SURİYE’DE ORGANİZE İŞLER

ABD Savunma Bakanlığı;  
Birliklerinin Kürtlerin kontrolündeki kuzeydoğu Suriye'den  çekilmesinin  bir süreç alacağı:
Çekilirken oluşacak boşlukları doldurmak için hiç bir koalisyon üyesi ülkeden  taahhüt  alınmadığı: 
Suriye Demokratik Güçlerine ISID ile mücadele misyonu için sağlanan teçhizat ve silahların geri  alınmasının askeri bir karar olduğu:
Türkiye'nin güvenliği ile Suriye Demokratik Güçlerine borçlu olunan manevi sorumluluk duygusu bileşkesinde  bir tür güvenli bölge düzenleneceği:
Güvenli bölgede bir gözlemci kuvvet ya da onun gibi bir şeyin geliştirilmekte olduğu: 
Hava Kuvvetleri'nin koalisyon faaliyetlerini ve güvenli bölgeyi desteklemeye devam edeceği:
İngiltere, Fransa, Almanya ve diğer ilgili ülkelerin Suriye'de yakalanan vatandaşları olan  IŞİD savaşçılarını teslim alacakları ve yargılayacakları:
Suriye'deki ABD askerlerinin Irak'a yönlendirilmesine yönelik bir kararın henüz verilmediği başlıklı bilgileri henüz paylaşmıştı ki;
 
*
İran, İsrail hedeflerine ulaşma kabiliyetini artırmak için hem kendi kuvvetleri hem de Hizbullah ve diğer milisleri tam gaz destekliyordu.
İsrail ise İran'ın eylemlerini Suriye'deki İran askeri hedeflerine yönelik saldırılarına devam ederek çok yakın takipteydi..
O sırada İran'ın Suriye devlet bürokrasisine, sivil toplum örgütlerine iyice işlemiş olması İsrail'in canını fena sıkıyor,
Üstelik İran'ın Suriye'de kendisini tehdit edecek bir askeri üs inşa etmeye kararlı olmasından çok rahatsızdı. 
İran'ın bu amacından  kolay vazgeçmeyeceği, bu amacını inkar etme politikasıyla devam edeceği kabusundaydı.
 
*
Ama Suriye'de düzen kurma iddiası rejim güçlerinin elindedir.
Bu gücün karşısında B.Esad rejiminin karşıtları  ABD, Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan gibi savaşın mağlubları yer alıyor. 
Bunların işleri güçleri oluşacak  Suriye düzenini  çeşitli provokasyonla sabote etmektir...
Bu yüzden Suriye'nin  yeni düzeninin kurabilmesi için muhalif güçlerin ve bunlar vasıtasıyla  Suriye'ye müdahale eden devletlerin denklemden çıkarılması gerekiyor.
Oysa İdlib'deki vekil güçlerin askeri yolla, Fırat'ın doğusundaki vekil gücün ise siyasi yolla tasfiye edilememesi, savaş şartlarının sürmesine ve mağlub devletlerin cephede
kalmasına neden oluyor. 
Mağlublar  ABD-Avrupa-İsrail ekseni, Suudi Ekseni ve Türkiye-Katar ekseni olarak üçe bölünmüştür.  
Ama hepsi İran- Suriye karşıtlığına ortaklık yapıyor.
Rusya ise mağlubların çelişkilerini derinleştirirken, Türkiye'yi  askeri endüstrisi için yanında tutuyor.
Türkiye'nin garantörlüğünde İdlib, Fırat kalkanı ve Zeytin Dalı bölgeleri ile ABD' nin garantörlüğünde Fırat'ın doğusu birbirini besleyen bir çatışma dengesi yaratıyor. 
 
*
Bu noktada Rusya; Türkiye'ye Adana mutabakatını, PYD'ye ise Suriye rejimi ile uzlaşmayı adres gösteriyor.
Böylece Suriye'nin toprak bütünlüğünü sağlamayı, Türkiye'nin güvenlik kaygılarını gidermeyi, PYD'nin varlığını garanti etmeyi öngörüyor.
Ancak İsrail'in itirazları, ABD'nin direnci ve Türkiye'nin tehditleri Suriye'nin toprak bütünlüğünü tehdit ediyor...   
 
*
25 Şubat' ta Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif'in, Instagram'da istifa ettiğini duyurması İran hükümetinde bir krize yol açtı.
Zarif, İran'ın 2015'te yaptığı nükleer anlaşmanın arkasındaki itici güçtü. 
Washington ve Brüksel'de her zaman saygın bir diplomat oldu.
 
*
Tahran, petrol ihracaatını da kapsayan ABD yaptırımlarının ağırlığında ekonomik darboğazdaydı.
Öyle ki, İran liderleri Tahran'ı müzakere masasına geri getirmekten başka seçeneğin olmadığını kabul etme noktasındaydı.
Tahran, rejimin bir sonraki adımları için büyük bir politikanın gözden geçirilmesinin sancılarını yaşarken,
Yine 25 Şubat'ta Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad, Tahran'a sürpriz bir ziyarette bulundu.
Esad'ın, İran'ın Suriye ile ilgili sonraki adımlarına dair Ayetullah Ali Hamaney ile görüştüğü bildirildi...
 
*
Bu sırada İsrail Başbakanı B.Netenyahu, Moskova'da Rusya Devlet Başkanı V.Putin ile görüşüyordu.
İsrail'in gündemi; İran'ın  Suriye'de askeri bir varlık oluşturmasına ya da İsrail sınırlarına yakın üsler kurmasına izin verilmemesiydi.
Rusya'nın gündemi ise İsrail'den en azından gelecekte Suriye'de yapacağı saldırılarından kaçınması taahhütünü almaktı.
 
* 
Kuzeydoğu Suriye'de birkaç yüz Amerikan askerinin kalmasına karar verilmiş,
O saatlerde Türkiye'de Erdoğan ve Başkan Trump'ın danışmanı Jared Kushner,
Türk askerlerinin kuzeydoğu  Suriye'de yerleştirmesi konusunu görüşüyordu...
 
*
27 Şubat'ta Başbakan B Netenyahu Moskova gezisini kesti.
Çünkü Devlet Başkanı V.Putin dahi Tahran'daki Esad- Hamaney görüşmesinin sonucunu bilmiyordu...  
 
*
Zarif'in istifası birçok polemiğe yol açtı.
İstifanın Zarif'in Suriye Devlet Başkanı Esad'ın ziyaretinden  habersiz olmasının mı,
İran'ın dış politikasında sorumluluğu olmayan kimi kurumların müdahalesinin mi,  
Devrim Muhafızlarının nükleer anlaşma ve  Kara Paranın Aklanmasının Önlenmesine İlişkin Mali Çalışma Grubu'na yönelik itirazları sonucu Zarif'i dışlamasından mı,  
Yoksa Cumhurbaşkanlığı Kurumun'daki koordinasyonsuzluktan mı, kaynakladığı anlaşılamadı.
 
*
Ama Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani'nin desteği ve Cumhurbaşkanı Rouhani'nin de Zarif'in istifasını reddetmesiyle kriz sona erdi.
Zarif görevine döndü, ancak  İran bölgedeki en yakın müttefiki Suriye Devlet Başkanı Esad'ın ziyaretinin taşıdığı büyük önemi dünyaya yansıtamadı...
 
*
Bu karmaşada Esad'ın Tahran ziyaretinin bölgedeki gelişmeleri nasıl etkileyeceği karanlıkta kaldı.
Ancak İran Devrim Lideri Ayetullah Hamaney'in Esad ile görüşmesi ardından,
"Suriye'nin zaferi ABD'yi öfkelendirmiştir. Bu yüzden ABD yeni pravokasyonlara yöneldi. 
Suriye'de  güvenli bölge kurulması tehlikeli bir  provakasyondur, kesinlikle reddedilmesi  gerekir…
İran ve Suriye birbirinin stratejik derinliğidir, bu yüzden ABD planlarını hayata geçiremeyecektir" ifadesi;
Tarafların  ortakları olan  Rusya'yı  tavır değiştirmeye zorlayacak bir strateji  belirlediklerini gösteriyor.
 
*
Peki, bu ne anlama geliyor?
ABD, Suriye'den çekilirken hem  İsrail ve Avrupa hem Suudi Arabistan'ın baskısına uğramaktadır.
Türkiye çekilme kararını destekliyor ama ABD'nin PYD'ye güvenli bölge oluşturmasından endişeleniyor.
10 yıl önce Irak kuzeyinde oluşturulan uçuşa yasak bölgenin, sonradan Kürdistan Bölge Yönetimi'ne dönüşmesi senaryosunun tekrarını istemiyor.
İsrail ve Fransa, İran'ın Suriye'den çekilmesinin garanti edilmemiş olmasından,
Suudi Arabistan ise ABD'nin çekilmesi halinde boşluğu Türkiye ve Katar'ın doldurmasından kaygı duyuyor.
 
*
Bu noktada ABD, Rusya'yı pazarlık ya da baskı ile Fırat'ın doğusunda ödün vermeye zorlayacak yeni bir senaryo deniyor.
Birbirine zıt tarafları ortak çıkarlar çevresinde buluşturacak bu senaryo;
İran'ın bölgedeki nüfuzuna karşı oluşturulacak güvenli bölgede; İsrail'i, Fransa'yı, Rusya'yı ve Türkiye'yi bir cephede toplamayı öngörüyor.
 
*
ABD askeri gücünü bölgeden çekmenin öncesinde 14 Nisan 2018'de, Suriye'de Beşar Esad'ın kimyasal silah potansiyelinin altyapısını vurma bahanesiyle,
Rusya ve İran'ın teminatındaki Suriye topraklarına Birleşik Krallık ve Fransa'yı yerleştirmiştir.
ABD yönetimi sanki bugünü görmüş gibi askeri gücünü bölgeden çekmenin öncesinde,  Birleşik Krallık ve Fransa'yı Kuzey Suriye'ye yerleştirmiş ve bir koridor oluşturmuştur.
 
*
Bu koridorda Suriye'nin zengin hidrokarbon kaynakları Doğu Akdeniz kaynaklarıyla aynı düzlemde düşünülüyor.
Fransa; Suriye petrolü, gazı ve taşımacılığı için TOTAL SA şirketinin hamisi,
İngiltere; British Petroleum  şirketinin hamisi,
ABD ise ExxonMobil şirketinin hamisi olarak şimdi bu topraklardadır.
 
* Sırada bu çıkarlara önce Rusya'nın,
Sonra İslamcılıktan arınan ve dış politikasında normalleşmesinin ardından Türkiye'nin de eklenmesiyle,
Suriye Devleti topraklarında bu koridorda İsrail'in vekil gücü Kürtlerin himayesinde,
Ama uluslararası hukukun garantisinde bir şirketler devleti ve bağlı olacağı Suriye Federasyonu oluşturulmaya gidiliyor. *
Ki, Suriye ve İran bu duruma engel olmaya çalışıyor... 4.3.2019 - ahmet kilicaslan aytar
ABD Savunma Bakanlığı;  
Birliklerinin Kürtlerin kontrolündeki kuzeydoğu Suriye’den  çekilmesinin  bir süreç alacağı:
Çekilirken oluşacak boşlukları doldurmak için hiç bir koalisyon üyesi ülkeden  taahhüt  alınmadığı: 
Suriye Demokratik Güçlerine ISID ile mücadele misyonu için sağlanan teçhizat ve silahların geri  alınmasının askeri bir karar olduğu:
Türkiye’nin güvenliği ile Suriye Demokratik Güçlerine borçlu olunan manevi sorumluluk duygusu bileşkesinde  bir tür güvenli bölge düzenleneceği:
Güvenli bölgede bir gözlemci kuvvet ya da onun gibi bir şeyin geliştirilmekte olduğu: 
Hava Kuvvetleri’nin koalisyon faaliyetlerini ve güvenli bölgeyi desteklemeye devam edeceği:
İngiltere, Fransa, Almanya ve diğer ilgili ülkelerin Suriye’de yakalanan vatandaşları olan  IŞİD savaşçılarını teslim alacakları ve yargılayacakları:
Suriye’deki ABD askerlerinin Irak’a yönlendirilmesine yönelik bir kararın henüz verilmediği başlıklı bilgileri henüz paylaşmıştı ki;
 
*
İran, İsrail hedeflerine ulaşma kabiliyetini artırmak için hem kendi kuvvetleri hem de Hizbullah ve diğer milisleri tam gaz destekliyordu.
İsrail ise İran’ın eylemlerini Suriye’deki İran askeri hedeflerine yönelik saldırılarına devam ederek çok yakın takipteydi..
O sırada İran’ın Suriye devlet bürokrasisine, sivil toplum örgütlerine iyice işlemiş olması İsrail’in canını fena sıkıyor,
Üstelik İran’ın Suriye’de kendisini tehdit edecek bir askeri üs inşa etmeye kararlı olmasından çok rahatsızdı. 
İran’ın bu amacından  kolay vazgeçmeyeceği, bu amacını inkar etme politikasıyla devam edeceği kabusundaydı.
 
*
Ama Suriye’de düzen kurma iddiası rejim güçlerinin elindedir.
Bu gücün karşısında B.Esad rejiminin karşıtları  ABD, Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan gibi savaşın mağlubları yer alıyor. 
Bunların işleri güçleri oluşacak  Suriye düzenini  çeşitli provokasyonla sabote etmektir…
Bu yüzden Suriye’nin  yeni düzeninin kurabilmesi için muhalif güçlerin ve bunlar vasıtasıyla  Suriye’ye müdahale eden devletlerin denklemden çıkarılması gerekiyor.
Oysa İdlib’deki vekil güçlerin askeri yolla, Fırat’ın doğusundaki vekil gücün ise siyasi yolla tasfiye edilememesi, savaş şartlarının sürmesine ve mağlub devletlerin cephede
kalmasına neden oluyor. 
Mağlublar  ABD-Avrupa-İsrail ekseni, Suudi Ekseni ve Türkiye-Katar ekseni olarak üçe bölünmüştür.  
Ama hepsi İran- Suriye karşıtlığına ortaklık yapıyor.
Rusya ise mağlubların çelişkilerini derinleştirirken, Türkiye’yi  askeri endüstrisi için yanında tutuyor.
Türkiye’nin garantörlüğünde İdlib, Fırat kalkanı ve Zeytin Dalı bölgeleri ile ABD’ nin garantörlüğünde Fırat’ın doğusu birbirini besleyen bir çatışma dengesi yaratıyor. 
 
*
Bu noktada Rusya; Türkiye’ye Adana mutabakatını, PYD’ye ise Suriye rejimi ile uzlaşmayı adres gösteriyor.
Böylece Suriye’nin toprak bütünlüğünü sağlamayı, Türkiye’nin güvenlik kaygılarını gidermeyi, PYD’nin varlığını garanti etmeyi öngörüyor.
Ancak İsrail’in itirazları, ABD’nin direnci ve Türkiye’nin tehditleri Suriye’nin toprak bütünlüğünü tehdit ediyor…   
 
*
25 Şubat’ ta Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif’in, Instagram’da istifa ettiğini duyurması İran hükümetinde bir krize yol açtı.
Zarif, İran’ın 2015’te yaptığı nükleer anlaşmanın arkasındaki itici güçtü. 
Washington ve Brüksel’de her zaman saygın bir diplomat oldu.
 
*
Tahran, petrol ihracaatını da kapsayan ABD yaptırımlarının ağırlığında ekonomik darboğazdaydı.
Öyle ki, İran liderleri Tahran’ı müzakere masasına geri getirmekten başka seçeneğin olmadığını kabul etme noktasındaydı.
Tahran, rejimin bir sonraki adımları için büyük bir politikanın gözden geçirilmesinin sancılarını yaşarken,
Yine 25 Şubat’ta Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad, Tahran’a sürpriz bir ziyarette bulundu.
Esad’ın, İran’ın Suriye ile ilgili sonraki adımlarına dair Ayetullah Ali Hamaney ile görüştüğü bildirildi…
 
*
Bu sırada İsrail Başbakanı B.Netenyahu, Moskova’da Rusya Devlet Başkanı V.Putin ile görüşüyordu.
İsrail’in gündemi; İran’ın  Suriye’de askeri bir varlık oluşturmasına ya da İsrail sınırlarına yakın üsler kurmasına izin verilmemesiydi.
Rusya’nın gündemi ise İsrail’den en azından gelecekte Suriye’de yapacağı saldırılarından kaçınması taahhütünü almaktı.
 
Kuzeydoğu Suriye’de birkaç yüz Amerikan askerinin kalmasına karar verilmiş,
O saatlerde Türkiye’de Erdoğan ve Başkan Trump’ın danışmanı Jared Kushner,
Türk askerlerinin kuzeydoğu  Suriye’de yerleştirmesi konusunu görüşüyordu…
 
*
27 Şubat’ta Başbakan B Netenyahu Moskova gezisini kesti.
Çünkü Devlet Başkanı V.Putin dahi Tahran’daki Esad- Hamaney görüşmesinin sonucunu bilmiyordu…  
 
*
Zarif’in istifası birçok polemiğe yol açtı.
İstifanın Zarif’in Suriye Devlet Başkanı Esad’ın ziyaretinden  habersiz olmasının mı,
İran’ın dış politikasında sorumluluğu olmayan kimi kurumların müdahalesinin mi,  
Devrim Muhafızlarının nükleer anlaşma ve  Kara Paranın Aklanmasının Önlenmesine İlişkin Mali Çalışma Grubu’na yönelik itirazları sonucu Zarif’i dışlamasından mı,  
Yoksa Cumhurbaşkanlığı Kurumun’daki koordinasyonsuzluktan mı, kaynakladığı anlaşılamadı.
 
*
Ama Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani’nin desteği ve Cumhurbaşkanı Rouhani’nin de Zarif’in istifasını reddetmesiyle kriz sona erdi.
Zarif görevine döndü, ancak  İran bölgedeki en yakın müttefiki Suriye Devlet Başkanı Esad’ın ziyaretinin taşıdığı büyük önemi dünyaya yansıtamadı…
 
*
Bu karmaşada Esad’ın Tahran ziyaretinin bölgedeki gelişmeleri nasıl etkileyeceği karanlıkta kaldı.
Ancak İran Devrim Lideri Ayetullah Hamaney’in Esad ile görüşmesi ardından,
“Suriye’nin zaferi ABD’yi öfkelendirmiştir. Bu yüzden ABD yeni pravokasyonlara yöneldi. 
Suriye’de  güvenli bölge kurulması tehlikeli bir  provakasyondur, kesinlikle reddedilmesi  gerekir…
İran ve Suriye birbirinin stratejik derinliğidir, bu yüzden ABD planlarını hayata geçiremeyecektir” ifadesi;
Tarafların  ortakları olan  Rusya’yı  tavır değiştirmeye zorlayacak bir strateji  belirlediklerini gösteriyor.
 
*
Peki, bu ne anlama geliyor?
ABD, Suriye’den çekilirken hem  İsrail ve Avrupa hem Suudi Arabistan’ın baskısına uğramaktadır.
Türkiye çekilme kararını destekliyor ama ABD’nin PYD’ye güvenli bölge oluşturmasından endişeleniyor.
10 yıl önce Irak kuzeyinde oluşturulan uçuşa yasak bölgenin, sonradan Kürdistan Bölge Yönetimi’ne dönüşmesi senaryosunun tekrarını istemiyor.
İsrail ve Fransa, İran’ın Suriye’den çekilmesinin garanti edilmemiş olmasından,
Suudi Arabistan ise ABD’nin çekilmesi halinde boşluğu Türkiye ve Katar’ın doldurmasından kaygı duyuyor.
 
*
Bu noktada ABD, Rusya’yı pazarlık ya da baskı ile Fırat’ın doğusunda ödün vermeye zorlayacak yeni bir senaryo deniyor.
Birbirine zıt tarafları ortak çıkarlar çevresinde buluşturacak bu senaryo;
İran’ın bölgedeki nüfuzuna karşı oluşturulacak güvenli bölgede; İsrail’i, Fransa’yı, Rusya’yı ve Türkiye’yi bir cephede toplamayı öngörüyor.
 
*
ABD askeri gücünü bölgeden çekmenin öncesinde 14 Nisan 2018’de, Suriye’de Beşar Esad’ın kimyasal silah potansiyelinin altyapısını vurma bahanesiyle,
Rusya ve İran’ın teminatındaki Suriye topraklarına Birleşik Krallık ve Fransa’yı yerleştirmiştir.
ABD yönetimi sanki bugünü görmüş gibi askeri gücünü bölgeden çekmenin öncesinde,  Birleşik Krallık ve Fransa’yı Kuzey Suriye’ye yerleştirmiş ve bir koridor oluşturmuştur.
 
*
Bu koridorda Suriye’nin zengin hidrokarbon kaynakları Doğu Akdeniz kaynaklarıyla aynı düzlemde düşünülüyor.
Fransa; Suriye petrolü, gazı ve taşımacılığı için TOTAL SA şirketinin hamisi,
İngiltere; British Petroleum  şirketinin hamisi,
ABD ise ExxonMobil şirketinin hamisi olarak şimdi bu topraklardadır.
 
*
Sırada bu çıkarlara önce Rusya’nın,
Sonra İslamcılıktan arınan ve dış politikasında normalleşmesinin ardından Türkiye’nin de eklenmesiyle,
Suriye Devleti topraklarında bu koridorda İsrail’in vekil gücü Kürtlerin himayesinde,
Ama uluslararası hukukun garantisinde bir şirketler devleti ve bağlı olacağı Suriye Federasyonu oluşturulmaya gidiliyor.
*
Ki, Suriye ve İran bu duruma engel olmaya çalışıyor…
4.3.2019

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir