AĞLAYARAK ÖĞRETMEN OLMUŞTUM

canım öğretmenim…kelimeler kifayetsiz,güzel gülen gözlerinin içine bakıp sonsuz teşekkür etmek istiyorum…Hayatımda en büyük izi siz bıraktınız ,çok şeyde sizin dokunuşlarınız var ,o yüzden hakkınızı ödeyemeyeceğimi bilerek en büyük dileğim sizin için ,verdiğiniz her emeğin gani gani bu hayatta sevgiyle ,mutlulukla karşılığını bulmanız ,sizi çok seviyorum - umran unlu
Cerrah olup insanları iyileştirmeyi çok istemiştim.Küçücük bir dağ köyünde  dünyaya gelmiştim.
Ortaokul bitti ben yeniden her gün ağlamaya başladım.”Baba yalvarırım izin ver ben üniversiteye gidip doktor olmak istiyorum.”Son söz söylenmişti.”Ben seni istanbul gibi yere tek başına gönderemem ya öğretmen olursun,ya da kocaya gidersin”
Hep kocaya vermekle korkuturlardı beni. İnanamıyordum babam gibi ileri görüşlü aydın bir adam bunu nasıl söyleyebiliyordu.Sonunda kocaya gitme korkusundan Öğretmen okuluna gittim ve öğretmen oldum.
Şimdi mi ne düşünüyorum!İyi ki öğretmen olmuşum,iyi ki bir sürü öğrencilerim olmuş…Bin defa dünyaya gelsem yine öğretmen olurdum…Öğrencilerimin arasında her zaman kendimi çok mutlu hissettim.
İlkokula başladığım gün rahmetli Veli Özçelik (annemin-babamın-benim öğretmenimizdi)
”Küçük Ümmü  hoşgeldin bakalım. Senin annen bu köyde ilk Cumhuriyet şiirini okuyan zeki ve aydın bir kadındı,sen de annene layık bir evlat olarak okuyup, bu köyün kapılarını dış dünyaya açacaksın, unutma sakın bunu!” diyerek beni yüreklendirmişti, sevgiyle bakıp gözlerime, saçımı okşayarak…
Tam 55 yıl önce!
Sonra ortaokulda yolda aniden bastıran yağmurdan sırılsıklam olmuştum ve ayakkabılarımın içi vıcık vıcık su dolmuştu. Zaten beni tek başıma en arka sıraya oturtmuşlardı. Okulumuz belediye binasının bodrum katıydı.Öyle çok üşümüştümki dişlerim birbirine vuruyordu. Kimseye farkettirmediğimi sanarak yavasça ayakkabılarımı ve çoraplarımı çıkarıp kaloriferin kenarına iliştirdim.Yurttaşlık Bilgileri öğretmeni (rahmetli olmustur sanırım) Nuriye Apaydın “Ümran, çabuk tahtaya gel bakayim”.Ezilip büzülüp titreyerek çıktım. Çok kalın camları olan bir gözlük takardı. Çok zayıf, hiç evlenmemiş, ufacık tefecik yaşlı bir kadındı.
”Nedir bu halin, utanmıyor musun çırpı bacaklarını erkeklere göstermeye!”.O kadar çok üşüyor ve korkuyordumki, üstüne üstlük yalınayak tahtaya çıkmaktan çok utanmıştım. ”Öğretmenim çok ıslanmıştım” diyebildim ancak.Beni yerlere yerlere çarparak, eşek sudan gelesiye dövmüştü. Dayak çok onurumu kırmıştı ama söyledikleri bir ömür içimde ok gibi saplanıp kalmıştı.”Bu köylüler böyledir, şehire inince kabak çiçeği gibi açılırlar, oralarını buralarını göstermeye bayılırlar, yıkıl karşımdan terbiyesiz” gerisini hatırlamıyorum, bayılmışım…
Tam 50 yıl önce!
Ortaokul üçüncü sınıfa gelmiştim. En çok iz bırakan hocalarım bu sınıfta olmuştu. Bir fransızca öğretmenimiz vardı. Günseli Hizarcı. Onun derslerini iple çekerdim ve tahmin edeceğiniz gibi en yüksek notum fransızcaydı. Gerçek bir öğretmendi. Bizimle güler bizimle ağlardı. Anne yüreği gibi sımsıcacıktı. Gözlerinin içi gülerdi bize bakarken.
Sonra edebiyat öğretmenim Mehmet Ali Mustafa. Kıbrıslıydı,aynı zamanda sınıf hocamızdı. Çok iyi bir öğretmendi.Konuları bize öğretinceye kadar uğraşır, her yolu denerdi.Birgün Fransızca yazılım 10 edebiyat yazılım 7 geldi. Sınıf hocamız olduğundan herşeyimizi biliyordu.Beni tahtaya kaldırdı.Tuttuğu gibi tahtaya yapıştırdı. Adam kendini kaybetti öldürecek beni! Bir ara yoruldu. Bir çuval gibi düştüm yere. Böyle kötü bir dayak sonunda kızamamıştım ona. Kendince haklı bir yanı vardı. Çok milliyetçi bir adamdı ve öğrencilerini çok severdi. Sözleri hala kulağımda, çok utanmıştım.
”Sen fransız mısın, fransızcan 10 edebiyatın 7 hiç utanmıyor musun? Ben senin yerinde olsam utancımdan ölürdüm, gözüm görmesin seni!”. Ellerini öpüp özür dilemiştim.
Tam 47 yıl önce.
 
Ondan sonra Şive Durukan… Okul kapısında karşılaşmıştık. Ben yine sırılsıklam. Hemen sırtından mantosunu çıkarıp beni sarıp sarmalamıştı. ”Nasılda üşümüşsün yavrum” diyerek. Onun o “Türkan şoray” gözleri hep aklımda ve parfümünün harika kokusu hala burnumda…
Tam 46 yıl önce!
Bir tintin imiz vardı. Nevin Hanım…Kimse onun soyadını bilmezdi,herkes ona tintin derdi.Kimyaci.. Çok zayıf, ufacık, tefecik ve hiç evlenmemiş.Pazartesileri istiklal marşını okumak için okulun bahçesinde toplanırdık. Lise ve ortaokul aynı binadaydı.“Ümran,çabuk gel buraya.Kızım nedir bu halin böyle, hiç mi utanman yok senin, annen –baban nasıl izin veriyor buna, ne günlere kaldık yarabbim!”Ben ne olduğunu anlamaya çalışarak şaşkın şaşkın yüzüne bakıyordum. Merdivenlerin en üst basamağındaydık ve herkes bana bakıyordu. Yer yarılsa da yerin dibine girsem diye dua ediyordum içimden.
“bakın bir de salak numarası yapıp nasıl bakıyor bana,kızım nedir bu allık böyle, boya küpüne mi girdin, ya bu ondele…Sen şimdiden böyle yaparsan allah sonunu hayır eyleye!”Deyip cebinden bir mendil çıkararak, yanaklarımı morartıncaya kadar silmişti allık sanıp.Nerden bilecektiki köylü kızlarının elma yanaklı olduğunu… Altın sarısı  kıvırcık marul gibi saçların allah vergisi olacağını!Yetmedi kış günü beni buz gibi çeşmenin altına sokup saçımı ıslatmıştı ondele diye.
Tam 45 yıl önce!
Sonra öğretmen okulu ve Muzaffer Kamadan… Yıllar sonra kızımın da hocası olarak karşıma çıkan ve şimdi yazdıklarımı beni yüreklendirerek okuyan canım öğretmenim… En büyük şansımdı benim.
Sonra…Öğretmenlik yıllarım…
Hatalarımla kusurlarımla iyi bir öğretmen olmaya çalışmıştım. Öğrencim değil, hepsi çocuklarımdı. Sayfalar dolusu ödev yerine, herşeyi sınıfta, yaparak yaşayarak öğretmeye çalıştım. Kendine güvenen, araştıran, yapıcı ve Atatütkçü öğrenciler yetiştirdim yıllarca…
Kızım zaman zaman öğrencilerimi kıskanırdı. ”Bütün sevgini öğrencilerine veriyorsun bize bir şey kalmıyor,keşke biz de senin öğrencilerin olsaydık!” demişti birkeresinde.
Üçüncü sınıfta bir soru sormuş, ”bak kocaman kitaplığımız var, git araştır bul, Yok öyle hazıra konmak, hem kimsenin sözüne tam güvenme her sorunun cevabını uzun uzun araştır” demişim ve o yüzden arastırmacı olmuş.Şimdi iyi bir fizik profesörü ve araştırmacı…
Tam 24 yıl önce!
Öğrencilerim mi!duyduğum,görebildigim her öğrencim,kendini yetiştirmiş,toplumda bir yerlere gelmiş.Öyle gurur duyuyorumki hepinizle yavrularım…
Muzaffer Kamadan(Öğretmenim) Ümrancığım, ne kadar
etkilemişsin öğrencilerini, bir de onları ne güzel yetiştirmişsin. Hem kıskandım, hem de gurur duydum. Senin gibi öğretmen, gerçekten çok az bulunur. Seni çooook çok kutluyorum. Mutlu olmayı sonuna kadar hak etmişsin. O öğrencilere de ne mutlu ki, senin gibi bir öğretmende eğitim görmek şansları olmuş. 
Hande Polat
İlkokul 4 veya 5.sınıftaydım hayatımın ilk travmasını yaşadığımda Canım öğretmenim Umran Unlu sınıf öğretmenliğini bırakıp müdür yardımcısı olduğunda üzüntüden hasta olmuştum hatta su çiçeği dökmüştüm,daha sonra kıvırcık gür saçlarıyla canım öğretmenim TC Mesude Aktaşın geldi,kök söktürmüştüm ona başlarda sanki herşeyin sorumlusu o diye . Sabırla sevgimizi kazanmak için ne mücadele vermişti…Bugun bu iki isim ilk aklıma geliyor ise bunun nedeni bu iki kahraman,her manavda taze hurma gördüğümde gözlerimin dolması ve yüzümde ki tebessüm gibi…İyi ki varsınız,sizin gibiler hep olsun…Tüm okul hayatımda ki canim öğretmenlerimin emek,sabır ve sonsuz sevgileri için çoook teşekkürler…
Yonca Şentürk Yükselğretmenim demek bana hafif geliyor.siz benim için bir idolsünüz desem yine olmuyor.bir akrabam gibi yakın hissediyorum sizi çok görmek sarılmak,teşekkür etmek istiyorum desem yine hislerime tercüman olmuyor.yanımda olsanız o kadar saygınsınız ki benim için ne yapacağımı şaşırabilirim de.öğrencinizken beni çok sevdiğinizi düşünsem de diğer birçok öğrenciniz olduğunu bilmek hem beni gururlandırıyor hem de onları kıskanma ma yol açıyor.çünkü hep sizin için en özel olmak istiyor insan.sizin emekleriniz yanında size gereken ilgiyi gösterdim mi hayır.hep sizi kalbimde yaşattım bir hayat koşturmacasına kapıldım.son 3 yıldır size ulaşmayı o kadar istedim ki çınarcık ilköğretimi aradım,yardımcı olamadılar.çınarcık,ilkokul arkadaşları ile hiçbir bağım kalmadığı için,bilgisayar ile aram olmadığı için size ulaşamadım.eski isim ve soyadınızla facebooka girdim olmadı.eski kız arkadaşlarımın soyadı da değiştiği için cesaret edemedim iletişim kurmak için çaba göstermeye. 4 gün önce filiz türkkana oradan tülin engine ve sonra size ulaştım.bunları yazarken ki halimi tahmin edemezsiniz.eşime resminizi gösteriyor bak benim öğretmenime ne kadar güzel ne kadar asil ne kadar güzel işler yapmış bak beni kimler eğitmiş diye hava atıyorum.öğretmenim aslında sayenizde dilbilgisi kurallarına hep uyar,güzel yazarım cümleleri fakat bilgisayara ve tuşları na alışkın olmadığım için böyle yazıyorum kusura bakmayın.hislerimin yoğunluğu da cabası.öğretmenim hiç istanbula,adapazarına ya da çınarcığa daha doğrusu türkiyeye geliyor musunuz.
Filiz Türkkan Tunçarslan: Evet öğretmenim bana ulaştı yonca hemen sizin facenizi verdim. Bende çok şaşırdım çok duygulandım bunca yıldan sonra haberdar olmak ve hala hatırlanıyor olmak inanılmaz güzel bir duygu. Bakın yetiştirdiğiniz eserlere Dünyanın bir ucunda olsanızda biz sizi buluruz kocamannnn kuzeyim, hazalımla öptük sizi.
Güliz Yavuz‎ hocamm emeğinize , yüreğinize bizi bugünlere getirmenize saygım sonsuz … Bugünün önemi aslında hergün olmalı biliyorsunuz bir ömür boyu taşıdığımız egitimin kutlaması 1 gün olmamalı…sizler ailemizden sonra hatta bazen önce bizi biz yapansınız ve iyiki varsınız…Hayallerin , hedeflerin yaşı yokturu sizden öğrendim, Iyi ki hayat yolumdan geçmişsiniz…Benim enerji dolu öğretmenim , en güzel yaşların rakamsiz olduğunu ispat eden enerjisi hiç bitmeyen , hepimize örnek olan canım hocam Hayat enerjiniz ve gülen gözleriniz hiç sönmesin hep bize örnek olsun …
‎Tülin Engin Bolkan‘Annemden babamdan çok hayatı sizden öğrendim ben,sınıfta yaptığınız tarhana çorbası ile turşunuzun tadı hala damağımda ,iyi ki benim öğretmenim siz olmuşsunuz…

canım öğretmenim…kelimeler kifayetsiz,güzel gülen gözlerinin içine bakıp sonsuz teşekkür etmek istiyorum…Hayatımda en büyük izi siz bıraktınız ,çok şeyde sizin dokunuşlarınız var ,o yüzden hakkınızı ödeyemeyeceğimi bilerek en büyük dileğim sizin için ,verdiğiniz her emeğin gani gani bu hayatta sevgiyle ,mutlulukla karşılığını bulmanız ,sizi çok seviyorum

Okumaya devam et  24 KASIM OGRETMENLER GUNUMUZ KUTLU OLSUN
Gökhan Çelik:Öğretmenim, öğretmenler gününüz kutlu olsun. Şu an bendeki ateş sizin yaktığınız kıvılcım sayesinde oldu asla emeğinizi ödeyemem. Allah sizden razı olsun.
Yasemin Demir:Sevgili Öğretmenim,Yazıyorum yazıyorum siliyorum.Nerden başlasam sizi anlatmaya diyorum kendi kendime…Insan kimden ne görürse bu hayatta onun gibi olurmuş.Bende daha ilkokul sıralarında sizi gördüm.Sizin hayata pozitif bakışınız,yılmayışınız ve en önemli davranışınız; öğrencileriniz için yaşayışınızı…Okumanın hayatta ne kadar önemli bir erdem olduğunu vurguladınız.Büyüdükçe ne kadar şanslı olduğumu anladım…Daha ilk okulda bu düşüncelerinizi kimyamıza işlediğinizi.Şimdi bende sizin bize olan düşkünlüğünüzü yavruma ve tüm çocuklarımıza aktaracağım…
“Öğretmenler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır!”. Diyerek gelecek kuşaklari öğretmenlere emanet eden.
BAŞÖGRETMENİM ATATÜRK”üm, Kurtarıcım, Yol gösterenim Umut ışığım Yaşam biçimim…
Tüm dünya öğretmenlerinin öğretmenler gününü kutlarken, aydınlık günler diliyorum…
Gelecek… Aydınlık günler Atatürk’üm gelecek,ümidimizi hiç yitirmedik…
 
 


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir