Dolmabahçe Camii’nde içki Kurşunlu Camii’nde İftar..

Dolmabahçe Camii'ne Sığınanlar Terörist miydi? - cami 2

Dolmabahçe Camii'ne Sığınanlar Terörist miydi? - cami 3

Konya’da yine bir şeyler oluyor.
Temel yapılış maksatları, toplu namaz ibadetini yerine getirmek olan camiler, toplu iftarlar için de kullanılmaya başlamış Konya ve ilçelerinde!
Medyanın haberine göre; tarihi özellikleri de olan Ilgın Kurşunlu Camii, Ereğli Ulu Camii ve Konya Çelebi Camii’nde toplu iftarlar düzenlenmiş.
Peşin peşin söyleyelim ki; seçimlere giderken, siyasi propaganda amacı taşıyan bu tür iftarların camilerin içinde, halı döşeli zeminde tertip edilmesi, hiç de yakışı kalmamıştır.
Hatta bazı camilerde halıların kaldırılarak, caminin ibadet mahalline masa ve sandalyeler konulduğuna ilişkin görüntüler de var medyada.
Dolmabahçe Camii'ne Sığınanlar Terörist miydi? - cami 1
Bu hadiseler, iftarın Oruç ibadetinin bir parçası olmasından hareketle, camiler ibadet maksadıyla yapılmıştır denilerek geçiştirilemez.
Yanlış şeyler bunlar.
Nasıl ki; hac ve umre ibadetleri belli bir zamanda ve mekânda yapılabiliyorsa, Oruç ibadetinin de belli zaman ve mekânlarda yapılması gerekmektedir.
Her ne kadar iftar için belli bir mekân zorunluluğu yoksa da, cami içleri bu iş için en son düşünülecek veya zaruri hallerde kullanılması gereken yerler olmalıdır.
Büyük lokantalar, son yıllarda her köşe başında kurulan iftar çadırları, büyük spor ve sergi salonları, düğün salonları, şehrin meydanı, piknik alanları ve hatta camilerin geniş avluları dururken, bizzat insanların alınlarını sürüp, secde yaptıkları halıların üstüne yayılıp sözüm ona iftar yapmak isabetli değildir.
Ilgınlılar için söylüyorum; tarihi Kurşunlu Camii’nde toplu iftar yapmak yerine, o toplu iftarı geçenlerde özelleştirilen Şeker Fabrikası’nın bahçesinde yapsaydınız çok daha anlamlı olmaz mıydı sanki?
Bu sözüm de bütün Konyalılaradır; sizin bu camide iftar uygulamalarınız, eminim ki; Hz. Mevlana’nın ruhunu da incitmiştir.

Camilerin Fonksiyonları

Camilerin tek fonksiyonu elbette toplu ibadetler değildir.
İbadetler dışında birçok fonksiyonu vardır camilerin.
Bunlardan bazıları şöyledir:
-Eğitim, öğretim ve bilim fonksiyonu
– Siyaset ve yönetim fonksiyonu
– Adalet ve yargı fonksiyonu
– Askeri fonksiyon
– Sosyal ve kültürel fonksiyon
-Tıbbî fonksiyon.(*)

Görüldüğü gibi camiler, geçmişte ibadetler dışında da pek çok hizmet için kullanılmışlardır.
Camilerin yukarıda sayılan fonksiyonları, genelde Hz. Peygamber ve halifeler döneminde camilerde yürütülen hizmetlerden dolayı tespit edilmiştir.
Zira Hz. Peygamber, mescidini adeta bir okul gibi kullanmıştır, ashabına orada dini eğitim vermiş ve yeni dini orada öğretmiştir insanlara.
Ulema camilerde toplanıp bilimsel tartışmalar ve ilmi münazaralar yapmışlardır.
Hz. Peygamber savaş kararlarını ashabıyla birlikte camide almıştır.
Yabancı diplomat ve devlet adamlarıyla mescidinde görüşmüştür.
Devlet işleriyle ilgili alınan kararları camide duyurmuştur halka.
Yargısal faaliyetleri mescitte yürütmüştür, duruşmaları ve yüzleşmeleri mescitte yapmıştır.
Ashabın mescitte toplantı ve ağırbaşlı eğlenceler yapmasına izin vermiş ve hatta bunlara bizzat katılmıştır.
Savaş esirlerini mescitte barındırmış, yaralıları orada tedavi ettirmiştir.
Camiler bu fonksiyonlarını yakın zamanlara kadar devam ettirmişlerdir.
Hatta camiler Balkan Harbi, Çanakkale Savaşı ve Milli Mücadele yıllarında da farklı pek çok hizmetler için kullanılmışlardır.
Bugün de az çok namaz dışındaki sosyal ve kültürel faaliyetler için kullanılmaktadır camiler.
Kur’an Kursu, vaaz ve hutbe adı altında eğitim hizmetlerinde; devletin almış olduğu kimi kararların hutbeler vasıtasıyla halka duyurulması adı altında yönetim hizmetlerinde kullanıldıkları biliniyor camilerin.
Gelin görün ki; Türkiye’miz artık eski Türkiye değildir.
Yukarıda sayılan her türlü hizmet için o hizmetin ruhuna ve karakterine uygun mekânlar bolca bulunmaktadır bugün ülkemizde.
Oralar dururken, bu tür faaliyetlerin camilerde icra edilmesi uygun değildir.
Bu faaliyet toplu iftar da olsa, başka amaç gözetiliyor demektir.
Hele de seçimlere sayılı günler kala.
Camiler, sadece belli bir grubun, belli bir zümrenin, belli bir partinin değil, 81 milyonun ortak mekânlarıdır.
Bu kutsal mekânlar, diğerlerinin rızası hilafına kullanılamaz.
Eğer kullanılırsa, diğerlerinin haklarına tecavüz edilmiş olur, bu da kul hakkına girer.
Bir taraftan camilere “Allah’ın evi” deyip, bir taraftan da bu evleri, toplumun sadece belli bir kesiminin hizmetine sunmak, mâzallah Allah’ın hakkına da tecavüz anlamı taşır.

Dolmabahçe Camii’ne Sığınanlar Terörist miydi?

Bu durumda eğer, Gezi Eylemleri sırasında FETÖ mensubu polislerin mübalağalı bir şekilde sıktığı biber gazının etkisinden korunmak ve yaralananları tedavi etmek/ettirmek maksadıyla mecburen Dolmabahçe Camii’ne sığınan insanlara terörist muamelesi yapıp, onları camide içki içmekle itham ederek sözüm ona, buna göz yumdukları gerekçesiyle adı geçen caminin “Ben din adamıyım, yalan söyleyemem; camide içki içildiğini görmedim” diyen müezzinini ve caminin bağlı bulunduğu Beyoğlu İlçe Müftüsünü sürgüne gönderirken, hiç bir zorunluluk yokken camilerde toplu iftarlar düzenlenmesine göz yuman Ilgın, Ereğli ve Konya Müftüleri ve toplu iftarlara sahne olan camilerin görevlileri hakkında herhangi bir işlem yapmıyorsanız ister istemez sizin adaletinizden şüphe edilir.
Sayın Diyanet İşleri Başkanı’nı ve bu kurumun müfettişlerini acilen göreve çağırıyoruz.
Camilerin yönetimi sizin yetkinizdeyse, oralarda olup bitenden de siz sorumlusunuz Sayın Ali Erbaş!
Lütfen görevinizi yapınız!

Bu arada, 2013 yılında masum bir şekilde başlayan Gezi Eylemleri’nin, özellikle yerelde görev yapan FETÖ mensubu adli, mülki ve siyasi erkan ile onların emrindeki yine onlar gibi FETÖ mensubu güvenlik görevlilerinin benzine gaz kabilinden hareketleri ile şekil değiştirdiği artık yadsınamaz bir vakıadır.
Olayların merkezi olan İstanbul’un o tarihteki hemen bütün üst düzey mülki, adli ve siyasi yetkililerinin bazılarının, sonraki tarihlerde FETÖ hadisesi kapsamında tutuklanıp yargılanmaları, bazılarının ülkeden kaçmaları, bazılarının yakın akrabalarının FETÖ mensubu olduklarının ortaya çıkması ve ayrıca o sırada İstanbul’da görevli birçok polisin, FETÖ mensubu oldukları gerekçesiyle sonradan açığa alınmaları, bu konuda bize güçlü ip uçları vermektedir.
Bu hain örgüt, 2013 yılında yaşanan Gezi Eylemleri ile başaramadığını, 15 Temmuz 2016’da darbeden de öte ülkede silahlı kalkışma başlatarak başarmak istemiştir.
Şimdi merak ettiğimiz konu; 2013 yılındaki Gezi Eylemleri sırasında “Kahramanlık destanı yarattılar” denilerek birer maaş ikramiye ile taltif edilen polisler arasında FETÖCÜ olup olmadığı ve bunlara ödenen ikramiyelerin geri alınıp alınmadığıdır.
Diyeceksiniz ki; onca maaş ve sağlanan imkânların yanında bir maaş ikramiyenin adı mı olur?
Olsun efendim; en azından sahte kahramanlık unvanları ve buna bağlı olarak kendilerine sağlanan maddi imkânlardan mahrum bırakılmış olurlar.
Kahramanlık öyle herkese nasip olacak şey midir ki; hak etmeyenlerin üzerinde kalsın!
Hayırlı Ramazanlar…

28 Mayıs 2018
Ömer Sağlam
___________
(*) Ayrıntılı bilgi için bkz. bkz. TDV. İslam Ansiklopedisi, c,7, TDV, Yayını, İstanbul, 1993, s. 46 ve devamı.


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir