KAŞIKÇI CİNAYETİNDE SON PERDE

Müslüman Kardeşler entelijansıyası, R.T Erdoğan'ın İslam dünyasında zirveye çıkmak hedefi, bazı Washington kaynakları ve Katar'ın Al Jazeera medyası, 
Suudi gazeteci C. Kaşıkçı cinayeti üzerinde  çok buyük bir polemik oluşturdular.
 
*
Hesapta Trump yönetimi ile Suudi Kralı Salman ve oğlu arasındaki güçlü ilişkinin zayıflatılması,
Suudi Arabistan'ın gözden düşürülmesi,
Trump'ın İran karşıtı kampanyasına,
Suudi Arabistan, Mısır, BAE ve İsrail'in işbirliğinde "Yüzyılın Anlaşması" olarak sunulan İsrail-Filistin Barış Anlaşmasına zarar verilmesi,  
Petrol dünyasının Körfez'de Suudi Arabistan ile ortak güç merkezini oluşturan BAE Şeyhi Muhammed Bin Ziyad'ın karartılması  vardı...
 
*
Ne ki, ABD Başkanı D.Trump, CIA'in istihbarat raporlarını inceledikten sonra yaptığı açıklamada,
Suudi Prensi M.bin Selman'ın, gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayeti hakkında bilgi sahibi olabileceğini söyledi.
Ancak Riyad ile olan askeri anlaşmalarını iptal etme niyetinde olmadığını vurguladı.
"Suudi Arabistan ile olan savunma anlaşmalarının iptali Rusya ve Çin'in çıkarına olacaktır" dedi.  
Yine de Kongre'nin Suudi Arabistan'a yönelik istediği kararı almakta özgür olduğunu belirtti...
 
*
Başkan Trump'ın Suudi Arabistan ile ilgisi Eylül 2016'da ABD başkanlık seçimleri öncesinde başladı.
Cumhuriyetçiler, Senato ve Temsilciler Meclisi'nde Başkan Obama'nın vetosunu geçersiz kıldılar.
11 Eylül saldırılarıyla ilgili "Terörün Destekçilerine Karşı Adalet " yasasını çıkardılar.  
Yasanın gerekçesi; Suudi Arabistan'ın ajanlar ve sivil toplum kuruluşları aracılığıyla ABD'de faaliyet gösteren bir terörist hücreyi desteklemesi;
Bu örgütün de 11 Eylül saldırılarını planlaması ve gerçekleştirmesiydi...
Yasa, hayatını kaybedenlerin ailelerine saldırılarda rolü olan Suudi yöneticilere karşı ABD mahkemelerinde dava açmak imkânı tanıdı.
O günden beri Suudi Arabistan karşılanamayacak kadar çok yüksek tazminatlar ödemekle karşı karşıyadır...  
 
*
O sırada  İsrail de Arap Dünyası ile ilişkileri geliştirerek İsrail-Filistin meselesini çözmeye yönelmişti.
Bir taraftan  gelecekte HAMAS'la, sonra İran'la doğrudan bir savaş yaşayabileceği olasılığını dikkate alıyor,
Diğer taraftan İsrail ve Suudi Arabistan işbirliğinin ürünü olarak;
Sünni Arap ülkelerinin İsrail'i bir Yahudi devleti  olarak tanıması karşılığında Filistinlilerle kapsamlı bir barış anlaşması yapılabilmesini amaçlıyordu.  
 
*
ABD Cumhuriyetçileri, İsrail ve Suudi Arabistan lobileri bu yolda koalisyon yaptılar.
Nasılsa o yasa orada kaldığı sürece  Washington Cumhuriyetçileri, Riyad, Tel Aviv arasında su sızmayacak,  
Ama İsrail-Filistin meselesi  çözmeye yazacaktı...  
 
*
Yahu! 11 Eylül'ü Suudi Arabistan  planladı ve gerçekleştirdi.
Suudilerin Vahhabiciliği köktenci İslamcılığın markasıdır, El Kaide ve İŞİD'ten çok az farklılık gösteriyor.
Vizyonu uğrunda İslam ülkelerinde eğitim, sağlık, fonlar sağlayarak sosyal sermaye yatırımı yapıyor.
Sayısız yerli insan hakları ihlallerinin ve terörizmin finansmanından sorumludur. 
Rağmen ABD, çok zengin hidrokarbon kaynaklarıyla İslam dünyasında dini liderlik arayan,
Kutsal Mekke ve Medine'nin koruyucusu olan Suudi hükümetiyle yakınlığını sürdürüyor... 
Aynı zamanda Ortadoğu'da önemli bir oyuncu ve en azından Yahudiler için demokratik bir ülke olan İsrail'e de destek veriyor.
Birlikte Suudi- İsrail bölgesel hegemonyasının statükosuna karşı en büyük tehdit olarak İran'ı  görüyorlar...
 
*
Çünkü Başkan Trump Cumhuriyetçiliği varlığını, ABD dış politikasının üç rakip vizyonuyla mücadeleden sağlıyor.
Birincisi, mevcut Amerika'yı vazgeçilmez bir millet olarak gören liberal enternasyonalistlerin vizyonudur.
Bu Amerikan tarihinin derinliklerinde koşan bir akımdır.
Amerikalıların beğenileri ve yararları için dünya tarihinde zorla kendini göstermeye ve rakipsiz dünya hegemonu olmaya dayanıyor.
 
*
İkincisi, büyük ölçüde akademide aktif olarak temsil edilen gerçekçiliktir:
Realistler, daha az militarist bir duruş ve güç politikalarının dengesini kabul etmek,
Esas olarak 'barış yoluyla barış' için tartışıyorlar.
Yeni bir silahlanma yarışını, güç dengesii ve ABD güvenliğini korumak için ödenmesi gereken zorunlu ve kaçınılmaz fiyat olduğuna inanıyorlar.
 
*
Üçüncüsü, Uluslararasıcılık vizyonudur. 
Bunlar, uluslar arasındaki küresel işbirliğinin sadece savaşı önlemek ve aynı zamanda ABD ve küresel refahı sürdürmek için elverişli değil,
Aynı zamanda zorunlu olduğunu da iddia ediyor.
Uluslararasılaşmanın, ekonomik büyümeyi hızlandırırken ve iklim değişikliği gibi küresel kollektif eylem sorunları ile uğraşırken;
Çatışmaları da önleyeceğini düşünüyorlar.
 
*
Başkan D.Trump ise bu düşünce akımları karşısında, 
"Önce Amerika" nın küresel egemenliği iddiasını pekiştireceği,
ABD'nin ancak bu yolla güvenli bir konumda olacağı düşüncesiyle duruyor. 
Amerika'nın militarist duruşunu merkezileştiriyor ve özellikle Ortadoğu’da istikrarsızlığı beslemede oynadığı rolü kınıyor  
CIA'nın yalnızca bir istihbarat teşkilatı olarak hareket etmek için yeniden yapılanmasını öneriyor.  
Her devletin eylemine özgü bir bilgi asimetrisi olduğunu, ABD eylemlerinin Rusya ile ilişkileri zehirlediğini öngörüyor.
 
*
En önemlisi birleşme ve satın almaların etkisiyle ulusötesi şirketlerin giderek küresel egemen olmalarından, 
Ama hiçbirinin Amerikalıların çıkarlarına hizmet etmediğinden,
Aksine çıkarlarını en yüksek düzeyde tutmak için  ABD devletinin imkanlarını araçsallaştırmalarından rahatsızlık duyuyor.
Bu yüzden Başkan D.Trump, serbest rekabet yoluyla emperyalizm öncesi devlete yani "Önce Amerika" ya geri dönmeyi taahhüt ediyor...  
Bu ulusötesi şirketlerin ve emperyal küreselleşmeyle henüz bütünleşmemiş istikrarsız devletlerin dahi ABD ekonomisine yeniden yatırım yapmasını sağlamak anlamına geliyor.
Bunun için ABD'yi, uluslararası ticaret anlaşmalarından geri çekiyor.
Eski düzeni belirleyen hükümetlerarası yapıları tasfiye ediyor. 
Bu yüzden Suudi Arabistan ile olan stratejik ortaklığına asla zarar vermiyor...
 
*    
Bu çerçevede Türkiye'nin Trump yönetimi ile Suudi Kralı Salman ve oğlu arasındaki güçlü ilişkinin zayıflatılması,
Suudi Arabistan'ın gözden düşürülmesi çabalarına son vermesi gerekiyor...
Bir adım ilerisi Türkiye için "Kan Davası" dır...
 
23.11. 2018 - ahmet kilicaslan aytar
Müslüman Kardeşler entelijansıyası, R.T Erdoğan’ın İslam dünyasında zirveye çıkmak hedefi, bazı Washington kaynakları ve Katar’ın Al Jazeera medyası, 
Suudi gazeteci C. Kaşıkçı cinayeti üzerinde  çok buyük bir polemik oluşturdular.
 
*
Hesapta Trump yönetimi ile Suudi Kralı Salman ve oğlu arasındaki güçlü ilişkinin zayıflatılması,
Suudi Arabistan’ın gözden düşürülmesi,
Trump’ın İran karşıtı kampanyasına,
Suudi Arabistan, Mısır, BAE ve İsrail’in işbirliğinde “Yüzyılın Anlaşması” olarak sunulan İsrail-Filistin Barış Anlaşmasına zarar verilmesi,  
Petrol dünyasının Körfez’de Suudi Arabistan ile ortak güç merkezini oluşturan BAE Şeyhi Muhammed Bin Ziyad’ın karartılması  vardı…
 
*
Ne ki, ABD Başkanı D.Trump, CIA’in istihbarat raporlarını inceledikten sonra yaptığı açıklamada,
Suudi Prensi M.bin Selman’ın, gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayeti hakkında bilgi sahibi olabileceğini söyledi.
Ancak Riyad ile olan askeri anlaşmalarını iptal etme niyetinde olmadığını vurguladı.
“Suudi Arabistan ile olan savunma anlaşmalarının iptali Rusya ve Çin’in çıkarına olacaktır” dedi.  
Yine de Kongre’nin Suudi Arabistan’a yönelik istediği kararı almakta özgür olduğunu belirtti…
 
*
Başkan Trump’ın Suudi Arabistan ile ilgisi Eylül 2016’da ABD başkanlık seçimleri öncesinde başladı.
Cumhuriyetçiler, Senato ve Temsilciler Meclisi’nde Başkan Obama’nın vetosunu geçersiz kıldılar.
11 Eylül saldırılarıyla ilgili “Terörün Destekçilerine Karşı Adalet ” yasasını çıkardılar.  
Yasanın gerekçesi; Suudi Arabistan’ın ajanlar ve sivil toplum kuruluşları aracılığıyla ABD’de faaliyet gösteren bir terörist hücreyi desteklemesi;
Bu örgütün de 11 Eylül saldırılarını planlaması ve gerçekleştirmesiydi…
Yasa, hayatını kaybedenlerin ailelerine saldırılarda rolü olan Suudi yöneticilere karşı ABD mahkemelerinde dava açmak imkânı tanıdı.
O günden beri Suudi Arabistan karşılanamayacak kadar çok yüksek tazminatlar ödemekle karşı karşıyadır…  
 
*
O sırada  İsrail de Arap Dünyası ile ilişkileri geliştirerek İsrail-Filistin meselesini çözmeye yönelmişti.
Bir taraftan  gelecekte HAMAS’la, sonra İran’la doğrudan bir savaş yaşayabileceği olasılığını dikkate alıyor,
Diğer taraftan İsrail ve Suudi Arabistan işbirliğinin ürünü olarak;
Sünni Arap ülkelerinin İsrail’i bir Yahudi devleti  olarak tanıması karşılığında Filistinlilerle kapsamlı bir barış anlaşması yapılabilmesini amaçlıyordu.  
 
*
ABD Cumhuriyetçileri, İsrail ve Suudi Arabistan lobileri bu yolda koalisyon yaptılar.
Nasılsa o yasa orada kaldığı sürece  Washington Cumhuriyetçileri, Riyad, Tel Aviv arasında su sızmayacak,  
Ama İsrail-Filistin meselesi  çözmeye yazacaktı…  
 
*
Yahu! 11 Eylül’ü Suudi Arabistan  planladı ve gerçekleştirdi.
Suudilerin Vahhabiciliği köktenci İslamcılığın markasıdır, El Kaide ve İŞİD’ten çok az farklılık gösteriyor.
Vizyonu uğrunda İslam ülkelerinde eğitim, sağlık, fonlar sağlayarak sosyal sermaye yatırımı yapıyor.
Sayısız yerli insan hakları ihlallerinin ve terörizmin finansmanından sorumludur. 
Rağmen ABD, çok zengin hidrokarbon kaynaklarıyla İslam dünyasında dini liderlik arayan,
Kutsal Mekke ve Medine’nin koruyucusu olan Suudi hükümetiyle yakınlığını sürdürüyor… 
Aynı zamanda Ortadoğu’da önemli bir oyuncu ve en azından Yahudiler için demokratik bir ülke olan İsrail’e de destek veriyor.
Birlikte Suudi- İsrail bölgesel hegemonyasının statükosuna karşı en büyük tehdit olarak İran’ı  görüyorlar…
 
*
Çünkü Başkan Trump Cumhuriyetçiliği varlığını, ABD dış politikasının üç rakip vizyonuyla mücadeleden sağlıyor.
Birincisi, mevcut Amerika’yı vazgeçilmez bir millet olarak gören liberal enternasyonalistlerin vizyonudur.
Bu Amerikan tarihinin derinliklerinde koşan bir akımdır.
Amerikalıların beğenileri ve yararları için dünya tarihinde zorla kendini göstermeye ve rakipsiz dünya hegemonu olmaya dayanıyor.
 
*
İkincisi, büyük ölçüde akademide aktif olarak temsil edilen gerçekçiliktir:
Realistler, daha az militarist bir duruş ve güç politikalarının dengesini kabul etmek,
Esas olarak ‘barış yoluyla barış’ için tartışıyorlar.
Yeni bir silahlanma yarışını, güç dengesii ve ABD güvenliğini korumak için ödenmesi gereken zorunlu ve kaçınılmaz fiyat olduğuna inanıyorlar.
 
*
Üçüncüsü, Uluslararasıcılık vizyonudur. 
Bunlar, uluslar arasındaki küresel işbirliğinin sadece savaşı önlemek ve aynı zamanda ABD ve küresel refahı sürdürmek için elverişli değil,
Aynı zamanda zorunlu olduğunu da iddia ediyor.
Uluslararasılaşmanın, ekonomik büyümeyi hızlandırırken ve iklim değişikliği gibi küresel kollektif eylem sorunları ile uğraşırken;
Çatışmaları da önleyeceğini düşünüyorlar.
 
*
Başkan D.Trump ise bu düşünce akımları karşısında, 
“Önce Amerika” nın küresel egemenliği iddiasını pekiştireceği,
ABD’nin ancak bu yolla güvenli bir konumda olacağı düşüncesiyle duruyor. 
Amerika’nın militarist duruşunu merkezileştiriyor ve özellikle Ortadoğu’da istikrarsızlığı beslemede oynadığı rolü kınıyor  
CIA’nın yalnızca bir istihbarat teşkilatı olarak hareket etmek için yeniden yapılanmasını öneriyor.  
Her devletin eylemine özgü bir bilgi asimetrisi olduğunu, ABD eylemlerinin Rusya ile ilişkileri zehirlediğini öngörüyor.
 
*
En önemlisi birleşme ve satın almaların etkisiyle ulusötesi şirketlerin giderek küresel egemen olmalarından, 
Ama hiçbirinin Amerikalıların çıkarlarına hizmet etmediğinden,
Aksine çıkarlarını en yüksek düzeyde tutmak için  ABD devletinin imkanlarını araçsallaştırmalarından rahatsızlık duyuyor.
Bu yüzden Başkan D.Trump, serbest rekabet yoluyla emperyalizm öncesi devlete yani “Önce Amerika” ya geri dönmeyi taahhüt ediyor…  
Bu ulusötesi şirketlerin ve emperyal küreselleşmeyle henüz bütünleşmemiş istikrarsız devletlerin dahi ABD ekonomisine yeniden yatırım yapmasını sağlamak anlamına geliyor.
Bunun için ABD’yi, uluslararası ticaret anlaşmalarından geri çekiyor.
Eski düzeni belirleyen hükümetlerarası yapıları tasfiye ediyor. 
Bu yüzden Suudi Arabistan ile olan stratejik ortaklığına asla zarar vermiyor…
 
*    
Bu çerçevede Türkiye’nin Trump yönetimi ile Suudi Kralı Salman ve oğlu arasındaki güçlü ilişkinin zayıflatılması,
Suudi Arabistan’ın gözden düşürülmesi çabalarına son vermesi gerekiyor…
Bir adım ilerisi Türkiye için “Kan Davası” dır…
 
23.11. 2018

Comments

“KAŞIKÇI CİNAYETİNDE SON PERDE” için bir yanıt

  1. Sanki kotu yapilmis bir ceviri gibi. Bu yaziyi bu sitede yayinlayanlarin Suudlardan ne kadar para aldigini merak ediyorum. Burda Suudi arabistan adina yazilmus Turkiyeyi tehdit eden bir yazi var. Yetkililer farkindami bu sitenin acaba!!?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir