TÜRKİYELİ OLMAK

<p>“TÜRKİYELİ” OLMAK
Hüseyin MÜMTAZ</p>
<p>“Yeni” Hürriyet ayni manşeti atar mıydı emin değilim ama “eski”sindeki manşet şöyle;
“Türkiye kökenli Belçikalı Bakan, öğrencilere Türkçe dersi verilmesine tepki gösterdi!”.</p>
<p>Hâliyle merak ediyorsunuz!
Bakan hem “Belçikalı” hem “Türkiye kökenli” hem “Türkçe dersine tepkili”.
Ters bir şey var.
Kilit kavram acaba “Türkiye kökenli” olması meselesi mi?
Ne demek bu?
“Google” engin bir hazine, devam ediyorsunuz ve bakın daha neler çıkıyor…
“Belçikalı Bakan Zuhal Demir'den başörtüsü yasağına destek!”
“PKK destekçisi Belçikalı Bakan”…
Ve nihayet; “Belçika Hükümeti'nde eşitlikten sorumlu devlet bakanı olan Yeni Flaman İttifakı (N-VA) partisi üyesi Zuhal Demir, Türkiye'de her şeyin tersine gittiğini söyleyerek Türk vatandaşlığından çıkacağını söyledi”.
Hatırım kalır!
Kalır da, “Türk vatandaşlığı” bu kadar mı ucuz? Bu kadar lâf, faaliyet ve eylemden sonra neden biz çıkar(a)mıyoruz böylelerini vatandaşlıktan da kendileri “lütfedip” çıkıyorlar?
Ve bingo!
“Ailem aslen Tuncelili Kürt kökenli.. Ailemin orada dil için verdiği savaşı, ben Flamanca tarafında Fransızca’ya karşı verdim. Vermeye devam ediyorum. Kısacası Fransız egemenliğine karşı Flaman direnç merkezinde yer aldım"…</p>
<p>Demek “Türkiye kökenli”lik ile “Türklük” farklı şeyler!
Demek her “Türkiye kökenli”, her “Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı” Türk olmayabiliyor…
Aslında olmak zorunda da değil…
Bahçeli, “çiçek bahçesi”, başkaları “zengin mozayiğin parçaları” demişti ve sayıları bir ara 86’ya kadar çıkmıştı bu hazine parçalarının.
Necdet Sevinç’in unutulmaz eseri “İSTİKLAL HARBİ’NDE ETNİK İHANET”i raftan indirip klavyenin sağına koyduktan sonra; “Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğüne saygı duydukları sürece” çiçek bahçesinin bütün çiçeklerine ben de elbette derin bir saygı ve sevgi duyuyorum.
Daha önce de bilhassa Azerî Türkleri’nden “Osmanlı Türkü” kavramını duymuş ve üzerinde uzun uzun düşündüğümü yazmıştım.
https://www.turkishnews.com/tr/content/2016/03/28/osmanli-turku/
Osmanlı bir imparatorluk olduğu için, haliyle elli çeşit dil, din, ırkı bünyesinde barındırıyordu ama demek bu kalabalık içinde “Osmanlı’nın Türkleri” de “dışarıdan” farklı görünüyordu.
Öyle ya “Türkler”, dünyada sadece Osmanlı’da yaşayanlardan ibaret değildi ki!
Geçenlerde Kerkük Türkü bir dostum, bir Kıbrıs Türkü’nün de bulunduğu ortamda lâfa, “Siz Anadolu Türkleri” diye başladı.
Ve tam da aynı zamanda Sadi Somuncuoğlu şöyle yazdı;
“Türk ve Türkiye, birbirinden ayrılmayan iki kavram. Tarihçilerimize göre; Türk ismi ilk defa, M.Ö. 1328 yılında Çin kaynaklarında, ‘Tu-kue’ olarak geçiyor. Türkiye kelimesi ise, Prof. Dr. Abdulhâluk Çay'a göre, M.S. 6. yüzyılda Bizans'ta ‘Turkhia’ şeklinde; daha sonra 9. ve 10. yüzyıllarda İdil/Volga Nehri'nden Orta Avrupa'ya kadar uzanan sahada kullanılıyor. Prof. İlber Ortaylı da, ‘Türkiye’ kelimesinin 12. yüzyılda Venedikli ve Cenovalı tüccarlar tarafından kullanıldığını söylüyor. Türkiyeli ismi ise, son zamanlarda ortaya çıkan, Türk ülkesinde (coğrafyasında) yaşayan kişi anlamında kullanılıyor. Bireyin kendisini, tarih boyunca birlikte yaşadığı milletten ve devletten saymadığını ifadeye müsait bir sözcük. Batı ülkelerinde olduğu gibi, Türk sözlüklerinde de olmayan bir kelime. Türkiyeli kelimesi piyasaya, ayrılıkçı hareketlerle ve terörle eşzamanlı sürüldü. Arkasında, ayrılıkçılığın ideolojisini yazan ve güdümünü yapan emperyalist güçler var. Bunlar aralarında ittifaklar kurarken, oltaya takılan teröristler bu gerçeği göremez, ‘ayrı devlet’ olma tuzağında kendi ülkelerini bölmeye çalışırlar. Komşu ülkelerde su gibi akan kanda ve kaybedilen canda, akıbetlerini göremezler. Terörist ve bölücü biri gösterilemez ki, kendine Türk desin. Her yerde ağızlarından düşürmedikleri Türkiyeli sözü, onların Türklük düşmanlığının da açığa vurulmasıdır. Buna göre de, siyasetçilerin, yöneticilerin, aydınların, bilim adamlarının ve bilinçli vatandaşlarımızın bu sözcükten uzak durmaları gerekir”.</p>
<p>Tamamen katılıyorum…
Belçikalı bakaniye’nin durumunu, tutumunu, hâl ve efkârını da çok güzel ifade ediyor bu çözümleme.
Öte yandan, sevdim! bu “Türkiyeli”liği.
Demek her “Türkiyeli” Türk değil, olmak zorunda da değil.
Demek Türkiye’de kendini Türk saymayanlar da yaşamakta…
Gayet tabii değil mi?
(Ama neden içeride değil de Hollanda, Almanya, Belçika’da…. akıllarına geliyor hep “Türkiye kökenlilik?”
Osmanlı Türkü, Kuzey ve Güney Azerbaycan Türkü, Anadolu Türkü, Kıbrıs Türkü…
Balkan Türkü, Kırım Türkü, Kerkük Türkü…
Belçika’dan, Azerbaycan’a dönelim.
Yukarıdaki fotoğrafa bir daha bakın…
Elçibey’in mezarının üzerinde ne yazıyor, okudunuz mu?
“BURADA ŞEREFLİ BİR TÜRK ESGERİ YATIR”.
Elçibey, bağımsız Azerbaycan’ın ilk Cumhurbaşkanı’dır.
Kasım 1992’de ilk yurt dışı ziyaretini Türkiye’ye yapmış ve Anıtkabir defterine şunları yazmıştı:
“Ey böyük Türk’ün böyük Komutanı! Seni ziyaret etmekle özüm ve bütün milletim adına şeref duydum”.
İmza; “Senin esgerin; Ebülfez Elçibey”.
Hayattayken kıymetini bilemediklerimizden, sonra da hiç hatırlamadıklarımızdandır Elçibey.
13 Haziran 2018</p> - ebulfeyz elcibey 286706

<p>“TÜRKİYELİ” OLMAK
Hüseyin MÜMTAZ</p>
<p>“Yeni” Hürriyet ayni manşeti atar mıydı emin değilim ama “eski”sindeki manşet şöyle;
“Türkiye kökenli Belçikalı Bakan, öğrencilere Türkçe dersi verilmesine tepki gösterdi!”.</p>
<p>Hâliyle merak ediyorsunuz!
Bakan hem “Belçikalı” hem “Türkiye kökenli” hem “Türkçe dersine tepkili”.
Ters bir şey var.
Kilit kavram acaba “Türkiye kökenli” olması meselesi mi?
Ne demek bu?
“Google” engin bir hazine, devam ediyorsunuz ve bakın daha neler çıkıyor…
“Belçikalı Bakan Zuhal Demir'den başörtüsü yasağına destek!”
“PKK destekçisi Belçikalı Bakan”…
Ve nihayet; “Belçika Hükümeti'nde eşitlikten sorumlu devlet bakanı olan Yeni Flaman İttifakı (N-VA) partisi üyesi Zuhal Demir, Türkiye'de her şeyin tersine gittiğini söyleyerek Türk vatandaşlığından çıkacağını söyledi”.
Hatırım kalır!
Kalır da, “Türk vatandaşlığı” bu kadar mı ucuz? Bu kadar lâf, faaliyet ve eylemden sonra neden biz çıkar(a)mıyoruz böylelerini vatandaşlıktan da kendileri “lütfedip” çıkıyorlar?
Ve bingo!
“Ailem aslen Tuncelili Kürt kökenli.. Ailemin orada dil için verdiği savaşı, ben Flamanca tarafında Fransızca’ya karşı verdim. Vermeye devam ediyorum. Kısacası Fransız egemenliğine karşı Flaman direnç merkezinde yer aldım"…</p>
<p>Demek “Türkiye kökenli”lik ile “Türklük” farklı şeyler!
Demek her “Türkiye kökenli”, her “Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı” Türk olmayabiliyor…
Aslında olmak zorunda da değil…
Bahçeli, “çiçek bahçesi”, başkaları “zengin mozayiğin parçaları” demişti ve sayıları bir ara 86’ya kadar çıkmıştı bu hazine parçalarının.
Necdet Sevinç’in unutulmaz eseri “İSTİKLAL HARBİ’NDE ETNİK İHANET”i raftan indirip klavyenin sağına koyduktan sonra; “Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğüne saygı duydukları sürece” çiçek bahçesinin bütün çiçeklerine ben de elbette derin bir saygı ve sevgi duyuyorum.
Daha önce de bilhassa Azerî Türkleri’nden “Osmanlı Türkü” kavramını duymuş ve üzerinde uzun uzun düşündüğümü yazmıştım.
https://www.turkishnews.com/tr/content/2016/03/28/osmanli-turku/
Osmanlı bir imparatorluk olduğu için, haliyle elli çeşit dil, din, ırkı bünyesinde barındırıyordu ama demek bu kalabalık içinde “Osmanlı’nın Türkleri” de “dışarıdan” farklı görünüyordu.
Öyle ya “Türkler”, dünyada sadece Osmanlı’da yaşayanlardan ibaret değildi ki!
Geçenlerde Kerkük Türkü bir dostum, bir Kıbrıs Türkü’nün de bulunduğu ortamda lâfa, “Siz Anadolu Türkleri” diye başladı.
Ve tam da aynı zamanda Sadi Somuncuoğlu şöyle yazdı;
“Türk ve Türkiye, birbirinden ayrılmayan iki kavram. Tarihçilerimize göre; Türk ismi ilk defa, M.Ö. 1328 yılında Çin kaynaklarında, ‘Tu-kue’ olarak geçiyor. Türkiye kelimesi ise, Prof. Dr. Abdulhâluk Çay'a göre, M.S. 6. yüzyılda Bizans'ta ‘Turkhia’ şeklinde; daha sonra 9. ve 10. yüzyıllarda İdil/Volga Nehri'nden Orta Avrupa'ya kadar uzanan sahada kullanılıyor. Prof. İlber Ortaylı da, ‘Türkiye’ kelimesinin 12. yüzyılda Venedikli ve Cenovalı tüccarlar tarafından kullanıldığını söylüyor. Türkiyeli ismi ise, son zamanlarda ortaya çıkan, Türk ülkesinde (coğrafyasında) yaşayan kişi anlamında kullanılıyor. Bireyin kendisini, tarih boyunca birlikte yaşadığı milletten ve devletten saymadığını ifadeye müsait bir sözcük. Batı ülkelerinde olduğu gibi, Türk sözlüklerinde de olmayan bir kelime. Türkiyeli kelimesi piyasaya, ayrılıkçı hareketlerle ve terörle eşzamanlı sürüldü. Arkasında, ayrılıkçılığın ideolojisini yazan ve güdümünü yapan emperyalist güçler var. Bunlar aralarında ittifaklar kurarken, oltaya takılan teröristler bu gerçeği göremez, ‘ayrı devlet’ olma tuzağında kendi ülkelerini bölmeye çalışırlar. Komşu ülkelerde su gibi akan kanda ve kaybedilen canda, akıbetlerini göremezler. Terörist ve bölücü biri gösterilemez ki, kendine Türk desin. Her yerde ağızlarından düşürmedikleri Türkiyeli sözü, onların Türklük düşmanlığının da açığa vurulmasıdır. Buna göre de, siyasetçilerin, yöneticilerin, aydınların, bilim adamlarının ve bilinçli vatandaşlarımızın bu sözcükten uzak durmaları gerekir”.</p>
<p>Tamamen katılıyorum…
Belçikalı bakaniye’nin durumunu, tutumunu, hâl ve efkârını da çok güzel ifade ediyor bu çözümleme.
Öte yandan, sevdim! bu “Türkiyeli”liği.
Demek her “Türkiyeli” Türk değil, olmak zorunda da değil.
Demek Türkiye’de kendini Türk saymayanlar da yaşamakta…
Gayet tabii değil mi?
(Ama neden içeride değil de Hollanda, Almanya, Belçika’da…. akıllarına geliyor hep “Türkiye kökenlilik?”
Osmanlı Türkü, Kuzey ve Güney Azerbaycan Türkü, Anadolu Türkü, Kıbrıs Türkü…
Balkan Türkü, Kırım Türkü, Kerkük Türkü…
Belçika’dan, Azerbaycan’a dönelim.
Yukarıdaki fotoğrafa bir daha bakın…
Elçibey’in mezarının üzerinde ne yazıyor, okudunuz mu?
“BURADA ŞEREFLİ BİR TÜRK ESGERİ YATIR”.
Elçibey, bağımsız Azerbaycan’ın ilk Cumhurbaşkanı’dır.
Kasım 1992’de ilk yurt dışı ziyaretini Türkiye’ye yapmış ve Anıtkabir defterine şunları yazmıştı:
“Ey böyük Türk’ün böyük Komutanı! Seni ziyaret etmekle özüm ve bütün milletim adına şeref duydum”.
İmza; “Senin esgerin; Ebülfez Elçibey”.
Hayattayken kıymetini bilemediklerimizden, sonra da hiç hatırlamadıklarımızdandır Elçibey.
13 Haziran 2018</p> - ebulfeyz elcibey 286706

 

“TÜRKİYELİ” OLMAK
Hüseyin MÜMTAZ

“Yeni” Hürriyet ayni manşeti atar mıydı emin değilim ama “eski”sindeki manşet şöyle;
“Türkiye kökenli Belçikalı Bakan, öğrencilere Türkçe dersi verilmesine tepki gösterdi!”.

Hâliyle merak ediyorsunuz!
Bakan hem “Belçikalı” hem “Türkiye kökenli” hem “Türkçe dersine tepkili”.
Ters bir şey var.
Kilit kavram acaba “Türkiye kökenli” olması meselesi mi?
Ne demek bu?
“Google” engin bir hazine, devam ediyorsunuz ve bakın daha neler çıkıyor…
“Belçikalı Bakan Zuhal Demir’den başörtüsü yasağına destek!”
“PKK destekçisi Belçikalı Bakan”…
Ve nihayet; “Belçika Hükümeti’nde eşitlikten sorumlu devlet bakanı olan Yeni Flaman İttifakı (N-VA) partisi üyesi Zuhal Demir, Türkiye’de her şeyin tersine gittiğini söyleyerek Türk vatandaşlığından çıkacağını söyledi”.
Hatırım kalır!
Kalır da, “Türk vatandaşlığı” bu kadar mı ucuz? Bu kadar lâf, faaliyet ve eylemden sonra neden biz çıkar(a)mıyoruz böylelerini vatandaşlıktan da kendileri “lütfedip” çıkıyorlar?
Ve bingo!
“Ailem aslen Tuncelili Kürt kökenli.. Ailemin orada dil için verdiği savaşı, ben Flamanca tarafında Fransızca’ya karşı verdim. Vermeye devam ediyorum. Kısacası Fransız egemenliğine karşı Flaman direnç merkezinde yer aldım”…

Demek “Türkiye kökenli”lik ile “Türklük” farklı şeyler!
Demek her “Türkiye kökenli”, her “Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı” Türk olmayabiliyor…
Aslında olmak zorunda da değil…
Bahçeli, “çiçek bahçesi”, başkaları “zengin mozayiğin parçaları” demişti ve sayıları bir ara 86’ya kadar çıkmıştı bu hazine parçalarının.
Necdet Sevinç’in unutulmaz eseri “İSTİKLAL HARBİ’NDE ETNİK İHANET”i raftan indirip klavyenin sağına koyduktan sonra; “Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğüne saygı duydukları sürece” çiçek bahçesinin bütün çiçeklerine ben de elbette derin bir saygı ve sevgi duyuyorum.
Daha önce de bilhassa Azerî Türkleri’nden “Osmanlı Türkü” kavramını duymuş ve üzerinde uzun uzun düşündüğümü yazmıştım.

“OSMANLI TÜRKÜ”?


Osmanlı bir imparatorluk olduğu için, haliyle elli çeşit dil, din, ırkı bünyesinde barındırıyordu ama demek bu kalabalık içinde “Osmanlı’nın Türkleri” de “dışarıdan” farklı görünüyordu.
Öyle ya “Türkler”, dünyada sadece Osmanlı’da yaşayanlardan ibaret değildi ki!
Geçenlerde Kerkük Türkü bir dostum, bir Kıbrıs Türkü’nün de bulunduğu ortamda lâfa, “Siz Anadolu Türkleri” diye başladı.
Ve tam da aynı zamanda Sadi Somuncuoğlu şöyle yazdı;
“Türk ve Türkiye, birbirinden ayrılmayan iki kavram. Tarihçilerimize göre; Türk ismi ilk defa, M.Ö. 1328 yılında Çin kaynaklarında, [Çincede R sesi olmadığı için] ‘Tu-kue’ olarak geçiyor. Türkiye kelimesi ise, Prof. Dr. Abdulhâluk Çay’a göre, M.S. 6. yüzyılda Bizans’ta ‘Turkhia’ şeklinde; daha sonra 9. ve 10. yüzyıllarda İdil/Volga Nehri’nden Orta Avrupa’ya kadar uzanan sahada kullanılıyor. Prof. İlber Ortaylı da, ‘Türkiye’ kelimesinin 12. yüzyılda Venedikli ve Cenovalı tüccarlar tarafından kullanıldığını söylüyor. Türkiyeli ismi ise, son zamanlarda ortaya çıkan, Türk ülkesinde (coğrafyasında) yaşayan kişi anlamında kullanılıyor. Bireyin kendisini, tarih boyunca birlikte yaşadığı milletten ve devletten saymadığını ifadeye müsait bir sözcük. Batı ülkelerinde olduğu gibi, Türk sözlüklerinde de olmayan bir kelime. Türkiyeli kelimesi piyasaya, ayrılıkçı hareketlerle ve terörle eşzamanlı sürüldü. Arkasında, ayrılıkçılığın ideolojisini yazan ve güdümünü yapan emperyalist güçler var. Bunlar aralarında ittifaklar kurarken, oltaya takılan teröristler bu gerçeği göremez, ‘ayrı devlet’ olma tuzağında kendi ülkelerini bölmeye çalışırlar. Komşu ülkelerde su gibi akan kanda ve kaybedilen canda, akıbetlerini göremezler. Terörist ve bölücü biri gösterilemez ki, kendine Türk desin. Her yerde ağızlarından düşürmedikleri Türkiyeli sözü, onların Türklük düşmanlığının da açığa vurulmasıdır. Buna göre de, siyasetçilerin, yöneticilerin, aydınların, bilim adamlarının ve bilinçli vatandaşlarımızın bu sözcükten uzak durmaları gerekir”.

Tamamen katılıyorum…
Belçikalı bakaniye’nin durumunu, tutumunu, hâl ve efkârını da çok güzel ifade ediyor bu çözümleme.
Öte yandan, sevdim! bu “Türkiyeli”liği.
Demek her “Türkiyeli” Türk değil, olmak zorunda da değil.
Demek Türkiye’de kendini Türk saymayanlar da yaşamakta…
Gayet tabii değil mi?
(Ama neden içeride değil de Hollanda, Almanya, Belçika’da…. akıllarına geliyor hep “Türkiye kökenlilik?”
Osmanlı Türkü, Kuzey ve Güney Azerbaycan Türkü, Anadolu Türkü, Kıbrıs Türkü…
Balkan Türkü, Kırım Türkü, Kerkük Türkü…
Belçika’dan, Azerbaycan’a dönelim.
Yukarıdaki fotoğrafa bir daha bakın…
Elçibey’in mezarının üzerinde ne yazıyor, okudunuz mu?
“BURADA ŞEREFLİ BİR TÜRK ESGERİ YATIR”.
Elçibey, bağımsız Azerbaycan’ın ilk Cumhurbaşkanı’dır.
Kasım 1992’de ilk yurt dışı ziyaretini Türkiye’ye yapmış ve Anıtkabir defterine şunları yazmıştı:
“Ey böyük Türk’ün böyük Komutanı! Seni ziyaret etmekle özüm ve bütün milletim adına şeref duydum”.
İmza; “Senin esgerin; Ebülfez Elçibey”.
Hayattayken kıymetini bilemediklerimizden, sonra da hiç hatırlamadıklarımızdandır Elçibey.
13 Haziran 2018


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir