurbaşkanı M.Mursi’nin hapse girmesine neden olan,
General Abdulfettah es-Sisi yönetimine de protestolar yapıldı.

*
Muhammed Mursi’yi  tanımak için onu kendi anlatısına yerleştirmek yeterlidir.
Cumhurbaşkanı M. Mursi ve Müslüman Kardeşler örgütünün Hürriyet ve Adalet Partisi bir yıllarını doldurmadan,
3 Temmuz 2013’te dönemin Savunma Bakanı ve ardından Cumhurbaşkanı olan Abdulfettah es-Sisi tarafından gerçekleştirilen askeri darbe ile iktidardan indirildi.
Bu noktada Mısırlıların “Cumhurbaşkanı Mursi’nin  Meşruiyetini”, her zaman seçimle ya da seçmeden değil, ülkeye verdiği ya da vermediği hizmetlerle
ölçtüğü gerçeğinin altı çizilmelidir.

*
Müslüman Kardeşler Hareketi’nin Mursi ile Hürriyet ve Adalet Partisi,
“Çağdaş sosyopolitik etmenlerle beslenen İslam tarihinin ışığında müminler,
Kendi sorunlarını ancak devrimci İslami diriliş,
Yani şeriatın tesisi aracılığıyla oluşacak ve onunla başarı şansı bulacak bir İslami ideoloji oluşturmak suretiyle  çözebileceklerdir ”
Felsefesi ve öğretisi ile toplumun en alt tabanında kalmış bir kitleye dayanıyordu.

*
İndirildiler!
Çünkü, Arap Baharının henüz başında Büyük Orta Doğu Projesi Eşbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye’de başaramadığı,
FakatBöylece Kahire’de, “Türkiye’de anayasa, laikliği devletin her dine eşit mesafede olması olarak tanımlar.
Mısır’ın da laik bir anayasaya sahip olmasını tavsiye ediyorum”  önerisini uygulamadılar!
Yeni anayasalarında laikliği; bir yanda, toplumsal hayatın, siyaset ve kültürün bir cüzünde tarikatlar, cemaatler ve dini kurumlar vasıtasıyla dini ritüellerle bezenmesi,
Öte yanda, devletin bu  toplumu küresel siyasi ve ekonomik kriterler dengesinde tutacağı bileşkesinde oluşturamadılar.

*
O yüzden ABD’nin  Ulusal Güvenlik Stratejisinin dört çıkarı “Güvenlik, Refah, Değerler ve Uluslararası Düzen” in bir çerçeveye alındığı dünya konseptine uyumsuz kaldılar.
Bu konseptte küresel serbest piyasaların Mısır’ın uyum kapasitesine verdiği  teşvike rağmen,
Ne  ekonominin rekabetçi baskılara ve diğer serbest piyasa güçlerine dayanabilecek bir ekonomi varlığı içinde olmasını temin ettiler,
Ne de demokrasi başlığında hukukun üstünlüğü, insan hakları ve azınlık haklarını  güvenceye alabildiler!

*
Böylece çevre ülkelerle birbirlerini tamamlayıcı politikalar geliştiremediler.
Fikir ayrılıklarını müzakere ve barış görüşmeleriyle çözmekte eksik kaldılar.
Aksine uygulamalarıyla kitlelerini  Batı tipi düzenin gayri İslami bir istibdat düzeni olduğu,
Müslüman halklara her türlü zulme maruz bıraktıkları fikrinde yetiştirdiler, “Cihad” ateşini körüklediler.

*
Suriye’deki iç savaşın Ortadoğu’nun parçalanmasına neden olacağının anlaşıldığı bir sırada;
Bölgeyi bir arada tutma, hoşgörü, özgürlük ve demokratik istikrar temelinde yeniden inşa fırsatına engel oldular.

*
Birincisi, siyasi ve sosyo-ekonomik dinamikleriyle  İsrail’in bölgedeki izolasyonunu büyüttüler.
Kapsamlı bir Ortadoğu barışının fiilen beklemede kalmasına neden oldular.
İkincisi, Yeni Dünya İsrail’in güvenliğini merkeze almıştır.
İsrail-Filistin arasında yeni bir barış planı için Ortadoğu’da Suriye savaşının bölgeye yayılmasının önlenmesi,
Radikalizmin tasfiye edilmesi,
Yeni Suriye’nin kurulması ve İran’ın nükleer programına diplomatik çözüm bulunması sürecini aksattılar.

*
Çünkü Müslüman Kardeşlerci Mursi ile Hürriyet ve Adalet Partisi;
ABD ve Rusya’nın koordinasyonunda yeni Suriye’nin kurulmasını teminen,
Muhaliflerin de Esad’ın da olduğu bir masa etrafında Cenevre-2 Konferansı’nın tertiplenmesine Esad’ı reddediş nedeniyle itiraz etmekteydi.
Çünkü, yeni Suriye kurulurken ve Ortadoğu’da barışı engelleyen unsurlar bir bir elden geçerken,
Müslüman Kardeşler üzerinden İslami radikalizmin tasfiyeye  götürüleceğini ve sürecin kendilerine  yöneleceğini bilmekteydiler!

*
Üstelik felsefeleri doğrultusunda sadece ilerici ve ulusalcı güçleri karşılarına almadılar!
Dayandıkları kitleye değil kendilerine çalıştılar ve Mısır’ı bir yılda hızla gerilettiler.
Mursi’nin iktidara gelişinde Tahrir Meydanını dolduran ve özgürlük, refah, barış talep eden Mısırlılar bugün  hızlı işleyen yeni bir süreçten geçiyor.
Şimdi Müslüman Kardeşler hareketi Mısır’ da yasaktır, hareketin tüm unsurları  iktidardan tamamen uzaklaştırılmıştır.

*
Mursi’ nin indirilmesiyle birlikte o günden itibaren,
Yeni Dünya’nın İsrail’in güvenliği için İsrail-Filistin arasında yeni bir barış planını teminen,
Suriye savaşının bölgeye yayılmasının önlenmesi,
Radikalizmin tasfiye edilmesi, yeni Suriye’nin kurulması aşamalarında;
Mısırlı İslamcı radikalizm hissesini düşeni ödüyor…
Mısır’da Mursi’nin indirilmesi gerçek İslama kapıyı aralarken,
Bilumum aşırıcılık tehdidi ile mücadele sürüyor.

*
Bugün Mursi’nin feyiz aldığı Müslüman Kardeşler Hareketi’nin kaçınılmaz sonucu olan terörizmin,
Ülkeleri veya sınırları kabul etmediği, evinin olmadığı, dine dayanmadığı , insanlığın düşmanı ve saldırmaya başladığı zaman kendini besleyen eli ısırdığı  biliniyor..

*
M.Mursi’den hareketle bugün Erdoğan, Türkiye’yi İslam ülkeleri içinde tüm müslümanların haklarını savunan dini bir çekirdek haline getirme siyasetini şekillendiriyor.
Erdoğan İslamcılığın demokrasiye aykırı olmadığı iddiasıyla iktidar edilmiştir.
Ama tıpkı Mursi  gibi küresel zenginliğin başlıca hammaddesi ve ürünü olan bilginin üretilmesinde çoook yetersiz kaldığı farkedilmiştir.
Üstelik ülkesinde değiştirilen sosyolojilerde dini arayışlarını öne çıkaran partileşmeye inanan,
Kendi çizdikleri yolun dışında hareket etmeyen,
Bilhassa Batı’lının canına-malına kast-etmeye iman eden milyonlarca insan tipini yetiştirdikleri,
Vizyonlarının Ortadoğu bölgesini bir arada tutacak hoşgörü, özgürlük ve demokratik istikrarı sağlamaya yetmeyeceği,
Dolayısıyla kapsamlı bir barışa engel olduğu  anlaşılmıştır.

*
Şimdi Washington’da Müslüman Kardeşler Hareketi’nin  terör örgütü olarak kabul edileceğine yönelik bir hareket gelişiyor.
Suudi Arabistan ve Mısır’da yasaklı olan Müslüman Kardeşler’in terör listesine alınmasının en muhtemel sonuçlarından birinin,
İran’ın  Devrim Muhafızları Ordusu’nun  bir terörist grup olarak belirlenmesinin  ardından;
Müslüman Kardeşler Hareketi’nin, Orta Doğu’da ABD’nin çıkarlarına karşı Şiiler ve Sünnileri bir araya getirme eğilimine yöneleceği öngörülüyor.

*
Bu durum  derinleşen siyasi ve ekonomik krizlere aldırmadan,

Türkiye’yi  keyfi bir biçimde yönetme  görüntüsü vermekten kaçınmayan,
Erdoğan’ın Müslüman Kardeşler Hareketi’nin çok geniş kabiliyetlerine ve Orta Doğu’da ABD’nin çıkarlarına karşı Şiiler ve Sünnileri bir araya getirme amacına;
Türkiye’yi ortak etmeye mı  hazırlandığı sorusuna yol açıyor.

*
Ancak endişeniz olmasın!
Artık dünyada mesele Mursi gibi olmak değildir.
Dünya ve Türk Milleti uyanmıştır ve  bu hayalin tükendiği ekseriyetle kabul görüyor.

20.6.2019


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir