AVRUPA PARLAMENTOSU VE TÜRKİYE

Avrupa Birliği (AB), birlik yanlıları ve karşıtları arasındaki son yarışmada hayatta kaldı.23- 26 Mayıs'ta 28 ülkede yapılan Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde;AB yanlısı merkez ve sol partiler yüksek katılımın desteği ile üçte ikiden fazla sandalye kazanırken,Birlik karşıtı popülist partiler 751 sandalyedeki paylarını, yüzde 20'den 25'e yükselterek mütevazi bir kazanç sağladılar. - ahmet kilicaslan aytar

Avrupa Birliği (AB), birlik yanlıları ve karşıtları arasındaki son yarışmada hayatta kaldı.
23- 26 Mayıs’ta 28 ülkede yapılan Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde;
AB yanlısı merkez ve sol partiler yüksek katılımın desteği ile üçte ikiden fazla sandalye kazanırken,
Birlik karşıtı popülist partiler 751 sandalyedeki paylarını, yüzde 20’den 25’e yükselterek mütevazi bir kazanç sağladılar.

*
AP, AB’de yasaların kabul edilmesinde yer alan üç kurumdan biridir.
Bir zamanlar gerçek bir etkisi olmayan bir tartışma toplumuydu.
Bugün AB ülkelerinin iklim değişikliği: demokrasiye yönelik tehditler: göç gibi Avrupalılar için endişe verici hususlarla nasıl başedileceğini şekillendiriyor.

*
Genel olarak, AB yanlısı partiler ve çevreci partiler seçimlerde iyi iş çıkardılar.
Birleşik Krallık’ta en büyük ikinci kazanan  Brexit’i iptal etmek isteyen Liberal Demokratlar oldu.
Spektrumun diğer tarafında reformistler, euroskeptikler ve milliyetçiler de kazandılar.
Marine Le Pen Fransa’da Macron’u mağlup etti.,
Matteo Salvini İtalya’da yüzde 28 arttı.
Macaristan Başbakanı Viktor Orban partisine daha fazla sandalye ekledi.
Polonya milliyetçileri  popülerliklerini doğruladı.
Alman popülist Alternatif für Deutschland yüzde 4 aldı.

*
Ve seçim sonuçları, popülist güçlerin  Avrupa Parlamentosu çalışmalarını provoke ya da felç etmesini  engelledi.
Köstekleyici popülist güçlerin azınlıkta kalmasına rağmen tek bir partinin çoğunluk sandalyeye sahip olmaması,
AB’nin  biri sol, diğeri sağ ve merkezci geniş bir koalisyonla yönetileceği anlamına geldi.

*
Şimdi AP; grupları arasında zorlu pazarlıklara dayanıyor.
Çeşitli AB yanlısı partiler arasında koalisyon kurma zorunluluğu uzlaşmayı teşvik ediyor.
Ancak nüfuz için yarışan farklı görüşlerde birçok küçük partinin herhangi bir somut ilerleme kaydetmesi zordur.

*
Avrupalı seçmenler seçim öncesi anketlerde çevresel koruma ve küresel ısınma konusunda kaygılarını gösterdiler.
Oy kullanmada “İklim Değişikliği”ni en önemli faktör olarak belirlediler.
Bu çevresel kaygılar, Yeşillerin oyların yüzde 9’unu kazanmasına ve sandalye sayısını 52’den 69’a yükseltmesine yol açtı.
Yeşiller özellikle Batı Avrupa’da ve daha genç seçmenlerde etkiliydi.
30 yaşın altındaki bütün Alman seçmenlerin üçte birini ele geçirdiler .
Kampanyalarında  acil iklim eylemi: sosyal adalet : sivil özgürlükler için baskı yapmayı işlediler.
Ama Orta ve Doğu Avrupa’da daha az başarılı oldular.

Okumaya devam et  French Kiss

*
Şimdi gerçek bir tutum değişikliği ile ciddi iklim eylemleri ve karbon emisyonu ile mücadele hedefleniyor.
Yine de bu çevresel hedefleri gerçekleştirmek için  AB ülkelerine baskı yapmak kolay görülmüyor.
Avrupalıların yüzde 77’si iklim değişikliği konusunda anlamlı bir eylem görmek isterken , Avrupalı politikacılar bu konuda bölünmüştür.
Avrupa, dünyanın tamamen karbon nötr olan ilk büyük ekonomisi olmayı hedefliyor.
AB  iklim değişikliği ile mücadele etmek için 2050’ye kadar birliğin seragazı emisyonlarını net sıfır seviyesine indirmesi çağrısında bulunmuştur..
Ancak Almanya ve Polonya, 2050’ye kadar nötr karbon ekonomisi  planını reddediyor
Bu, onları Fransa, Hollanda ve İsveç gibi AB’deki birçok ortağı ile karşı karşıya bırakıyor.
Sonuçta tarım politikaları gibi çevreyi ilgilendiren konularda muhtemelen daha fazla uzlaşma ve daha az hırslı politikaların izleneceği anlaşılıyor.

*
Aynı zamanda muhtemelen kırılgan ittifakın üyeleri, Avrupa’daki demokrasinin çöküşüyle nasıl başa çıkacakları konusunda farklı düşüncelere sahiptirler.
Polonya ve Macaristan’ın popülist liderleri, yargı ve basın gibi demokrasinin kilit kurumlarının bağımsızlıklarını azaltarak, hukukun üstünlüğünü baltalamışlardır.
Her iki ülke de insan hakları örgütlerinin faaliyet gösterme yeteneklerini kısıtlayan sivil özgürlükleri azaltan sert yasalar çıkardı
Bu tür yasalar, 1957’de kurulan ve liberal demokrasiyi ve hukukun üstünlüğünü korumak için net bir taahhütte bulunan siyasi ve ekonomik bir ittifak olan Avrupa Birliği’nin değerlerini ihlal ediyor .
Ancak AB’nin Polonya ve Macaristan’ı onaylama çabaları barikatlara çarptı.
Popülist partiler, AB cezalarını ulusal egemenlik ihlali olarak görüyorlar ve hatta daha merkezci olan Avrupa Halk Partisi de Macar Başbakanı Viktor Orbán’ı kendi grubunun bir üyesi olduğu için yıllarca sansürlemeyi reddetti .
Eylül 2018’de  AP  üyeleri Macaristan’ın AB oy hakkının askıya alınmasını tavsiye etti.
Ancak, bu ağır yaptırımın yürürlüğe girmesi için tüm AB üye devletlerinin ceza lehinde oy kullanması gerekiyordu.
Ama en azından Polonya ve Macaristan birbirlerini korudu.
Şimdi AB ve AP Macaristan ve Polonya’yı kınamak için bir yol bulamazsa, illiberal  Romanya ve Çek Cumhuriyeti’ de onlarla aynı hizaya gelecek..

Okumaya devam et  Bağış’tan Avrupa Birliği’ne vize çıkışı

*
Göçmenlik, AP’nin gelecek yıllarda karar vermek isteyeceği tartışmalı bir konudur.
Avrupa’ya giren belgesiz göçmen sayısı , 2015 mülteci krizinden bu yana önemli ölçüde azaldı.
Ancak seçim öncesi yapılan anketler, birçok Avrupalı seçmenin göçü en önemli kampanya konusu olarak gördüğünü gösterdi .

*
Avrupa’nın ortak iltica sisteminin reformu üzerine yıllarca süren tartışmalardan sonra, AB üye devletleri bu konuda bölünmüş durumdadır.
Hem ulusal politikada hem de AP’de ki merkezciler ve solcular;
Bölgedeki sorumluluğu adil bir şekilde paylaşan, göçmenliğe yönelik düzenlenmiş bir yaklaşım üzerinde işbirliği yapmaya çalışıyorlar.
Ancak popülist partiler kapalı sınırlar istiyor ve göçmen karşıtı söylemler yükseliyor.

*.
Yeni AP’nın bu konuda nasıl ilerleyeceğine dair bir anlaşma bulması  zor olacaktır.
Avrupalıların liderlerinden beklentileri yüksek.
Anketler , Avrupalıların yüzde 68’inin AB üyeliğini faydalı olarak gördüğünü gösteriyor .
Avrupa Parlamentosu seçimlerinde yüksek katılım ve AB yanlısı partilerin güçlü bir şekilde gösterilmesi, tartışmalı birliğin bir canlanma olayı yaşadığını doğruluyor.

*
AB’nin milletvekilleri siyasi yelpazede anlaşmaya varabilirlerse, göç ve diğer kritik meselelerle ilgili seçmenleri tatmin edecek yenilenmiş, çoğulcu bir Avrupa entegrasyon savunması teşvik edilebilir.
Aksi taktirde AB karşıtı popülistler bir dahaki sefere başarılı olabilir.

*
AP’nin Türkiye ile ilişkileri büyük ölçüde Karma Parlamento Komisyonu tarafından yürütülüyor.
25’i AP, 25’i de TBMM’den olmak üzere toplam 50 parlamenterden oluşuyor.
Komisyon normal şartlarda Türkiye-AB diyaloğu ve ilişkilerinin ilerlemesine katkı sağlamalıdır.
Ancak AP’nin başkanlığına bir Yunan, başkan yardımcılıklarına da bir Yunan ve bir de Kıbrıslı Rum’un getirilmesi,
Türkiye’de Gezi olayları ve özellikle 16 Temmuz kontra darbeleri AP ile TBMM arasındaki diyalog bağını koparmıştır.
Komisyon 2014-2019 yasama döneminde sağırlar diyaloğu yaşanan bir platform haline gelmiştir.

*
AP’de diğer bir önemli kurum Türkiye raportörlüğüdür.
2014-2019 yasama döneminde Hollandalı sosyal demokrat parlamenter Kati Piri tarafından yürütülen bu misyon;
Giderek Türkiye’ye yönelik yardımları kesen ve Türkiye ile katılım müzakerelerinin askıya alınması tavsiyesinde bulunan bir platform haline gelmiştir.
Raportörlüğün  raporları Ankara tarafından “yok hükmündedir” diye değerlendiriliyor!

Okumaya devam et  Sözde Ermeni Soykırımını AP’da Kabul Eden TBMM Üyesi Milletvekili Kim?

*
Seçimler sonra, şimdi  Türkiye’yi daha zor bir AP bekliyor.
Yeni AP’de aşırı sağcılar, milliyetçiler ve popülistler AP Başkanlık Divanı’nda: komisyonlarda: Türkiye’yi yakından ilgilendiren Dışişleri Komisyonu’nda daha etkin olacaklardır.
Türkiye raportörlüğünü alabilmeleri zordur ama AP içinde raportörlükler elde edecekler,
Komisyonlarda ve genel kurulda daha fazla konuşacak ve Türkiye’nin AP ile diyaloğunda zorluk yaratacaklardır.

*
AP, Türkiye dosyasını sonbaharda kaldığı yerden yeniden açacaktır.
Parlamento son olarak Mart 2019’da “Türkiye ile katılım müzakerelerinin askıya alınması ” tavsiyesinde bulunan bir karara imza atmıştı.
Bu karar şimdi Türkiye-AP ilişkilerinin temelini oluşturuyor…

*
AP, Türkiye’de özellikle demokrasi, insan hakları ve hukuk devleti alanlarından şikayetçidir.
Ama yine de 30 Mayıs’ta Türkiye’nin açıkladığı yargı reformunda;
Kuvvetler Ayrılığı: Anayasa ile Yargıç Güvencesi: Anayasa Mahkemesi ve Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSYK) seçimlerinin düzenlenmesi:
Adalet Bakanı ile Müşteşarı’nın HSYK’dan çıkarılmasıyla ilgili bir hüküm bulunmuyor.

*
Bu kafada Erdoğan hükümetinin yönettiği Türkiye’nin ve yetiştirdiği nesillerin  AB’ye yakışacağını söylemek doğru değildir.

3.6. 2019

Not:

Ramazan Bayramınızı en iyi dileklerimle selamlar ve kutlarım, Efendim.


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir