BAŞKA BİR BAKIŞLA

ABD, "2019 Dünya Çapında Tehdit Değerlendirilmesi Raporu"nda;
İran İslam Cumhuriyeti'nin tehditlerini üç ana başlıkta kategorize etti.
Siber Tehditler: Kitle İmha Silahları Geliştirme: İran'ın Bölgesel Emelleri ile ABD, Suudi Arabistan ve İsrail'e artan düşmanlığı.
 
*
ABD, Tahran'ın yinelenen işbu tehditleri karşısında 2015'te 5+1 ülkeleri ve AB'nin İran ile yaptığı Kapsamlı Eylem Planı anlaşmasından çekilmiştir.
Sert ekonomik yaptırımlar uyguluyor.
Neticesinde  İran'dan rejim değişikliği beraberinde bölgesel ve savunma politikalarının değişmesini bekliyor.  
 
*
Başkan D.Trump yönetimi, bir  savaş savunucusu olan eski ulusal güvenlik danışmanı John Bolton ile birlikte,
"Orta Doğu'da Huzur ve İstikrarın Geliştirilmesi Planı" çerçevesinde İran'ı istikrarsızlaştırmaya çalışıyor.
İran rejiminin değişimi paralelinde Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve İsrail'in de rejimlerinin güçlendirilmesi hedefleniyor.
 
*
Böylece ABD politikasının asıl amacı olan yaptırımlarla İran'da rejim değişikliğine yönelik,
İran'ın etnik azınlıkları arasındaki huzursuzluğu artıracak istikrarsızlaştırma kampanyasına  homojen ve topyekün destek verilmesi öngörülüyor. 
 
*
Nitekim Veliaht Prens Muhammed bin Salman, Suudi krallığından İran'da Şii karşıtı militanlara, rejim karşıtı medreselere,
Pakistan sınırında sorunlu Belucistan kentine yüksek bir fon akışı yapıldığına işaret ediyor.
ABD ve Suudi Arabistan'ın, Tahran'da ki son saldırılarda  rejim değişikliği talep eden yasaklı bir İran grubuna destek verdiği de biliniyor.
 
*
En önemli hamle Suudi Arabistan'ın  2030'a kadar yılda üç milyar metreküp gaz ihraç etmek için 150 milyar dolar yatırım yapacağıdır.
İran'da rejim değişikliğinin öngörüldüğü sıralarda bu yatırım;  
ABD ve Krallığın da izole edilmiş ve zayıflamış olan  İran'dan daha fazla faydalanmasını muhtemel kılıyor...
  *
Riyad'ın gaz üretimini hızlandırması için zaman kazanacağı, 
Daha uygun bir hükümetle Suudi Arabistan'ın, uluslararası camiaya İran'dan daha iyi hizmet edeceği düşünülüyor..
Şartlar belirdikten sonra İran'a düşük seviyeli ve aralıklı ancak rejimini tehdit etmeyen bir istikrarsızlaştırma kampanyasının da bu amaca hizmet edeceği öngörülüyor.
 
*
Bu gelişmeler Suudi Arabistan'a bölgesel liderliğini savunan  yeni fırsat pencereleri oluşturuyor.
Diğer bir  bölgesel güç mesela Türkiye, ABD'nin lideri olduğu  küresel liberal sistemde mevcut politikaları nedeniyle hiç bir fırsattan yararlanamıyor  
Bir taraftan cezai ekonomik yaptırımlar, uluslararası izolasyon ve iç karışıklıklar İran'ı zayıf tutmaya devam ederken,
Türkiye küresel liberal sisteme aykırı politikalarıyla varlıklarını kullanma konusunda yetersiz kalmaya devam ediyor.
 
*
Suudi Arabistan'ın yeni gaz planı, İran'a yönelik stratejisinde paralel  amaçları da  kapsıyor. 
Eğer Suudi Arabistan, gazla ivmelediği  İran stratejisini yürütebilirse,
İran'ın Umman Körfezi ve Mekran kıyısı üzerinde bulunan en önemli limanı olan Çabahar'ın önemi üzerinden, 
Tahran'ın bölgesel ve savunma politikasında değişiklik yapma gücüne erişebilecektir. 
 
*
Nitekim Suudi fonlarının  Belucistan'daki medreselere akışını,
Pakistan hükümetinin desteklediği bir Suudi düşünce kuruluşu olan uluslararası İran Araştırmaları Enstitüsü vasıtasıyla,,
Pakistan  kıyılarına sadece 70 kilometre uzaklıktaki Çabahar'dan yapıldığı biliniyor.
 
*
Çabahar Limanının önemi üzerinden İran'ın Umman Körfezi ve Hint Okyanusu'ndaki gücü hizalanmaya çalışılıyor.
Çünkü Avrasya'nın yakın gelecekteki enerji mimarisini;
Suudi Arabistan'dan çok iki Hazar Denizi ülkesi olan İran ve Türkmenistan doğalgaz arzının belirleyeceği,
Bu durumda yaptırımlarla sınırlandırılmayan ve Suudi rekabeti altında olmaması halinde,
Mevcut tedarik taahhütleriyle yıllık ihracatı 24.6 milyar metreküp olan İran'ın  Avrasya'da ki öneminin artmasından endişeleniliyor. 
 
*
Bu sırada Hindistan ve Pakistan  Çabahar limanında faaliyet sürdürüyor.
Burada Keşmir ile ilgili potansiyel olarak artan bir askeri ihtilafın eşiğinde olan,
Ve Hindistan'ı Belucistan'daki milliyetçi huzursuzlukla suçlayan Pakistan, zor bir rekabetten geçiyor.
Ancak, Suudi Arabistan'ın büyük bir gaz ihracatçısı olma kabiliyetinin ortaya çıkması, Çabahar'daki  tüm tarafları "Bekle Gör" alternatifinde tutuyor.
 
*
Bu noktada ABD, İran'ın Orta Doğu'da artan etkisi ve Amerikan hegemonyasını nasıl tehdit ettiği konusunda pek çok korkuya sahip olsa da,
Aslında Washington'ın en büyük endişelerinden biri İsrail'dir.
Çünkü İsrail'de  Nisan 2019'da yapılacak seçimler,  Suriye'den  başlatılacak bir Orta Doğu savaşında nihaî  zafer kazanmak fikri üzerinde kuruluyor.
Amerikan istihbaratının İran'ın siber tehditleri ve güvensiz nükleer silah programı hakkındaki endişeleri, 
İsrail'in bölgede oluşturacağı  bir savaş olasılığı  ile karşılaştırıldığında bir hayli soluk kalıyor...  
Bu yüzden ABD, " Orta Doğu'da Huzur ve İstikrarın Geliştirilmesi Planı" çerçevesinde Nisan seçimlerinin İsrail hükümetini ılımlılaştırmasını bekliyor...
 
 
18. 3. 2019 - ahmet kilicaslan aytar
ABD, “2019 Dünya Çapında Tehdit Değerlendirilmesi Raporu”nda;
İran İslam Cumhuriyeti’nin tehditlerini üç ana başlıkta kategorize etti.
Siber Tehditler: Kitle İmha Silahları Geliştirme: İran’ın Bölgesel Emelleri ile ABD, Suudi Arabistan ve İsrail’e artan düşmanlığı.
 
*
ABD, Tahran’ın yinelenen işbu tehditleri karşısında 2015’te 5+1 ülkeleri ve AB’nin İran ile yaptığı Kapsamlı Eylem Planı anlaşmasından çekilmiştir.
Sert ekonomik yaptırımlar uyguluyor.
Neticesinde  İran’dan rejim değişikliği beraberinde bölgesel ve savunma politikalarının değişmesini bekliyor.  
 
*
Başkan D.Trump yönetimi, bir  savaş savunucusu olan eski ulusal güvenlik danışmanı John Bolton ile birlikte,
“Orta Doğu’da Huzur ve İstikrarın Geliştirilmesi Planı” çerçevesinde İran’ı istikrarsızlaştırmaya çalışıyor.
İran rejiminin değişimi paralelinde Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve İsrail’in de rejimlerinin güçlendirilmesi hedefleniyor.
 
*
Böylece ABD politikasının asıl amacı olan yaptırımlarla İran’da rejim değişikliğine yönelik,
İran’ın etnik azınlıkları arasındaki huzursuzluğu artıracak istikrarsızlaştırma kampanyasına  homojen ve topyekün destek verilmesi öngörülüyor. 
 
*
Nitekim Veliaht Prens Muhammed bin Salman, Suudi krallığından İran’da Şii karşıtı militanlara, rejim karşıtı medreselere,
Pakistan sınırında sorunlu Belucistan kentine yüksek bir fon akışı yapıldığına işaret ediyor.
ABD ve Suudi Arabistan’ın, Tahran’da ki son saldırılarda  rejim değişikliği talep eden yasaklı bir İran grubuna destek verdiği de biliniyor.
 
*
En önemli hamle Suudi Arabistan’ın  2030’a kadar yılda üç milyar metreküp gaz ihraç etmek için 150 milyar dolar yatırım yapacağıdır.
İran’da rejim değişikliğinin öngörüldüğü sıralarda bu yatırım;  
ABD ve Krallığın da izole edilmiş ve zayıflamış olan  İran’dan daha fazla faydalanmasını muhtemel kılıyor…
 
*
Riyad’ın gaz üretimini hızlandırması için zaman kazanacağı, 
Daha uygun bir hükümetle Suudi Arabistan’ın, uluslararası camiaya İran’dan daha iyi hizmet edeceği düşünülüyor..
Şartlar belirdikten sonra İran’a düşük seviyeli ve aralıklı ancak rejimini tehdit etmeyen bir istikrarsızlaştırma kampanyasının da bu amaca hizmet edeceği öngörülüyor.
 
*
Bu gelişmeler Suudi Arabistan’a bölgesel liderliğini savunan  yeni fırsat pencereleri oluşturuyor.
Diğer bir  bölgesel güç mesela Türkiye, ABD’nin lideri olduğu  küresel liberal sistemde mevcut politikaları nedeniyle hiç bir fırsattan yararlanamıyor  
Bir taraftan cezai ekonomik yaptırımlar, uluslararası izolasyon ve iç karışıklıklar İran’ı zayıf tutmaya devam ederken,
Türkiye küresel liberal sisteme aykırı politikalarıyla varlıklarını kullanma konusunda yetersiz kalmaya devam ediyor.
 
*
Suudi Arabistan’ın yeni gaz planı, İran’a yönelik stratejisinde paralel  amaçları da  kapsıyor. 
Eğer Suudi Arabistan, gazla ivmelediği  İran stratejisini yürütebilirse,
İran’ın Umman Körfezi ve Mekran kıyısı üzerinde bulunan en önemli limanı olan Çabahar’ın önemi üzerinden, 
Tahran’ın bölgesel ve savunma politikasında değişiklik yapma gücüne erişebilecektir. 
 
*
Nitekim Suudi fonlarının  Belucistan’daki medreselere akışını,
Pakistan hükümetinin desteklediği bir Suudi düşünce kuruluşu olan uluslararası İran Araştırmaları Enstitüsü vasıtasıyla,,
Pakistan  kıyılarına sadece 70 kilometre uzaklıktaki Çabahar’dan yapıldığı biliniyor.
 
*
Çabahar Limanının önemi üzerinden İran’ın Umman Körfezi ve Hint Okyanusu’ndaki gücü hizalanmaya çalışılıyor.
Çünkü Avrasya’nın yakın gelecekteki enerji mimarisini;
Suudi Arabistan’dan çok iki Hazar Denizi ülkesi olan İran ve Türkmenistan doğalgaz arzının belirleyeceği,
Bu durumda yaptırımlarla sınırlandırılmayan ve Suudi rekabeti altında olmaması halinde,
Mevcut tedarik taahhütleriyle yıllık ihracatı 24.6 milyar metreküp olan İran’ın  Avrasya’da ki öneminin artmasından endişeleniliyor. 
 
*
Bu sırada Hindistan ve Pakistan  Çabahar limanında faaliyet sürdürüyor.
Burada Keşmir ile ilgili potansiyel olarak artan bir askeri ihtilafın eşiğinde olan,
Ve Hindistan’ı Belucistan’daki milliyetçi huzursuzlukla suçlayan Pakistan, zor bir rekabetten geçiyor.
Ancak, Suudi Arabistan’ın büyük bir gaz ihracatçısı olma kabiliyetinin ortaya çıkması, Çabahar’daki  tüm tarafları “Bekle Gör” alternatifinde tutuyor.
 
*
Bu noktada ABD, İran’ın Orta Doğu’da artan etkisi ve Amerikan hegemonyasını nasıl tehdit ettiği konusunda pek çok korkuya sahip olsa da,
Aslında Washington’ın en büyük endişelerinden biri İsrail’dir.
Çünkü İsrail’de  Nisan 2019’da yapılacak seçimler,  Suriye’den  başlatılacak bir Orta Doğu savaşında nihaî  zafer kazanmak fikri üzerinde kuruluyor.
Amerikan istihbaratının İran’ın siber tehditleri ve güvensiz nükleer silah programı hakkındaki endişeleri, 
İsrail’in bölgede oluşturacağı  bir savaş olasılığı  ile karşılaştırıldığında bir hayli soluk kalıyor…  
Bu yüzden ABD, ” Orta Doğu’da Huzur ve İstikrarın Geliştirilmesi Planı” çerçevesinde Nisan seçimlerinin İsrail hükümetini ılımlılaştırmasını bekliyor…
 
 
18. 3. 2019

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir