CEHALET, İLK ÖNCE AİLEYİ SONRA DA ÜLKEYİ BATIRIR!..

Zekeriya TÜMER CEHALET,
İLK ÖNCE AİLEYİ
SONRA DA ÜLKEYİ BATIRIR!.. Sevgili okurlar; bazı kişiler her söylenene körü körüne inanırlar. Bu cahilliğin sebebidir.
Cahil insanları kullanmak kolaydır. Uyanıklar onları çok iyi kullanırlar ve istediklerini de yaptırırlar.
Çünkü cahil insan söylenen bir sözü araştırmaz. O yeteneği yoktur. Sabit fikirlidir. Yorum yapmaz. Kendi söylediğini doğru kabul eder ve hemen saldırıya geçer, karşısındakini yargılar.
Cahil insan okumaz, araştırmaz, düşünmez. Hele ki, yalanı söyleyen kişi beğendiği birisi ise, onun her sözünü doğru kabul ederler ve itaatkar olurlar, her söylediklerine inanırlar. Söylenen sözün doğruluğunu ve yanlışlığını araştırmaya tenezzül bile etmezler.
Cahil insanı en iyi Din ile kandırırsınız. Onlar Dini bildiklerini sanır. Din bilgisini, hocadan, şeyhlerden, şıhlardan, ya da anne ve babasından öğrenmiştir.
Kendisi okumamış, araştırmamıştır. Bu nedenle de tek korkuları vardır, günah işlemek ve öldüklerinde cehenneme gitmek korkusudur.
Doğruyu öğrenebilme imkânları olmadığından körü körüne inanırlar.
Karşılarına doğruyu söyleyen çıkınca çok kızarlar. Dinlemek istemezler. Zannederler ki doğru söyleyen onu günaha sokacak, bu nedenle onu dövmek, yok etmek, katletmek isterler.
Cahil insan basit düşünür. Tek düzedir, asla sosyal olamaz.
Dinimizin en önemli sözü olan “oku” sözünü bir türlü idrak edemezler.
En tehlikeli cahillerde okumuş cahillerdir. Bunların kafaları çoğunlukla şeytani düşünceler ile doludur. Öğrendikleri bilgilerini kötülük yapmaya ve cahil insanları kandırmaya, aldatmaya ve yönetmeye kullanırlar.
Nedeni ise menfaat ve çıkar sağlamaktır. Cahiller onlar için çantada kekliktir. İstedikleri gibi kandırırlar, aldatırlar ve kullanırlar. Sonra da kendilerine köle yaparlar. Cahil insanların sırtlarına binerler, sömürürler ve yaşamlarını sürdürmeye çalışırlar.
Cahil insan okumuş cahillere çabuk inanır. İtimat eder. Güvenir. Onun doğru söylediğini zanneder. Cennete onların sayesinde gideceğini zanneder. Çünkü okuma, araştırma ve sağlıklı düşünerek gerçekleri görebilme yetenekleri yoktur.
Cahil anne ve baba, çocuklarını da kendileri gibi yetiştirmek ister. Çocukları onlara soru sorduklarında, mantıklı bir cevap verebilme bilgisinden yoksun olduklarından cevap yerine sus, konuşma, günaha girme diyerek Allah ile korkuturlar.
Kendileri dinsel baskı altında büyüdüklerinden, çocuklarını da bu baskıya maruz bırakırlar. Yaşamları hep Dinsel baskı ve korku içerisinde geçmiştir.
Okumuş cahillerin verdikleri makarna, un, şeker, onları öyle mutlu eder ki, ufak hediyeler hayatlarını şekillendirir. Dolayısı ile okumuş cahillerin kulu kölesi olurlar.
Cahil insanlar, cehaletin pençesinde olduklarından, kadınlarının, kız çocuklarının aydınlanmasını istemezler. Onların okumalarına, ilim ve bilim sahibi olmalarına, sosyalleşmelerine tahammül edemezler.
Kadını çocuk doğuran, kendisine hizmet eden, her dediğine evet demesini isteyen kişi olarak görürler.
Ahlaki değerleri daha çok kadın üstünde uygularlar.
Yalan söylemek, hile yapmak, kandırmak onlar için fazla günah sayılmaz. Namaz kılıyor, oruç tutuyor ve Müslüman’ım diyorsa o insan makbuldür onlar için. Her şeyi mubah sayarlar.
Medeni insan, olgun insan, akil insan olmak kolay değildir.
Okuyan, araştıran, hisleri, duyguları ile hareket etmeyen, aklını kullanan, doğruyu, yanlışı ayırt edebilen, kendini geliştiren, topluma hizmet eden, çocuklarının geleceğini düşünen, onların ahlaklı, dürüst, medeni, insan olması için mücadele eden kişi medeni insandır.
Medeni insan, kadını ile erkeği ile birlikte yürüyebilendir.
Kadın aydın, okumuş, öğrenme duygusu gelişmiş olursa, o kadın çocuklarını da aydın insan olarak yetiştirir.
Cahil insanlar, cehaletin pençesinde olan insanlar, kadınlarının aydınlanmasını istemezler.
Cehaletin tek korkusu kadınlardır.
Kadın annedir, öğretmendir. Çocuklarını yetiştiren ve onları topluma hazırlayan daha çok annedir.
Baba ve anne medeni olursa çocukları da medeni olacaktır.
Toplumun aydınlanmasını istemeyen uyanık cahiller, çıkarları için her türlü hile ve madrabazlığı kendilerinin hakkı olarak görürler.
Hayat başkalarının yansımaları ile devam eder.
Ne ekersen onu da biçersin.
Gerçi şimdi kimse bir şey ekemiyor ve de hiç bir şey biçemiyor.
Kötülük yapan, mutlaka kötülük bulur. Sen karşındakini beğenmez ve yargılarsan, bir başka kişi de seni beğenmez ve bir gün gelir yargılar.
Sen etrafındaki yapıları yakar, yıkarsan, zamanı gelir seninde yakılıp yıkıldığın olur.
Artan kötülük, ahlaksızlık, yalancılık, dolandırıcılık, hırsızlık, soysuzluk, bir gün gelir seni de bulur.
Medeni insan, okumuş insan, kanundan, Allah’tan korkar ve yanlışlık yapmamaya çalışır.
Sonuç olarak cahillik kötü nesillerin yetişmesine, kötü nesiller kötü bir geleceğe, kötü bir gelecek dünyanın kirlenmesine, dünyanın kirlenmesi yok olmaya mahkûm bir gelecek yaratmaktır.
Ahlaklı ve dürüst olmak bilgi ile olur.
OKUMAK İBADET; OKUMAMAK İSE VATANA İHANETTİR. Stratejileriyle ünlü İngiltere’nin Büyükelçisi olan Jane Marriot’un, İngiliz avam kamarasına sunduğu ARAP Dünyasında eğitim konulu raporunda mezunlar arasındaki farkların korkunç olduğu anlatılmıştır.
Bu raporda şöyle denilmektedir:
"En zeki öğrenciler tıp ve mühendisliğe gidiyorlar,
İkinci derece mezunlar ise iş idaresi ve iktisat gibi bölümlere giderek birinci derece mezunların yöneticisi oluyorlar.
Üçüncü derece mezunlar ise siyasete yöneliyorlar ve ülkenin siyasetçileri olarak birinci ve ikinci derece mezunlara hükmediyorlar.
Fakat eğitimde tamamen başarısız olanlar ise ordu ve emniyete katılarak siyaset ve iktisada tahakküm ederek, onları mevkilerinden indirip, isterlerse öldürüyorlar.
Gerçekten dehşet verici olansa, asla hiçbir okula gitmeyenler parlamentoya seçiliyor, kabile şeyhlerini kullanarak herkesin onlara itaat etmesini sağlıyorlar.”
Bu rapor Arap dünyasına yönelik ve Arap halklarının sosyolojisi göz önünde bulundurularak yazılmış. Ancak, ülkemizde de durum farklı mı?
Araplara özenmiyor muyuz?
Bu nedenle 24 Haziran seçimi çok önem arz etmektedir.
Cehalete kurban olunmamalı, sağduyu ile hareket edilmelidir. MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN ŞU SÖZÜNE DİKKAT EDİLMELİDİR.
ONUN HER SÖZÜNÜN GERÇEK YANI VARDIR.
“EFENDİLER, CUMHURREİSİ’NİN HALK TARAFINDAN SEÇİLMESİ MAHSURLUDUR, VEKİLLERİN SEÇMESİ EN İYİSİDİR.
NEDENİNE GELİNCE, YARIN BİRİSİ ÇIKAR, “BENİ HALK SEÇTİ, DİYEREK KRALLIĞINI YA DA DİKTATÖRLÜĞÜNÜ İLAN EDERSE DEMOKRASİ TEHLİKEYE GİRER.
TARİHTE ÖRNEKLERİ ÇOKTUR…”
***
12.06.2018
Zekeriya Tümer
Ulusalhaber1881@gmail.com - literature edebiyat kitap
Zekeriya TÜMER
CEHALET,
İLK ÖNCE AİLEYİ
SONRA DA ÜLKEYİ BATIRIR!..
Sevgili okurlar; bazı kişiler her söylenene körü körüne inanırlar. Bu cahilliğin sebebidir.
Cahil insanları kullanmak kolaydır. Uyanıklar onları çok iyi kullanırlar ve istediklerini de yaptırırlar.
Çünkü cahil insan söylenen bir sözü araştırmaz. O yeteneği yoktur. Sabit fikirlidir. Yorum yapmaz. Kendi söylediğini doğru kabul eder ve hemen saldırıya geçer, karşısındakini yargılar.
Cahil insan okumaz, araştırmaz, düşünmez. Hele ki, yalanı söyleyen kişi beğendiği birisi ise, onun her sözünü doğru kabul ederler ve itaatkar olurlar, her söylediklerine inanırlar. Söylenen sözün doğruluğunu ve yanlışlığını araştırmaya tenezzül bile etmezler.
Cahil insanı en iyi Din ile kandırırsınız. Onlar Dini bildiklerini sanır. Din bilgisini, hocadan, şeyhlerden, şıhlardan, ya da anne ve babasından öğrenmiştir.
Kendisi okumamış, araştırmamıştır. Bu nedenle de tek korkuları vardır, günah işlemek ve öldüklerinde cehenneme gitmek korkusudur.
Doğruyu öğrenebilme imkânları olmadığından körü körüne inanırlar.
Karşılarına doğruyu söyleyen çıkınca çok kızarlar. Dinlemek istemezler. Zannederler ki doğru söyleyen onu günaha sokacak, bu nedenle onu dövmek, yok etmek, katletmek isterler.
Cahil insan basit düşünür. Tek düzedir, asla sosyal olamaz.
Dinimizin en önemli sözü olan “oku” sözünü bir türlü idrak edemezler.
En tehlikeli cahillerde okumuş cahillerdir. Bunların kafaları çoğunlukla şeytani düşünceler ile doludur. Öğrendikleri bilgilerini kötülük yapmaya ve cahil insanları kandırmaya, aldatmaya ve yönetmeye kullanırlar.
Nedeni ise menfaat ve çıkar sağlamaktır. Cahiller onlar için çantada kekliktir. İstedikleri gibi kandırırlar, aldatırlar ve kullanırlar. Sonra da kendilerine köle yaparlar. Cahil insanların sırtlarına binerler, sömürürler ve yaşamlarını sürdürmeye çalışırlar.
Cahil insan okumuş cahillere çabuk inanır. İtimat eder. Güvenir. Onun doğru söylediğini zanneder. Cennete onların sayesinde gideceğini zanneder. Çünkü okuma, araştırma ve sağlıklı düşünerek gerçekleri görebilme yetenekleri yoktur.
Cahil anne ve baba, çocuklarını da kendileri gibi yetiştirmek ister. Çocukları onlara soru sorduklarında, mantıklı bir cevap verebilme bilgisinden yoksun olduklarından cevap yerine sus, konuşma, günaha girme diyerek Allah ile korkuturlar.
Kendileri dinsel baskı altında büyüdüklerinden, çocuklarını da bu baskıya maruz bırakırlar. Yaşamları hep Dinsel baskı ve korku içerisinde geçmiştir.
Okumuş cahillerin verdikleri makarna, un, şeker, onları öyle mutlu eder ki, ufak hediyeler hayatlarını şekillendirir. Dolayısı ile okumuş cahillerin kulu kölesi olurlar.
Cahil insanlar, cehaletin pençesinde olduklarından, kadınlarının, kız çocuklarının aydınlanmasını istemezler. Onların okumalarına, ilim ve bilim sahibi olmalarına, sosyalleşmelerine tahammül edemezler.
Kadını çocuk doğuran, kendisine hizmet eden, her dediğine evet demesini isteyen kişi olarak görürler.
Ahlaki değerleri daha çok kadın üstünde uygularlar.
Yalan söylemek, hile yapmak, kandırmak onlar için fazla günah sayılmaz. Namaz kılıyor, oruç tutuyor ve Müslüman’ım diyorsa o insan makbuldür onlar için. Her şeyi mubah sayarlar.
Medeni insan, olgun insan, akil insan olmak kolay değildir.
Okuyan, araştıran, hisleri, duyguları ile hareket etmeyen, aklını kullanan, doğruyu, yanlışı ayırt edebilen, kendini geliştiren, topluma hizmet eden, çocuklarının geleceğini düşünen, onların ahlaklı, dürüst, medeni, insan olması için mücadele eden kişi medeni insandır.
Medeni insan, kadını ile erkeği ile birlikte yürüyebilendir.
Kadın aydın, okumuş, öğrenme duygusu gelişmiş olursa, o kadın çocuklarını da aydın insan olarak yetiştirir.
Cahil insanlar, cehaletin pençesinde olan insanlar, kadınlarının aydınlanmasını istemezler.
Cehaletin tek korkusu kadınlardır.
Kadın annedir, öğretmendir. Çocuklarını yetiştiren ve onları topluma hazırlayan daha çok annedir.
Baba ve anne medeni olursa çocukları da medeni olacaktır.
Toplumun aydınlanmasını istemeyen uyanık cahiller, çıkarları için her türlü hile ve madrabazlığı kendilerinin hakkı olarak görürler.
Hayat başkalarının yansımaları ile devam eder.
Ne ekersen onu da biçersin.
Gerçi şimdi kimse bir şey ekemiyor ve de hiç bir şey biçemiyor.
Kötülük yapan, mutlaka kötülük bulur. Sen karşındakini beğenmez ve yargılarsan, bir başka kişi de seni beğenmez ve bir gün gelir yargılar.
Sen etrafındaki yapıları yakar, yıkarsan, zamanı gelir seninde yakılıp yıkıldığın olur.
Artan kötülük, ahlaksızlık, yalancılık, dolandırıcılık, hırsızlık, soysuzluk, bir gün gelir seni de bulur.
Medeni insan, okumuş insan, kanundan, Allah’tan korkar ve yanlışlık yapmamaya çalışır.
Sonuç olarak cahillik kötü nesillerin yetişmesine, kötü nesiller kötü bir geleceğe, kötü bir gelecek dünyanın kirlenmesine, dünyanın kirlenmesi yok olmaya mahkûm bir gelecek yaratmaktır.
Ahlaklı ve dürüst olmak bilgi ile olur.
OKUMAK İBADET;
OKUMAMAK İSE VATANA İHANETTİR.
Stratejileriyle ünlü İngiltere’nin Büyükelçisi olan Jane Marriot’un, İngiliz avam kamarasına sunduğu ARAP Dünyasında eğitim konulu raporunda mezunlar arasındaki farkların korkunç olduğu anlatılmıştır.
Bu raporda şöyle denilmektedir:
“En zeki öğrenciler tıp ve mühendisliğe gidiyorlar,
İkinci derece mezunlar ise iş idaresi ve iktisat gibi bölümlere giderek birinci derece mezunların yöneticisi oluyorlar.
Üçüncü derece mezunlar ise siyasete yöneliyorlar ve ülkenin siyasetçileri olarak birinci ve ikinci derece mezunlara hükmediyorlar.
Fakat eğitimde tamamen başarısız olanlar ise ordu ve emniyete katılarak siyaset ve iktisada tahakküm ederek, onları mevkilerinden indirip, isterlerse öldürüyorlar.
Gerçekten dehşet verici olansa, asla hiçbir okula gitmeyenler parlamentoya seçiliyor, kabile şeyhlerini kullanarak herkesin onlara itaat etmesini sağlıyorlar.”
Bu rapor Arap dünyasına yönelik ve Arap halklarının sosyolojisi göz önünde bulundurularak yazılmış.
Ancak, ülkemizde de durum farklı mı?
Araplara özenmiyor muyuz?
Bu nedenle 24 Haziran seçimi çok önem arz etmektedir.
Cehalete kurban olunmamalı, sağduyu ile hareket edilmelidir.
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN ŞU SÖZÜNE DİKKAT EDİLMELİDİR.
ONUN HER SÖZÜNÜN GERÇEK YANI VARDIR.
“EFENDİLER, CUMHURREİSİ’NİN HALK TARAFINDAN SEÇİLMESİ MAHSURLUDUR, VEKİLLERİN SEÇMESİ EN İYİSİDİR.
NEDENİNE GELİNCE, YARIN BİRİSİ ÇIKAR, “BENİ HALK SEÇTİ, DİYEREK KRALLIĞINI YA DA DİKTATÖRLÜĞÜNÜ İLAN EDERSE DEMOKRASİ TEHLİKEYE GİRER.
TARİHTE ÖRNEKLERİ ÇOKTUR…”

***
12.06.2018
Zekeriya Tümer
[email protected]
Okumaya devam et  Günümüzün hastalığı, CEHALET

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir