KUR’AN ve NUTUK-32

NUTUK - umran unlu

NUTUK

 

2.bölüm

 

Milli Kongreler ve Gelişen olaylar:

 

Erzurum Kongresinin Bildirisi ve Kararları

 

Baylar,Erzurum Kongresi 14 gün sürdü. Çalışmasının sonucu, düzenlediği tüzük ve bu tüzüğün içindekileri herkese duyuran bildiridir.

Bu tüzük ve bildiri, o zamanın ve çevrenin gerektirdiği ikinci derecede düşünceler çıkarılarak incelenecek olursa birtakım köklü ve geniş kapsamlı ilkeler ve kararları ortaya koyabiliriz.

İzin verirseniz bu ilkeleri ve kararları,benim daha o zaman nasıl anladığımı açıklayayım: 

1- Ulusal sınırlar içinde bulunan vatan parçaları bir bütündür; birbirinden ayrılamaz (Bildiri, madde 6; Tüzük, madde 3’ün ayrıntıları; Tüzük ve Bildirinin 1’inci maddeleri okunup incelensin).

2- Ne türlü olursa olsun, yabancıların topraklarımıza girmesine ve işlerimize karışmasına karşı ve Osmanlı Hükümetinin dağılması durumunda ulus, birlikte direnecek ve savunacaktır (Tüzük, madde 2 ve 3; Bildiri, madde 3).

3- Yurdun ve bağımsızlığın korunmasına ve güvenliğinin sağlanmasına İstanbul Hükümetinin gücü yetmezse, amacı gerçekleştirmek için, geçici bir hükümet kurulacaktır. Bu hükümet üyeleri ulusal kongrece seçileceklerdir. Kongre toplanmamışsa bu seçimi Heyeti Temsiliye (Temsilciler Kurulu) yapacaktır (Tüzük, madde 4; Bildiri, madde 4).

4- Kuvayi Milliye’yi (Ulusal Kuvvetler) etken ve ulusal iradeyi egemen kılmak temel ilkedir (Bildiri, madde 3).

5- Hıristiyan azınlıklara siyasal üstünlük ve toplumsal dengemizi bozacak ayrıcalıklar verilemez (Bildiri, madde 4).

6- Yabancı devletlerin güdümü ve koruyuculuğu kabul olunamaz (Bildiri, madde 7).

7- Millet Meclisinin hemen toplanmasını ve hükümet işlerinin Meclis denetiminde yürütülmesini sağlamak için çalışılacaktır (Bildiri, madde 8).

Bu ilke ve kararlar, türlü türlü yorumlanmışsa da, temel nitelikleri hiç değiştirilmeksizin uygulanabilmiştir.

Baylar, biz Kongrede özetlediğim bu kararları ve bu ilkeleri saptamaya çalışırken, Sadrazam Ferit Paşa da ajanslarla birtakım demeçler yayımlıyordu. Bu demeçlere “Sadrazamın ulusu curnal etmesi” dense yeridir. 23 Temmuz 1919 günlü ajansla, dünyaya şunu duyuruyordu: “Anadolu’da karışıklık çıktı. Anayasaya aykırı olarak Millet Meclisi adı altında toplantılar yapılıyor. Bu işlerin sivil ve askeri görevlilerce yasak edilmesi gerekir.”

Buna karşı gereken önlem alındı ve Meclisi Mebusan’ın toplantıya çağırılması istendi. (belge: 39)

Ağustosun yedinci günü kongre toplantısını kapatırken, kongre üyelerine:

“Önemli kararlar alındığını ve bütün dünyaya ulusumuzun varlık ve birliğinin gösterildiğini” söyledim ve:

“Tarih, bu Kongremizi çok az görülebilen büyük bir eser olarak yazacaktır.” dedim. (belge: 40)

Sözlerimin yersiz olmadığını zaman ve olayların tanıtladığı kanısındayım, baylar.

Erzurum Kongresi, tüzük gereğince, bir Heyeti Temsiliye seçmişti.

Cemiyetler Kanunu’na uyularak verilmesi gereken dilekçe yerine Erzurum Valiliği katına sunulan 24 Ağustos 1919 günlü bildiride, Heyeti Temsiliye üyelerinin adları ve kimlikleri şöylece gösterilmişti:

Mustafa Kemal           Eski Üçüncü Ordu Müfettişi, askerlikten çekilmiş

Rauf Bey                   Eski Bahriye Nazırı (Donanma Bakanı)

Raif Efendi                Eski Erzurum Milletvekili

İzzet Bey                Eski Trabzon Milletvekili

Servet Bey             Eski Trabzon Milletvekili

Şeyh Fevzi Efendi      Erzincan’da Nakşî Şeyhi

Bekir Sami Bey         Eski Beyrut Valisi

Sadullah Efendi      Eski Bitlis Milletvekili

Hacı Musa Bey     Mutki Aşiret Başkanı. (belge: 41)

Baylar, yeri gelmişken şunu bilginize sunayım ki, bu kişiler hiçbir zaman bir araya gelip birlikte çalışmış değildir. Bunlardan İzzet, Servet ve Hacı Musa beyler ve Sadullah Efendi hiç gelmemişlerdir. Raif ve Şeyh Fevzi efendiler, Sivas Kongresine katılmışlar ve ondan sonra biri Erzurum’a, öteki Erzincan’a dönerek bir daha aramıza katılmamışlardır.Rauf Bey  ve Sivas Kongresinde aramıza katılan Bekir Sami Bey, İstanbul’daki Meclisi Mebusan’a gidinceye dek, bizimle birlikte bulunmuşlardır.

 

 

KUR’AN:

 

Ali İmran Suresi: 171-181. ayetler:

 

 

 

171. Allah’tan bir nimeti, bir lütfu ve Allah’ın müminlerin ödülünü vermezlik etmeyeceğini de müjdelerler.
172. O müminler ki, kendilerine yara isabet ettikten sonra bile Allah’ın ve resulün çağrısına cevap verdiler. Onlar içinden, güzel işler yapıp takvaya sarılanlara büyük bir ödül vardır.
173. O müminler ki, insanlar kendilerine, “Halk size karşı bir araya gelmiş, korkun onlardan!” dediklerinde, bu onların imanını artırdı da şöyle söylediler: “Allah bize yeter. Ne güzel Vekîl’dir O!”
174. Böyle olduğu içindir ki, Allah’tan bir nimet ve lütufla geri döndüler, hiçbir kötülük dokunmamıştı onlara. Allah’ın rızasını izlediler. Allah çok büyük bir lütfun sahibidir.
175. İşte size şeytan. O yalnız kendi dostlarını korkutur. Eğer inananlarsanız onlardan korkmayın, benden korkun.
176. Küfür içinde koşuşanlar sana üzüntü vermesin. Şu bir gerçek ki, onlar Allah’a hiçbir şekilde zarar veremezler. Allah, onlara âhirette bir nasip vermemeyi istemektedir. Onlar için çok büyük bir azap öngörülmüştür.
177. İman karşılığında küfrü satın alanlar, Allah’a herhangi bir biçimde asla zarar veremezler. Korkunç bir azap vardır onlar için.
178. Küfre sapanlar, onlara süre tanımamızın kendileri için hayırlı olduğunu asla düşünmesinler. Onlara, biraz daha günah işlesinler diye süre veriyoruz. Yere geçirecek bir azap var onlar için.
179. Allah, müminleri şu üzerinde bulunduğunuz halde bırakmayacaktır. Sonuçta pisi temizden ayıracaktır. Allah sizi gaybı bilir duruma da getirmeyecektir. Şu var ki Allah, resullerinden dilediğini seçer. O halde Allah’a ve resullerine inanın. Eğer inanır, korunursanız sizin için büyük bir ödül vardır.
180. Allah’ın, lütfundan kendilerine verdiği şeyde cimrilik edenler, bunun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Tam aksine bu onlar için bir şerdir. O cimrilik konusu yaptıkları şey, kıyamet günü bir tasma gibi boyunlarına dolandırılacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır.
181. Yemin olsun ki, Allah, “Allah yoksuldur, bizler zenginleriz!” diyenlerin sözünü işitti. Dediklerini de yazacağız, haksız yere peygamberleri öldürmelerini de. Ve şöyle diyeceğiz: “Tadın, yakıp pişiren azabı!”
Okumaya devam et  AYNI DİNE İNANIYORLAR AMA

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir