YENİDEN SYKES- PICOT 

ABD koalisyonu destekli Kürt liderliğinde Suriye Demokratik Güçleri (SDF);  
2014 sonbaharında İslam Devleti'nin (İŞİD) Kobane kuşatmasını kırdı.
Ekim 2017'de İŞİD'ten Rakka'yı  ardından kuzeydoğu Suriye'yi tümüyle ele geçirdi.
Nihayet Doğu Suriye'de Baghouz kentini aldıktan sonra 23 Mart'ta zafer kazandığını ilan etti.
Böylece SDF, İŞİD'le yapılan mücadelede ABD koalisyonunun en sadık ve güvenilir gücü olduğunu kanıtladı.  
 
*  
İŞİD ile mücadele beklenenden çok daha fazla zaman aldı.
ABD Başkanı D.Trump, Suriye'de İŞİD'in bozguna uğradığını ve 34 bin kilometrekarelik toprağının  geri alındığını,  
İngiltere Başbakanı T.May, Baghouz'da " tarihi bir dönüm noktası" nın yakalandığını açıkladılar. 
Dört buçuk yıl süren savaşta 11 bin kayıp veren SDF  başarısını bir geçit töreni ve şölenlerle kutladı.
İslam Devleti Halifeliği'nin dogmatik aşırılığına ve vahşetine maruz kalan milyonlarca Iraklı ve Suriyeli için arınma süreci başladı.
 
*
Ancak BM Örgütü; Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Güney Asya'da binlerce, Irak ve Suriye'de hâlâ  yirmi ilâ otuz bin kadar İŞİD savaşcısı olabileceğini,
İŞİD halifeliğinin fiziksel yıkımına rağmen, bu savaşçıların  halifeliğin  fikri ve işlevselliğini  sürdürmek için aynı taktikleri kullanmaya hazır,
Ve faaliyetleri sürdürmek için milyonlarca dolarlık bir kaynağa sahip oldukları konusunda uyarıyor...
Üstelik şiddeti bütün dünyaya soğukkanlı bir şekilde yayan, ABD'nin başına 25 milyon dolarlık  ödül koyduğu Halife Abu Bakr al-Bagdadi'nin yeri hâlâ bir sırdır... 
  
*
Bu noktada son iki günde gelişen iki olayı anımsamak gerekiyor. 
Birincisi, 26 Mart'ta  İŞİD militanları Suriye'nin Menbic kenti yakınlarında Kürt SDF güçlerine ait bir kontrol noktasını ele geçirdi ve 7 savaşçıyı öldürdü.
Bu saldırı İŞİD'in hâlâ küresel ölçekte operasyonel  olduğu anlamına geldi.  *
<p>İkincisi, 26 Mart'ta  ABD Hazine Bakanlığı Yabancı Varlıkları Kontrol Ofisi,
İran'ın 1 milyar dolardan fazla fonu yasa dışı hareket ettirmek için kullandığı bir düzeni bozmak üzere İran, Türkiye ve BAE'deki paravan şirket ve şahıslar ağını hedefledi.
Türkiye'den 25 kişi ve şirketi, maksimum baskıyla gelir kaynakları sınırlanan İran rejimine para aktarımında rol oynadıkları gerekçesiyle yaptırım listesine aldı.
Dikkatler bankacılık sisteminde sorunlu Türkiye ve Lübnan'dan nakit transferi yapmak için yasadışı "Hawala" sistemini kullanan İŞİD'e çevrildi.
Bugün İŞİD fiziksel bir devlet olmasa bile hâlâ temel ürünü olan terörü finanse edebilecek güçtedir...</p>
İŞİD bu ülkelerde kâr amaçlı ortaklar tarafından yönetilen gayrimenkulden otomobil galerilerine kadar her şeye yatırım yapmış ve düzenli akar sağlamıştır.
Hawala sistemi ile büyük ölçekteki nakit parayı, bir işleme tabi tutulmadan bir ülkeden başka bir ülkeye fiziki olarak yer değiştirmeksizin havale edebiliyor.
 
*  
Nasıl? Bir "A kişisi"  "B kişisine" para gönderimi yapmak için kendisine en yakın hawaladara başvuruyor ve belirli bir komisyon karşılığında göndereceği parayı veriyor.
Hawaladar bu A kişisine bir şifre veriyor.
A Kişisi parayı almasını istediği B kişisine herhangi bir iletişim yoluyla şifreyi söylüyor.
B Kişisi kendisine belirtilen hawaladara giderek şifreyi söylüyor ve aynı şekilde belirli bir komisyon karşılığında parayı teslim alıyor. 
Para fiziksel olarak yer değiştirmiyor, hawaladarlar iç hesaplaşmayı kendi aralarında sağladıkları bir yöntemle gerçekleştiriyor.
Para gönderenlere ve alanlara ait kayıt tutulmadığı için hiçbir şekilde paranın izi sürülemiyor.
Böylece İŞİD'in küresel tehditi sürüyor...
 
*
Önemli bir diğer gelişme, Başkan D. Trump'ın Suriye'deki Kürt müttefiği SDF tarafından yakalanan IŞİD'li yabancı savaşçıların,
Vatandaşı olduğu ülkeler tarafından geri alınıp yargılanması çağrısının hayata geçirilmekte olmasıdır. 
Fransa, Almanya ve İngiltere "İŞİD savaşçısı vatandaşlarının SDF'nin kontrolünde olan;
Mesela Rojava'da derhal mahkemeye çıkarılmasının garantiye alınması ve gözaltında tutulmaları halinde" bu çağrıya uyacaklarını bildirdiler.
 
*
IŞİD'li yabancı savaşçıların yargılanması meselesi,
BM merkezinde uluslararası hukukun üstünlüğünde Suriye iç savaşının siyasi çözümünün: İsrail-Filistin  ve Ortadoğu  barışının en önemli unsurlarından biridir.
Rusya'da Suriye'deki hukuk ihlallerinden Esad rejimi kadar muhalif tarafların, teröristlerin varsa bunları destekleyen ülkelerin paylarını üstlenmeleri talebindedir...  
 
*
Nitekim Kürt liderliğindeki SDF yönetimi;
"Adaletin sağlanması için" çoğu Batılı ülkelerden olmak üzere 1000' den fazla tutuklu İŞİD savaşçısının yargılanmasının hazırlığına başlamıştır. 
Şimdi  Fransa'nın senaryosu  işleyecektir.
Fransa, önce Paris'te bir temsilciliği olan Rojava'yı,
Suriye Arap Cumhuriyetinin yargı kararlarını Suriye topraklarındaki tek meşru karar olarak kabul eden Fransız-Suriye Anlaşması'nı,
Avrupa İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme'yi ve Fransız Anayasa'sını ihlal etmek pahasına;
Geleceğin Suriye Federasyonunda özerk bir devlet olarak tanıyacaktır. 
 
*
Rojava'nın özerk bir devlet olarak tanınmasından sonra kurulacak ve evrensel yargı yetkisini kullanacak bir mahkemede, Avrupalı İŞİD militanları yargılanacak,
Onların temsil ettiği ülkelerin Suriye'ye karşı oynadığı askeri role ilişkin tanıklıkları silinirken,
İlgili Rojava Mahkemesi BM Savaş Suçlarını Araştırma Komisyonu'nun hazırladığı dava dosyalarını,
Uluslararası Ceza Mahkemesi gibi mevcut bir organa,
Ya da  kişinin bağlı olduğu ülkenin mahkemesine,
Ya da Suriye'de başka bir mahkemeye aktararak militanların yargılanmasına yetki verecektir. 
 
*
Bu noktada Türkiye'nin İŞİD'le ilişkilerini belirleyen, üst düzey siyasi yönetim kadrosunun ve bizzat  Erdoğan ve ailesinin karıştığı iddia edilen; 
29 Ocak 2016' da Irak'ta İŞİD ile birlikte yürütülen yasadışı petrol ticareti,
10 Şubat'ta, Suriye'ye gönderilmek üzere yabancı teröristlerin sınırdan geçmelerinin  kolaylaştırılması ve Suriye'de harekât yürüten terörist gruplara silah tedâriki, 
8 Mart'ta, IŞİD ile birlikte yapılan tarihi eser kaçakçılığı, 
18 Mart'ta, Türkiye'den Suriye'deki IŞİD kontrolündeki topraklara yönelik silah ve cephane sevkiyatına ilişkin istihbarat raporlarının da mahkemeye verilmesi öngörülüyor. 
 
*
Görüldüğü üzere Kudüs ve Golan Tepeleri'nin İsrail'e bırakılacağı,
Haşimi Krallığının Amman'dan idaresi altında başkenti Doğu Kudüs olan Filistin ile Ürdün Konfederal Devleti'nin,
Kuzey ve kuzeydoğu Suriye'de ABD, Rusya, Fransa ve İngiltere'nin Kürt nüfuzu üzerinden oluşturacağı petrol şirketleri devletiyle federal Suriye'nin,
Oluşturulmasını  öngören Başkan D. Trump''ın  " Orta Doğu Barış Planı " ya da yeni  Sykes-Picot anlaşmasıdır.
Bu anlaşmada Türkiye'yi;Batı'ya olan uyumu belirleyecektir ve Orta Doğu yeni baştan şekillenecektir.
 
 
28. 3. 2019 - ahmet kilicaslan aytar
ABD koalisyonu destekli Kürt liderliğinde Suriye Demokratik Güçleri (SDF);  
2014 sonbaharında İslam Devleti’nin (İŞİD) Kobane kuşatmasını kırdı.
Ekim 2017’de İŞİD’ten Rakka’yı  ardından kuzeydoğu Suriye’yi tümüyle ele geçirdi.
Nihayet Doğu Suriye’de Baghouz kentini aldıktan sonra 23 Mart’ta zafer kazandığını ilan etti.
Böylece SDF, İŞİD’le yapılan mücadelede ABD koalisyonunun en sadık ve güvenilir gücü olduğunu kanıtladı.  
 
*  
İŞİD ile mücadele beklenenden çok daha fazla zaman aldı.
ABD Başkanı D.Trump, Suriye’de İŞİD’in bozguna uğradığını ve 34 bin kilometrekarelik toprağının  geri alındığını,  
İngiltere Başbakanı T.May, Baghouz’da ” tarihi bir dönüm noktası” nın yakalandığını açıkladılar. 
Dört buçuk yıl süren savaşta 11 bin kayıp veren SDF  başarısını bir geçit töreni ve şölenlerle kutladı.
İslam Devleti Halifeliği’nin dogmatik aşırılığına ve vahşetine maruz kalan milyonlarca Iraklı ve Suriyeli için arınma süreci başladı.
 
*
Ancak BM Örgütü; Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Güney Asya’da binlerce, Irak ve Suriye’de hâlâ  yirmi ilâ otuz bin kadar İŞİD savaşcısı olabileceğini,
İŞİD halifeliğinin fiziksel yıkımına rağmen, bu savaşçıların  halifeliğin  fikri ve işlevselliğini  sürdürmek için aynı taktikleri kullanmaya hazır,
Ve faaliyetleri sürdürmek için milyonlarca dolarlık bir kaynağa sahip oldukları konusunda uyarıyor…
Üstelik şiddeti bütün dünyaya soğukkanlı bir şekilde yayan, ABD’nin başına 25 milyon dolarlık  ödül koyduğu Halife Abu Bakr al-Bagdadi’nin yeri hâlâ bir sırdır… 
  
*
Bu noktada son iki günde gelişen iki olayı anımsamak gerekiyor. 
Birincisi, 26 Mart’ta  İŞİD militanları Suriye’nin Menbic kenti yakınlarında Kürt SDF güçlerine ait bir kontrol noktasını ele geçirdi ve 7 savaşçıyı öldürdü.
Bu saldırı İŞİD’in hâlâ küresel ölçekte operasyonel  olduğu anlamına geldi. 
*

İkincisi, 26 Mart’ta  ABD Hazine Bakanlığı Yabancı Varlıkları Kontrol Ofisi,
İran’ın 1 milyar dolardan fazla fonu yasa dışı hareket ettirmek için kullandığı bir düzeni bozmak üzere İran, Türkiye ve BAE’deki paravan şirket ve şahıslar ağını hedefledi.
Türkiye’den 25 kişi ve şirketi, maksimum baskıyla gelir kaynakları sınırlanan İran rejimine para aktarımında rol oynadıkları gerekçesiyle yaptırım listesine aldı.
Dikkatler bankacılık sisteminde sorunlu Türkiye ve Lübnan’dan nakit transferi yapmak için yasadışı “Hawala” sistemini kullanan İŞİD’e çevrildi.
Bugün İŞİD fiziksel bir devlet olmasa bile hâlâ temel ürünü olan terörü finanse edebilecek güçtedir…

İŞİD bu ülkelerde kâr amaçlı ortaklar tarafından yönetilen gayrimenkulden otomobil galerilerine kadar her şeye yatırım yapmış ve düzenli akar sağlamıştır.
Hawala sistemi ile büyük ölçekteki nakit parayı, bir işleme tabi tutulmadan bir ülkeden başka bir ülkeye fiziki olarak yer değiştirmeksizin havale edebiliyor.
 
*  
Nasıl? Bir “A kişisi”  “B kişisine” para gönderimi yapmak için kendisine en yakın hawaladara başvuruyor ve belirli bir komisyon karşılığında göndereceği parayı veriyor.
Hawaladar bu A kişisine bir şifre veriyor.
A Kişisi parayı almasını istediği B kişisine herhangi bir iletişim yoluyla şifreyi söylüyor.
B Kişisi kendisine belirtilen hawaladara giderek şifreyi söylüyor ve aynı şekilde belirli bir komisyon karşılığında parayı teslim alıyor. 
Para fiziksel olarak yer değiştirmiyor, hawaladarlar iç hesaplaşmayı kendi aralarında sağladıkları bir yöntemle gerçekleştiriyor.
Para gönderenlere ve alanlara ait kayıt tutulmadığı için hiçbir şekilde paranın izi sürülemiyor.
Böylece İŞİD’in küresel tehditi sürüyor…
 
*
Önemli bir diğer gelişme, Başkan D. Trump’ın Suriye’deki Kürt müttefiği SDF tarafından yakalanan IŞİD’li yabancı savaşçıların,
Vatandaşı olduğu ülkeler tarafından geri alınıp yargılanması çağrısının hayata geçirilmekte olmasıdır. 
Fransa, Almanya ve İngiltere “İŞİD savaşçısı vatandaşlarının SDF’nin kontrolünde olan;
Mesela Rojava’da derhal mahkemeye çıkarılmasının garantiye alınması ve gözaltında tutulmaları halinde” bu çağrıya uyacaklarını bildirdiler.
 
*
IŞİD’li yabancı savaşçıların yargılanması meselesi,
BM merkezinde uluslararası hukukun üstünlüğünde Suriye iç savaşının siyasi çözümünün: İsrail-Filistin  ve Ortadoğu  barışının en önemli unsurlarından biridir.
Rusya’da Suriye’deki hukuk ihlallerinden Esad rejimi kadar muhalif tarafların, teröristlerin varsa bunları destekleyen ülkelerin paylarını üstlenmeleri talebindedir…  
 
*
Nitekim Kürt liderliğindeki SDF yönetimi;
“Adaletin sağlanması için” çoğu Batılı ülkelerden olmak üzere 1000′ den fazla tutuklu İŞİD savaşçısının yargılanmasının hazırlığına başlamıştır. 
Şimdi  Fransa’nın senaryosu  işleyecektir.
Fransa, önce Paris’te bir temsilciliği olan Rojava’yı,
Suriye Arap Cumhuriyetinin yargı kararlarını Suriye topraklarındaki tek meşru karar olarak kabul eden Fransız-Suriye Anlaşması’nı,
Avrupa İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme’yi ve Fransız Anayasa’sını ihlal etmek pahasına;
Geleceğin Suriye Federasyonunda özerk bir devlet olarak tanıyacaktır. 
 
*
Rojava’nın özerk bir devlet olarak tanınmasından sonra kurulacak ve evrensel yargı yetkisini kullanacak bir mahkemede, Avrupalı İŞİD militanları yargılanacak,
Onların temsil ettiği ülkelerin Suriye’ye karşı oynadığı askeri role ilişkin tanıklıkları silinirken,
İlgili Rojava Mahkemesi BM Savaş Suçlarını Araştırma Komisyonu’nun hazırladığı dava dosyalarını,
Uluslararası Ceza Mahkemesi gibi mevcut bir organa,
Ya da  kişinin bağlı olduğu ülkenin mahkemesine,
Ya da Suriye’de başka bir mahkemeye aktararak militanların yargılanmasına yetki verecektir. 
 
*
Bu noktada Türkiye’nin İŞİD’le ilişkilerini belirleyen, üst düzey siyasi yönetim kadrosunun ve bizzat  Erdoğan ve ailesinin karıştığı iddia edilen; 
29 Ocak 2016′ da Irak’ta İŞİD ile birlikte yürütülen yasadışı petrol ticareti,
10 Şubat’ta, Suriye’ye gönderilmek üzere yabancı teröristlerin sınırdan geçmelerinin  kolaylaştırılması ve Suriye’de harekât yürüten terörist gruplara silah tedâriki, 
8 Mart’ta, IŞİD ile birlikte yapılan tarihi eser kaçakçılığı, 
18 Mart’ta, Türkiye’den Suriye’deki IŞİD kontrolündeki topraklara yönelik silah ve cephane sevkiyatına ilişkin istihbarat raporlarının da mahkemeye verilmesi öngörülüyor. 
 
*
Görüldüğü üzere Kudüs ve Golan Tepeleri’nin İsrail’e bırakılacağı,
Haşimi Krallığının Amman’dan idaresi altında başkenti Doğu Kudüs olan Filistin ile Ürdün Konfederal Devleti’nin,
Kuzey ve kuzeydoğu Suriye’de ABD, Rusya, Fransa ve İngiltere’nin Kürt nüfuzu üzerinden oluşturacağı petrol şirketleri devletiyle federal Suriye’nin,
Oluşturulmasını  öngören Başkan D. Trump”ın  ” Orta Doğu Barış Planı ” ya da yeni  Sykes-Picot anlaşmasıdır.
Bu anlaşmada Türkiye’yi;Batı’ya olan uyumu belirleyecektir ve Orta Doğu yeni baştan şekillenecektir.
 
 
28. 3. 2019

Comments

“YENİDEN SYKES- PICOT ” için bir yanıt

  1. Servet Hasan avatarı
    Servet Hasan

    Peki bu sartlar altinda, Yeni Zelanda katliamini I. Dunya Savasi’ni baslatan Saraybosna’daki Sirp milliyetcisinin Franz Ferdinand’in esini oldurmesi olayinda oldugu gibi bir donum noktasi olarak gorebilir miyiz?

    Cunku yeni dunya duzeninde Muslumanlarin cok daha zor sartlara mahkum edilecegi gibi bir his tasiyorum.

    Saygilarimla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir