KIBRIS VE NOBEL

<p>KIBRIS VE NOBEL
Hüseyin MÜMTAZ</p>
<p>Son günlerde Türk Kıbrıs’ta inanılmaz bir sağlıklı düşünememe, art niyet, algı, kavram ve değerlendirme kargaşası yaşanmaktadır.
MTG ile başlayalım…
Herkesin kısaca MTG diye geçiştirmesine bakmayın, açılımı “Mağusa Türk Gücü”dür.
Tıpkı Doğan Türk Birliği, Limasol Türk Ocağı, Baf Ülkü Yurdu gibi.
İsimlerdeki TÜRK ve ÜLKÜ tanımlarına dikkat ettiniz mi?
27 yaşında Mağusa Türk Gücü Kulübü’nde başkan olan ve halen de kulübün Fahrî Başkanı olan Üçüncü Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Lise 2’inci sınıfta eğitim gördüğü dönemde Hüseyin Akil Hoca tarafından Mağusa Türk Gücü’ne kayıt olduğunu ve futbolcu lisansının çıkması ile birlikte 2 yıl boyunca MTG’de top koşturduğunu anlatır. Üniversite eğitimi için yurt dışına gitmesi gerektiği gerekçesi ile takımdan ayrılır. Üniversite eğitiminin tamamlamasının ardından 1963 yılında yeniden adaya dönen Eroğlu, 1963 hadiseleri nedeni ile tüm spor kulüplerinin kapandığını söyler. 1965 yılında MTG’yi yeniden kurma ve canlandırma kararı aldığını belirten Eroğlu, kendisine destek olan arkadaşları ile birlikte ilk toplantıyı Buğday Camii’nde gerçekleştirerek MTG’nin yeniden kurulduğunu kaydeder.</p>
<p>Altı çizili satırı bir daha okur musunuz lütfen!
“1963 hadiseleri nedeni ile tüm spor kulüpleri kapanmış”.
Hayret! Ne olmuştu 63’te de tüm Türk spor kulüpleri kapanmıştı?
Kulüplerin adında neden hep TÜRK ve ÜLKÜ vardır?
Peki 2019’da ne değişmiştir de Rum’la maç yapmaya bu kadar heveslidir MTG?
Çetinkaya, Gençlik Gücü ve YeniCami ile diğer bütün Türk takımlarının millî mücadele yıllarındaki vârolma savaşına katkılarını kim unutabilir?
Bu gerçekler ortada iken, tarihten daha silinmemişken, unutulmamışken, mücadelenin içinde olanlar henüz hayatta iken, bilmem hangi Rum takımına gösterilen aşkın anlamı ve izahı var mıdır?
MTG’nin şimdiki Başkanı kulübün sitesine göre Koral Bozkurt’tur ve “Fahrî Başkan” Eroğlu yukarıya aldığımız röportajının sonunda “Koral Bozkurt’a tebriklerini” iletir.
Yıllar önce, yoğun siyasi faaliyetine ara verdiği bir dinlenme döneminde Eroğlu’nu, boş vakitlerini geçirdiği MTG lokalinde ziyaret etmiştim. Mehmet Bayram ile tavla oynuyorlardı.
Eroğlu acaba MTG’nin yaşamakta olduğu bu anlaşılmaz dönemle ilgili olarak, bir zamanlar teşekkür ve tebrik ettiği şimdiki başkan ile hiçbir şey konuşma ihtiyacı hissetmemiş midir?
Mağusa’nın fevkalâde etkili ve yetkili UBP’li ağır abileri, ahkâmlı yazar, çizer ve profları; anlı şanlı Mağusa Triumvirası olaya el koyma zahmetine katlanmamışlar mıdır?
Yoksa hiç karışmamışlar mıdır, “Sin da gulle geliyo” modunda mıdırlar?
Ya KIBRIS TÜRK MÜCAHİDİNİN SESİ olan BAYRAK’ın bu rezilliği naklen yayınlama telaşı ve Rum polisi tarafından engellenmesi?
İkinci olay, iktidar partisi CTP’nin “Biji Serok Apo”cu bir üyesinin bir eylemi dolayısı ile adlî takibata maruz kalmasıdır.
Olay militanlar tarafından basit bir “kitap bulundurma” seviyesine indirilmiştir.
Konunun aslı ile ilgili gerçeğin ayrıntılarını merak edenler YDP milletvekili Zaroğlu’nun Meclis kürsüsünden yaptığı muhteşem konuşmaya başvurabilirler.
(Olayın devamı için bakınız; “ZAROĞLU: CTP, PKK SEMPATİZANLARININ HAMİSİ MİDİR?”</p>
<p>Üçüncü olay Kıbrıs Türkü’nün nüfusu meselesidir.
Akıncı, Anastasiadis ile anlaştığı ¼ oranına sabitlemek istediği için Kıbrıs Türkü’nün nüfusunu 220.000 olarak gösteriyor ve Türkiye karşıtlığını körüklemek için de “Ayda 1000 kişi vatandaş yapılıyor, 3.5 yılda 130 bin kişi vatandaş yapıldı” diyor.
Ve İçişleri Bakanı tarafından ânında yalanlanıyor.
Baybars da diyor ki; “Bizim verdiğimiz 350 bin rakamı, KKTC vatandaşı olan ve yurt içinde, yurt dışında yaşayan, sağ olan kişilerin toplamıdır. Nüfus kavramı daha farklı bir şeydir. Mesela, ülkede yaşayan yabancı sayısı 118 bin 268’dir”.
Son olayın ise aslının olmadığını, toplumsal bir şaka olduğunu düşünüyorum..
Lefkoşa’dan telefon eden bir dost heyecanla “Rahmetli Tavuri ve Çoronik aziz hatıralarına hürmeten bir STK tarafından NOBEL BARIŞ ÖDÜLÜ’ne aday gösterilmiş” haberini verdi.
Ne dersiniz? 21 Mart 2019</p> - mmmmmmmmm

 

<p>KIBRIS VE NOBEL
Hüseyin MÜMTAZ</p>
<p>Son günlerde Türk Kıbrıs’ta inanılmaz bir sağlıklı düşünememe, art niyet, algı, kavram ve değerlendirme kargaşası yaşanmaktadır.
MTG ile başlayalım…
Herkesin kısaca MTG diye geçiştirmesine bakmayın, açılımı “Mağusa Türk Gücü”dür.
Tıpkı Doğan Türk Birliği, Limasol Türk Ocağı, Baf Ülkü Yurdu gibi.
İsimlerdeki TÜRK ve ÜLKÜ tanımlarına dikkat ettiniz mi?
27 yaşında Mağusa Türk Gücü Kulübü’nde başkan olan ve halen de kulübün Fahrî Başkanı olan Üçüncü Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Lise 2’inci sınıfta eğitim gördüğü dönemde Hüseyin Akil Hoca tarafından Mağusa Türk Gücü’ne kayıt olduğunu ve futbolcu lisansının çıkması ile birlikte 2 yıl boyunca MTG’de top koşturduğunu anlatır. Üniversite eğitimi için yurt dışına gitmesi gerektiği gerekçesi ile takımdan ayrılır. Üniversite eğitiminin tamamlamasının ardından 1963 yılında yeniden adaya dönen Eroğlu, 1963 hadiseleri nedeni ile tüm spor kulüplerinin kapandığını söyler. 1965 yılında MTG’yi yeniden kurma ve canlandırma kararı aldığını belirten Eroğlu, kendisine destek olan arkadaşları ile birlikte ilk toplantıyı Buğday Camii’nde gerçekleştirerek MTG’nin yeniden kurulduğunu kaydeder.</p>
<p>Altı çizili satırı bir daha okur musunuz lütfen!
“1963 hadiseleri nedeni ile tüm spor kulüpleri kapanmış”.
Hayret! Ne olmuştu 63’te de tüm Türk spor kulüpleri kapanmıştı?
Kulüplerin adında neden hep TÜRK ve ÜLKÜ vardır?
Peki 2019’da ne değişmiştir de Rum’la maç yapmaya bu kadar heveslidir MTG?
Çetinkaya, Gençlik Gücü ve YeniCami ile diğer bütün Türk takımlarının millî mücadele yıllarındaki vârolma savaşına katkılarını kim unutabilir?
Bu gerçekler ortada iken, tarihten daha silinmemişken, unutulmamışken, mücadelenin içinde olanlar henüz hayatta iken, bilmem hangi Rum takımına gösterilen aşkın anlamı ve izahı var mıdır?
MTG’nin şimdiki Başkanı kulübün sitesine göre Koral Bozkurt’tur ve “Fahrî Başkan” Eroğlu yukarıya aldığımız röportajının sonunda “Koral Bozkurt’a tebriklerini” iletir.
Yıllar önce, yoğun siyasi faaliyetine ara verdiği bir dinlenme döneminde Eroğlu’nu, boş vakitlerini geçirdiği MTG lokalinde ziyaret etmiştim. Mehmet Bayram ile tavla oynuyorlardı.
Eroğlu acaba MTG’nin yaşamakta olduğu bu anlaşılmaz dönemle ilgili olarak, bir zamanlar teşekkür ve tebrik ettiği şimdiki başkan ile hiçbir şey konuşma ihtiyacı hissetmemiş midir?
Mağusa’nın fevkalâde etkili ve yetkili UBP’li ağır abileri, ahkâmlı yazar, çizer ve profları; anlı şanlı Mağusa Triumvirası olaya el koyma zahmetine katlanmamışlar mıdır?
Yoksa hiç karışmamışlar mıdır, “Sin da gulle geliyo” modunda mıdırlar?
Ya KIBRIS TÜRK MÜCAHİDİNİN SESİ olan BAYRAK’ın bu rezilliği naklen yayınlama telaşı ve Rum polisi tarafından engellenmesi?
İkinci olay, iktidar partisi CTP’nin “Biji Serok Apo”cu bir üyesinin bir eylemi dolayısı ile adlî takibata maruz kalmasıdır.
Olay militanlar tarafından basit bir “kitap bulundurma” seviyesine indirilmiştir.
Konunun aslı ile ilgili gerçeğin ayrıntılarını merak edenler YDP milletvekili Zaroğlu’nun Meclis kürsüsünden yaptığı muhteşem konuşmaya başvurabilirler.
(Olayın devamı için bakınız; “ZAROĞLU: CTP, PKK SEMPATİZANLARININ HAMİSİ MİDİR?”</p>
<p>Üçüncü olay Kıbrıs Türkü’nün nüfusu meselesidir.
Akıncı, Anastasiadis ile anlaştığı ¼ oranına sabitlemek istediği için Kıbrıs Türkü’nün nüfusunu 220.000 olarak gösteriyor ve Türkiye karşıtlığını körüklemek için de “Ayda 1000 kişi vatandaş yapılıyor, 3.5 yılda 130 bin kişi vatandaş yapıldı” diyor.
Ve İçişleri Bakanı tarafından ânında yalanlanıyor.
Baybars da diyor ki; “Bizim verdiğimiz 350 bin rakamı, KKTC vatandaşı olan ve yurt içinde, yurt dışında yaşayan, sağ olan kişilerin toplamıdır. Nüfus kavramı daha farklı bir şeydir. Mesela, ülkede yaşayan yabancı sayısı 118 bin 268’dir”.
Son olayın ise aslının olmadığını, toplumsal bir şaka olduğunu düşünüyorum..
Lefkoşa’dan telefon eden bir dost heyecanla “Rahmetli Tavuri ve Çoronik aziz hatıralarına hürmeten bir STK tarafından NOBEL BARIŞ ÖDÜLÜ’ne aday gösterilmiş” haberini verdi.
Ne dersiniz? 21 Mart 2019</p> - mmmmmmmmm

KIBRIS VE NOBEL
Hüseyin MÜMTAZ

Son günlerde Türk Kıbrıs’ta inanılmaz bir sağlıklı düşünememe, art niyet, algı, kavram ve değerlendirme kargaşası yaşanmaktadır.
MTG ile başlayalım…
Herkesin kısaca MTG diye geçiştirmesine bakmayın, açılımı “Mağusa Türk Gücü”dür.
Tıpkı Doğan Türk Birliği, Limasol Türk Ocağı, Baf Ülkü Yurdu gibi.
İsimlerdeki TÜRK ve ÜLKÜ tanımlarına dikkat ettiniz mi?
27 yaşında Mağusa Türk Gücü Kulübü’nde başkan olan ve halen de kulübün Fahrî Başkanı olan Üçüncü Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Lise 2’inci sınıfta eğitim gördüğü dönemde Hüseyin Akil Hoca tarafından Mağusa Türk Gücü’ne kayıt olduğunu ve futbolcu lisansının çıkması ile birlikte 2 yıl boyunca MTG’de top koşturduğunu anlatır. Üniversite eğitimi için yurt dışına gitmesi gerektiği gerekçesi ile takımdan ayrılır. Üniversite eğitiminin tamamlamasının ardından 1963 yılında yeniden adaya dönen Eroğlu, 1963 hadiseleri nedeni ile tüm spor kulüplerinin kapandığını söyler. 1965 yılında MTG’yi yeniden kurma ve canlandırma kararı aldığını belirten Eroğlu, kendisine destek olan arkadaşları ile birlikte ilk toplantıyı Buğday Camii’nde gerçekleştirerek MTG’nin yeniden kurulduğunu kaydeder.

Altı çizili satırı bir daha okur musunuz lütfen!
“1963 hadiseleri nedeni ile tüm spor kulüpleri kapanmış”.
Hayret! Ne olmuştu 63’te de tüm Türk spor kulüpleri kapanmıştı?
Kulüplerin adında neden hep TÜRK ve ÜLKÜ vardır?
Peki 2019’da ne değişmiştir de Rum’la maç yapmaya bu kadar heveslidir MTG?
Çetinkaya, Gençlik Gücü ve YeniCami ile diğer bütün Türk takımlarının millî mücadele yıllarındaki vârolma savaşına katkılarını kim unutabilir?
Bu gerçekler ortada iken, tarihten daha silinmemişken, unutulmamışken, mücadelenin içinde olanlar henüz hayatta iken, bilmem hangi Rum takımına gösterilen aşkın anlamı ve izahı var mıdır?
MTG’nin şimdiki Başkanı kulübün sitesine göre Koral Bozkurt’tur ve “Fahrî Başkan” Eroğlu yukarıya aldığımız röportajının sonunda “Koral Bozkurt’a tebriklerini” iletir.
Yıllar önce, yoğun siyasi faaliyetine ara verdiği bir dinlenme döneminde Eroğlu’nu, boş vakitlerini geçirdiği MTG lokalinde ziyaret etmiştim. Mehmet Bayram ile tavla oynuyorlardı.
Eroğlu acaba MTG’nin yaşamakta olduğu bu anlaşılmaz dönemle ilgili olarak, bir zamanlar teşekkür ve tebrik ettiği şimdiki başkan ile hiçbir şey konuşma ihtiyacı hissetmemiş midir?
Mağusa’nın fevkalâde etkili ve yetkili UBP’li ağır abileri, ahkâmlı yazar, çizer ve profları; anlı şanlı Mağusa Triumvirası olaya el koyma zahmetine katlanmamışlar mıdır?
Yoksa hiç karışmamışlar mıdır, “Sin da gulle geliyo” modunda mıdırlar?
Ya KIBRIS TÜRK MÜCAHİDİNİN SESİ olan BAYRAK’ın bu rezilliği naklen yayınlama telaşı ve Rum polisi tarafından engellenmesi?
İkinci olay, iktidar partisi CTP’nin “Biji Serok Apo”cu bir üyesinin bir eylemi dolayısı ile adlî takibata maruz kalmasıdır.
Olay militanlar tarafından basit bir “kitap bulundurma” seviyesine indirilmiştir.
Konunun aslı ile ilgili gerçeğin ayrıntılarını merak edenler YDP milletvekili Zaroğlu’nun Meclis kürsüsünden yaptığı muhteşem konuşmaya başvurabilirler.
(Olayın devamı için bakınız; “ZAROĞLU: CTP, PKK SEMPATİZANLARININ HAMİSİ MİDİR?”

Üçüncü olay Kıbrıs Türkü’nün nüfusu meselesidir.
Akıncı, Anastasiadis ile anlaştığı ¼ oranına sabitlemek istediği için Kıbrıs Türkü’nün nüfusunu 220.000 olarak gösteriyor ve Türkiye karşıtlığını körüklemek için de “Ayda 1000 kişi vatandaş yapılıyor, 3.5 yılda 130 bin kişi vatandaş yapıldı” diyor.
Ve İçişleri Bakanı tarafından ânında yalanlanıyor.
Baybars da diyor ki; “Bizim verdiğimiz 350 bin rakamı, KKTC vatandaşı olan ve yurt içinde, yurt dışında yaşayan, sağ olan kişilerin toplamıdır. Nüfus kavramı daha farklı bir şeydir. Mesela, ülkede yaşayan yabancı sayısı 118 bin 268’dir”.
Son olayın ise aslının olmadığını, toplumsal bir şaka olduğunu düşünüyorum..
Lefkoşa’dan telefon eden bir dost heyecanla “Rahmetli Tavuri ve Çoronik aziz hatıralarına hürmeten bir STK tarafından NOBEL BARIŞ ÖDÜLÜ’ne aday gösterilmiş” haberini verdi.
Ne dersiniz? 21 Mart 2019


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir