Halkımız Demokrasiye Giden Yolda İlk Adımını Attı…

Halkımız, demokrasiye giden yolda ilk adımını attı. - 47450256 10158028358544691 8877830403084255232 n

Halkımız, demokrasiye giden yolda ilk adımını attı. - 47450256 10158028358544691 8877830403084255232 n

Halkımız, demokrasiye giden yolda ilk adımını attı.

AKP yenildi.

Beka sorunu, yalan dolan, iftira, tehdit, küfür, aşağılama toplumda itibar, ilgi görmedi.

Tarikatların, şeyhlerin, yaygın olduğu, geri bıraktırılmış bölgelerimizde AKP ve MHP kazansa bile tüm yurtta kaybetti.

Özellikle sanayinin ve üretim merkezlerinin olduğu büyük kentlerimizde, egemen güçlerin ithalata ve kamu mallarının satımına dayalı ekonomi politikası onaylanmadı.

Üretimsizlik mahkûm edildi.

Tek adam yönetimi ve sultanlık zihniyeti kabul görmedi…

17 yıllık padişahlık ve saltanat yönetimi anlayışı yara aldı…

Recep Tayyip Erdoğan, 31 Mart 2019 seçim çalışmalarını hem parti başkanı hem Cumhurbaşkanı olarak yürüttü. Tüm meydanlarda o vardı.

AKP büyük bir tedirginlik, telaş ve korku içinde tüm muhaliflerini PKK’lı, FETÖCÜ olmakla suçladı. Ekonomik konulara, işsizlik ve yoksulluk sorunlarına hiç girmedi, giremedi.

Çünkü bu sorunların yaratıcısı kendisiydi. İşsizliğin, yoksulluğun yaratıcısı kendisiydi. Önüne çıkanı, kendisine karşı koyanı düşman ilan etti. Toplumu gruplara ayırdı. Ayrıştırdı.

Bütün bunları yaparken AKP, devlet olanaklarından sonuna dek yararlandı.

Ama başaramadılar, yenildiler… Halk seçimlerde demokrasi özlemini vurguladı.

Bu nedenle, Bu seçim, Recep Tayyip Erdoğan ve partisi için bir referanduma dönüştü.  Bu sonuçlarla halk, onun siyasetini, siyasal söylemlerini, konuşmalarını, icraatlarını beğenmediğini ortaya koydu…

AKP büyük kentleri kaybetti.

Gemi su almaya başladı şimdi. Önlerinde şimdi bir de boş bir hazine, üretimsizlik, yoksulluk, işsizlik sorunu var. Ekonomik kriz yollarının üstünde geçit vermez dağlar gibi duruyor…

İşleri çok zor… AKP perişan, çaresiz ve şaşkın.

Bir kuyuya düştü ki… Gayya kuyusu… Cehennem kuyusu…

Dört yanında ateş. Yangın…

Ekonomi dibe vurdu. Hazine tamtakır.

Dış borç milyar dolarlara ulaştı. Büyüme tepetaklak düşüyor. Bu yeni işsizler ordusunun habercisi demektir.

İç tasarruf yüzde 20’lerden yüzde 12’lere geriledi. Sanayi girdisiyle, çıktısıyla dışa bağımlı hale geldi.

 

Tarım can çekişiyor.

Kâr getiren tüm kuruluşlar, kamu malları yabancılara satıldığı için tüm kazanç, tüm kâr da onlara akıyor. Üretim de yok…

AKP’nin elinde bir tek çözüm aracı kaldı şimdi: ZAM, VERGİ.

Zam yapmak… Dolaylı, dolaysız vergi almak…

Bu durumda geminin batmakta olduğunu gören yandaşlar, fareler de artık yavaş yavaş gemiyi terk etmeye, kaçışmaya başlayacaklardır… Hem de birbirlerini ezerek…

Ayrıca yavaş yavaş, zamanla televizyonların, gazetelerin normalleştiğine de tanık olacağız… Çünkü bu seçim sonucuna göre AKP güç, kuvvet yitirmiştir. Yandaşlar, yalakalar her zaman güçlüyü tercih etmişlerdir… Bu durumda AKP medyada dilediği gibi at oynatamayacaktır…

Bu ortamda biz Atatürkçülere düşen görev, ülkemiz tam bağımsız ve gerçekten demokratik bir ülkeye dönüşünceye dek mücadeleye devam etmektir.

İsmet İnönü’nün dediği gibi, “Bir ülkede namuslular da en az namussuzlar kadar cesur olmak zorundadırlar.” Tıpkı Uğur Mumcu’lar, Muammer Aksoy’lar, Ahmet Taner Kışlalı’lar, Deniz Gezmiş’ler gibi.

Onlar tüm yaşamları boyunca ve idam sehpasında bile “Yaşasın işçiler, köylüler” diye bağırdılar. Asla “Bu cahil halkla bir yere gidilmez” diye halkın bilinçlenmesini beklemediler. Yaşamlarını ortaya koydular.

Mustafa kemal Atatürk de “bu yoksul, bilinçsiz halkla bir şey yapılmaz” diye Anadolu Kurtuluş Savaşını ertelemedi. Hem de karşısında yedi düvelle birleşip ülkesine ihanet eden hainler sürüsü varken…

Samsun’a çıktı. Milli mücadeleyi başlattı. HALKA GİTTİ. HALKIN KENDİSİNE GELMESİNİ BEKLEMEDİ…

Haksızlığa, zulme, vatanın yabancılar tarafından işgaline direnme her zaman, her çağda geçerli bir hak olmuştur.

 Baskıya, işkenceye, sömürüye boyun eğmek, yaşarken ölümü kabullenmek demektir.

 Toplumların ilerlemesi, yücelmesi kötü koşulların değişimi ile olur. Değişim ise her çağda direnme ve devrimlerle gerçekleşir. Direnmek yaşamak demektir.

Yurtseverlerin direnişi karşısında zalimler mutlaka kaybedecektir.

Zulüm mutlaka yok olacaktır. Ortaçağ karanlığı, yerini tan vaktine bırakacak, tüm ulus özgürlüğüne ve bağımsızlığına kavuşacaktır.

“Martın sonu bahardır” demiştim.

BAHAR GELMİŞTİR SEVGİLİ VATANIMIZA.

([email protected])


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir