24 Nisan Yaklaşırken Sözde Ermeni Soykırım Yalanına Cevap: Bir Manifesto (6)

1915 olaylarının yarattığı mağduriyet duygusu ve Türkiye karşıtlığı Ermeni kimliğinin en önemli referans noktaları haline gelmiştir.  Türkiye’de Ermenilerin mağdur oldukları savına destek verenler maalesef soykırım yalanına ortak olmaktadırlar. Fransa’ya 1920’lerde Antep yöresinde ne aradığını, oraya neden geldiğini, bu gelişi sırasında bu bölgelerde yaşayan insanlarımızdan ne kadarını öldürdüğünü, sakat bıraktığını ve daha ne gibi zararlar verdiğini bile sorma gereği duymayan  bir  milletiz. İşin kötü yanı bunu unutuyoruz, geçmiş sayıyoruz.  Sözde Ermeni soykırımı hakkında olayın gerçek yüzünü Ermeni kaynaklarını  kullanarak Batı kamuoyunda anlatmadıkça  daha pek çok ülke sözde Ermeni soykırımını gerçek  bir soykırım gibi kabul edecektir.

1751’de İngiltere ve Rusya’nın Ermenileri hangi nedenlerle yanlarına aldıklarını, 1804-1828 yıllarında Rusya’nın Ermenileri nasıl baskı altına aldığını, 1820 de Amerikalı misyonerlerin Anadolu’ya neden geldiklerini, 1840 ve sonrasında Rusya’ya, 1870 yılından  sonra Amerika’ya yönelen  Ermeni göçlerini, 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı’nda Ermenilerin neler yaptığını, 1878’de Kara Haç örgütünün neden kurulduğunu, 1880 yılından  sonra  Ermenilerin  Amerika’daki çalışmalarını,  1885’de Ramgavar Azatakan,  (Ramgavar Partisi Tarafından II. Meşrutiyet (1908) Meclis-i Mebûsân’ına Sunulan Beyânnâme ve Program, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/19/821/10434.pdf)  1887’de Hınçakyan, (Sosyal Demokrat Hınçakyan Cemiyeti ve Nizamiyesi, 1895’de Daşnaksutyun örgütünün neden kurulduğunu, (Ermeni Devrimci Federasyonu, radikal milliyetçi Ermeni siyasi partisi. Ermenistan’ın bağımsızlığını sağlamak amacıyla 1890’da kuruldu. Ermenistan Cumhuriyeti’nde ve diasporadaki Ermeniler arasında aktif bir siyasi parti) 1895’den sonra Amerika’da artan Ermeni nüfusunu, 1894-1896 yıllarında Osmanlı’ya karşı yoğunlaşan Ermeni isyanlarını ve Atatürk’ü kullanarak propaganda yapan  sahtekar Ermenilere onların anlayacağı dille ve de üslupla cevap vermezsek, sözde Ermeni soykırımını kabul eden bir nesil olarak tarihe geçebiliriz. Türkiye’nin bu iyi niyetli girişimlerine rağmen Ermenistan ve Ermeni  diasporası “4 T” Planları’ndan  asla vazgeçmeyeceklerdir.  Tanıtma (dünyanın sözde soykırımı tanıması)  Tanınma (Türkiye’nin sözde soykırımı kabul etmesi) Tazminat (Türkiye’den tazminat alınması) ve Toprak. (Türkiye’den toprak alınması)

Ermenistan’ın 2 Mart 2018 tarihinde  seçilen 4. Cumhurbaşkanı Armen Sarkisyan, Soykırım Suçuna Karşı  Global Forum’daki  konuşmasında  21’inci yüzyılda dünyada hızla gelişen kötü ya da iyi olayların  arttığını  ve  kök saldığını    açıklamıştır:  “İnsanlık tarihinin binlerce yıl süren zaman  içinde hem aydınlık zaferler ve hem de var olan kötülüğün kanıtı niteliğinde olaylar yaşandı. Siyah ve Beyaz, Aydınlık ve Karanlık Arasındaki Mücadele Devam Ediyor.” Sarkisyan siyah ile Türkiye’yi, beyaz ile Ermenistan’ı kastetmektedir. Bu ortamda  “Birinci Dünya Savaşı’nın sıkıntılı şartlarında hayatını kaybeden milyonlarca Osmanlı vatandaşına Allah’tan rahmet niyaz ediyorum”  demek, Ermeniler tarafından katledilen Türk diplomatlarının  ve de Türklerin ruhunu acaba rahatsız etmez mi?   Hocalı’daki katliamı  görmek istemeyip “sözde” Ermeni soykırımını Türkiye’ye kabul ettirmek isteyenler, Ermeni isyanlarını konu alan ve Amerikalı yönetmen Philip M. Callaghan tarafından çekilen Ermeni İsyanı 1894-1920  belgeselini izlemelidirler. Bu belgesel altı gün önce youtubedan silinmiştir. (video kullanılamıyor, https://www.youtube.com/watch?v=zNCnSDjHGTg)

 

Ermeni İsyanı 1894-1920 belgeseli şimdi adresinden izlenebilir. (57 dakika)

Sözde Ermeni soykırımı konusunda mücadele sadece devlete düşmemelidir. Üç Türk vatandaşının kazandığı dava (Mercan ve diğerleri) çok önemlidir. Ayrıca rahmetli  Şükrü Sever Aya’nın, (Big Lie, Büyük Yalan,Ka Kitap 2017) emekli Büyükelçi Pulat Tacer’in, çok yakında kaybettiğimiz emekli Büyükelçi Ömer L. Lütem’in ve Ferruh Demirmen’in (Respectable EU, European Council, and UN Dignitaries) çabalarını  göz ardı edemeyiz. Bu kapsamda benim de  bir katkım vardır.

Turgut Özal Üniversitesi, Federal Almanya Parlamentosu 1 Haziran 2016 tarihinde asılsız sözde Ermeni soykırımı iddialarını tanıma kararı alınca, bunu kınayan ilk Türk üniversitesi olmuştur. O tarihte tarafımdan hazırlanan bildiri, 2 Haziran 2016’da    Üniversite Senatosu tarafından yayınlanmıştır. (https://www.haberler.com/turgut-ozal-universitesi-nden-soykirim-kararina-8493701-haberi/ )  Kınama metni aşağıdadır.

“Ermeni Diasporasının 1960’lı yılların ikinci yarısından itibaren, çeşitli ülkelerde Türkiye  aleyhine başlattıkları karalama kampanyaları ile varlığını hissettiren sözde Ermeni soykırımı iddiası, 1973’den sonra ASALA terör örgütü tarafından Türk diplomatlarına yönelik terör saldırılarına dönüşmüştür. Osmanlı topraklarında yaşayan Ermenilerin, yabancı mihrakların kışkırtmasıyla devlete başkaldırmaları sonucunda bulundukları bölgelerden daha emniyetli bölgelere nakledilme sürecinde üzücü olaylar ve ölümler olmuştur. Fakat bu tehcir, hiçbir zaman Ermeni nüfusunun kitlesel imhasını öngören bir şekilde gelişmemiştir ve de asla bir soykırım değildir. Türk Ermeni çatışması sırasında binlerce Müslüman Türk vatandaşının toplu olarak katledildiği, Kars, Erzurum ve Van’da ortaya çıkarılan toplu mezarlarla dünya kamuoyunun gözleri önüne serilmiştir. Yeni nefret ortamlarına fırsat verilmemesi, insanların barışa ve birlikte yaşamaya davet edilmesi gerekirken Almanya Federal Parlamentosu’nun tarihi ve hukuki gerçeklerden uzak, siyasi nitelikli Türkiye’yi sözde soykırımı tanımaya davet eden kararı, Türk kamuoyu gibi Üniversitemiz mensupları tarafından üzüntüyle karşılanmıştır. Karar, Doğu ve Batı uygarlıkları arasındaki bütünleşme çabalarına ve de tarihi Türk – Alman dostluğuna zarar verebilecek niteliktedir. Karar, Türk-Ermeni ilişkilerine fayda sağlamayacağı gibi, geleceğe dönük bölgesel ve küresel yeni gerilimlere kaynak oluşturabilecektir. Turgut Özal Üniversitesi Senatosu olarak Birinci Dünya Savaşı’nın Savaş şartlarının yarattığı bir zorunluluktan doğan ölümlerden üzüntü duymamamız mümkün değildir. Fakat, Almanya Parlamentosu’nun tarihi gerçekleri yok sayarak sadece Ermenilerin değil, Asuriler, Süryaniler ve Keldanilerin de soykırıma tabi tutulduğunu öne sürmesi, 1915 olaylarının Almanya’da okul, üniversite ve siyasi eğitim müfredatlarına konulmasının istenmesi ve de 1915’te yaşananların hem gelecek nesillere anlatılmasına hem de Almanya’da yaşayan Türk ve Ermeni kökenlilerin uyumuna katkı sağlayacağının belirtilmesi kabul edilemez. Turgut Özal Üniversitesi Senatosu olarak Almanya Federal Parlamentosunda alınan sözde Ermeni soykırımı iddialarını savunan kararı kınadığımızı Türk ve dünya kamuoyuna ilan ediyor ve alınan kararın amacına ulaşamayacağını başta Almanya olarak bütün ülkelere bir kez daha önemle hatırlatıyor, zamanımızdan 101 yıl önce yaşanan olayların başta tarihçiler olmak üzere konuyla ilgili bilim insanları tarafından araştırılması yolundaki tüm bilimsel çalışmaları destekleyeceğimizi kamuoyuna duyuruyoruz.”

 

AİHM’nin  7 kişilik bir dairesi tarafından Perinçek lehine verilen karar sonrasında, temyiz başvurusu üzerine 17 kişilik Büyük Daire’nin yeniden görüştüğü dava 28 Ocak 2015 tarihinde sonuçlanmıştır. Ermenistan adına konuşan İngiliz avukat Geoffrey  Robertson’ın konuşması, sinema ve popüler kültürden alışkın olduğumuz teatral mahkeme sahnelerini aratmamıştır. Duruşma,  Perinçek v. Switzerland (no. 27510/08) Grand Chamber hearing –  28 January2015   linkinden  izlenebilir.

 

 

 

Kaynak:

Avrupa’da Fransa dışında  Almanya’da 24 Nisan yaklaşırken sözde Ermeni soykırımı konusundaki faaliyetler hızlanmıştır. 15 Nisan 2018 tarihinde, Soykırımı Hatırlatma İnisiyatifi tarafından Köln şehrinde Hohenzollern Köprüsü’nün seyir platformuna yasadışı olarak bir anıt dikilmiştir. Şehir Meclisi’nin kararı olmadan dikilen ve Köln şehrinde Ermeni ve Türk topluluklarının toplumsal huzuruna zarar verecek olan anıt, 57 Türk sivil toplum kuruluşunun bir araya gelerek kurduğu Köln ve Çevresi Türk Dernekleri İnsiyatifi’nin girişimleri sonucunda Köln Belediyesi’nin kararı ile kaldırılmıştır. Anıt üzerinde Ermenice, Almanca ve İngilizce “Bu acı hepimizin” yazılıydı.

Almanya Federal Meclisi  1 Haziran 2016 tarihinde 1915 deki tehcir olaylarını bir soykırım olarak kabul etmiştir. Hollanda Meclisi 22 Şubat 2018 de sözde soykırımı 3’e karşı 142 oyla onaylamıştır. Ermeni Milletvekili Vartkes Mahdessian 20 Nisan 2018’de Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Meclisinde yaptığı konuşmada 103 yıl sonra sözde soykırımın Türkiye tarafından tanınmasını istemiştir. (It was inconceivable that 103 years after the Armenian Genocide there were civilised states that succumbed to Turkey’s pressure not to recognise the ‘extinction plan’ applied by Ankara in 1915, the Armenian Representative at the House Vartkes Mahdessian said on Friday.20) Armenpress ve Armedia web sitelerinde Ermeni sözde Soykırımı: Mısır Milletvekilleri parlamentoyu Hollanda Örneğini Takip Etmeye Çağırdı (Armenian Genocide: Egyptian Lawmakers Call on Parliament to Follow Netherlands) başlıklı bir haber yayınlanmıştır.  Sözde Ermeni soykırımını tanıyan iki Müslüman ve İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülke Suriye ev Lübnan’dır. Lübnan’da etkili bir Ermeni diasporası vardır. Suriye’nin neden tanığını söylemeye bilmem gerek var mı?

Fransa ve Almanya’daki bu gelişmelere karşı  Danimarka Parlamentosu’nun 1915 olaylarına ilişik 26 Ocak 2017’de aldığı  kararda, sözde Ermeni soykırımından söz edilmemiştir. Parlamento 1915-1923 sürecinde yaşanan trajik olaylarda uzlaşımın arşiv belgelerine dayanılarak karşılıklı diyalog yoluyla sağlanabileceğini ve bu noktada bir yargılama yapmayacağını kararlaştırmıştır. Bu görüş, 1948 BM Soykırım Antlaşması uyarınca AİHM’nin soykırım suçunun tanınmasında parlamentoların yetkisi olmadığı hükmü ile bağdaşmaktadır.

Türk kamuoyunun  önemli bir kesiminin bilmediği bir gerçeği de bu kapsamda açıklamak isterim. Ülkede yaşanan karışıklıklar sebebiyle  Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “dik dur kardeşim yanındayız” sözleriyle destek verdiği Venezüella,  sözde Ermeni soykırımını tanıyan bir ülkedir. Her fırsatta Türkiye’yi ve Türk insanını çok sevdiğini dile getiren Maduro, 14 Temmuz 2005 tarihinde  Meclis Başkanlığı  döneminde sözde Ermeni soykırımını tanınmış ve Türkiye’nin Avrupa Birliği üyelik sürecinin askıya alınması istemiştir.

 

Kaynak:

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro’yu arayarak destek verdiğini  sözcü Kalın açıklamış, “Cumhurbaşkanımız, Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro’yu arayarak Türkiye’nin desteğini ifade etti ve ‘Maduro kardeşim! Dik dur, yanındayız’ dedi. Türkiye, Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın liderliğinde bütün darbe girişimlerine karşı ilkeli duruşunu koruyacaktır”   demiştir.

 

Venezuela Meclisi’nin aldığı bu karara, dönemin TBMM Başkanı Bülent Arınç “Nicolas Venezuela Ulusal Meclisi’ne Tepki” (29 Temmuz 2005) başlıklı bir mektup yazarak alınan kararı eleştirmiştir: “Sayın Başkan,  Venezuela Ulusal Meclisi’nin 14 Temmuz 2005 tarihinde 1915 yılında Türklerle Ermeniler arasında meydana gelen karşılıklı bazı trajik olayları tek taraflı soykırım olarak niteleyen bir karar kabul ettiğini büyük bir üzüntü ve hayal kırıklığıyla öğrendim. Venezuela Ulusal Meclisi’nin kararı, 1915 olayları hakkında çarpıtılmış ve tek yanlı bilgiler içermesinin yanı sıra, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği ile ilgili anlamsız bir beyana da yer vermektedir. Tarihin bu döneminin, Türkiye ve Türk Ulusu aleyhinde önyargılar yaratacak siyasi emellere alet edilmesini kabul etmek mümkün değildir. Ulusal parlamentolar tarihin tartışmalı dönemleri hakkında bir yargıda bulunmak için uygun forumlar değildir. Bunun yerine parlamentoların ülkeler ve halklar arasındaki dostluk ve işbirliğinin geliştirilmesini sağlayacak bir ortam yaratılması için gayret göstermeleri gerektiğine inanıyorum. Türkiye her zaman tarihin tartışmalı dönemlerinin tarihçiler tarafından değerlendirilmesi gerektiğini savunmuş ve arşivlerini bütün araştırmacıların hizmetine sunmuştur. Son olarak, Türkiye, Ermenistan’a Türk ve Ermeni tarihçilerden oluşacak bir grubun ilgili bütün arşivlerde 1915 dönemine ait gelişme ve olayları inceleyerek, bulgularını uluslararası kamuoyuna açıklamalarını önermiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi bir bildiri ile bu öneriyi benimsemiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi bir bildiri ile bu öneriyi benimsemiştir. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 10 Nisan 2005 tarihli bir mektupla söz konusu öneriyi Ermenistan Cumhurbaşkanı Robert Koçaryan’a resmen iletmiştir. Sayın Koçaryan’ın 25 Nisan tarihli cevabi mektubu tarafımızdan olumlu bir bakış açısıyla kapsamlı şekilde değerlendirilmiştir. Halen, üst düzeyde yapılan bu açılımların Türk-Ermeni ilişkilerine nasıl olumlu olarak yansıtılabileceği araştırılmaktadır. Bu nedenle, Venezuela Ulusal Meclisi’nin kararının iki komşu ülke arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesi yolunda sarfedilen çabalara ters düştüğünü ayrıca dikkatinize getirmek istiyorum.”

Venezülla, başkent  Karakas’ta sözde Ermeni soykırım anıtını 2002 yılında açan bir ülkedir. Türkiye Maduro’ya bu kadar destek verdiğine göre  neden bu anıtın kaldırılması konusunda bir girişim yapmamaktadır? Herhalde Büyükelçi Şevki Mütevellioğlu bu konuyu Ankara’ya iletmemiş olsa gerek.

 

 

 

 

 

 

Türkiye Cumhuriyeti, ekonomik boykot dışında  alternatifler geliştirmelidir.  Derin devlet bu tepkinin içinde olmalı, sivil girişimleri ve açık eylemleri organize etmelidir. Basın konuya önem vermelidir. Düzensiz çalışma anlayışımız ve bir projeyi takip etmekte ve devamlılık sağlamaktaki eksikliklerimiz giderilmelidir. Bunu bilen Avrupalı stratejistler, sert tepkilerin ardından kabul ve sessizlik geleceğini tahmin ediyorlar. Bu dezavantajları görerek strateji oluşturan Fransa, aldığı kararlardan sonra ortalığın durulmasını beklemekte, daha sonra yeni kararlar almaktadır.

 

Özellikle Fransa merkezli yayın, iletişim ve medya kuruluşuna ağırlık verilmelidir.  Türkiye’de çok aktif olan internet kullanıcıları, webmasterlar aracılığı ile Avrupa dillerinde  web site, mail zinciri, gruplar oluşturulmalıdır.  Bu konuda üniversitelerimize ve de YÖK’e  büyük sorumluluk düşmektedir. Tüm üniversitelerde  Ermeni Araştırmaları Enstitüsü açılmalıdır. Buralarda yapılacak araştırma ve yayınlarla   Türkiye, sözde Ermeni soykırımı konusunda daha güçlü olabilir. Türkiye’deki Ermeni cemaatinin  tepkileri de uluslararası arenada dile getirilmelidir. Ermeni sorununun dünya gündemine girmesi, diaspora Ermenilerinin örgütlenmelerine bağlı olarak, yaşadıkları ülkelerde kamuoyu oluşturacak güce ulaşmalarıyla gerçekleşmiştir.

 

 

ABD Başkanı Donald Trump;  Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımış, 1967 yılında İsrail tarafından işgal edilen  Golan tepeleri üzerinde İsrail’in  egemen olduğunu açıklamış, Güvenlik Konseyi’nin İsrail’in eylemlerini geçersiz kılan 338 ve 242 sayılı kararlarını yok saymış, son olarak Rusya’dan alınması planlanan S-400 hava savunma sistemi  sebebiyle  Türkiye’ye teslimatı geciktirilen ve projesinin de iptal edilmesi gündemde olan F-35 savaş uçakları ile ilgili yeni bir adım atmış,  eğitim teçhizatının ve diğer malzemelerin Türkiye’ye gönderimi durdurulmuştur. Pentagon sözcüsü, kararın “Türkiye, S-400 alımından vazgeçtiğine dair, hiç yanlış anlaşılmaya yer vermeyecek nitelikte bir karar alana kadar” geçerli olacağını  açıklamıştır.

 

Tüm bu gelişmeler olurken Türklere yönelik iftiralarla dolu  Benny Morris ile  Dror Ze’evi’nin  kitabının  piyasaya çıkış tarihinin 24 Nisan olması  anlamlıdır.  Geçen yıl Trump tüm baskılara rağmen “soykırım” dememişti. (Nunes calls it ‘Armenian Genocide,’ but Trump carefully avoids that word in statement, April 24, 2018,

Türkiye Cumhuriyeti gerekli   önlemleri şimdiden almalıdır. Eğer Trump 24 Nisan’da Ermeni tehcirine “soykırım” derse, bunun uzun vadede Türkiye’ye gerek siyasi ve gerekse ekonomik büyük  zararları olur. Konunun önemi Türk kamuoyunda ne kadar  biliniyor  bilemem ama  son gelişmelere bakılırsa bu yıl Başkan Trump Türkiye’yi sıkıştırmak için “soykırım” diyebilir.  Umarım  gerekli tedbirler alınarak  Trump  bu  hassas konuda aydınlatılır. Ermeniler  bir stratejiye bağlı olarak çalışmakta ve gerektiği zaman yeni hamlelerini gerçekleştirmektedirler. Tüm bu gelişmeler karşısında öncelikle  sivil bir platform oluşturulmalıdır. Platformu her konuda uzman katılımcılarla  desteklemek, her alanda yüksek nitelikte iletişimciler ve strateji oluşturma yeteneği olanlarla kısa ve uzun vadede  yapılacakları belirleyerek hızlı davranmak gerekir. Platform, internet ve sanal iletişim aracılığı ile kurumsal iletişim yapılanmasına dönüştürülmelidir.

Aşağıda çeşitli ülkelerdeki sözde Ermeni soykırım anıtları verilmiştir. İlk soldaki fotoğraf  Osmanlı İmparatorluğunu tarihe gömen Sevr (Sevres) Anlaşması’nın imzalandığı Paris’in Sevr banliyösündeki seramik müzesinin önüne Ermeniler tarafından  8 Mart 2001 tarihinde konulan  soykırım  anıtıdır.

 

Kaynak:

 

 

 

 

 

 

 

1915 olaylarının yarattığı mağduriyet duygusu ve Türkiye karşıtlığı Ermeni kimliğinin en önemli referans noktaları haline gelmiştir.  Türkiye’de Ermenilerin mağdur oldukları savına destek verenler maalesef soykırım yalanına ortak olmaktadırlar. Fransa’ya 1920’lerde Antep yöresinde ne aradığını, oraya neden geldiğini, bu gelişi sırasında bu bölgelerde yaşayan insanlarımızdan ne kadarını öldürdüğünü, sakat bıraktığını ve daha ne gibi zararlar verdiğini bile sorma gereği duymayan  bir  milletiz. İşin kötü yanı bunu unutuyoruz, geçmiş sayıyoruz.  Sözde Ermeni soykırımı hakkında olayın gerçek yüzünü Ermeni kaynaklarını  kullanarak Batı kamuoyunda anlatmadıkça  daha pek çok ülke sözde Ermeni soykırımını gerçek  bir soykırım gibi kabul edecektir. - sadik ridvan karluk

GİRİŞ TARİHİ:

GÜNCELLEME:

Bu gibi içeriklerin devam etmesini istiyor, Akademik yayınları veya vatandaş gazeteciliği destekliyorsanız, maddi katkıda bulunabilirsiniz.

İçerik desteği, sponsorluk veya işbirliği teklifleri için bizimle irtibata geçebilirsiniz.

1948 yılında Eskişehir’de doğdum .1970’de Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirdim. Kısa bir süre Maliye Bakanlığı ve Sayıştay’da çalıştıktan sonra 1972 yılında Eskişehir İTİA İktisat Bölümü’nde akademik kariyere başladım. 1975’te doktor, 1979’da doçent oldum. 1975 – 1976’da İngiltere Sussex Üniversitesi’nde doktora üstü çalışmalar yaptım.

1982 yılında Devlet Planlama Teşkilatı Başbakan Turgut Özal’ın direktifleri doğrultusunda kurulan AET Genel Müdürlüğü’nün (şimdiki AB Bakanlığı) başkanlığını yaptım. 1984 – 1985 döneminde İktisadi Kalkınma Vakfı Yönetim Kurulu üyeliğinde bulundum, 1982 – 1985 yılları arasında İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı’na (Nuh Kuşçulu) danışmanlık yaptım. Bu dönemde Türkiye’de Yabancı Sermaye Yatırımları konusunda iki kitabım (biri İngilizce) ile İhracatta Vergi İadesi kitabım İTO tarafından yayınlandı.

1985 yılında Paris’te OECD nezdinde Türkiye Büyükelçiliği’ne Planlama Müşaviri sıfatıyla tayin edildim. Görev yaptığım dönemde Türkiye’yi 4 Komite’de temsil ederek, Türkiye’de kalkınmakta olan bölgeler konusunda OECD’nin önemli bir araştırmasının (Regional Problems and Policies in Turkey) basılmasına katkıda bulundum. 1990 yılında yurda dönüşümde DPT Müsteşar Müşavirliği’ne getirildim. Daha sonra Başbakanlık Başmüşavirliğinde Türkiye ile Türk Cumhuriyetlerinin ekonomik ilişkilerinin gelişmesinde bir model olan “Türk Ödemeler Birliği” kurulması için bir proje geliştirdim.

1991 yılında profesörlüğe atanarak Anadolu Üniversitesi’ne geçtim. Anadolu Üniversitesi’nde Türkiye Ekonomisi, Uluslararası İktisat, Uluslararası Ekonomik Kuruluşlar, Avrupa Birliği, Avrupa Birliği Türkiye İlişkileri , Dış Ticaret Teorisi ve Politikası, Uluslararası Entegrasyonlar derslerini kendi eserlerimi esas alarak yürüttüm. Akademik kariyerimde 23 yüksek lisans, 16 doktora tezi yönettim. Bu öğrencilerim arasında çeşitli üniversitelerde görev yapan çok sayıda profesör, doçent ve yardımcı doçent bulunmaktadır. Üniversite Senato ve Yönetim Kurulu üyeliği yaptım, İktisat Fakültesi Dekanlığım döneminde AÖF kapsamında bulunan tüm iktisat kitaplarının yeni formata göre yazılmasına yazar ve editör olarak katkıda bulundum.

İkinci (1981), Üçüncü (1992) ve Dördüncü (2004) Türkiye İktisat Kongrelerine bildiri sunarak katılan tek öğretim üyesiyim. Dördüncü Türkiye İktisat Kongresi Bilim Komisyonu üyeliği yaparak Türk Sanayici ve İşadamları Vakfı (TÜSİAV) Bilim Kurulu Başkanlığı görevinde bulundum. 1996 yılında TOBB Milletlerarası Ticaret Odası (International Chamber of Commerce: ICC) Uluslararası Ticaret ve Yatırım Politikaları Komisyonu’nda (Commission on Trade and Invesment Policy) ICC Türkiye Temsilciliğine getirildim. Son 10 yıldır TOBB ICC IFO World Economic Survey kapsamında her üç ayda Türkiye ekonomisindeki gelişmeler ile ilgili olarak gönderilen sualnameleri cevaplandıran 12 uzmandan biriyim.

“Uluslararası Ekonomi: Teori ve Politika”, “Türkiye Ekonomisi: Cumhuriyetin İlanından Günümüze Yapısal Değişim”, “Avrupa Birliği”, “Türkiye Avrupa İlişkileri: Bir Çıkmaz Sokak” ve “Uluslararası Kuruluşlar” başlıklı temel ders kitaplarım dahil yayınlanmış 24 kitabım, 300’den fazla makalem, 12 ortak ve 3 çeviri eserim vardır. Beş ders kitabım (642-908 sayfa aralığında) 42 baskı yapmıştır. Tüm üniversitelerde ders kitabı ve yardımcı kitap olarak okutulmaktadır.

Ortak yazarlı bir ders kitabım TÜBA üniversite ders kitapları 2012 yılı telif ve çeviri eser ödülü olmak üzere 6 “bilimsel araştırma ödülüne” sahibim. Diğer araştırma ödüllerim şunlardır: 1984: Enka Vakfı, “Türk Ekonomisinin Dünya Ekonomisine Entegrasyonu,” Bilimsel Araştırma Yarışması Üçüncülük Ödülü, 1982: Türkiye Milli Kültür Vakfı: Teşvik Armağanı, Dal: İktisat, 1981: İktisadi Kalkınma Vakfı, “AET ile İlişkilerimizin Atatürkçü Ekonomik Politika Açısından Değerlendirilmesi,” Behçet Osmanağaoğlu İnceleme Yarışması Birincilik Ödülü, 1979: Pamukbank, “Dışsatımın Özendirilmesinde Ticari Bankalarımızın Yeri” Bilimsel Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü.

ABD ABI Enstitüsü’nün Yılın Eğitimcisi (Man of the Year 2011) ödülü sahibiyim. Özgeçmişim WHO’s WHO Dünya, Asya ve Türkiye baskılarında yer almıştır. (Who's Who in Asia 2012, Asya’da Kim Kimdir 2’nci baskı, 01/11/2011, Who's Who in the World 2011, Dünyada Kim Kimdir, 28’nci baskısı, 03/12/2010, Günümüz Türkiyesi'nde Kim Kimdir, 01/05/2005). Özgeçmişim Turkischer Biographiscer Index/Turkish Biographical Index’te (2004, s.563) yer almıştır. Google Akademik’te 1.070 (05.02.2018) atıfım vardır.

Eskişehir Sanayi Odası, Eskişehir Ticaret Odası, İstanbul Sanayi Odası, Ankara Ticaret Odası, Ankara Sanayi Odası, Kayseri Sanayi Odası, İşveren Dergisi, İktisadi Kalkınma Vakfı Dergisi gibi oda dergilerinde yazılarım yer almıştır. Türkiye’de yayınlanan çok sayıda bilimsel derginin hakem heyetinde yer almaktayım. Ders kitaplarım: 42 baskı yapmış olup 3.884 sayfadır.

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bugün Gündem
  1. KUR’AN! ALLAH’ın ALLAH’lık Hakkı?! Vefa-Minnet! Kibir? (Enbiya,18)”Allah’a yakıştırdığınız sıfatlardan-yalanlardan dolayı size yazıklar olsun!” KUR’AN’da olmayanları, Kitap’tan-KUR’AN’dan ALLAH’ın sözleriymiş gibi insanlara…

  2. Kadın Konusu-KUR’AN! Öldürülen Kadınlar!? KUR’AN’ın söylediklerine aykırı, erkek egemen bir zihniyetle anlatılan-dayatılan ‘din’; kadınları, bırakın sınıfsal değerlendirmeye tâbi tutmayı (ikinci…

  3. Ramazan-Oruç! Kurban! Hac! Kandiller? Namaz? KUR’AN bu konularda neler söylüyor?! Ramazan, Tanrı’nın Kitabı KUR’AN’ın yeryüzüne inmeye başladığı ay olduğu için…

  • “Adalet” diye gelenlerin ülkeyi getirdiği nokta

    “Adalet” diye gelenlerin ülkeyi getirdiği nokta

    Trabzon’da öğretmenlik yapan  R.G.S, 2005 yılında Başbakanlık tarafından “Yılın Öğretmeni” seçildi. 19 yıl “sahte diploma” ile öğretmenlik yaptığı ortaya çıktı. Suçunu itiraf etti. Yargı beraat […]


  • Suriye’de gerilim artıyor…

    Suriye’de gerilim artıyor…

    Rus savaş uçaklarının Karadeniz’de ABD’ye ait bir İHA’nın düşmesine yol açmasının ardından iki ülke arasında Suriye üzerinde de tansiyon yükseliyor. Suriye’deki ABD’li komutanlardan Alexus Grynkewich, […]


  • İNSAN ÖMRÜNÜ TÜKETEN SİYASET

    İNSAN ÖMRÜNÜ TÜKETEN SİYASET

    Demokrasinin özde, dolaysız değil sözde yaşanır bir hale geldiğini görmek? Heyecan, sevinç, umutlar, yaşanası tüm güzellikler, huzur ve mutluluklar özgürlük hepsi unutulan bir zamanın içinde […]


  • KUR’AN’DA ORUÇ

    KUR’AN’DA ORUÇ

    Sevgili okurlarım! Oruç, önemli bir ibadettir. Onun için sizlere aklımın erdiğince Kuran açısından orucu tarif etmeye çalışacağım.  Oruç, hicretin 2. yılında Şaban ayında BAKARA süresinin […]


  • Ekonomide tarih yazdılar

    Ekonomide tarih yazdılar

    CHP’Lİ BÜLBÜL: GERÇEKTEN EKONOMİDE TARİH YAZDILAR Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül, doların 19 lirayı altının gramının ise bin 220 lirayı geçtiğini belirterek, […]


  • GERİSİ TEFERRUAT

    GERİSİ TEFERRUAT

                Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığı ve ‘Millet İttifakı’nın ittifak protokolü YSK’ya sunulmuş bulunuyor.             ‘Emek ve Özgürlük İttifakı’nın da Kemal Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığını kabul ettiğini biliyoruz.             Neresinden […]


  • DEPREM-SEL-RAMAZAN

    DEPREM-SEL-RAMAZAN

    Ramazanlarda iftar sofraları otuz kırk kişinin altına düşmezdi. Saatler öncesinden iftar hazırlığına başlanır ve evin gelinleri bütün hünerlerini döktürürlerdi. Mis gibi kokan tarhana çorbasıyla açarlardı […]


  • Kadın Konusu-KUR’AN!

    Kadın Konusu-KUR’AN!

    Öldürülen Kadınlar!? KUR’AN’ın söylediklerine aykırı, erkek egemen bir zihniyetle anlatılan-dayatılan ‘din’; kadınları, bırakın sınıfsal değerlendirmeye tâbi tutmayı (ikinci sınıf gibi) insan yerine bile koymuyor. Maalesef […]


  • Türk’leri Anadolu’ya Çinliler mi sürdü?

    Türk’leri Anadolu’ya Çinliler mi sürdü?

    Çinlilerin Türklerin Anadolu’ya göçüne karıştığını gösteren hiçbir kanıt yoktur. Çinliler ve Türkler yüzyıllar boyunca etkileşim içinde oldular ama Türkleri Anadolu’ya sürecek kadar önemli savaşlar yaşanmadı. […]


  • Ukraynalı kadınlara Avrupa’da fuhuş tuzağı

    Ukraynalı kadınlara Avrupa’da fuhuş tuzağı

    GÖÇ ETMEK ZORUNDA KALAN(SARI SAÇLI MAVİ GÖZLÜ) UKRAYNALI KADINLAR AVRUPA’DA FUHŞA ZORLANIYORMUŞ AB ülkelerinde internette ‘Ukrayna mülteci pornosu’ aramalarında patlama yaşanmaktaymış (1 )  Savaş’tan kaçan […]


  • Almanya’dan vize kolaylığı…

    Almanya’dan vize kolaylığı…

    Bizim için çok önemli ülkelerden birisi olan Almanya’da sıkıntılar bitmiyor. Almanya’da işçi açığı 700 bini aştı. Ülkede 7 yıl sonra 7 milyon işçi açığının olması […]


Exit mobile version