TEPKİ EZAN’A DEĞİL!

8 Mart Kadınlar Günü sebebiyle, Taksim'de düzenlenen Feminist Gece eyleminde, ıslık ve düdük çalınarak ezana saygısızlık yapıldığı yönünde yaygaralar yapıldı medyada. Hatta ekranlarda zaman zaman babasının da İmam-Hatip olduğunu söyleyen bir yazar, yandaş olarak nitelendirilen gazetelerden birisinde yazmış olduğu "Oyumuz Kürdistan'a" başlıklı yazısının "Diktatörün Ülkesi" ara başlıklı bölümünde demiş ki: - cami cini1

8 Mart Kadınlar Günü sebebiyle, Taksim’de düzenlenen Feminist Gece eyleminde, ıslık ve düdük çalınarak ezana saygısızlık yapıldığı yönünde yaygaralar yapıldı medyada. Hatta ekranlarda zaman zaman babasının da İmam-Hatip olduğunu söyleyen bir yazar, yandaş olarak nitelendirilen gazetelerden birisinde yazmış olduğu “Oyumuz Kürdistan’a” başlıklı yazısının “Diktatörün Ülkesi” ara başlıklı bölümünde demiş ki:

“8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle Taksim’de yapılan yürüyüşü izlediniz değil mi? Binlerce kadın İstiklal Caddesi’ni hıncahınç doldurmuş ve sözde kadın hakları konusunda duyarlılık kasıyor. Büyük bir kısmı önce koro hâlinde ve anıra anıra Recep Tayyip Erdoğan’a uyarladıkları sloganlar atıyor. Ellerindeki mide bulandırıcı cinsel içerikli pankartlar ise en az kendi suretleri kadar iğrenç. Buraya yazmak hayâ ve edep ister. O sırada ezan okunuyor ve bu ucubeler, okunan ezanı susturmak için ıslık çalmaya başlıyor. Yuhalayanlar, küfredenler, çığlık atanlar ve düdük çalanlar ezan okunmaya devam ettikçe âdeta öfke nöbetleri geçiriyor. Bütün bunlar azılı diktatör denilen adamın ülkesinde yaşanıyor. İçimden bazı şeyler söylüyorum ama buraya yazmayacağım! Ayıp olur!”

İçinden geçen ve ayıp olduğunu söylediği şeyleri tahmin etmek zor değil!

Yine yandaş olarak nitelendirilen bir medya grubuna bağlı bir haber kanalı ise protestocu kadınların arasında Saadet Partili kadınların da olduğunu özellikle öne çıkarmış!

Belli ki; bahse konu medya organları, konuyu siyasi ranta çevirme ve buradan destekledikleri siyasi partilere ekstradan oy kazandırma peşinde.

Yukarıda alıntı yaptığımız yazısında “anıra anıra” tabirini kullanarak protestocu kadınlara “Eşek” diyen ve bu kadınlar hakkında, içinden, söylemekten haya ettiğini belirttiği bazı düşünceler geçen yazar yine de vicdanlı çıktı! Dedik ya ne de olsa babası emekli İmam-Hatip; yani bizden!

Kim bilir belki de emekli İmam-Hatip olan babası kulağını çekti bu konuda ve muhtemelen kendisine dedi ki; “Oğlum sen ne yapıyorsun? Konuyu iyice araştırdın mı? Belki de olay senin bildiğin gibi değildir. Oğlum bak Allah kitabında diyor ki; ‘Ey iman edenler! Size bir fasık bir haber getirirse, bilmeyerek bir topluluğa zarar verip yaptığınıza pişman olmamak için o haberin doğruluğunu araştırın.'(Hucurat-6). Lütfen konuyu iyice araştır, gerekirse hakkına tecavüz ettiğin insanlardan özür dile! Bir imamın oğluna da zaten bu yakışır!”

Sayın yazar babasının bu muhtemel uyarısını dikkate almış olacak ki; özür tweti atmış bugün. Özetle; “Söz konusu protestonun ezana değil, yolu kapatan polise yönelik olduğu anlaşılmıştır. Eylemci kadınlardan ve yanlış bilgi vererek yanılttığım okurlarımdan özür diliyorum.” diyor.

Yanlıştan dönmek ve özür dilemek de bir erdemdir. Bu erdemi gösteren yazarı kutluyorum. Umarım diğer medya organları, yazarlar ve politikacılar da aynı yolu izlerler.
*
Oysa yandaş olarak nitelendirilen medya organlarının da paylaştıkları video kaydına dikkat edilecek olursa; ezan, düdüklü protestodan sonra başlıyor. Bu sebeple sanırım düdük sesinden ezan sesi duyulmuyor ve yürüyüşe katılanlar haliyle düdük çalmaya devam ediyorlar. Yani kanaatimizce düdükler ve ıslıklar, ezana bir tepki olarak öttürülmüyor orada. Düdüklü ve ıslıklı protesto eylemi başladıktan sonra ezan başlıyor.

Bazen oluyor kardeşim; adam sokak düğünü yapıyor, gümbür gümbür bağlama veya davul zurna çalınırken birden ezan okunmaya başlıyor. Eğer düğün sahibi hassas ise müziği susturuyor, hassas değilse devam ediyor müzik ve eğlence. Hatta bu konularda çok hassas olan Sayın Cumhurbaşkanının bile ezan okunurken konuşmaya devam ettiği etkinlikler oluyor zaman zaman.(*)

Kadınların tepki yürüyüşüne gaz sıkarak, jop kullanarak ve sokakları kapatarak engel olmaya çalışan polis, “Hanımlar, ezan bitinceye kadar gösteriye ara verirseniz ezana saygısızlık etmemiş olursunuz” hatırlatmasında bulunsaydı sanki kadınlar gösteriye devam mı edeceklerdi? Anlaşılan, polisten jopu ve biber gazını yiyen, yürüyüş alanına çıkış yolları polis barikatıyla kapatılan kadınlar, inadına düdük öttürerek ve ıslık çalarak polisi protesto ettiler. O heyecan ve kargaşa içinde ezana kim dikkat edecek kardeşim? Öte yandan; eğer o kadınlar günah işlemişlerse tövbe ederler olur biter; uzatmaya hiç gerek yok!

İmam Efendi Bingöl’de Şehit Edilen 33 Er İçin de Tepki Göstermiş miydiniz?

Aynı zamanda kendisi de bir İmam-Hatip olan Diyanet-Sen Bingöl Şube Başkanı Mücahit Çelik, sendikası adına yapmış olduğu basın açıklamasında demiş ki:

“Ezana tahammülsüzlük kabul edilemez. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle Taksim’de bir araya gelen kadın gruplar, yürüyüş düzenledikleri esnada yatsı ezanının okunmasını ıslıklarıyla protesto ederek Müslüman bir ülkede kesinlikle olmaması gereken bir densizliğe imza atmışlardır. Bin yıldan uzun süredir İslam’ın bayraktarlığını yapan bir ülkede ezan sesini protesto etmek cüretini göstermek ülke insanına ve tüm dünya Müslümanlarına yapılan bir saygısızlıktır. Ezan sesi üzerinden yapılan bu tahammülsüzlük kesinlikle kabul edilemez. Halkı provoke etmek amaçlı bunu gerçekleştirenler derhal büyük çoğunluğu Müslüman olan Türkiye halkından ve tüm dünya Müslümanlarından özür dilemelidir. Haklarında halkı, kin, nefret ve düşmanlığa sevk etmekten gerekli yasal işlemler mutlaka yapılmalıdır”
*
Ne büyük laflar bir kere gördünüz mü?
İmam Efendi ne de bilgiliymiş!
“Protestocu kadınlar hakkında halkı, kin, nefret ve düşmanlığa sevk etme” suçundan yasal işlem yapılmalıymış.
Yani İstanbul’daki mahkemelere, üstü örtülü ayar vermeye çalışıyor ta 1265 km. ötedeki Bingöl’den. Sanki İstanbul’daki din görevlileri senin kadar bilmiyorlar bu tür açıklamalar yapmayı! Sanki dinin temsilcileri sadece sizlersiniz!
Sizin gibi din görevlilerinin görevi, böyle zamanlarda, mal bulmuş mağribi gibi, basının karşısına çıkıp boyundan büyük laflar ederek yangına körükle gitmek ve medyada yer almak değil, sükûnet çağrısı yaparak ülkenin barış ve huzuruna katkıda bulunmaktır. Tıpkı Gezi Eylemleri sırasında başka camilere ve hatta il dışına sürülmeyi göze alarak “Ben din adamıyım, yalan söyleyemem. Camide içki içildiğini görmedim” diyerek, bu konudaki iddiaları kökünden çürüten Dolmabahçe Bezmialem Valide Sultan Camii’nin müezzini Fuat Yıldırım gibi.

Doğrusu merak ediyorum; Ezan konusundaki hassasiyetlerini bir basın açıklamasıyla ortaya Bingöl’deki din görevlileri, acaba 1993 yılında, kentin hemen yakınlarında, 10-15 km. ötedeki Gazik mevkiinde, PKK’lıların, dağıtıma giden 33 masum ve silahsız Mehmetçiği şehit etmesi olayı hakkında hangi tepkiyi koydular ortaya?
Hani şu Bingöl kentinin tam ortasında bulunan parktaki kitabede isimleri yazılı 33 ana kuzusundan bahsediyorum. Bingöllü din adamları, acaba Parmaksız Zeki Kod atlı Şemdin Sakık’ı ve Zeynel kod adlı Celal Barak’ı bilirler mi? Ya da 1984 yılından bu yana Bingöl il sınırları içinde kaç tane şehit verildiğinden haberleri var mıdır? Bunlardan çok daha önemli olmak üzere; PKK terörünü bitirme ve Bingöl’den terör örgütüne katılımları önlemek ya da en aza indirmek için hangi çalışmaları yaptılar?

Dolayısıyla; İmam Efendi, seçimlerin arifesinde bırakın böyle abuk sabuk açıklamalar yaparak gündeme gelmeyi de işinize bakın işinize. Bakın kutsal üç aylara girdik; siyaseti bırakın da Ramazan Ayı’na hazırlık yapın isterseniz…

Ömer Sağlam
11.03.2019


(*)Bkz. https://www.youtube.com/watch?v=FsKVmor4G6E


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir