TOMBÖCÜ

<p>Bilimsel adı "Geotrupes stercorarius" olan ve "Bok Böceği" olarak da bilinen böceğe bizim yörede "Tomböcü" derler.
Kelimedeki "Tom" hecesinin anlamını bilmiyorum ama "böcü" böcek demektir yöresel ağızda.
Bilindiği gibi bu böcek, aynı zamanda uçabildiği halde nedense yiyeceklerini arka arkaya iterek, yani baş tarafından değil kıç tarafından iterek yuvarlamak suretiyle taşır.
Haliyle nereye gittiklerini, yollarının üzerinde hangi engelin olup olmadığını da göremezler.
Bu sebeple de taşıdıkları yükle beraber uçurumdan aşağı ya da çıkamayacakları şekildeki bir deliğe veya suya düşerek ya da hayvanlar tarafından basılıp ezilerek telef olmaları çok olasıdır.
Bazen de bir engel veya dik yokuş çıkar yollarının üzerine ve yükleriyle birlikte o engelden aşmak veya o rampayı tırmanmak için çabalar dururlar.
Yorulmadan, bıkmadan tekrar tekrar denerler o engelden aşmak için.
Taşıdıkları yiyeceği yuvarlayarak taşıdıkları için haliyle yükleri, yuvarlak bir top halini alır.
Kendi ağırlıklarının 1141 katını taşıdıkları rivayet edilmektedir.
Yiyecek olarak taşıdıkları yük ise genelde arazide üzeri açık bırakılmış insan ve hayvan pisliğidir.
Böcek, pislik yığınından taşıyacağı kadar bölümü testere gibi kullandığı ağzıyla böler ve başlar bu parçayı arka ayaklarıyla geri geri yuvarlayamaya!
Bu böcek üzerine bazı atasözleri ve deyimler de söylenmiştir ki; en bilineni "bok böcüsü gibi sürünmek" tir.
Hayatı zorluklarla ve geçim sıkıntısıyla geçenler için söylenir bu deyim.
Toplumumuzda ne çok vardır bunlardan!
*
Yaban hayatını yaşayanlar bilirler; arazide su gözeleri vardır.
Suyun tam kaynağından çıktığı yerlere denir göze.
İşte bu gözelerden suyu az olanların önündeki toprak eşilerek küçük yalaklar (gölcükler) yapılır ve orada biriken su içme suyu olarak kullanılır genelde çobanlar ve bir şekilde araziye çıkmak zorunda olanlar tarafından.
Elbette kuş kurt da istifade eder bu kaynaklardan.
Bazen bu gölcüklerin üstü ağaç dallarıyla veya taş parçalarıyla kapatılarak biriken suyun güneşten etkilenmemesi ve soğuk kalması sağlanır.
Bazen de bu suyun üzerinin kapatılması unutulur.
İşte yukarıda bahsini ettiğimiz Tomböcü, yani bok böceği, yuvarladığı boku getirir, tam sizin su içeceğiniz küçük gölcüğün (toprak yalak) içine bırakır ve haliyle suyu kirletir!
Susuzluktan kavrulmuş bir adamın, su içmek için geldiği su gözesinin başında gördüğü bu manzara karşısındaki halini varın siz düşünün artık!</p>
<p>Mecburen toprağı derince tekrar eşeleyip yalağı temizleyip, suyun tekrar birikerek durulmasını beklemek zorundasınız!
Yakınlarda başka su kaynağı da yoktur ki; bırakıp gidesiniz.
Mecburen beklersiniz o suyun yalağı tekrar doldurup çamurun dibe çökerek suyun durularak içme kıvamına gelmesini.
Toprak yalaklar hadi neyse de aynı şeyler bazen taş yalaklar için de geçerlidir.
Geçenlerde Adana'da mukim Avukat dostumuz Abbas Bilgili de bahsetti bu yalaklardan.
Bu yalaklar, kayaların üzerinde ya tabi olarak oluşur ya da bir ucu sivri olan ve bizim yörede adına "Külünk" denilen bir tür balyozla hususen oyulur kayaların düz yüzeylerine.
Bizim yörede kayaların üstünde bulunan bu tabi veya yapay yalaklara "KAK" veya "KAKLIK" adı verilir.
Bu yalaklarda biriken yağmur suyu, kurak mevsimlerde içme suyu olarak kullanılır yine çobanlar veya bir şekilde araziye çıkan, bağa, bahçeye, tarlaya ve bostana gidenler tarafından.
İşte bu Tomböcüler, bazen taşıdıkları boku getirip bu yağmur suyu birikmiş yalakların içine düşürürler ki; haydi için bakalım içebilirseniz!
Çaresiz susuz kaldınız demektir!
Merhum babam, işte bu tür manzaraları görünce şöyle derdi: "Allah'ım günaha giriyorsam ne olur beni affet. Senin yaratma kudretinden ve yaratma hikmetinden sual olunmaz bilirim. Tamam senin her şeyi yaratmaya gücün yetiyor yetmesine de bu Tomböcü'yü neden yarattın? Başka yaratacak şey mi bulamadın? Yoksa bunu bizi sınamak ve sabrımızı ölçmek için mi yarattın Rabbim? Bunun adı Müslüman'a gavur eziyeti değil mi şimdi?"
Bazen çeşitli unvan ve sanlarla, televizyon ekranlarına ya da konuşma kürsülerine çıkıp ona buna çamur atanları, inançlarımıza, değerlerimize ve genel kabul görmüş kanaatlerimize saldıranları, abuk sabuk konuşanları gördükçe nedense hep rahmetli babamın yukarıdaki sözleri gelir benim aklıma ve "Allah'ın kudretinden ve hikmetinden sual olunmaz ama bunu neden yarattın? Yaratacak başka şey mi bulamadın?!" diye düşünürüm.
Peki haksız mıyım dostlarım... </p>
<p>29.03.2019
Ömer Sağlam</p> - bok böceği 2

<p>Bilimsel adı "Geotrupes stercorarius" olan ve "Bok Böceği" olarak da bilinen böceğe bizim yörede "Tomböcü" derler.
Kelimedeki "Tom" hecesinin anlamını bilmiyorum ama "böcü" böcek demektir yöresel ağızda.
Bilindiği gibi bu böcek, aynı zamanda uçabildiği halde nedense yiyeceklerini arka arkaya iterek, yani baş tarafından değil kıç tarafından iterek yuvarlamak suretiyle taşır.
Haliyle nereye gittiklerini, yollarının üzerinde hangi engelin olup olmadığını da göremezler.
Bu sebeple de taşıdıkları yükle beraber uçurumdan aşağı ya da çıkamayacakları şekildeki bir deliğe veya suya düşerek ya da hayvanlar tarafından basılıp ezilerek telef olmaları çok olasıdır.
Bazen de bir engel veya dik yokuş çıkar yollarının üzerine ve yükleriyle birlikte o engelden aşmak veya o rampayı tırmanmak için çabalar dururlar.
Yorulmadan, bıkmadan tekrar tekrar denerler o engelden aşmak için.
Taşıdıkları yiyeceği yuvarlayarak taşıdıkları için haliyle yükleri, yuvarlak bir top halini alır.
Kendi ağırlıklarının 1141 katını taşıdıkları rivayet edilmektedir.
Yiyecek olarak taşıdıkları yük ise genelde arazide üzeri açık bırakılmış insan ve hayvan pisliğidir.
Böcek, pislik yığınından taşıyacağı kadar bölümü testere gibi kullandığı ağzıyla böler ve başlar bu parçayı arka ayaklarıyla geri geri yuvarlayamaya!
Bu böcek üzerine bazı atasözleri ve deyimler de söylenmiştir ki; en bilineni "bok böcüsü gibi sürünmek" tir.
Hayatı zorluklarla ve geçim sıkıntısıyla geçenler için söylenir bu deyim.
Toplumumuzda ne çok vardır bunlardan!
*
Yaban hayatını yaşayanlar bilirler; arazide su gözeleri vardır.
Suyun tam kaynağından çıktığı yerlere denir göze.
İşte bu gözelerden suyu az olanların önündeki toprak eşilerek küçük yalaklar (gölcükler) yapılır ve orada biriken su içme suyu olarak kullanılır genelde çobanlar ve bir şekilde araziye çıkmak zorunda olanlar tarafından.
Elbette kuş kurt da istifade eder bu kaynaklardan.
Bazen bu gölcüklerin üstü ağaç dallarıyla veya taş parçalarıyla kapatılarak biriken suyun güneşten etkilenmemesi ve soğuk kalması sağlanır.
Bazen de bu suyun üzerinin kapatılması unutulur.
İşte yukarıda bahsini ettiğimiz Tomböcü, yani bok böceği, yuvarladığı boku getirir, tam sizin su içeceğiniz küçük gölcüğün (toprak yalak) içine bırakır ve haliyle suyu kirletir!
Susuzluktan kavrulmuş bir adamın, su içmek için geldiği su gözesinin başında gördüğü bu manzara karşısındaki halini varın siz düşünün artık!</p>
<p>Mecburen toprağı derince tekrar eşeleyip yalağı temizleyip, suyun tekrar birikerek durulmasını beklemek zorundasınız!
Yakınlarda başka su kaynağı da yoktur ki; bırakıp gidesiniz.
Mecburen beklersiniz o suyun yalağı tekrar doldurup çamurun dibe çökerek suyun durularak içme kıvamına gelmesini.
Toprak yalaklar hadi neyse de aynı şeyler bazen taş yalaklar için de geçerlidir.
Geçenlerde Adana'da mukim Avukat dostumuz Abbas Bilgili de bahsetti bu yalaklardan.
Bu yalaklar, kayaların üzerinde ya tabi olarak oluşur ya da bir ucu sivri olan ve bizim yörede adına "Külünk" denilen bir tür balyozla hususen oyulur kayaların düz yüzeylerine.
Bizim yörede kayaların üstünde bulunan bu tabi veya yapay yalaklara "KAK" veya "KAKLIK" adı verilir.
Bu yalaklarda biriken yağmur suyu, kurak mevsimlerde içme suyu olarak kullanılır yine çobanlar veya bir şekilde araziye çıkan, bağa, bahçeye, tarlaya ve bostana gidenler tarafından.
İşte bu Tomböcüler, bazen taşıdıkları boku getirip bu yağmur suyu birikmiş yalakların içine düşürürler ki; haydi için bakalım içebilirseniz!
Çaresiz susuz kaldınız demektir!
Merhum babam, işte bu tür manzaraları görünce şöyle derdi: "Allah'ım günaha giriyorsam ne olur beni affet. Senin yaratma kudretinden ve yaratma hikmetinden sual olunmaz bilirim. Tamam senin her şeyi yaratmaya gücün yetiyor yetmesine de bu Tomböcü'yü neden yarattın? Başka yaratacak şey mi bulamadın? Yoksa bunu bizi sınamak ve sabrımızı ölçmek için mi yarattın Rabbim? Bunun adı Müslüman'a gavur eziyeti değil mi şimdi?"
Bazen çeşitli unvan ve sanlarla, televizyon ekranlarına ya da konuşma kürsülerine çıkıp ona buna çamur atanları, inançlarımıza, değerlerimize ve genel kabul görmüş kanaatlerimize saldıranları, abuk sabuk konuşanları gördükçe nedense hep rahmetli babamın yukarıdaki sözleri gelir benim aklıma ve "Allah'ın kudretinden ve hikmetinden sual olunmaz ama bunu neden yarattın? Yaratacak başka şey mi bulamadın?!" diye düşünürüm.
Peki haksız mıyım dostlarım... </p>
<p>29.03.2019
Ömer Sağlam</p> - bok böceği 2

Bilimsel adı “Geotrupes stercorarius” olan ve “Bok Böceği” olarak da bilinen böceğe bizim yörede “Tomböcü” derler.
Kelimedeki “Tom” hecesinin anlamını bilmiyorum ama “böcü” böcek demektir yöresel ağızda.
Bilindiği gibi bu böcek, aynı zamanda uçabildiği halde nedense yiyeceklerini arka arkaya iterek, yani baş tarafından değil kıç tarafından iterek yuvarlamak suretiyle taşır.
Haliyle nereye gittiklerini, yollarının üzerinde hangi engelin olup olmadığını da göremezler.
Bu sebeple de taşıdıkları yükle beraber uçurumdan aşağı ya da çıkamayacakları şekildeki bir deliğe veya suya düşerek ya da hayvanlar tarafından basılıp ezilerek telef olmaları çok olasıdır.
Bazen de bir engel veya dik yokuş çıkar yollarının üzerine ve yükleriyle birlikte o engelden aşmak veya o rampayı tırmanmak için çabalar dururlar.
Yorulmadan, bıkmadan tekrar tekrar denerler o engelden aşmak için.
Taşıdıkları yiyeceği yuvarlayarak taşıdıkları için haliyle yükleri, yuvarlak bir top halini alır.
Kendi ağırlıklarının 1141 katını taşıdıkları rivayet edilmektedir.
Yiyecek olarak taşıdıkları yük ise genelde arazide üzeri açık bırakılmış insan ve hayvan pisliğidir.
Böcek, pislik yığınından taşıyacağı kadar bölümü testere gibi kullandığı ağzıyla böler ve başlar bu parçayı arka ayaklarıyla geri geri yuvarlayamaya!
Bu böcek üzerine bazı atasözleri ve deyimler de söylenmiştir ki; en bilineni “bok böcüsü gibi sürünmek” tir.
Hayatı zorluklarla ve geçim sıkıntısıyla geçenler için söylenir bu deyim.
Toplumumuzda ne çok vardır bunlardan!
*
Yaban hayatını yaşayanlar bilirler; arazide su gözeleri vardır.
Suyun tam kaynağından çıktığı yerlere denir göze.
İşte bu gözelerden suyu az olanların önündeki toprak eşilerek küçük yalaklar (gölcükler) yapılır ve orada biriken su içme suyu olarak kullanılır genelde çobanlar ve bir şekilde araziye çıkmak zorunda olanlar tarafından.
Elbette kuş kurt da istifade eder bu kaynaklardan.
Bazen bu gölcüklerin üstü ağaç dallarıyla veya taş parçalarıyla kapatılarak biriken suyun güneşten etkilenmemesi ve soğuk kalması sağlanır.
Bazen de bu suyun üzerinin kapatılması unutulur.
İşte yukarıda bahsini ettiğimiz Tomböcü, yani bok böceği, yuvarladığı boku getirir, tam sizin su içeceğiniz küçük gölcüğün (toprak yalak) içine bırakır ve haliyle suyu kirletir!
Susuzluktan kavrulmuş bir adamın, su içmek için geldiği su gözesinin başında gördüğü bu manzara karşısındaki halini varın siz düşünün artık!

Mecburen toprağı derince tekrar eşeleyip yalağı temizleyip, suyun tekrar birikerek durulmasını beklemek zorundasınız!
Yakınlarda başka su kaynağı da yoktur ki; bırakıp gidesiniz.
Mecburen beklersiniz o suyun yalağı tekrar doldurup çamurun dibe çökerek suyun durularak içme kıvamına gelmesini.
Toprak yalaklar hadi neyse de aynı şeyler bazen taş yalaklar için de geçerlidir.
Geçenlerde Adana’da mukim Avukat dostumuz Abbas Bilgili de bahsetti bu yalaklardan.
Bu yalaklar, kayaların üzerinde ya tabi olarak oluşur ya da bir ucu sivri olan ve bizim yörede adına “Külünk” denilen bir tür balyozla hususen oyulur kayaların düz yüzeylerine.
Bizim yörede kayaların üstünde bulunan bu tabi veya yapay yalaklara “KAK” veya “KAKLIK” adı verilir.
Bu yalaklarda biriken yağmur suyu, kurak mevsimlerde içme suyu olarak kullanılır yine çobanlar veya bir şekilde araziye çıkan, bağa, bahçeye, tarlaya ve bostana gidenler tarafından.
İşte bu Tomböcüler, bazen taşıdıkları boku getirip bu yağmur suyu birikmiş yalakların içine düşürürler ki; haydi için bakalım içebilirseniz!
Çaresiz susuz kaldınız demektir!
Merhum babam, işte bu tür manzaraları görünce şöyle derdi: “Allah’ım günaha giriyorsam ne olur beni affet. Senin yaratma kudretinden ve yaratma hikmetinden sual olunmaz bilirim. Tamam senin her şeyi yaratmaya gücün yetiyor yetmesine de bu Tomböcü’yü neden yarattın? Başka yaratacak şey mi bulamadın? Yoksa bunu bizi sınamak ve sabrımızı ölçmek için mi yarattın Rabbim? Bunun adı Müslüman’a gavur eziyeti değil mi şimdi?”
Bazen çeşitli unvan ve sanlarla, televizyon ekranlarına ya da konuşma kürsülerine çıkıp ona buna çamur atanları, inançlarımıza, değerlerimize ve genel kabul görmüş kanaatlerimize saldıranları, abuk sabuk konuşanları gördükçe nedense hep rahmetli babamın yukarıdaki sözleri gelir benim aklıma ve “Allah’ın kudretinden ve hikmetinden sual olunmaz ama bunu neden yarattın? Yaratacak başka şey mi bulamadın?!” diye düşünürüm.
Peki haksız mıyım dostlarım…

29.03.2019
Ömer Sağlam


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir