AHLAKSIZLIKLARDAN, YALANCILARDAN,  SAHTEKARLARDAN, BIKTIK. 

Yazan

Haberi paylaşın

TÜMER DİYOR Kİ: 

Rusya’da Atatürk anma günleri düzenleniyor. 
Biz ise uyuyoruz.
AHLÂKSIZLIKLARDAN, YALANCILARDAN,
SAHTEKÂRLARDAN, BIKTIK.
“AHLAKİ DEĞERLERİ ÇÖKEN BİR MİLLETİN
HAYAT DAMARLARI ÇATLAR VE DEVLETİN
ÇÖKMESİNE SEBEP OLUNUR.”

Ülkem, güzel ülkem, ülkemin güzel insanları, neredesiniz? 
Arıyorum, bulamıyorum sizleri. 
Atamızın bize yadigâr bıraktığı Cumhuriyet, Demokrasi, hak- hukuk, adalet nerede, nerede bunlar? 
Arıyoruz bulamıyoruz! 
Türk’üm, Doğruyum, Çalışkanım. 
Hani nerede bu Türkler? 
Yok mu oldular, yoksa azınlıkta kalıp, sesleri mi kesildi!..
Elhamdülillah Müslümanım diyen, gerçek Müslümanlar, neredesiniz?
İslamiyeti suistimal ediyorlar. 
Önüne gelen din konusunda, ahkam kesiyor. 
Ahlaksız, faziletsiz, soysuz, terbiyesiz kelimelerle sanki Kuranı Kerim’de varmış gibi sözler söylüyorlar.
İlgisi alakası olmayan sözlerle toplumun beynini sulandırıyorlar.
Nerede gerçek Din adamlarımız, nerede?
Bunlara neden cevap verilmiyor?
Rahmetli Yaşar Nuri Öztürk’ü arar olduk.
“Allah ile aldatanlar” kitabı ne güzel bir kitap. Herkes okumalı.
Önüne gelen yalan söylüyor. 
Herkes bir birini kandırmaya çalışıyor. 
Ben kazanayım, başkası geberirse gebersin, düşüncesi arttı.
Çalayım, çırpayım, köşeyi döneyim, denmekte.
Saygı, sevgi, hoşgörü, iyi niyet ortadan kalktı.
Devlet vatandaşın yanında değil, karşısına geçti.
İşsizlik arttı, fiyatlar yükseldi, borç gırtlağa dayandı.
Vahhabi zihniyetli Suudiler Kaşıkçı cinayeti ile ülkeme tuzak kurmaya kalkışarak, geçmişin intikamını mı almaya çalışıyorlar acaba?
Amerika benim istediğimi yapacaksın diye baskı yapar, ekonomik baskı artar, Dolar yükselir, Devlet ne yapacağını şaşırır.
Vehhab i zihniyeti ile emperyalist zihniyet birleşmiş Türkiye’den intikam peşindeler.
Millet’in beyni dumura uğramış, uyuşmuş, uyumakta, gerçeği görememekte.
Eğitim politikamız çökmüş. Çökmesinin baş sebebi ise 27 Aralık 1949 da, yani İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanlığı döneminde yapılan anlaşma ile Fulbright Eğitim Komisyonu kurulmuş, Türk çocuklarının eğitimi resmen Amerikalılara teslim edilmişti. Komisyon 8 üyeden oluşuyor, 4 ü Türk dördü Amerikalı. Komisyonda ki oylamada oylar eşit olursa Ankara’daki Amerikan Büyükelçisinin oyu ile kararın neticesi belli oluyor. Buyurun Milli Eğitimimizin kimlere bırakıldığı. Atatürk’ün çizgisinden çıkılmış, bugüne kadar da yerli bir Milli Eğitim Politikası uygulanmamış. Halen de uygulanmıyor. Uyanmamızın zamanı gelmedi mi? Atatürk’ün Milli Eğitim Politikasını uygulamanın zamanı gelmedi mi?
Üretim durmuş, tüketim artmış. Adalet sarsılmış, ordumuz zayıflatılmış, halk uyuşturulmuş, uyuşturucu patronları dışarı çıkarılmıştır.
Küçük erkek çocuklar bademlenmekte, kız çocukları iğfal edilmekte.
Bir kereden bir şey olmaz denmekte, suçlular serbest bırakılmakta.
Hırsızlık, soygunculuk, yalancılık, sahtekarlık, rüşvet, artmakta, doları olan krallar gibi yaşamakta, vatandaş asgari ücretle geçinmeye çalışmakta.
Suriyeliler iş yerleri açmakta, her türlü muafiyet uygulanmakta, ülkem insanı iş yerlerini kapatmakta. Türkler ikinci sınıf vatandaş durumuna düşmüş, Suriyeliler birinci sınıf muamelesi görmekte.
Neden? Amaç ne? 
Sus ve konuşma dendiği için millet susmakta, konuşanlar hapishanelerde çürümekte. 
Neden? 
Nereye gidiyoruz beyler, nereye!… 
Amacınız ne?.. 
Neden bu denli ahlaksız, faziletsiz bir toplum olduk? 
Ne yapılmak isteniyor? 
600 Milletvekilinin Meclisteki görevleri ne? 
Milletin vekilleri, rahat yaşarken, milletin aslı sıkıntı içerisinde bocalamakta!
600 Milletvekilinin milletin dertleri ile ilgilenmeleri gerekmez mi?
Yeni devlet kurulmaya çalışıldığı söyleniyor, kimse nedenini sorgulamıyor?
Milli bayramlar, bir bahane ile kutlanma makta, milli duygular köreltilmeye çalışılmakta. Neden?
Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Esergül Balcı ve ekibinin 4 ay süren saha çalışması sonucu hazırlanan raporda:
Türkiye’de belli başlı 30 tarikatın mevcut olduğu ve bunların 400 kolunun bulunduğu, sadece İstanbul’da 445 tekke faaliyetlerini açıktan sürdürüldüğü, yazılmakta!…
Çoğunluğu İstanbul, Siirt, Diyarbakır, Mardin, Adıyaman, Batman, Van, Hakkari, Şırnak, Ağrı, Muş, Bitlis, Gaziantep ve Şanlıurfa olmak üzere 800’ün üzerinde faal medrese olduğu, büyük şehirlerde kaç apartman medresesinin faaliyette olduğunun ise bilinemediği belirtilmektedir.
Raporda tarikat okullarındaki öğrenci sayısının 210 bin dolayında olduğu yazılmış. 
4 binin üzerindeki özel yurdun 2 bin 480’i nin bir tarikata bağlantılı olduğu, tarikatlara bağlı yurtların kapasitesinin 380 bin olduğu, bu yurtlarda kalan öğrenci sayısının 225 bini bulduğu iddia ediliyor.
Devletin, eğitimden kademe kademe çekildiği belirtilerek, 2012 yılından bugüne kadar devlete ait 4 bin 22 ilkokulun kapatıldığı, raporda belirtilmektedir.
Bilim, ilim yolunda ilerlememiz gerekirken, çocuklarımızın tek düze eğitilerek, bilim ve ilimden uzaklaştırılması sağlanmak isteniyor demek ki!
Atatürk’e iftira atanlara da burada 1930 yılında Atatürk Türkiye’sinde İmam Hatip Diplomasında 1928-1929 dönemi hangi derslerin okutulduğuna bakmalarını isterim:
TÜMER DİYOR Kİ:  - imamhatip diploma
Fazla söze gerek yok. Türkiye Cumhuriyeti devleti Mustafa Kemal Atatürk’ün kurmuş olduğu prensipler içerisinde, O’nun ilke ve inkılâplarına bağlı olarak AHLAKLI-FAZİLETLİ-DÜRÜST-NAMUSLU-ÇALIŞKAN-MİLLİ VE MANEVİ DEĞERLERİNE BAĞLI, HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ ÖN PLANDA olarak “ANDIMIZ” doğrultusunda yaşamalı ve yaşatılmalıdır.6.11.2018
Zekeriya Tümer
[email protected].
Okumaya devam et  EĞİTİM DOSYASI : AKP’nin okulların tamamının imam hatipleştirmey e yönelik adımları sürüyor.

Comments

“AHLAKSIZLIKLARDAN, YALANCILARDAN,  SAHTEKARLARDAN, BIKTIK. ” için 3 yanıt

  1. Yasemin Çin avatarı
    Yasemin Çin

    Başörtüsü? Laiklik!
    KUR’AN; Evrensel Ahlâkî İlkeler!

    ‘Din = başörtüsü(+namaz?)’ algısını, memleketin başına belâ ettikleri yetmemiş ki bir de yasal güvence istiyorlar. Kur’an’dan bilgisizler de; bu konunun bir yem olduğunu ve sonunda, Atatürk ve atalarımızın çok zorlu mücadelesi ile oluşturdukları anayasayı/Cumhuriyeti yok etmek için, sürekli-yıllardır kullandıklarını farkedemediğinden; bir türlü uyanamıyor ve yangına körükle gidiyor.

    Biri de çıkıp, ‘memleketin sınırsız(geçim,ahlâk…)sorunu varken, devletin adaletine güven sıfırken; sizin, Kur’an/din deyince aklınıza sadece başörtüsü mü geliyor, koskoca kâinatın/muhteşem evrenin sahibi Tanrı’nın tek derdi kadınların saçı mı/başının örtüsü mü?’ diye cesaretle soramıyor!?

    Bir kere de, aydın geçinenler, altıbin küsür ayetlik koskoca Kitap Kur’an’ın ahlâk konusunda söylediklerini araştırsa, anlatsa ve ‘başörtüsü tapıcı-sömürücüleri’ köşeye sıkıştırsa, bilgisel üstünlükle; sürekli Allah’a iftira eden bu zalimleri sustursa!

    Yıllardır ülkenin bütün kaynaklarını, enerjisini sömüren, yok eden ‘başörtüsü ve özgürlüğünü’ konuşmaktan bıktık-yorulduk, yeter artık; birazcık da, ‘insan’ inşâ eden ‘Kur’an’ın Ahlâk Ayetlerine Özgürlük’ diye haykıran olsa!

    Aslında işin özü şu! Kur’an’da var-yok tartışmasına bile gerek yok! Hiç kimse/hiçbir kurum topluma, inandığını(her ne olursa olsun),’din budur-böyle olmak zorunda’ diyerek dayatma ya-pa-maz/yap(a)mamalı! Laiklik ilkesi, öylesine yerleşmiş-kökleşmiş olmalı, öylesine korunmalı ki, ‘inanç’ devlet yönetimi ve toplumsal ilişkilerde tartışılacak değer olmaktan çıkarılmalı, bireysel tercih olarak kalmalı!

    Saptırıcı-satıcıların iftiralarının aksine, gelelim GERÇEK/KUR’AN’a; (kısaltarak)seçtiğim,
    ‘uyarı-öğüt ayetlerinin’
    bizlere söylediklerine!?

    (Kalem,52)”KUR’AN bütün insanlığa yönelik bir öğüt ve uyarıdan başka bir şey değildir/insanlığa öğüt içeren bir çağrıdır.”

    (Alâk,6,7)”İnsan, kendini yeterli gördüğünden/kimseye muhtaç olmadığına kanaat getirir, öğrendiklerini Rabbinden soyutlarsa, aşırı derecede azabilir/kendini tanrılaştırır. Çünkü insan bildikleriyle kendisini her türlü ayrıcalığın üstünde görür.”

    (Kalem,10-14)”Sürekli yemin eden aşağılık düzenbazlara, devamlı kusur arayıp laf taşıyan iftiracılara, iyiliğe hep engel olan/hak-hukuk tanımayanlara, saldırgan ve boğazına kadar suça batmış, kaba, acımasız zorba, kişiliksiz soysuzlara, insanlara hiçbir yararı dokunmayanlara, mal ve çocuklarla şımaranlara/servet sahibidir diye, sakın boyun eğip yakınlık gösterme/itaat etme!”

    (Müzzemmil,20)”Karşılıksız harcamada bulunun/kazandıklarınızdan yoksullar için pay ayırın.”

    (Duha,9,10)”Sakın öküze/yetime kötü davranma. Yoksulu/isteyeni hor görme/aşağılama/azarlama/haksızlık yapma.”

    (Tekasür,1,2,8)”Ey insanlar! Çokluk yarışı/mal, mülk, evlat çokluğuyla gösteriş hırsı sizleri öyle aldatıp oyalıyor ki, bu tutumunuzu ölünceye dek sürdürmektesiniz. Hırsla elde ettiklerinizin, dünyada başınıza açtığı cehennemî felâketler yanında, ahirette de, size verilmiş olan her nimetten sorguya çekileceksiniz!”

    (Hümeze,1,2)”VAY haline iftira atanın ve ayıp-kusur arayanın! O ki, mal/servet toplayıp onu durmadan sayar durur.”

    (Beled,10,11)”Ona yürüyeceği belirgin iki yol/doğruyu ve yanlışı gösterdik. Fakat o zor olana yanaşmadı/zor yolu aşmaya girişemedi.”

    (Sâd,26)”İnsanlar arasında adaletle karar ver, duygularına kapılarak taraf tutma/boş arzularına uyma!”

    (A’raf,74)”Ülkenizde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.”

    (Furkan,52)”Ortak koşucu inkârcılara boyun eğme.”

    (Şuara,151,152)”Ülkede güzel işler yapmayıp, bozgunculuk yapan ve aşırı derecede savurganlık önerenlerin peşinden gitmeyin.”

    (Şuara,181,182,183)”Ölçüyü tam uygulayın. Kandıranlardan olmayın. Doğru ölçek/şaşmaz teraziyle tartın. Halkın hakkını çalmayın ve ülkede kötülük yaparak karışıklık çıkarmayın.”
    (Ölçek-tartı-terazi; kök anlamları araştırılmalı!)

    (Kasas,76)”Şımarma!”

    (Kasas,77)”Ülkene/halkına ihanet etme/yeryüzünde haksızlık ve zulümle, bozgunculuk yapmayı arama!”

    (İsra,13,15)”Her insanın, yaptıklarını kaydeden hayat defterini/hard diskini boynuna taktık/kaderini kendi kişisel/özgür seçimine bıraktık. Diriliş gününde, kendisi için bir kayıt/hayat filmi halinde çıkaracağız. Doğru yola gelen kendisi için gelir, yoldan çıkan da kendisine eder. Kimse başkasının suçunu yüklenmez.”

    (İsra,29)”Ne cimri ol ne de israf et. Cimrilik pişmanlığa, israf yoksulluğa yol açar.”

    (İsra,37)”Yeryüzünde büyüklük taslayarak/böbürlenerek dolaşma! Çünkü sen ne yeri yarabilirsin ne de boyca dağlara erişebilirsin.”

    (Yunus,89)”Doğruluktan ayrılmayın, bilgiden yoksun kimselerin yolunu izlemeyin.”

    (Hud,85)”Ölçüyü ve tartıyı adaletle tam uygulayın. Halkın hakkını eksik vermeyin, bozgunculuk/hortumculuk yaparak yeryüzünü/ülkenizi ekonomik sıkıntıya sokmayın.”

    (Hicr,55)”Sakın umutsuzluğa kapılanlardan olma.”

    (En’am,152)”Yetim, ergenlik çağına gelene kadar onun çıkarlarını en iyi şekilde koruyun, malını yemeyin/yetim mallarına karşı çok dikkatli olun. Ölçü ve tartıya tam olarak, adaletle uyun. Kişiye gücünün yetmediğini yüklenmeyin. Konuştuğunuzda/bir görüş belirttiğinizde yakınlarınız aleyhinde de olsa adil/doğru olun.”

    (Saffat,138)”Ders almak için, hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?”

    (Lokman,17)”Salât-ı ikâme ederek/çok çalışarak bilgini, bilincini artır. Her zaman kendinle yüzleş! Topluma çıktığında iyiliği söyle, kötülükten vazgeçirmeye çalış. Başına gelen sıkıntılara/her türlü zorluğa karşı azimli, kararlı, mücadeleci ol. Asla gevşeme!”

    (Mümin,56)”Kur’an aleyhinde atıp tutanların/kendilerine ulaşmış hiçbir belge ve yetki olmaksızın mücadele edenlerin, bilimsel bir dayanakları yoktur. Hepsinin içinde asla ulaşamayacakları bir büyüklük hastalığı/tatmin edemeyecekleri bir kibir/üstünlük özentisi/küstahça bir kendini beğenmişlik vardır.”

    (Zâriyat,20,21)”Aklı başında olan/bilinçli olarak inanan kimseler için bu dünyada çıkarılacak dersler/ibret verici kanıtlar vardır. Hatta bizzat kendi bedeninizde. Bir görebilseniz!”

    (Nahl,17)”Hâlâ/siz hiç düşünmez misiniz?”

    (Nahl,92)”Birbirinizi aldatmak için, yemin etmeyin/yeminlerinizi aranızda kötüye kullanıp, bozgunculuk aracı yapmayın.”

    (Enbiya,67)”Sizin aklınız yok mu/hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız/işletmeyecek misiniz?”

    (Secde,9)”Ne kadar da az şükrediyorsunuz/çok az teşekkür ediyorsunuz!”

    (Nâziat,18)”Arınmaya niyetin var mı/arınıp temizlenmeye hazır mısın?”

    (Rum,10)”Kötülük yapanların sonları çok kötü oldu.”

    (Mutaffifin,1,2,3)”İnsanlardan birşey alırken ölçüyü tam uygulayan, fakat kendilerinden verirken eksik vererek hile yapanlara yazıklar olsun.”

    (Bakara,42)”Doğruyu yanlış ile karıştırmayın, bile bile gerçeği gizlemeyin/saçmalık ve tutarsızlık ile kirletmeyin.”

    (Bakara,168)”Ey insanlar! Yerin helâl ve temiz ürünlerinden yiyin/helâl ve temiz olan her şeyden yararlanın!”
    (helâl-temiz; kök anlam araştırması!?)

    (Bakara,181)”Dinlediği ve kabul ettiği vasiyette, değişiklik yapan/tahrif eden vebal altındadır.”

    (Bakara,191)”Bozguncularla uğraşmak, savaşmaktan daha zorludur.”

    (Bakara,195)”Sahip olduklarınızda yoksulların, ihtiyaç sahiplerinin hakları vardır/harcamalarınızı hakça yapın. Hak sahiplerinin haklarını vermeyerek kendinizi tehlikeye atmayın. Dürüst davranın!”

    (Bakara,204,205)”Bazı insanların, dünya hayatı hakkındaki görüşleri/sözleri hoşuna gider. Kalbindekine Allah’ı şahit tutar/sözlerini hep yeminle noktalar. Hâlbuki o, düşmanlıkta en amansız olandır/üstelik tartışmada şon derece ustadır. Hâkimiyeti eline alır almaz yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya, ekini ve nesli/ekonomiyi ve insanları yok etmeye/yıkıma uğratmaya çalışır.”

    (Bakara,208)”Hepiniz barıştan yana tavır alın/hep beraber barış içinde olun.”

    (Bakara,217)”Fitne/zulüm-baskı-şiddet/karışıklık çıkarmak, adam öldürmekten daha kötüdür/daha ağır bir suçtur.”

    (Bakara,219)”Kazandığınızın, ihtiyacınızdan fazlasını/verebileceğinizi paylaşın.”

    (Bakara,220)”Yetimleri, erdemli kişiler olarak/mallarını muhafaza ederek, haklarını koruyarak yetiştirmeniz en doğru olandır.”

    (Bakara,231)”Kadınlarla boşandığınızda, istemedikleri halde işkence çektirircesine yanınızda tutmayın.”

    (Bakara,232)”Kadınlarla boşandıktan sonra, uygun birini buldukları takdirde evlenmelerine engel olmayın.”

    (Bakara,244)”Saldırıya uğradığınızda hak ve özgürlüğünüzü korumak için savaşın.”

    (Bakara,264)”İnsanlara gösteriş için yardımda bulunan kimse gibi; yaptığınız yardımlarınızı başa kakarak, gönülleri kırarak/yüze vurmakla boşa çıkarmayın.”

    (Bakara,267) “Kazandıklarınızın ve yerden çıkan nimetlerin temiz, helâl olanlarından yardım olarak verin. Size verilse hoşlanmayacağınız kadar kötü olan mallarınızı, yardım olarak vermeyin.”

    (Bakara,271)”Sosyal yardımlarınızı açıktan vermeniz güzeldir. Ama yapacağınız yardımı yoksullara hissettirmeden/gizliden verirseniz böylesi daha güzeldir, bu kötülüklerinizin bir kısmının kapanmasını sağlar.”

    (Bakara,273)”Yapacağınız yardımlar, çalışmaya güç yetiremeyen yoksullar içindir. Bilmeyenler, onurlu davranışlarından/iffetlerinden, onları zengin sanır. Yüzsüzlük ederek insanlardan istemezler/kimseyi rahatsız etmezler.”

    (Bakara,282)”Birbirinize vadeli olarak borçlandığınız zaman, bu durumu yazarak belgelendirin/yazılı senet haline getirin.”

    (Bakara,286)”Kişinin kendi emeği ile kazandığı lehine, başkalarının sırtından kazandığı aleyhinedir.”

    (Enfal,46)”Birbirinizle çekişmeyin/birbirinize düşmeyin. Sonra gevşersiniz/zayıflayıp gücünüzü yitirirsiniz, devletiniz elden gider! Her türlü güçlüğe göğüs gerin/kararlı, azimli, mücadeleci olun.”

    (Âli İmran,17)”Erdemliler; inandığı yolda azimli, kararlı, mücadeleci, dürüst olan, elindeki mallarından hayra/iyiliğe harcayanlardır/insanlara yardım edenlerdir.”

    (Âli İmran,66)”Biraz bilginiz olan şey hakkında tartıştınız! Peki hakkında hiçbir bilgiye sahip olamadığınız bir konuda nasıl tartışabiliyorsunuz?”

    (Âli İmran,134)”O erdemliler ki, bollukta ve darlıkta, yardım için kazançlarından yoksullara pay ayırırlar, öfkelerini kontrol ederler, insanların kusurlarını görmemezlikten gelirler.”

    (Âli İmran,139)”Zalimlere, yeryüzünde fesat çıkaranlara karşı, cesaretinizi yitirmeyin/çabanızda gevşeklik göstermeyin, işleriniz iyi gitmediğinde de üzülmeyin.”

    (Ahzab,5)”Evlatlık aldığınız çocukları, gerçek babalarının isimleri ile/öz babalarıyla bağlarını kesmeyecek biçimde çağırın.”

    (Ahzab,48)”Ortak koşucu inkârcılara ve ikiyüzlülere itaat etme, sakın uyma/boyun eğme, onların baskılarını önemseme/aldırma.”

    (Nisa,2)”Yetimlere mallarını verin; onların iyi mallarını kötü mallarınızla değiştirmeyin. Yetimlerin mallarını kendi mallarınıza karıştırarak, kendi malınızmış gibi yemeyin. Kuşkusuz bu büyük bir vebaldir/büyük suçtur.”

    (Nisa,5,6)”Yetim mallarını gereksiz yerlerde harcayarak çarçur etmeyin, o mallarla, o yetimleri büyütün, gereksinimlerini güzelce karşılayın ve eğitimlerini sağlayın. Yetime mallarını teslim ederken, onlar adına yanlarında tanık bulundurun/noter huzurunda teslim edin.”

    (Nisa,71)”Tedbiri hiçbir zaman bırakmayın/önleminizi alın.”

    (Nisa,84)”Sen yalnız kendinden sorumlusun.”

    (Nisa,127)”Kimsesiz kadınlar ve yetimleri ve ezilmiş/çaresiz çocuklar için, hakkaniyetli olmalı/doğrulukla bakmalı/adaletli davranmalısınız.”

    (Nisa,162)”Salât-ı ikâme ederler/Vahyi okurlar ve onunla arınırlar.”

    (Hadid,7)”Sahip olduklarınızla, ihtiyaç sahiplerine yardım edin/ihtiyaç sahiplerinin varlıklarınız üzerinde hakları vardır.”

    (Hadid,24)”Kendini beğenip övünenler/şımaranlar/küstahça davrananlar, cimrilik yapıp insanlara da cimriliği tavsiye/telkin eden kimselerdir.”

    (Muhammed,38)”Kim cimrilik yaparsa, aslında kendi aleyhinde cimrilik yapmış olur.”

    (Rahman,60)”İyiliğin karşılığı, iyilikten başka birşey olabilir mi?”

    (İnsan,9)”İhtiyaç sahiplerine yedirenler; yedirdikleri kişilere: ‘Sizden ne bir karşılık ne de bir teşekkür beklemiyoruz’ derler.”

    (Nur,4)”İftira edenlerin ömür boyu tanıklığını kabul etmeyin/onların sözlerine güvenmeyin. Çünkü iftiracılar, toplumu içten çürütürler.”

    (Hac,30)”Yalan söz söylemekten kaçının/yalan sözden sakının.”

    (Münafikun,4)”İkiyüzlüleri gördüğün zaman fizikî görünüşleri/cüsseli yapıları hoşuna gider. Konuşurlarsa sözlerine kulak verirsin! Onlar boylu porslu, sanki hint kumaşı elbise giydirilmiş kereste/kütük gibidirler. Her kuvvetli sesin kendilerine karşı olduğunu sanırlar. Onlar düşmandır, onlardan kaçınıp sakının/onlara karşı dikkatli olun!”

    (Hucurat,11)”Bir topluluk diğer bir toplulukla alay etmesin. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler! Birbirinizi karalamayın, birbirinizi küçük düşürücü kelimelerle çağırmayın/küçümsemeyin!”

    (Hucurat,12)”Hakkında kesin bilginiz olamayan konularda, yorumlarınızla zanda bulunmaktan/zandan çok sakının/aşırı kuşkucu olmayın. Çünkü bazı kuşkular suçtur.”

    (Tahrim,9)”Ortak koşucu inkârcılar ve ikiyüzlüler ile amansızca mücadele et ve onlara karşı kararlı davran/asla ödün verme.”

    (Mâide,38)”Hırsızlık yapan erkek ve kadının, yaptıklarına karşılık toplumla ilişkisini/güçlerini kesin.”

    (Mâide,87)”İyi/temiz-nefis-güzel şeylerden kendinizi mahrum etmeyin/hayatın güzelliklerinden kendinizi yoksun bırakmayın, aşırı da gitmeyin/hakkın sınırlarını da aşmayın.”

    (Mâide,105)”Siz kendinizi düzeltin/doğru yolda olun. Eğer siz doğru yolda olursanız, yoldan sapan kimse, size hiçbir zarar veremez.”

    (Tevbe,55)”İkiyüzlülerin servetleri/mal ve çocukları seni imrendirmesin/etkilemesin.”

    (Tevbe,73)”Gerçeği yalanlayan nankörlerle ve ikiyüzlülerle kararlılıkla mücadele et ve onlara karşı güçlü ve tavizsiz davran.”

    TANRI’ya inanmak için delil arıyorlar ya; işte size elle tutulur-gözle görülür somut delil/kanıt: Kitabı!
    Sözleri ile Kendisini tanıttığı,
    Uyarı-Önerilerini, Amacını, Sistemini anlattığı;
    KUR’AN!

    (Ankebut,51)”KUR’AN onlara yetmiyor mu?!”

    (Ra’d,2)”Şu üstünüzde gördüğünüz gökleri, görülebilir bir dayanak/direk olmaksızın yükselten, sonra da evrenin tüm yönetimine egemen olan, güneşi ve ay’ı da bir hesap üzere ve evrendeki tüm gezegenleri belli bir süreye kadar, her birini kendi yörüngesinde hareket ettiren, her işi yasalarıyla düzenleyen ve ayetleri ayrıntılarıyla açıklayan Allah’tır/ayetleriyle gerekli olan konularda ayrı ayrı gerçekleri açıklar. Ola ki, Rabbinizle karşılaşacağınıza kesin olarak inanırsınız!”

    Son söz: Nice; yaşamın güzelliklerini-hayatın anlamını anlatan ‘sanat’ ve Tanrı lütfu sanatsal yetenek(müzik, dans, tiyatro, sinema, bale, opera, edebiyat, resim, heykel,..) yok olup gidiyor; yasak-haram-günah dediklerinden!
    Bilimsel çalışma da çok az olduğundan; Hubble, James Webb teleskoplarının uzaydan anlattıklarından, çoğunluğun haberi bile yok!
    Yazık, pırıl pırıl gençlerimize,
    yazık, akıllı-güzel çocuklarımıza,
    yazık, bizlere,
    yazık, boşa akıp giden zamana!!

    Ayet alıntıları yaptığım
    KUR’AN Türkçe Çeviri-Mealler:
    Mustafa Sağ
    istekuran.net/Hakkı Yılmaz
    İhsan Eliaçık
    Yaşar Nuri Öztürk
    Salih Akdemir
    Hüseyin Atay
    Edip Yüksel
    temizfikir.com
    kuranmeali.com sitesinden:
    Cemal Külünkoğlu
    Erhan Aktaş
    İsmail Yakıt
    Mehmet Çakır
    Mehmet Çoban
    Muhammed Esed

  2. Yasemin Çin avatarı
    Yasemin Çin

    ((Nahl,116)eksik ve hatalı gönderme nedeniyle, düzeltme!)
    Teşekkürler, En derin saygılarımla!

    DİN!-diyanet(?)-KUR’AN!-İslam!

    (Nahl,116)”Yalan düzerek ALLAH’a iftira etmek için, dillerinizin uydurma nitelendirmeleriyle/kendi kendinize uydurduğunuz yalanlara dayanarak ‘şu helâldir, şu da haramdır’ demeyin. Çünkü ALLAH adına yalan uydurmuş oluyorsunuz.’ Yalan düzerek ALLAH’a iftira edenler kurtulamazlar.”

    (En’am,144)”İnsanları, bilgisizce yanlış yollara yönlendirmek için, yalan uydurup, iftiralarını ALLAH’a yakıştırandan daha zalim kim olabilir?”

    ‘Din'(?!)alanını ellerine geçirmiş, insanlığa düşman, dillerinde sadece iftiralar ile öfke-kin kusmaktan hayatlarımızı cehenneme çevirmiş tarikatlara ve tam bir ‘aforoz’ kurumu haline gelmiş, tarikatların koruyucusu diyanete kim ‘dur’ diyebilecek bakalım!…

    Tüm cehaletlerine rağmen, atalar kanı bedeli ve Atatürk’ün eşsiz dehası-çabası ile kurulmuş Cumhuriyeti yıkacaklar! İnanç sömürüsü yapanları durdurabilecek tek ilke Laiklik!!! Ama maalesef iktidar-muhalefet; tüm siyasiler ki, içinde toprak ağaları(!) da var; taht/koltuk kavgası için seviyesi yerlerde söylem üretmekten, eylemsel çözümlerle halkın sorunlarına çare olamıyorlar!

    İlahiyatçılar; fıkıh, icma, hadis-sünnet, hikaye-rivayet, eski âlimler üzerinde çalışıyorlar. Tasavvufcular; mesnevi, risaleler, tasavvuf ehli gibi kul sözlerini anlatıyorlar. Emek-çaba ve zamanlarını, lütfedip de KUR’AN için harcasalar!
    KUR’AN’ın daha iyi anlaşılmasını sağlayacak Türkçe’ye çevirilerini, bilimsel yöntemlerle, özenle-titizlikle yapsalar, sadece KUR’AN ayetlerini anlatmaya başlasalar da; kâinatın sahibi ALLAH’ın Sözleri ile bilgilenerek, kula kulluk düzeni şirkten kurtularak, inançta özgürlüğümüze kavuşsak!!!

    (Nahl,52)”Din dâima ALLAH’ın!”

    (Zümer,3)”Hâlis/katıksız/kesinlikle/arı-duru/doğru/şirksiz/gerçek/tek/tertemiz din yalnız ALLAH’ın!”

    Toplumsal hayatta; namaz-hac-kurban-oruç gibi ritüellere, başörtüsü-câmi-imam-hoca-ezan gibi ‘kutsal’ zannedilenlere indirgenmiş ve hapsedilmiş uygulamalar, ‘din’ (budur/bu kadardır) zannedilmektedir.

    Altıbin küsur ayetten oluşan evrenin/kâinatın muhteşem Kitabında DİN, tüm yaşamdır, hayatın tâ kendisidir. KUR’AN da, bu yaşamın yani dinin anayasasıdır, temel evrensel ahlâkî ilkelerin Kitabıdır. İnsanlık tarihi ile birlikte gelişerek, tekamül ederek yol almayı anlatırken, verdiği ilkelerle, hayata/tüm yaşama; öğütleri, tavsiyeleri, uyarıları ve tarihsel örnekleri ile rehberlik etmektedir.

    Görüntüde ise, dinin TEK kaynağı KUR’AN; kulların, hocaların, imamların dilinde, mezarlıkta, cenazede ölülere üfürme kitabıdır. Bu ALLAH’a ve Kitabı KUR’AN’a en büyük saygısızlıktır.

    (Tevbe,40)”Yüce olan, yalnızca ALLAH’ın Sözüdür.”

    KUR’AN’ı, anlaşılmasın diye Arapça okutup, ‘peygamber sünneti-hadisi’ diyerek kurdukları bir din var. Sarığı, cübbesi, sakalı olan, okur-yazarlıkları şüpheli hoca geçinenlerin temsil ettiği bu din; insanî değerlerden uzak, ahlâkî ilkeler yoksunu bir anlayışı ve sadece çıkara/menfaate dayanan ticareti temsil ediyor.

    Kurumsal din/inanç satıcı diyanet ve toplumsal din/inanç satıcı tarikatlar; ALLAH’a aracılık yaptıklarını iddia ederek, lüks yaşamlarını, kendilerine kul yaptıklarına finanse ettirmektedirler.

    ALLAH’ın dininde ‘aracı’ YOK!!!

    Eğer bir kişinin ‘aracı’ olması gerekseydi, Yaradan, Peygamberimizi ‘ölümsüz’ yaratırdı ve biz de sürekli gider ona danışırdık! Ona aracılık yetkisi vermemiş, bin küsur yıl önce, KUR’AN’ı iletme/elçilik görevi bittikten sonra canını alarak, yaşamına son vermiştir. (Ahzab,40)’da da; ‘Son peygamber’ diyerek, peygamberliğe de noktayı koymuştur.

    ‘Aracı’ yok, sadece KUR’AN var!

    (A’raf,3)”Rabbinizden size indirilen bu KUR’AN’ın bildirdiklerine uyun. O’nu bırakıp da evliyanın/kutsallık payesi verdiğiniz kişilerin peşinden gitmeyin.”

    (Ankebut,18)”Biliniz ki elçinin görevi, sadece ALLAH’ın ayetlerini açıkça bildirmektir.”

    (En’am,106)”Rabbinden sana vahyolunan KUR’AN’a uy!”

    (Yunus,15)”Ben sadece bana vahyolunan KUR’AN’a uyuyorum!”

    KUR’AN, ‘atalar dini’ nden de şikayetçidir.

    (Lokman,21)” ‘ALLAH’ın indirdiği KUR’AN’a uyun’ denildiği zaman, ‘Hayır, biz, atalarımızın geleneğinde ne varsa ona uyarız’ derler. Saptırıcı onları alevli ateşin azabına çağırıyor olsa da mı?”

    (Türkiye, İran, Afganistan’da yaşananlar; işte size alevli ateşin azabı!!!)

    Ayrıca, bu din satıcıları, estetikten uzak câmilere, bu devasa taş binalara ALLAH’ın evi diyerek(Evrenin sahibinin evi olurmuş gibi!) kutsallık atfederek, hem câmileri, hem de kendilerini dokunulmaz kılıyorlar. Bizlere dayatılanların aksine, eğitime-öğretime önem veren KUR’AN, câmi yerine, ‘okul’a denk gelen mescit kavramını kullanır.

    (Âli-İmran,9-Nisa,140)’da câmi; Tanrı’nın kıyamet günü insanları huzurunda toplayacağının sıfatı olarak kullanılmaktadır.

    Esas en büyük sorun ise, câmilere yani diyanete aktarılan kamu kaynakları! İnanmayanların, câmiye gitmeyen ve farklı inanç sahiplerinin vergilerini de içeren kamu kaynaklarını, yasaları da arkasına alarak kullanmak, açıkça hak yemektir. Diyanetin ve câmilerin finansmanını, diyanete inananlar ve câmiye gidenler, kendileri yapmak zorundadır. Kamunun kaynağını, kendi inanç sistemleri için kullanarak, büyük bir HAK gasbına sebep olmaktadırlar.

    KUR’AN’ın, Arapça okutulma dayatma zulmü yanında, Türkçe çevirileri de özensiz, kopyala-yapıştır yöntemi ile eksik, yetersiz.
    KUR’AN’ın, orjinal Arapça metninde ‘salât’; olan kavram, aslında insanlığı ayağa kaldıracak muhteşem anlamlara sahipken, Farsça karşılığı olan namaza kilitlenmiş, daraltılmış. Yine, Farsça olan ‘peygamber’, ‘oruç’, özellikle ‘günah’ gibi kavramların hepsi Arapça kök anlamları ile araştırılmalı ki, gerçek anlam boyutlarıyla insanlığı aydınlatsın!

    (Yusuf,104-En’am,90)”KUR’AN bütün insanlar için öğüttür.”

    (Ankebut,51)”KUR’AN onlara yetmiyor mu?”

    Muhteşem, mükemmel, muazzâm bir tasarım olan kâinatın/evrenin yaratıcısı-yöneticisi ve sahibi ALLAH ve Kitabı KUR’AN; sorgulanarak, araştırılarak anlaşılmayı, hakkettiği sevgiye, öneme, değere, saygıya kavuşmayı bekliyor!!!

    (Zümer,67-Hac,74)”ALLAH’ı kadrine-şanına yaraşır şekilde tanıyamadılar, takdir edemediler!”

    (Nahl,81)”Umulur ki ALLAH’ın hakkını teslim edersiniz!”

    (Zümer,36)”ALLAH kuluna kâfi değil mi/yetmez mi?”

    TEK olan ALLAH’ın yolundan uzaklaştırdığından ‘fırka/mezhep’ bölünmelerine, (Rum,31,32)’de; bölünme sonunda oluşabilecek büyük azaba da (Âli-İmran,105)’de KUR’AN, uyarısını yapmıştır.

    Bakın, mezhep savaşlarından dolayı Ortadoğu kan gölü! Büyük azap da, bu olsa gerek!

    Peygamber dahi olsa kişiye izafe Muhammedî İslam, sıfatlı, ılımlı İslam ve ideolojik, siyasal İslam gibi tanımı insânileştirilen İslam, ALLAH’ın isim hakkını elinden almaktır ve İsa peygambere izafe Hristiyanlık, Musa peygambere izafe Yahudilik, Buda’ya izafe Budizm gibi kişilere indirgenmiş ‘din’ haline getirmektir.

    (Âli-İmran,19)”ALLAH nezdinde/katında din İslam!”

    (Maide,3)”Dinin ismini, İslam koyan ALLAH!”

    İslam, KUR’AN’da; insanlık medeniyeti inşâ edecek ilke-kural-kâidelerle, örneklerle, tarihsel yanlışları da göstererek, ALLAH’ın birlikte yürümeyi teklif ettiği ama gönüllü/bilinçli seçim isteyen sırat-i müstakiym, dosdoğru insanlık yoludur. Öyle ki, KUR’AN’ın, bindörtyüz yıl önce işaret ettiği, bu dosdoğru insanlık yolunun temel insan haklarını; Birleşmiş Milletler, ancak, yakın yüzyılda Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi olarak kayıt altına alabilmiştir.

    KUR’AN, özgürlükler Kitabıdır; tüm inanç sömürüsü yapanlardan/kula kulluktan kurtardığı gibi, maddesel değerlere ya da kendinize tapmaktan da kurtarır!!!

    (Nur,34)”Andolsun ki! Biz bu KUR’AN’da; size gerçeği açıklayan/açık-seçik anlatan, Söze dayalı deliller/ilkeler, sizden önce geçmiş kimselerden ibret alınacak dersler/örnekler, saygılı olanlar/ALLAH bilincini canlı tutanlar için de öğütler indirdik!”

    (Bakara,256)”Dinde baskı-zorlama yoktur.”

    (A’raf,29)”Dini sadece ALLAH’a ait kılın. Nasıl ki, ilk defa sizi yaratan O idiyse, aynı şekilde dönüşünüz yine O’na olacaktır.”

    Kıyamete kadar; her âna-zamana söyleyecek sözü olan KUR’AN, bir kere ‘OKU’makla anlaşılabilir mi?!

    (Kehf,29)”İster inanırlar, ister inanmazlar!!!”

  3. Yasemin Çin avatarı
    Yasemin Çin

    KUR’AN yakma, Peygambere hakaret! Suç Kimin?!

    Kendini-sınırını bilmez bir tür yobazın, KUR’AN yakma eylemi; inanılan değerlere hakaret, aşağılama evet kötü, hem de çok kötü!
    Protesto edilmeli, kınanmalı tamam, ama bu sonuç kimin eseri, bir de buna bakalım!

    (En’am,108)”Başka dinden olanların tanrılarına sövmeyin. Bakarsın onlar da öfke ile kalkıp, farkında olmadan sizin Tanrınıza küfredebilirler.”

    Nasıl muhteşem bir KUR’AN uyarısı!

    Asırlardır, kendileri gibi düşünmeyen, başka dinden, inançtan olan herkese ‘kâfir’ diyen, KUR’AN’ın uyarısının farkında bile olmayan zihniyet, işte bu zihniyet, yakma eyleminin baş sebebi!
    Bu zalimlerin, ‘İslâm bu-Kur’an böyle emrediyor’ iftiraları ile yönetimlerini de ellerine geçirdikleri ülkelerinin, genel görüntüleri nasıl da renksiz, gri-siyah, ürpertici; şimdi, dönüp bir de bunları sorgulayalım!

    Şöyle bir bakın; bu dinci yobazlar yüzünden tüm dünyada, KUR’AN deyince insanlar ne anlıyorlar, ne görüyorlar;
    ‘başörtüsü?+namaz?+câmi?+sakallı, cüppeli, sarıklı erkek?’ dışında, algıda başka bir durum-hâl var mı sizce?

    Maalesef ki artık ülkemizin de dahil olduğu bu dinci rejimler, ‘din budur, başka yol yok’ diyerek halklarına zulmediyorlar; kendi sapkınlıklarına, ahlâksızlıklarına, özellikle peygamberi(hadisi?-sünneti?) ve kapak olarak da Kur’an’ı kalkan yaparak!
    İçeriği bilinmesin diye Arapça okutulan, ölülere üfürülerek yok sayılan/kupkuru bir kitap haline getirdikleri Kur’an’ı, sonra da hiç utanmadan-üzülmeden(biz ne yaptık? diye sorgulamadan) yaktılar diye kıyameti koparıyorlar. Sizin eseriniz! Buyrun seyredin.

    Aziz Peygamberi, Yüceler Yücesi-Güzellikler kaynağı Tanrı’ya ortak etme(şirk) yanında, 6-9 yaşlarında çocuklarla, çok sayıda(?) kadınla evlendirme, kadınları sadece cinsel obje olarak görme gibi kendi sapkınlıklarını, peygamber sünneti(?!) diyerek yalanlarına, malzeme yaptılar. İnananlar olarak; bu yalanlara, iftiralara ses çıkardınız mı ki, şimdi, Peygambere hakaret ediyorlar diye bağırıyorsunuz! Üstelik, yobaz-satıcı ama hoca geçinenlerin ekranlarda, peygamber hakkında anlattıkları yalanları eğlenerek dinleyen, kahkahalarla gülenleri gördüğünüzde, KUR’AN, TANRI ve Peygambere iftiralar, arşı aşmışken, hiç tepki gösterdiniz mi?
    Müzik eseri(?!) gibi nağmelerle(!), anlamadan okuyarak yok saydığınız Kur’an’ı, yaktılar diye niye feveran ediyorsunuz? İnsanların, Kur’an-peygamber hakkında böyle düşünmesi kimin eseri, kimin suçu?

    Ne kadar üzücü ki, algılarında kara-kapkara yobazların, insanlıktan çıkmış teröristlerin temsil ettiğini zannettikleri; adı ‘Barış’ olan dinin Kitabı KUR’AN’ın, yakılması sadece sonuç; çok acı veren bir sonuç!

    KUR’AN’ın adının geçtiği ‘Kur’an kurslarında?!’ sayısız çocuk tecavüzü yaşandığı halde, toplumsal ayaklanmalar yaşanmaması değil midir bu sonuç!! Kur’an’ı kötü emellerine alet etmeleri ile, Kur’an’ın yerlerde sürünmesine mi yanalım, küçücük çocukların hayatlarının kararmasına mı? Saygın, cesur, insan gazeteciler dışında sesini çıkaran oldu mu? Şimdi de kalkmış Kur’an’ı yakıyorlar diye fetvalar veriliyor, câmilere toplanan kuru kalabalıklar şikayet edip bağırıyorlar! Bu durumu siz yarattınız! Başkalarına bağırıp-çağırıp suçlayacağınıza, dönün de, bir de kendinize, yaptıklarınıza-yapmadıklarınıza/ihmallerinize bakın?!

    Aydınlık, ileriye dönük umutları olan ve laiklik ilkesinin geçerli olduğu, çok zor şartlarda kazanılmış bir Cumhuriyete sahiptik. Kuruluş yıllarındaki değerlerini koruyarak, örneklik misyonumuzu yerine getir(e)medik, itiraf edelim. Tarikatlara, diyanete bırakılmış yönetimle, Cumhuriyetin tüm birikimlerini, bir türlü uyanamadığımız ve gereken mücadeleyi ver(e)mediğimizden kaybetmek üzereyiz!

    Ülkenin bu hale gelmesinde, aydınların da büyük ihmalleri var. Onlar kendi sırça köşklerinde, Cumhuriyetin kazanımları ile mutlu-memnun yaşadılar. ‘Din’i, avam-aşağı tabaka alanı olarak görüp, uzak durup ilgilenmezken; kara-kapkara yobazlar da meydanı boş bulduklarından, inananları kandırıp kendilerine kul-köle yaparak hayatları, işte böyle cehenneme çevirdiler.

    Kocaman kitaplıklarının önünde kayıt görüntüsüyle, çook kitap okunmuşluğun gösterisi yapanlar, kütüphaneler dolusu kitapları Yazdıranın Kitabını da okuyup, inceleyip araştırsalardı. Lütfetselerdi birazcık da olsa, KUR’AN bilgisi ile toplumu aydınlatsalardı da, inananlar bu yobazların ellerine, ülkemiz de tarikatların, diyanetin eline düşmeseydi!

    KUR’AN’ı bir kere okudum, birşey anlamadım’ diyerek bir kenara attığınız Kitap, kâinatın Kitabı. Bir kere ‘oku’makla anlaşılabilir mi? Her âna, çağa, zamana; kıyamete kadar söyleyecek sözü olan KUR’AN bir kere okumakla kapılarını açar mı? Asırların tozu var üzerinde; çok emek-çaba-sorgulama-çok derin bilimsel araştırma, inceleme, cesaret ve gönül/yürek ister!!!

    Ayrıca, ahlâk ve adalet ve özgür irade/özgürlük yoksa, ‘din-KUR’AN da yok!

    Çoook yaralayıcı ki, hayranlıkla izlenmesi-takip edilmesi, eşsiz en değerli bilgilerinden dolayı sımsıkı-sımsıcak kucaklanması gerekirken; içeriği boşaltılmış, gereken saygı gösterilmemiş, gerçek anlamda sahiplenilmemiş, yok sayılmış, kupkuru bir kitap haline gelmiş KUR’AN’ı yakmalarının anlamı, sebepleri bilince daha da acı.

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir