Doğrulup, Ayağa Kalkmanın Tam Zamanıdır Şimdi Ey Halkım…

NOT: - 47450256 10158028358544691 8877830403084255232 n 1

NOT: - 47450256 10158028358544691 8877830403084255232 n 1

NOT:

(Bundan tam 9 yıl önce yazdığım bu makalede FETÖ tehlikesine, yargının siyasallaştırılmasına , tarımın bitirilmesine, subayların haksız tutuklanmasına dikkat çekmiştim. Tümü de gerçekleşti. Okumanızı rica ediyorum. )

Bugün, 2019 yılının, mart ayının bir Cumartesi gününden tekrar sesleniyorum: 31 Mart 2019 seçimlerine gidip oy kullanalım. Partileri protesto etme masalları ile emperyalizmin ve egeme güçlerin ekmeğine yağ sürmeyelim. Partilerdeki işbirlikçilerle mücadelemizi seçimlerden sonraya bırakalım. HİÇ KAYBEDECEK VAKTİMİZ KALMADI, VATAN ELDEN GİDİYOR… (Ali Eralp)

Önümüzde seçim var. Anayasa seçimi. 12 Eylül’de AKP anayasası oylanacak. Türkiye ringlerinde 8 yıldır oynanan maçın son raundudur bu…

Bu bir var olma, yok olma savaşımıdır. Bu maçın bir yanında ABD, AB, AKP, BDP, Fethullah Gülen, öteki yanında ulusalcılar, Kemalistler, devrimciler, antiemperyalistler vardır…

Maçın bir yanında Damat Ferit’ler, Kenan Evren’ler, Turgut Özal’lar, Tansu Çiller’ler, Recep Tayyip’ler, öteki yanında Mustafa Kemal’ler, Kubilay’lar, Deniz Gezmiş’ler vardır… Maçın bir yanında Sevr, çok yıldızlı Amerikan bayrağı ve sarı yeşil PKK bayrağı, öte yanında ay yıldızlı Türk bayrağı, Lozan vardır…

Bu mücadele, ezenle ezilenin, sömürenle sömürülenin, aydınlıkla karanlığın, şeriatla cumhuriyetin, ABD ile Türkiye’nin kavgasıdır. AKP, bu maçı kazanmak zorunda olduğunu çok iyi biliyor… Bu nedenle neyi var, neyi yok, ortaya koyuyor. Tüm gücüyle savaşıyor. Yoksa yolunun üzerinde yüce divan vardır, hesap vermek vardır.

Bu nedenle zaman zaman onarılması mümkün olmayan kararlar alıyor.

Emperyalizmin ağır sömürüsü altında bulunan bir toplumda açlık, yoksulluk, işsizlik sorunlarını kamu malları ve yüz yıllık Cumhuriyet kurumlarını satarak çözmeye çalışıyor.

Sanayi ve tarımı çökertmek için elinden geleni yapıyor.

Çünkü ağababaları IMF, ABD, AB öyle istiyor. Bir zamanlar dünyada kendi kendine yeten yedi ülkeden biri olan Türkiye bu yöntemlerle şimdi üretimsiz, sanayisiz, sadaka ekonomisi ile yönetilen bir ülke haline getirildi.

Ulusal zenginliklerimizi yağmalıyorlar. Talan ediyorlar. Altından girip üstünden çıkıyorlar. Limanlar, bankalar, fabrikalar, madenler, ormanlar, iletişim ağı, her şey yabancılara devrediliyor.

Sadaka ekonomisi, Kürt açılımları, Ermeni açılımları derken AKP’nin hoşgörü ortamında PKK da gelişti, serpildi, şan şöhret kazandı. Türkiye Cumhuriyeti ile boy ölçüşmeye, dayatmalarda, isteklerde bulunmaya başladı…

Şu sıralar, ülke parçalanmaya, bölünmeye doğru hızla yol alıyor. Ortalık barut fıçısı gibi. Bazı illerimiz, ilçelerimiz savaş meydanına döndü. Kardeş kardeşe düşman oldu. Diş biliyor. Öfke kusuyor. Kin kusuyor. Elinden gelse bir kaşık suda boğacaklar birbirlerini. Bütün bu olaylar ABD, AKP ve Fethullah üçlüsünün Kürt açılımlarından sonra ortaya çıktı.

Her gün birkaç şehit haberi duymayı kanıksadık artık. Binlerce suçsuz, günahsız insanın katili Apo neredeyse demokrasi, özgürlük savaşçısı gibi tanıtılıyor tüm dünyaya. Yaşadığı ortam, modern sağlık koşullarına göre yeniden düzenlenerek, beş yıldızlı bir otele dönüştürüldü. Ama cani muamelesi gören paşalar, gece yarıları evlerinden alınıp, hapishanelere dolduruluyorlar.

Ordu, Cumhuriyet ordusu olmaktan çıkarılıyor. Kimsenin yarınına, geleceğine güveni kalmadı. Komutanlar tutuklanacağı günü bekliyorlar. Terfiler, atamalar bile artık Genelkurmayın iradesi dışında Fethullah Gülen tayfası tarafından yapılıyor.

Sözün kısası, günümüzde, emperyalistlerin önderliğinde ve gözetiminde yürütülen planlı programlı eylemlerle yargı, ordu dağıtılmaya, etkisizleştirilmeye, yetkileri elinden alınmaya çalışılmaktadır.

İlk nabız yoklaması, 4 Temmuz 2003 tarihinde ABD tarafından Süleymaniye’de Türk subayının başına geçirilen “çuval olayı” ile yapıldı. Amerika ve işbirlikçileri, her hangi bir tepki ile karşılamayınca, “köpeksiz köy bulup, eli değneksiz gezmeye” başladılar. Sonra da arkası çorap söküğü gibi geldi.

Komutanların onurlarıyla, kişilikleriyle oynadılar. İçlerinde intihar edenler oldu. ABD’lilerin Türk subayına yapmak isteyip de yapamadığını AKP gerçekleştirdi.

“YAŞ” arifesinde 78’i muvazzaf, toplam 102 subaya “yakalama” emri çıkarıldı. Yaş toplantısından önce “Balyoz sanığı” ilan edilen subaylar terfi edemediler. Böylece Fethullah’ın dediği oldu.

İktidar, 8 yıldan bu yana işledikleri suçların, haraç mezat satılan Türkiye’nin, yağmanın, talanın, haksız tutuklamaların, gözaltında yaşanan ölümlerin, işkencelerin, sakat kalmaların, yani kısaca, yasa dışı uygulamaların hesabını vermemek için yüksek yargıyı Anayasa değişikliği ile yeniden düzenlemeye girişmiştir.

Her iki Cumhuriyet kurumunu da dilediği gibi yönetebilmek, istediği yargıçları, savcıları atayabilmek için referandumla ortam hazırlamaktadır. Sandıktan “evet” oyunun çıkması için ölüleri bile seçime sokarsa hiç şaşırmamak gerekir.

Artık saklısı gizlisi de kalmamıştır zaten. Her şeyi açıktan, göstere göstere yapıyor.

Şunu demek istiyor bu yolla: “Orduyu da yargıyı da dize getirdim. Artık kimse bana karşı gelemez. Bak, koca koca komutanları evlerinden alıyorum, yakalama emri çıkarıyorum, içeri atıyorum. İfade vermeye, ayağıma çağırıyorum. Tıpış tıpış geliyorlar. Kimseden bir ses çıkmıyor…”

“Ben her şeyi yapmaya muktedirim (gücüm yeter). Bugün serbest bıraktığımı yarın tutuklayabilirim. İstersem terfileri bile durdururum. Herkes benden çekinsin, korksun, herkes ayağını denk alsın. Sizleri daha ne sürprizler bekliyor, yaşayıp göreceksiniz, inşallah çok güzel şeyler olacak…”

Ey halkım, bütün bu pisliklere, çıkarcılara, fakir fukara düşmanlarına “DUR” diyebilmek için önüne yeni bir fırsat çıkmıştır. Doğrulup, ayağa kalkmanın tam zamanıdır şimdi. Tam bağımsız, özgür, mutlu, onurunla, adam gibi yaşamak istiyorsan geleceğine yön vermelisin.

Büyük ozan Nazım’ın deyişi ile: “Bir şafak vakti karanlığın kenarından, ağır ellerinizi toprağa basıp doğrulduğunuz zaman. Sürülmüş toprağın ve şehirlerin bahtı değişmiş olacaktır…”

Ayağa kalkmanın tam zamanıdır şimdi ey halkım!..               (07.08.2010)

([email protected])


Comments

“Doğrulup, Ayağa Kalkmanın Tam Zamanıdır Şimdi Ey Halkım…” için bir yanıt

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir