KEŞMİR SORUNU

ABD'nin küresel statüsünü tartışan Çin ve Rusya dünya liderliğine ortak olmanın mücadelesini veriyor.
Hindistan'ın statükoyu korumak için ABD'ye mi, yoksa bir değişim için Çin ve Rusya'ya mı katılacağının yanıtı aranıyor.
 
*
Yanıtı Hindistan ve Pakistan arasında kangren halini alan Keşmir sorununun  belirleyeceği öngörülüyor. 
İki nükleer silah sahibi eski düşman Hindistan ve Pakistan, Keşmir'de çok tehlikeli bir krizdedirler.
Ancak kimse Güney Asya'da bir nükleer savaşın patlayabileceğini fark etmiyor.... 
 
*
Hindistan dünyanın en fazla gelişen ülkelerinden biridir.
Bir süre önce Hindu Hindistan, Müslüman Pakistan ile arasındaki Keşmir ve birer çatışma bölgesi olan sınır gerginliklerinin barışcıl çözümüne ilişkin umut veriyordu.
Çin ve Rusya ile birlikte uluslararası ilişkileri ele alıyor, ilişkilerin demokratikleşmesini teşvik ediyor, çok kutuplu bir dünya düzenini savunuyordu.
İran nükleer sorunu, Afgan meselesi, Suriye ihtilafı, İsrail-Filistin ihtilafı ve Uluslararası Para Fonu kotaları hakkında hâlâ benzer tutumlara sahiptirler.
Rusya ekonomik açıdan büyük bir enerji tedarikçisi, Çin ile Hindistan yüksek talebe sahip büyük enerji tüketicileridir; üçlü işbirliğiyle bir çok  başarı elde ettiler.
 
*
Ancak ABD, stratejik özerkliğini korumak için Hindistan'ı Pakistan üzerinden Çin hükümetini  kontrol etmek için bir satranç taşı olarak görüyor.
Ayrıca Çin ile doğrudan savaşmak yerine, Himalaya bölgesinde Hindistan ve Çin arasında bir savaşı inşa etmek stratejisini güdüyor.
 
*
Bu çerçevenin alt kümesinde Hintli kimi sivil toplum ve medya kuruluşu öfkeleri körüklenerek Çin’e yönlendirilmiştir.
Hindistan'ın  Çin ile diplomatik ve ekonomik ilişkilerini düşürmesi isteniyor.
Batılı ana akım medyası da  Hindistan'da çok yaygın ve güçlü milliyetçilik akımını ivmelerken, Çin ile Hindistan arasına  bir kama sürmenin fırsatını yakalama çaba gösteriyor.
 
*
Soğuk Savaşta Orta Doğu'da Arap Milliyetçiliğinin Sovyetler Birliği yanlısı tutumu ve 1979'da Sovyetler Birliği'nin Afganistan'ı işgal etmesi,
Müslümanları ABD dış politikasında önemli bir unsur haline getirmişti.
Sovyetler Birliği Müslüman coğrafyada anti-emperyalist, Batı karşıtı, bağımsızlıkçı ve milliyetçi grupları destekleyerek etkin olmak isterken,
ABD, İslamcı grupları doğrudan ve dolaylı şekilde "şer imparatorluğu" olarak tanımladığı Sovyetler Birliğine karşı destek vererek var olmayı seçmiş  ve bir "Yeşil Kuşak" oluşturmuştu.
 
*
İslam dünyasının her yanından insan devşirdiler.
CIA mücahitleri besliyor, silahlandırıyor, eğitiyor ve Sovyetleri Afganistan'dan püskürtmek için savaşa sürüyordu.
Usame Bin Ladin,  işbu ABD'nin "Yeşil Kuşak" projesinde yetişmişti...
 
*
Sonra Sovyetler Birliği dağıldı ve Soğuk Savaş sona erdi.
Başta Afganlı mücahitler olmak üzere ilk kez piyasalara çıkan cihadçılar sadece ABD'nin gözünden düşmekle kalmadı, aynı zamanda tehdit olarak görüldüler.
Soğuk Savaş'ın "iyi Müslümanları", Soğuk Savaş sonrası dönemin "kötü Müslümanları" olarak görülmeye başlandı...
 
*
Ve ABD Soğuk Savaş zamanında yetiştirdiği "iyi Müslümanlarla" mücadele etmek için yeni bir "Yeşil Kuşak" oluşturdu.
İsrail karşıtı direniş hattının ön cephesinin düşürülmesi, İsrail'in güvenliğinin sağlanması, enerji koridorlarının kontrolü, bölgede ABD'nin siyasi hegemonyası,
Ve İsrail'in itikadi hedefleri doğrultusunda Suriye odağından genişleyen stratejilerin uygulanmasını, bu defa Türkiye yerine getirmeye başladı.
 
*
ABD bir dönem Pakistan'a verdiği rolü bu kez Türkiye'ye yüklemişti...
Soğuk Savaş dönemi yetiştirmeleri Talibanlar ve El Kaideciler, bugün Afganistan'ın güneydoğusu, Pakistan'ın kuzeydoğusunda Peştun'da, Veziristan'da;
Tıpkı Soğuk Savaş sırasındaki gibi devasa bir istikrarsız bölge oluşturmuştur.
Şimdi Pakistan, bunların Afgan sınırında yapılanmasına müsaade etmesinin ötesinde istihbarat ve lojistik destek vererek bölgede etkin olmalarını sağlıyor, topraklarında yapılanmalarına göz yumuyor.
 
*
Bu noktada Keşmir Sorunu dünyanın en eski çatışmalarından biridir ama çözümle ilgili her girişim bir şekilde başarısız oluyor.
1947'den beri Hindistan ve Pakistan  bölünmüş Keşmir'e  dört savaş düzenlediler.
Hindistan Keşmir'in üçte ikisini kontrol ediyor, Pakistan ve Çin geri kalanını.
1980'den beri Müslüman Keşmirliler, sert Hint işgaline karşı silahlı isyanda bulunuyor.
Bugüne kadar çoğu Müslüman olmak üzere yaklaşık 70 bin sivil hayatını kaybetmiştir.
 
*
Keşmir'de siyasi karmaşa sürerken, şimdilerde Hindistan hükümeti, 
Suriye ve Irak'ta kaybeden Pakistan destekli İŞİD' in Keşmir Vadisi'nde kendine toprak edinme girişimlerine,
Ve yine Pakistan destekli köktendinci Sünni İslamcı örgüt Jaish-e- Muhammed'in (Muhammed Ordusu) faaliyetlerine karşı dünyanın dikkatini çekiyor.
 
*
Hindistan İslamcı ideolojiden beslenen İŞİD'in; Hindutva denilen Hindu ve Sihizm, Budizm ve Jainizm gibi yerli kültürlere dayanan,
"Ortak bir kutsal bölgeye tapan, ortak bir vatanın çocukları olarak yaşayan insanlara" karşı cihad etmesini,
Jaish-e- Muhammed'in;  Jammu eyaletinde Hindistan idaresinin Keşmir'den çekilmesini zorlamak için  düzenlediği terörist saldırıları şiddetle reddediyor.
 
*
Sonuçta Hindistan'da Müslüman karşıtı duygu görülmemiş boyutta yükselmiştir.
Hindistan ordusu İslamabad'ın görüşleriyle mücadele etmek için Keşmir Vadisi boyunca güvenlik kuşağı oluşturmuştur. 
Bugün Hindistan, bağımsız bir Keşmir devletine yönelik popüler talepleri bastırmak için Keşmir'de bir milyon asker ve paramiliter güç kullanıyor.  
 
*
BM  Keşmir’in geleceğini belirlemek için Hindistan'ı  halk oylaması yapmaya çağırıyor.
Hindistan'ın insan hakları grupları da Delhi'yi işkence, cinayet, tecavüz ve toplu ceza dahil olmak üzere ağır insan hakları ihlalleriyle suçluyor.
Ancak Hindistan her defasında  bu talebi görmezden geliyor.. 
Keşmir'deki Hindular'ı ve Sihleri Müslüman misillemelerine karşı koruduğunu söylerken,
Eski düşman Pakistan tarafından başlatılan "sınır ötesi terörizm "' dediği isyanı suçluyor...
  
* 
Bu sırada Hindistan Halk Partisi iktidarı lideri, Hindu Milliyetçisi Başbakan Narendra Modi,
Aralıksız seçim zaferleriyle durdurulamaz bir siyasi güç haline gelmiştir.  
Şimdi Nisan'da yapılacak  seçimlere hazırlanmaktayken;
14 Şubat'ta Keşmir Jammu eyaletinde, 44 askerin hayatını kaybettiği ve 20'sinin yaralandığı bir intihar saldırısı,
Hindistan ve Pakistan arasında siyasi gerilimi had safhaya çıkarmış bulunuyor.
 
*
Başbakan Modi, " Pakistan bu saldırıyla ülkede yaklaşan seçimlerde siyasi kazanım elde etmek istedi. Gerektiği gibi karşılık vereceğiz" diyor.  
Teröre karşı mücadele eden hükümet güçlerini tam yetkilendirmiştir...
Bölgede tansiyon yükseliyor...
 
*
Bu sırada Çin, Pakistan ile sağlam bir ilişki sürdürürken, Hindistan ile dostça işbirliğini teşvik etmektedir.
Ama Hindistan Çin'in "Hindistan-Pakistan"sıralamasına özen istiyor, aksi takdirde, Çin'i düşman görüyor.
Çin'in,  Sincan’ın ayrılıkçı grubu Doğu Türkistan İslami Hareketi ile olan mücadelesini görmezden geliyor.
 
* 
Aslında Hindistan birçok konuda beklenmedik  şekilde tavır değiştirmiştir.
Doğrusu Hindistan; Çin'in "Bir Kuşak Bir Yol" projesi ile  bölgede daha fazla stratejik ve ekonomik dayanak oluşturmasından endişelidir.
Çin, Hindistan'ın bu siyasetini jeopolitik perspektifte sıfır toplamlı bir zihniyet olarak görüyor.
Küreselleşme döneminde ekonominin kalkınmanın temel taşı olduğuna dikkat çekiyor, Yeni Delhi'nin Güney Asya'daki nüfuzunu genişleterek büyümesi gerektiğine işaret ediyor.
Ne ki, 2017'den beri Çin, Hindistan'ın stratejik şüphelerini ortadan kaldıramamış, Hindistan'ın "Bir Kuşak Bir Yol" projesini anlamasını beklemektedir.
 
*
Ama Hindistan mesela, Çin'deki Tibet özerk bölgesiyle, Hindistan ve Bhutan Krallığı sınırlarının buluştuğu yerde birkaç parsellik toprak parçası için Çin ile  bir savaşı kışkırtmıştır.
Her şey sanki Başbakan Narendra Modi'nin ülkenin Çin ve Pakistan ile yakınlaşmasını sabote etmek için yapay anlaşmazlıklar yaratmaya çalışıyormuş gibi gelişiyor.
Elbette bu U dönüşünün arkasında Washington gizleniyor...
Yoksa Hindistan kamp mı değiştiriyor ya da hangi bayrak altında saf tutmaya yöneliyor?
 
*
Bu noktada,  2017'de   Recep Tayyip Erdoğan'ın da Hindistan'a yaptığı ziyarette,
Hindistan ile Pakistan arasındaki Keşmir meselesinde  arabulucu olmak istediğini;
Bunun için Keşmir üzerindeki farklılıkların çözümü sürecine İslam Kalkınma Teşkilatının da katılmasıyla çok taraflı diyalogu sağlayabileceğini teklif ettiğini,
Ancak Hindistan'ın bu teklifi  Erdoğan'ın "İslamcı kimliği"nin iki ülke arasındaki ilişkileri bozabileceği için reddettiğini de hatırlamak gerekiyor...
 
26.2. 2019 - ahmet kilicaslan aytar
ABD’nin küresel statüsünü tartışan Çin ve Rusya dünya liderliğine ortak olmanın mücadelesini veriyor.
Hindistan’ın statükoyu korumak için ABD’ye mi, yoksa bir değişim için Çin ve Rusya’ya mı katılacağının yanıtı aranıyor.
 
*
Yanıtı Hindistan ve Pakistan arasında kangren halini alan Keşmir sorununun  belirleyeceği öngörülüyor. 
İki nükleer silah sahibi eski düşman Hindistan ve Pakistan, Keşmir’de çok tehlikeli bir krizdedirler.
Ancak kimse Güney Asya’da bir nükleer savaşın patlayabileceğini fark etmiyor…. 
 
*
Hindistan dünyanın en fazla gelişen ülkelerinden biridir.
Bir süre önce Hindu Hindistan, Müslüman Pakistan ile arasındaki Keşmir ve birer çatışma bölgesi olan sınır gerginliklerinin barışcıl çözümüne ilişkin umut veriyordu.
Çin ve Rusya ile birlikte uluslararası ilişkileri ele alıyor, ilişkilerin demokratikleşmesini teşvik ediyor, çok kutuplu bir dünya düzenini savunuyordu.
İran nükleer sorunu, Afgan meselesi, Suriye ihtilafı, İsrail-Filistin ihtilafı ve Uluslararası Para Fonu kotaları hakkında hâlâ benzer tutumlara sahiptirler.
Rusya ekonomik açıdan büyük bir enerji tedarikçisi, Çin ile Hindistan yüksek talebe sahip büyük enerji tüketicileridir; üçlü işbirliğiyle bir çok  başarı elde ettiler.
 
*
Ancak ABD, stratejik özerkliğini korumak için Hindistan’ı Pakistan üzerinden Çin hükümetini  kontrol etmek için bir satranç taşı olarak görüyor.
Ayrıca Çin ile doğrudan savaşmak yerine, Himalaya bölgesinde Hindistan ve Çin arasında bir savaşı inşa etmek stratejisini güdüyor.
 
*
Bu çerçevenin alt kümesinde Hintli kimi sivil toplum ve medya kuruluşu öfkeleri körüklenerek Çin’e yönlendirilmiştir.
Hindistan’ın  Çin ile diplomatik ve ekonomik ilişkilerini düşürmesi isteniyor.
Batılı ana akım medyası da  Hindistan’da çok yaygın ve güçlü milliyetçilik akımını ivmelerken, Çin ile Hindistan arasına  bir kama sürmenin fırsatını yakalama çaba gösteriyor.
 
*
Soğuk Savaşta Orta Doğu’da Arap Milliyetçiliğinin Sovyetler Birliği yanlısı tutumu ve 1979’da Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgal etmesi,
Müslümanları ABD dış politikasında önemli bir unsur haline getirmişti.
Sovyetler Birliği Müslüman coğrafyada anti-emperyalist, Batı karşıtı, bağımsızlıkçı ve milliyetçi grupları destekleyerek etkin olmak isterken,
ABD, İslamcı grupları doğrudan ve dolaylı şekilde “şer imparatorluğu” olarak tanımladığı Sovyetler Birliğine karşı destek vererek var olmayı seçmiş  ve bir “Yeşil Kuşak” oluşturmuştu.
 
*
İslam dünyasının her yanından insan devşirdiler.
CIA mücahitleri besliyor, silahlandırıyor, eğitiyor ve Sovyetleri Afganistan’dan püskürtmek için savaşa sürüyordu.
Usame Bin Ladin,  işbu ABD’nin “Yeşil Kuşak” projesinde yetişmişti…
 
*
Sonra Sovyetler Birliği dağıldı ve Soğuk Savaş sona erdi.
Başta Afganlı mücahitler olmak üzere ilk kez piyasalara çıkan cihadçılar sadece ABD’nin gözünden düşmekle kalmadı, aynı zamanda tehdit olarak görüldüler.
Soğuk Savaş’ın “iyi Müslümanları”, Soğuk Savaş sonrası dönemin “kötü Müslümanları” olarak görülmeye başlandı…
 
*
Ve ABD Soğuk Savaş zamanında yetiştirdiği “iyi Müslümanlarla” mücadele etmek için yeni bir “Yeşil Kuşak” oluşturdu.
İsrail karşıtı direniş hattının ön cephesinin düşürülmesi, İsrail’in güvenliğinin sağlanması, enerji koridorlarının kontrolü, bölgede ABD’nin siyasi hegemonyası,
Ve İsrail’in itikadi hedefleri doğrultusunda Suriye odağından genişleyen stratejilerin uygulanmasını, bu defa Türkiye yerine getirmeye başladı.
 
*
ABD bir dönem Pakistan’a verdiği rolü bu kez Türkiye’ye yüklemişti…
Soğuk Savaş dönemi yetiştirmeleri Talibanlar ve El Kaideciler, bugün Afganistan’ın güneydoğusu, Pakistan’ın kuzeydoğusunda Peştun’da, Veziristan’da;
Tıpkı Soğuk Savaş sırasındaki gibi devasa bir istikrarsız bölge oluşturmuştur.
Şimdi Pakistan, bunların Afgan sınırında yapılanmasına müsaade etmesinin ötesinde istihbarat ve lojistik destek vererek bölgede etkin olmalarını sağlıyor, topraklarında yapılanmalarına göz yumuyor.
 
*
Bu noktada Keşmir Sorunu dünyanın en eski çatışmalarından biridir ama çözümle ilgili her girişim bir şekilde başarısız oluyor.
1947’den beri Hindistan ve Pakistan  bölünmüş Keşmir’e  dört savaş düzenlediler.
Hindistan Keşmir’in üçte ikisini kontrol ediyor, Pakistan ve Çin geri kalanını.
1980’den beri Müslüman Keşmirliler, sert Hint işgaline karşı silahlı isyanda bulunuyor.
Bugüne kadar çoğu Müslüman olmak üzere yaklaşık 70 bin sivil hayatını kaybetmiştir.
 
*
Keşmir’de siyasi karmaşa sürerken, şimdilerde Hindistan hükümeti, 
Suriye ve Irak’ta kaybeden Pakistan destekli İŞİD’ in Keşmir Vadisi’nde kendine toprak edinme girişimlerine,
Ve yine Pakistan destekli köktendinci Sünni İslamcı örgüt Jaish-e- Muhammed’in (Muhammed Ordusu) faaliyetlerine karşı dünyanın dikkatini çekiyor.
 
*
Hindistan İslamcı ideolojiden beslenen İŞİD’in; Hindutva denilen Hindu ve Sihizm, Budizm ve Jainizm gibi yerli kültürlere dayanan,
“Ortak bir kutsal bölgeye tapan, ortak bir vatanın çocukları olarak yaşayan insanlara” karşı cihad etmesini,
Jaish-e- Muhammed’in;  Jammu eyaletinde Hindistan idaresinin Keşmir’den çekilmesini zorlamak için  düzenlediği terörist saldırıları şiddetle reddediyor.
 
*
Sonuçta Hindistan’da Müslüman karşıtı duygu görülmemiş boyutta yükselmiştir.
Hindistan ordusu İslamabad’ın görüşleriyle mücadele etmek için Keşmir Vadisi boyunca güvenlik kuşağı oluşturmuştur. 
Bugün Hindistan, bağımsız bir Keşmir devletine yönelik popüler talepleri bastırmak için Keşmir’de bir milyon asker ve paramiliter güç kullanıyor.  
 
*
BM  Keşmir’in geleceğini belirlemek için Hindistan’ı  halk oylaması yapmaya çağırıyor.
Hindistan’ın insan hakları grupları da Delhi’yi işkence, cinayet, tecavüz ve toplu ceza dahil olmak üzere ağır insan hakları ihlalleriyle suçluyor.
Ancak Hindistan her defasında  bu talebi görmezden geliyor.. 
Keşmir’deki Hindular’ı ve Sihleri Müslüman misillemelerine karşı koruduğunu söylerken,
Eski düşman Pakistan tarafından başlatılan “sınır ötesi terörizm “‘ dediği isyanı suçluyor…
  
Bu sırada Hindistan Halk Partisi iktidarı lideri, Hindu Milliyetçisi Başbakan Narendra Modi,
Aralıksız seçim zaferleriyle durdurulamaz bir siyasi güç haline gelmiştir.  
Şimdi Nisan’da yapılacak  seçimlere hazırlanmaktayken;
14 Şubat’ta Keşmir Jammu eyaletinde, 44 askerin hayatını kaybettiği ve 20’sinin yaralandığı bir intihar saldırısı,
Hindistan ve Pakistan arasında siyasi gerilimi had safhaya çıkarmış bulunuyor.
 
*
Başbakan Modi, ” Pakistan bu saldırıyla ülkede yaklaşan seçimlerde siyasi kazanım elde etmek istedi. Gerektiği gibi karşılık vereceğiz” diyor.  
Teröre karşı mücadele eden hükümet güçlerini tam yetkilendirmiştir…
Bölgede tansiyon yükseliyor…
 
*
Bu sırada Çin, Pakistan ile sağlam bir ilişki sürdürürken, Hindistan ile dostça işbirliğini teşvik etmektedir.
Ama Hindistan Çin’in “Hindistan-Pakistan”sıralamasına özen istiyor, aksi takdirde, Çin’i düşman görüyor.
Çin’in,  Sincan’ın ayrılıkçı grubu Doğu Türkistan İslami Hareketi ile olan mücadelesini görmezden geliyor.
 
Aslında Hindistan birçok konuda beklenmedik  şekilde tavır değiştirmiştir.
Doğrusu Hindistan; Çin’in “Bir Kuşak Bir Yol” projesi ile  bölgede daha fazla stratejik ve ekonomik dayanak oluşturmasından endişelidir.
Çin, Hindistan’ın bu siyasetini jeopolitik perspektifte sıfır toplamlı bir zihniyet olarak görüyor.
Küreselleşme döneminde ekonominin kalkınmanın temel taşı olduğuna dikkat çekiyor, Yeni Delhi’nin Güney Asya’daki nüfuzunu genişleterek büyümesi gerektiğine işaret ediyor.
Ne ki, 2017’den beri Çin, Hindistan’ın stratejik şüphelerini ortadan kaldıramamış, Hindistan’ın “Bir Kuşak Bir Yol” projesini anlamasını beklemektedir.
 
*
Ama Hindistan mesela, Çin’deki Tibet özerk bölgesiyle, Hindistan ve Bhutan Krallığı sınırlarının buluştuğu yerde birkaç parsellik toprak parçası için Çin ile  bir savaşı kışkırtmıştır.
Her şey sanki Başbakan Narendra Modi’nin ülkenin Çin ve Pakistan ile yakınlaşmasını sabote etmek için yapay anlaşmazlıklar yaratmaya çalışıyormuş gibi gelişiyor.
Elbette bu U dönüşünün arkasında Washington gizleniyor…
Yoksa Hindistan kamp mı değiştiriyor ya da hangi bayrak altında saf tutmaya yöneliyor?
 
*
Bu noktada,  2017’de   Recep Tayyip Erdoğan’ın da Hindistan’a yaptığı ziyarette,
Hindistan ile Pakistan arasındaki Keşmir meselesinde  arabulucu olmak istediğini;
Bunun için Keşmir üzerindeki farklılıkların çözümü sürecine İslam Kalkınma Teşkilatının da katılmasıyla çok taraflı diyalogu sağlayabileceğini teklif ettiğini,
Ancak Hindistan’ın bu teklifi  Erdoğan’ın “İslamcı kimliği”nin iki ülke arasındaki ilişkileri bozabileceği için reddettiğini de hatırlamak gerekiyor…
 
26.2. 2019

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir