DİYANET ENFLASYON ORANINI AÇIKLADI: %57!

<p>
Evet, yanlış duymadınız; TÜİK verilerine göre %24.5 olan yıllık enflasyon oranı, DİB verilerine göre %57!
Bunu nereden anlıyoruz; Diyanet'in hac ve umre ücretlerine yapmış olduğu zamdan.
Zira Diyanet, hac ve umre ücretlerine %57 oranında zam yapmış.
Hükümetin, enflasyonla mücadele etmek için özel firmalardan fedakârlık isteyerek hiç değilse fiyatlarda %10'luk indirim talep etmesine karşılık, kendisinin bu tür indirimlere yaklaşmadığı gibi, kendi verdiği hizmetlere sürekli zam yapıyor olması enteresandır.
Yıl başını beklemeden trafik cezalarında artırım yapma arayışına giren hükümet, şimdi de Diyanet eliyle sunmuş olduğu hac ve umre hizmetlerine %57 oranında zam yapmış bulunuyor.
Hayırlı uğurlu olsun.
Diyanet'in, önümüzdeki Ramazan'da ödenecek fitre miktarını da en az %57 oranında artırarak 30 TL yapması beklenmelidir.
Oysa hükümetten beklenen, üretimin, ayrıca mal ve hizmet sunumlarının temel girdileri olan ve ana maliyet unsurunu teşkil eden elektrik, doğalgaz, akaryakıt ve su gibi kalemlerde indirime gitmesidir.
Ancak hayır; hükümet özel firmalardan fedakârlık istiyor ama kendisi bir türlü yanaşmıyor fedakârlık yapmaya.
Doların 7 TL'ye çıkması üzerine akaryakıta zam yapan hükümetimiz, nedense dolar 5.80 TL'ye indiği halde, doların 7 TL'ye çıkması üzerine akaryakıta ve doğalgaza yapmış olduğu zamları geri almayı bir türlü akıl edemiyor!
Böylece vatandaşın gözünde sanki "Fırsatçı tüccar" konumuna düşmüş oluyor.
Neyse konumuz bu değil.
...
Evet ne diyorduk; Diyanet hac ve umre ücretlerine %57 oranında zam yapmış.
Demek ki; Diyanet bile TÜİK'in enflasyon rakamlarına inanmıyor!
Peki, biz hangisine inanalım; TÜKİK'e mi, yoksa Diyanet'e mi?
Din adamları yalan söylemez diyerek Diyanet'in açıklamış olduğu enflasyon oranına inanmak gerekir(!) diyeceğim ama, Diyanet Suudi Arabistan Riyali (SAR) üzerinden hesaplamış enflasyon oranını.
Zira Diyanet'in hac fiyatlarını tespit ettiği 2017 yılı içinde 1 SAR (Suudi Arabistan Riyali) yaklaşık 1 TL. imiş, şimdi olmuş 1.57 TL.
E Diyanet haklı bu konuda, senin paran kıytırık bir ülke olan Suudi Arabistan Devleti'nin parası karşısında bile %57 oranında değer kaybettiyse Diyanet ne yapsın; zorunlu olarak arttırmış hac ve umre ücretlerini!
Diyanet, yine insaflı davranmış; ya bir doların 7 TL., 1 SAR'ın 1.87 TL olduğu 13 Ağustos 2018 günü itibarıyla belirleseydi hac ve umre fiyatlarını?
Ben size söyleyeyim, en az %75 oranında, belki de daha fazla zam yapması gerekirdi hac ve umre ücretlerine!
Hacı adayları, şimdi yatın kalkın dua edin Diyanet İşleri Başkanı'na.
En azından Enerji ve Tabi Kaynakları Bakanı gibi davranmamış; döviz kurlarının bir miktar düşmesini, daha doğrusu durulmasını beklemiş!
Çünkü paramız, Dolar karşısında %75, SAR karşısında en az %80 oranında değer kaybetmişti geçtiğimiz Ağustos ayında!
Paradan altı sıfır atıldığı Ocak/2005 tarihinde 1 Amerikan Doları yaklaşık 1.3 TL, 1 Suudi Arabistan Riyali ise 0.35 TL. idi.
An itibarıyla 1 Dolar 5.80 TL, 1 SAR 1.54 TL.
Demek oluyor ki; paramız 01.01.2005 tarihinden bu yana ABD ve Suudi Arabistan Para birimleri karşısında hemen hemen aynı oranda olmak üzere tam 4.5 kat değer kaybetmiş!
Bir başka deyişle ülkemiz, bu iki ülke karşısında aynı oranda olmak üzere neredeyse 4.5 kat fakirleşmiş!
Türkiye, belki dünyanın 17. büyük ekonomisi olabilir ama diğer ülkelerin, mesela ABD ve Suudi Arabistan ekonomisinin ne kadar büyük olduğuna da bakmak gerekir.
İsterseniz siz ona da zahmet etmeyin, biz bu konuya da sizin yerinize bakmış olalım;
Mayıs/2018'de IMF tarafından GSYH esas alınarak yapılan dünyanın 20 büyük ekonomisi sıralamasında, dünyanın en büyük 17. ekonomisi olan Türkiye'nin ekonomik hacmi 844.480 milyon dolar olarak hesaplanmış.
Buna karşılık aynı çalışmada dünyanın en büyük ekonomisi olan ABD'nin ekonomik gücü 19.390.600 milyon dolar, 19. sıradaki Suudi Arabistan'ın ekonomik gücü ise 683.827 milyon dolar olarak hesaplanmış(1)
Bu rakamların anlamı şudur; ABD ekonomik olarak Türkiye'den 23 kat daha güçlü, Türkiye ise Suudi Arabistan'dan 1.17 kat daha güçlüdür.
Bugün parayı verenin düdük çaldığı bir dünyada yaşadığımız asla unutulmamalıdır.
Papaz Brunson'un geçirmiş olduğu dava sürecine ve Türk Polisi'ne, ortadan kaybolan gazeteci Cemal Kaşıkçı olayı ile ilgili olarak Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğunda arama yapma yetkisi verilmesi hadiselerine isterseniz bir de bu cepheden bakınız.
Yani ABD ekonomik yönden Türkiye'den kat be kat üstün olmasaydı, Papaz Brunson belki de hâlâ yargılanıyor olacaktı.
Türkiye, ekonomik güç olarak Suudi Arabistan'dan bir miktar güçlü olmasaydı, Türk Polisi, Suudi Arabistan Başkonsolosluğuna zor girerdi!
2016 yılından beri neredeyse koalisyon ortağı haline gelmiş bulunan MHP'in lideri Bahçeli'nin konuya ilişkin sözleri son derece önemlidir aslında.
Bahçeli geçtiğimiz Temmuz ayında şöyle demiştir:
"ABD'nin tehdidi stratejik ortaklığa gölge düşürüyor. Türkiye'nin tehditlere pabuç bıraktığı nerede görülmüştür? Papaz bahanesiyle şantaja boyun eğmeyeceğiz. ABD papazın peşine düşeceğine FETÖ'cülerin iadesini düşünmeli. ABD Pensilvanya'daki haini verirse takas imkanı doğar"(2)
Bahçeli'nin, partisinin bugünkü grup toplantısında söylemiş olduğu sözler de en az Temmuz ayında söylediği yukarıdaki sözler kadar önemlidir bize göre.
Bugün şöyle dedi Devlet Bey:
"Papazın serbest kalması elbette pek çok soru işaretine neden olmuştur. Terör örgütleriyle ilişkisi ve iltisakı belli olan şahsın, casusluk suçlamasıyla tutuklanan misyonerin iki yıl bile dolmadan serbest kalması adalet ilkeleriyle nasıl izah edilecektir. Brunson'un 3 gizli tanığının ifadesiyle suçlanması ve savcı değişikliği yine aynı tanıkların değiştirilmiş ifadeleriyle serbest kalması bağımsız ve tarafsız hukuka ne kadar uygundur?... 35 yılla yargılanıp iki yıl dolmadan yakayı kurtaran casusun vebaline millet vicdanı nasıl ortak olacaktır? ABD'deki papaz Gülen neden alınamaz? Halbuki ver papazı al papazı demiştik. Sözümüz sözdü. Pensilvanya'daki papaz ne zaman ülkemize iade edilecek? Diyelim ki umut ettiğimiz takas gerçekleştirilmedi. Hakan Atilla'nın iadesi ne zaman olacak?"(3)
...
Bizzat yaşadığım bir olayı aktararak yazımıza nokta koymak istersek;
2002 yılının sonu ile 2003 yılının başını kapsayan 3 aylık dönemde Diyanet adına görevli olarak hacca gitmiştim.
Görevim Mekke'de hac hizmetleri için harcanan paranın muhasebesini tutmaktı.
Özellikle otel sahibi Araplara eşek yükü ile para ödüyorduk.
Banka hesabımız "Suudi Hollandi Bank" isimli bir bankada idi ve tercümanımız olmakla birlikte çekleri çoğu kere bizzat ve Arapça olarak ben yazıyordum.
Çeklerin hemen tamamı milyonluk rakamlarla başlıyordu.
Örneğin "Beşmilyon altıyüzellibin beşyüzelli" Riyal ödemek için şöyle yazıyordum: "-Hamse milyûne ve sittemie ve hamsiyn âlâf ve hamsemie ve hamsiyn Riyal Fe Kat-"
O tarihlerde 1 Suudi Arabistan Riyali (SAR) 440 TL, 1 Amerikan Doları ise tam 1.650 TL idi.
Otel sahibi bedevilerin, bu döviz kurları karşısında bize güldüklerini ve bizimle alay ettiklerini, hâlâ için acıyarak hatırlıyorum.
Bu sebeple paradan 6 sıfır atılıp, 1 SAR, 0.35 TL'ye eşitlenince çocuklar gibi sevindiğimi hatırlıyorum.
Zira kâğıt üzerinde de olsa paramız, Suudi Arabistan Riyali karşısında yaklaşık 3 kat daha değerliydi.
Ancak şimdi bakıyorum; bedevinin para birimi bizim paramızdan neredeyse %50 daha değerli hale gelmiş.
Diğer bir tabirle söyleyecek olursak, 1 Ocak 2005'ten bu yana Türk Parası Suudi Arabistan Riyali karşısında yaklaşık 4.5 kat değer kaybetmiş!
Tanrım ne olur, paramızı daha fazla düşürme, bizi bedeviler ve küffar karşısında daha fazla rüsvâ va ve zebûn etme.
Senden tek dileğim budur Ulu Tanrım...</p>
<p>Ömer Sağlam
16 Ekim 2017
_______________
1- bkz.
2- ,
3-http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/siyaset/1112657/Bahceli_den_Brunson_ve_gizli_tanik_tepkisi.html#</p> - hac

<p>
Evet, yanlış duymadınız; TÜİK verilerine göre %24.5 olan yıllık enflasyon oranı, DİB verilerine göre %57!
Bunu nereden anlıyoruz; Diyanet'in hac ve umre ücretlerine yapmış olduğu zamdan.
Zira Diyanet, hac ve umre ücretlerine %57 oranında zam yapmış.
Hükümetin, enflasyonla mücadele etmek için özel firmalardan fedakârlık isteyerek hiç değilse fiyatlarda %10'luk indirim talep etmesine karşılık, kendisinin bu tür indirimlere yaklaşmadığı gibi, kendi verdiği hizmetlere sürekli zam yapıyor olması enteresandır.
Yıl başını beklemeden trafik cezalarında artırım yapma arayışına giren hükümet, şimdi de Diyanet eliyle sunmuş olduğu hac ve umre hizmetlerine %57 oranında zam yapmış bulunuyor.
Hayırlı uğurlu olsun.
Diyanet'in, önümüzdeki Ramazan'da ödenecek fitre miktarını da en az %57 oranında artırarak 30 TL yapması beklenmelidir.
Oysa hükümetten beklenen, üretimin, ayrıca mal ve hizmet sunumlarının temel girdileri olan ve ana maliyet unsurunu teşkil eden elektrik, doğalgaz, akaryakıt ve su gibi kalemlerde indirime gitmesidir.
Ancak hayır; hükümet özel firmalardan fedakârlık istiyor ama kendisi bir türlü yanaşmıyor fedakârlık yapmaya.
Doların 7 TL'ye çıkması üzerine akaryakıta zam yapan hükümetimiz, nedense dolar 5.80 TL'ye indiği halde, doların 7 TL'ye çıkması üzerine akaryakıta ve doğalgaza yapmış olduğu zamları geri almayı bir türlü akıl edemiyor!
Böylece vatandaşın gözünde sanki "Fırsatçı tüccar" konumuna düşmüş oluyor.
Neyse konumuz bu değil.
...
Evet ne diyorduk; Diyanet hac ve umre ücretlerine %57 oranında zam yapmış.
Demek ki; Diyanet bile TÜİK'in enflasyon rakamlarına inanmıyor!
Peki, biz hangisine inanalım; TÜKİK'e mi, yoksa Diyanet'e mi?
Din adamları yalan söylemez diyerek Diyanet'in açıklamış olduğu enflasyon oranına inanmak gerekir(!) diyeceğim ama, Diyanet Suudi Arabistan Riyali (SAR) üzerinden hesaplamış enflasyon oranını.
Zira Diyanet'in hac fiyatlarını tespit ettiği 2017 yılı içinde 1 SAR (Suudi Arabistan Riyali) yaklaşık 1 TL. imiş, şimdi olmuş 1.57 TL.
E Diyanet haklı bu konuda, senin paran kıytırık bir ülke olan Suudi Arabistan Devleti'nin parası karşısında bile %57 oranında değer kaybettiyse Diyanet ne yapsın; zorunlu olarak arttırmış hac ve umre ücretlerini!
Diyanet, yine insaflı davranmış; ya bir doların 7 TL., 1 SAR'ın 1.87 TL olduğu 13 Ağustos 2018 günü itibarıyla belirleseydi hac ve umre fiyatlarını?
Ben size söyleyeyim, en az %75 oranında, belki de daha fazla zam yapması gerekirdi hac ve umre ücretlerine!
Hacı adayları, şimdi yatın kalkın dua edin Diyanet İşleri Başkanı'na.
En azından Enerji ve Tabi Kaynakları Bakanı gibi davranmamış; döviz kurlarının bir miktar düşmesini, daha doğrusu durulmasını beklemiş!
Çünkü paramız, Dolar karşısında %75, SAR karşısında en az %80 oranında değer kaybetmişti geçtiğimiz Ağustos ayında!
Paradan altı sıfır atıldığı Ocak/2005 tarihinde 1 Amerikan Doları yaklaşık 1.3 TL, 1 Suudi Arabistan Riyali ise 0.35 TL. idi.
An itibarıyla 1 Dolar 5.80 TL, 1 SAR 1.54 TL.
Demek oluyor ki; paramız 01.01.2005 tarihinden bu yana ABD ve Suudi Arabistan Para birimleri karşısında hemen hemen aynı oranda olmak üzere tam 4.5 kat değer kaybetmiş!
Bir başka deyişle ülkemiz, bu iki ülke karşısında aynı oranda olmak üzere neredeyse 4.5 kat fakirleşmiş!
Türkiye, belki dünyanın 17. büyük ekonomisi olabilir ama diğer ülkelerin, mesela ABD ve Suudi Arabistan ekonomisinin ne kadar büyük olduğuna da bakmak gerekir.
İsterseniz siz ona da zahmet etmeyin, biz bu konuya da sizin yerinize bakmış olalım;
Mayıs/2018'de IMF tarafından GSYH esas alınarak yapılan dünyanın 20 büyük ekonomisi sıralamasında, dünyanın en büyük 17. ekonomisi olan Türkiye'nin ekonomik hacmi 844.480 milyon dolar olarak hesaplanmış.
Buna karşılık aynı çalışmada dünyanın en büyük ekonomisi olan ABD'nin ekonomik gücü 19.390.600 milyon dolar, 19. sıradaki Suudi Arabistan'ın ekonomik gücü ise 683.827 milyon dolar olarak hesaplanmış(1)
Bu rakamların anlamı şudur; ABD ekonomik olarak Türkiye'den 23 kat daha güçlü, Türkiye ise Suudi Arabistan'dan 1.17 kat daha güçlüdür.
Bugün parayı verenin düdük çaldığı bir dünyada yaşadığımız asla unutulmamalıdır.
Papaz Brunson'un geçirmiş olduğu dava sürecine ve Türk Polisi'ne, ortadan kaybolan gazeteci Cemal Kaşıkçı olayı ile ilgili olarak Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğunda arama yapma yetkisi verilmesi hadiselerine isterseniz bir de bu cepheden bakınız.
Yani ABD ekonomik yönden Türkiye'den kat be kat üstün olmasaydı, Papaz Brunson belki de hâlâ yargılanıyor olacaktı.
Türkiye, ekonomik güç olarak Suudi Arabistan'dan bir miktar güçlü olmasaydı, Türk Polisi, Suudi Arabistan Başkonsolosluğuna zor girerdi!
2016 yılından beri neredeyse koalisyon ortağı haline gelmiş bulunan MHP'in lideri Bahçeli'nin konuya ilişkin sözleri son derece önemlidir aslında.
Bahçeli geçtiğimiz Temmuz ayında şöyle demiştir:
"ABD'nin tehdidi stratejik ortaklığa gölge düşürüyor. Türkiye'nin tehditlere pabuç bıraktığı nerede görülmüştür? Papaz bahanesiyle şantaja boyun eğmeyeceğiz. ABD papazın peşine düşeceğine FETÖ'cülerin iadesini düşünmeli. ABD Pensilvanya'daki haini verirse takas imkanı doğar"(2)
Bahçeli'nin, partisinin bugünkü grup toplantısında söylemiş olduğu sözler de en az Temmuz ayında söylediği yukarıdaki sözler kadar önemlidir bize göre.
Bugün şöyle dedi Devlet Bey:
"Papazın serbest kalması elbette pek çok soru işaretine neden olmuştur. Terör örgütleriyle ilişkisi ve iltisakı belli olan şahsın, casusluk suçlamasıyla tutuklanan misyonerin iki yıl bile dolmadan serbest kalması adalet ilkeleriyle nasıl izah edilecektir. Brunson'un 3 gizli tanığının ifadesiyle suçlanması ve savcı değişikliği yine aynı tanıkların değiştirilmiş ifadeleriyle serbest kalması bağımsız ve tarafsız hukuka ne kadar uygundur?... 35 yılla yargılanıp iki yıl dolmadan yakayı kurtaran casusun vebaline millet vicdanı nasıl ortak olacaktır? ABD'deki papaz Gülen neden alınamaz? Halbuki ver papazı al papazı demiştik. Sözümüz sözdü. Pensilvanya'daki papaz ne zaman ülkemize iade edilecek? Diyelim ki umut ettiğimiz takas gerçekleştirilmedi. Hakan Atilla'nın iadesi ne zaman olacak?"(3)
...
Bizzat yaşadığım bir olayı aktararak yazımıza nokta koymak istersek;
2002 yılının sonu ile 2003 yılının başını kapsayan 3 aylık dönemde Diyanet adına görevli olarak hacca gitmiştim.
Görevim Mekke'de hac hizmetleri için harcanan paranın muhasebesini tutmaktı.
Özellikle otel sahibi Araplara eşek yükü ile para ödüyorduk.
Banka hesabımız "Suudi Hollandi Bank" isimli bir bankada idi ve tercümanımız olmakla birlikte çekleri çoğu kere bizzat ve Arapça olarak ben yazıyordum.
Çeklerin hemen tamamı milyonluk rakamlarla başlıyordu.
Örneğin "Beşmilyon altıyüzellibin beşyüzelli" Riyal ödemek için şöyle yazıyordum: "-Hamse milyûne ve sittemie ve hamsiyn âlâf ve hamsemie ve hamsiyn Riyal Fe Kat-"
O tarihlerde 1 Suudi Arabistan Riyali (SAR) 440 TL, 1 Amerikan Doları ise tam 1.650 TL idi.
Otel sahibi bedevilerin, bu döviz kurları karşısında bize güldüklerini ve bizimle alay ettiklerini, hâlâ için acıyarak hatırlıyorum.
Bu sebeple paradan 6 sıfır atılıp, 1 SAR, 0.35 TL'ye eşitlenince çocuklar gibi sevindiğimi hatırlıyorum.
Zira kâğıt üzerinde de olsa paramız, Suudi Arabistan Riyali karşısında yaklaşık 3 kat daha değerliydi.
Ancak şimdi bakıyorum; bedevinin para birimi bizim paramızdan neredeyse %50 daha değerli hale gelmiş.
Diğer bir tabirle söyleyecek olursak, 1 Ocak 2005'ten bu yana Türk Parası Suudi Arabistan Riyali karşısında yaklaşık 4.5 kat değer kaybetmiş!
Tanrım ne olur, paramızı daha fazla düşürme, bizi bedeviler ve küffar karşısında daha fazla rüsvâ va ve zebûn etme.
Senden tek dileğim budur Ulu Tanrım...</p>
<p>Ömer Sağlam
16 Ekim 2017
_______________
1- bkz.
2- ,
3-http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/siyaset/1112657/Bahceli_den_Brunson_ve_gizli_tanik_tepkisi.html#</p> - hac 1
Evet, yanlış duymadınız; TÜİK verilerine göre %24.5 olan yıllık enflasyon oranı, DİB verilerine göre %57!
Bunu nereden anlıyoruz; Diyanet’in hac ve umre ücretlerine yapmış olduğu zamdan.
Zira Diyanet, hac ve umre ücretlerine %57 oranında zam yapmış.
Hükümetin, enflasyonla mücadele etmek için özel firmalardan fedakârlık isteyerek hiç değilse fiyatlarda %10’luk indirim talep etmesine karşılık, kendisinin bu tür indirimlere yaklaşmadığı gibi, kendi verdiği hizmetlere sürekli zam yapıyor olması enteresandır.
Yıl başını beklemeden trafik cezalarında artırım yapma arayışına giren hükümet, şimdi de Diyanet eliyle sunmuş olduğu hac ve umre hizmetlerine %57 oranında zam yapmış bulunuyor.
Hayırlı uğurlu olsun.
Diyanet’in, önümüzdeki Ramazan’da ödenecek fitre miktarını da en az %57 oranında artırarak 30 TL yapması beklenmelidir.
Oysa hükümetten beklenen, üretimin, ayrıca mal ve hizmet sunumlarının temel girdileri olan ve ana maliyet unsurunu teşkil eden elektrik, doğalgaz, akaryakıt ve su gibi kalemlerde indirime gitmesidir.
Ancak hayır; hükümet özel firmalardan fedakârlık istiyor ama kendisi bir türlü yanaşmıyor fedakârlık yapmaya.
Doların 7 TL’ye çıkması üzerine akaryakıta zam yapan hükümetimiz, nedense dolar 5.80 TL’ye indiği halde, doların 7 TL’ye çıkması üzerine akaryakıta ve doğalgaza yapmış olduğu zamları geri almayı bir türlü akıl edemiyor!
Böylece vatandaşın gözünde sanki “Fırsatçı tüccar” konumuna düşmüş oluyor.
Neyse konumuz bu değil.

Evet ne diyorduk; Diyanet hac ve umre ücretlerine %57 oranında zam yapmış.
Demek ki; Diyanet bile TÜİK’in enflasyon rakamlarına inanmıyor!
Peki, biz hangisine inanalım; TÜKİK’e mi, yoksa Diyanet’e mi?
Din adamları yalan söylemez diyerek Diyanet’in açıklamış olduğu enflasyon oranına inanmak gerekir(!) diyeceğim ama, Diyanet Suudi Arabistan Riyali (SAR) üzerinden hesaplamış enflasyon oranını.
Zira Diyanet’in hac fiyatlarını tespit ettiği 2017 yılı içinde 1 SAR (Suudi Arabistan Riyali) yaklaşık 1 TL. imiş, şimdi olmuş 1.57 TL.
E Diyanet haklı bu konuda, senin paran kıytırık bir ülke olan Suudi Arabistan Devleti’nin parası karşısında bile %57 oranında değer kaybettiyse Diyanet ne yapsın; zorunlu olarak arttırmış hac ve umre ücretlerini!
Diyanet, yine insaflı davranmış; ya bir doların 7 TL., 1 SAR’ın 1.87 TL olduğu 13 Ağustos 2018 günü itibarıyla belirleseydi hac ve umre fiyatlarını?
Ben size söyleyeyim, en az %75 oranında, belki de daha fazla zam yapması gerekirdi hac ve umre ücretlerine!
Hacı adayları, şimdi yatın kalkın dua edin Diyanet İşleri Başkanı’na.
En azından Enerji ve Tabi Kaynakları Bakanı gibi davranmamış; döviz kurlarının bir miktar düşmesini, daha doğrusu durulmasını beklemiş!
Çünkü paramız, Dolar karşısında %75, SAR karşısında en az %80 oranında değer kaybetmişti geçtiğimiz Ağustos ayında!
Paradan altı sıfır atıldığı Ocak/2005 tarihinde 1 Amerikan Doları yaklaşık 1.3 TL, 1 Suudi Arabistan Riyali ise 0.35 TL. idi.
An itibarıyla 1 Dolar 5.80 TL, 1 SAR 1.54 TL.
Demek oluyor ki; paramız 01.01.2005 tarihinden bu yana ABD ve Suudi Arabistan Para birimleri karşısında hemen hemen aynı oranda olmak üzere tam 4.5 kat değer kaybetmiş!
Bir başka deyişle ülkemiz, bu iki ülke karşısında aynı oranda olmak üzere neredeyse 4.5 kat fakirleşmiş!
Türkiye, belki dünyanın 17. büyük ekonomisi olabilir ama diğer ülkelerin, mesela ABD ve Suudi Arabistan ekonomisinin ne kadar büyük olduğuna da bakmak gerekir.
İsterseniz siz ona da zahmet etmeyin, biz bu konuya da sizin yerinize bakmış olalım;
Mayıs/2018’de IMF tarafından GSYH esas alınarak yapılan dünyanın 20 büyük ekonomisi sıralamasında, dünyanın en büyük 17. ekonomisi olan Türkiye’nin ekonomik hacmi 844.480 milyon dolar olarak hesaplanmış.
Buna karşılık aynı çalışmada dünyanın en büyük ekonomisi olan ABD’nin ekonomik gücü 19.390.600 milyon dolar, 19. sıradaki Suudi Arabistan’ın ekonomik gücü ise 683.827 milyon dolar olarak hesaplanmış(1)
Bu rakamların anlamı şudur; ABD ekonomik olarak Türkiye’den 23 kat daha güçlü, Türkiye ise Suudi Arabistan’dan 1.17 kat daha güçlüdür.
Bugün parayı verenin düdük çaldığı bir dünyada yaşadığımız asla unutulmamalıdır.
Papaz Brunson’un geçirmiş olduğu dava sürecine ve Türk Polisi’ne, ortadan kaybolan gazeteci Cemal Kaşıkçı olayı ile ilgili olarak Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğunda arama yapma yetkisi verilmesi hadiselerine isterseniz bir de bu cepheden bakınız.
Yani ABD ekonomik yönden Türkiye’den kat be kat üstün olmasaydı, Papaz Brunson belki de hâlâ yargılanıyor olacaktı.
Türkiye, ekonomik güç olarak Suudi Arabistan’dan bir miktar güçlü olmasaydı, Türk Polisi, Suudi Arabistan Başkonsolosluğuna zor girerdi!
2016 yılından beri neredeyse koalisyon ortağı haline gelmiş bulunan MHP’in lideri Bahçeli’nin konuya ilişkin sözleri son derece önemlidir aslında.
Bahçeli geçtiğimiz Temmuz ayında şöyle demiştir:
“ABD’nin tehdidi stratejik ortaklığa gölge düşürüyor. Türkiye’nin tehditlere pabuç bıraktığı nerede görülmüştür? Papaz bahanesiyle şantaja boyun eğmeyeceğiz. ABD papazın peşine düşeceğine FETÖ’cülerin iadesini düşünmeli. ABD Pensilvanya’daki haini verirse takas imkanı doğar”(2)
Bahçeli’nin, partisinin bugünkü grup toplantısında söylemiş olduğu sözler de en az Temmuz ayında söylediği yukarıdaki sözler kadar önemlidir bize göre.
Bugün şöyle dedi Devlet Bey:
“Papazın serbest kalması elbette pek çok soru işaretine neden olmuştur. Terör örgütleriyle ilişkisi ve iltisakı belli olan şahsın, casusluk suçlamasıyla tutuklanan misyonerin iki yıl bile dolmadan serbest kalması adalet ilkeleriyle nasıl izah edilecektir. Brunson’un 3 gizli tanığının ifadesiyle suçlanması ve savcı değişikliği yine aynı tanıkların değiştirilmiş ifadeleriyle serbest kalması bağımsız ve tarafsız hukuka ne kadar uygundur?… 35 yılla yargılanıp iki yıl dolmadan yakayı kurtaran casusun vebaline millet vicdanı nasıl ortak olacaktır? ABD’deki papaz Gülen neden alınamaz? Halbuki ver papazı al papazı demiştik. Sözümüz sözdü. Pensilvanya’daki papaz ne zaman ülkemize iade edilecek? Diyelim ki umut ettiğimiz takas gerçekleştirilmedi. Hakan Atilla’nın iadesi ne zaman olacak?”(3)

Bizzat yaşadığım bir olayı aktararak yazımıza nokta koymak istersek;
2002 yılının sonu ile 2003 yılının başını kapsayan 3 aylık dönemde Diyanet adına görevli olarak hacca gitmiştim.
Görevim Mekke’de hac hizmetleri için harcanan paranın muhasebesini tutmaktı.
Özellikle otel sahibi Araplara eşek yükü ile para ödüyorduk.
Banka hesabımız “Suudi Hollandi Bank” isimli bir bankada idi ve tercümanımız olmakla birlikte çekleri çoğu kere bizzat ve Arapça olarak ben yazıyordum.
Çeklerin hemen tamamı milyonluk rakamlarla başlıyordu.
Örneğin “Beşmilyon altıyüzellibin beşyüzelli” Riyal ödemek için şöyle yazıyordum:
“-Hamse milyûne ve sittemie ve hamsiyn âlâf ve hamsemie ve hamsiyn Riyal Fe Kat-”
O tarihlerde 1 Suudi Arabistan Riyali (SAR) 440 TL, 1 Amerikan Doları ise tam 1.650 TL idi.
Otel sahibi bedevilerin, bu döviz kurları karşısında bize güldüklerini ve bizimle alay ettiklerini, hâlâ için acıyarak hatırlıyorum.
Bu sebeple paradan 6 sıfır atılıp, 1 SAR, 0.35 TL’ye eşitlenince çocuklar gibi sevindiğimi hatırlıyorum.
Zira kâğıt üzerinde de olsa paramız, Suudi Arabistan Riyali karşısında yaklaşık 3 kat daha değerliydi.
Ancak şimdi bakıyorum; bedevinin para birimi bizim paramızdan neredeyse %50 daha değerli hale gelmiş.
Diğer bir tabirle söyleyecek olursak, 1 Ocak 2005’ten bu yana Türk Parası Suudi Arabistan Riyali karşısında yaklaşık 4.5 kat değer kaybetmiş!
Tanrım ne olur, paramızı daha fazla düşürme, bizi bedeviler ve küffar karşısında daha fazla rüsvâ va ve zebûn etme.
Senden tek dileğim budur Ulu Tanrım…

Ömer Sağlam
16 Ekim 2017
_______________
1- bkz.
2- ,
3-http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/siyaset/1112657/Bahceli_den_Brunson_ve_gizli_tanik_tepkisi.html#


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir