Yalan, Dolan, Riya… Politika Ayaklar Altında…

Hiçbir dönemde, hiçbir zaman politikacılar tarafından bu kadar çok yalan söylenmedi… - A.Eralp 1

Hiçbir dönemde, hiçbir zaman politikacılar tarafından bu kadar çok yalan söylenmedi… - A.Eralp 1 3

Hiçbir dönemde, hiçbir zaman politikacılar tarafından bu kadar çok yalan söylenmedi…

Hiçbir dönemde, hiçbir zaman bu kadar çok yalan duymadık, işitmedik…

“2 kere 2 beş eder” diyorlar.

Aka kara, karaya ak diyorlar…

Hem de gözümüzün içine baka baka yapıyorlar bu işi…

 “Kırk yıllık tesisleri, üniversiteleri, hava limanlarını, kurumları biz açtık, biz kurduk” diyorlar.

Hem de politik ciddiyeti, politik onuru, gururu ayaklar altına alarak yapıyorlar bu işi.

Politika, politikacılık ayaklar altında paspas gibi çiğneniyor şimdi…

Hiçbir dönemde, hiçbir zaman bu kadar çok sisli, puslu, kirli, karanlık bir dönem yaşamadık.

Tek hedef iktidar olmak, bulundukları koltukları korumak; bolluk, mutluluk, cennet yaşamlarını ölünceye dek sürdürmek…

Tek hedef, yalanlarla dolanlarla geniş halk yığınlarını etkileyebilmek, onları koyun sürüsü haline getirmek… Kendilerine oy vermelerini sağlamak…

Tek hedef, sömürü düzenini devam ettirmek ve yandaşlarının, yedi sülalesinin geleceğini garanti altına almak…

Bunun için de ellerinden gelen gelmeyen her yöntemi uyguluyorlar, her yola başvuruyorlar. Utanmayı, sıkılmayı bir kenara atmışlar…

Tehditlerin, şantajların, tertiplerin, iftiraların bini beş para…

Çamur at izi kalsın siyaseti izleniyor bugün.

Ve bol bol din sömürüsü yapıp “Riya” suçu işliyorlar… Riyakârlık yapıyorlar.

Peki, “Riya” nedir?

Bir İslam dinî terimi olarak riya, dünyevî çıkarlar elde etmek için dindar gibi görünüp, ibadet gösterisi yapmak demektir. Gerçek din anlayışında, örneğin mal, mevki, saygı, şöhret vs. kazanmak için yapılan ibadetler riya kabul edilmektedir.

Toplum, ölmüş kalmış, insanlar perişan; onların umurunda değil. Onlar şimdi cep doldurma peşinde.

Halk açlık, yoksulluk, işsizlik içerisinde yolunu, yordamını şaşırmış; iş bulamayan gencecik öğretmenler canlarına kıyıyorlar…

Şiddet, insanlar arasında düşmanlık, kin, nefret başını almış gidiyor.

Kendi sorunlarımız yetmiyormuş gibi başımıza bir de Suriyeliler belası çıktı. Geçenlerde çarşı esnafı ile Suriyeliler arasında taşlı sopalı kavga çıktı…

Partiler, partililer, yöneticiler birbirlerine savaş açmış gibiler. Tehditler, şantajlar, küfürler, iftiralar havada uçuşuyor… Yüzde 30’luk bir kesim, utanmadan, sıkılmadan yüzde 70 çoğunluğu ihanetle, teröristlikle, PKK’lı, FETÖCÜ olmakla suçluyor…

İnsanlarımız kamplara ayrılmış durumda bugün. Her evde tabanca, pompalı tüfek var. Sanki Üçüncü Dünya savaşına hazırlanıyorlar…

Herkes stres küpü, stres bombası gibi, dokunsan patlayacak, ortalık kıyamet yerine dönecek…

Silahlı şiddet olayları, fuhuş, cinsel taciz,  tecavüz en üst sınırına ulaştı…

Bütün bunlar olup biterken politikacılar makam mevki peşinde koşuyorlar.

Bir bakıyorsunuz CHP’den aday olamayan küskünler DSP’ye geçmiş, bir bakıyorsunuz MHP’den aday olamayanlar İyi Partiye, İyi partiden aday olamayanlar Demokrat Partiye, AKP’ye geçmiş…

Tabela partileri şimdi revaçta. Ön plana geçtiler.

Oylar bölünüyor, insanlar bölünüyor…

İktidarda ve muhalefet partilerinde uygulanan tek adam rejimi insanları arayışlara, karamsarlıklara itiyor…

Bütün kararlar iktidarda da muhalefette de tek adam tarafından alınıyor. Kimse halkın perişan haliyle ilgilenmiyor. Varsa yoksa yandaşlık, adam kayırma, adamını iş başına geçirme…

Oysa bir utanç ortamında yaşıyoruz bugün… İnsanlarımız çöplüklerden karınlarını doyurmaya çalışıyorlar. Aş yok, ekmek yok, meyve – sebze yok…

Üretim yok.

Çünkü yerli tohum kullanmak yasak… Mazot, gübre, tarım ilaçları fiyatları ateş pahası, başını almış gitmiş… Çiftçi perişan… Bu nedenle üretim durmuş. Bu nedenle meyve, sebze fiyatları en üst seviyelere çıkmış. Yanına yaklaşılmıyor.

Bu duruma, çiftçinin sorunlarına çözümler üreteceği yerde iktidar pazarcılara, hal esnafına, marketlere savaş açtı…

Türkiye ve halkımız kan ağlarken, onlar bir “Beka” sorunu, tutturmuş gidiyorlar. Varsa yoksa beka. Beka ile yatıyor, beka ile kalkıyoruz…

Peki, nedir beka? Beka, kalıcılık, süreklilik, ölümsüzlük demektir…

Neyin bekası bu? Neyin tartışması bu? Neyin bekasını tartışıyoruz?

Ortada Cumhuriyet mi kaldı ki…  Laiklik, Atatürk mü kaldı ki?

([email protected])


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir