IRAK PARLAMENTO SEÇİMİ VE YANSIMALARI

Irak'da parmağına boya sürülmüş seçmen

Amerika, 2003’te Irak Özgürlüğü Operasyonu ve körüklediği mezhepsel çatışmalarla Ortadoğu’nun en müreffeh ülkelerinden biri olan Irak’ı yok etti.
Sünni- Şii gerginliğini arttırdı, İŞİD’in ortaya çıkışını teşvik etti.
Irak Şii Arapları Ortadoğu’da benzeri görülmemiş bir biçimde merkezi hükümette görev üstlendiler ve  bölge Şiilerini cesaretlendirdiler.
Bir krizde Irak Sünnileri Iraklı Şiilere karşı ayaklandılar, on binlerce insanın ölümüne neden olan bir isyan başlattılar.
Irak Savaşı ölümcül etkilerini komşu ülkelere genişletti, mevcut gerilimleri daha da kötüleştirdi, bölgeyi yönetilemez karışıklığına dönüştürdü.
Irak’ın, Suriye’nin, Yemen’in tahrip edilmesinin ve silahlarla dolu bir bölgenin yıkımı ABD’nin Irak savaşından dolayıdır.
Bölgede insani ve maddi kayıplar hâlâ devam ediyor…

*
Bu tabloda Irak; ABD liderliğindeki koalisyon güçlerinin Saddam Hüseyin’i devirmesi ve İŞİD’e karşı zafer ilan etmesinin ardından,
12 Mayıs’ta dördüncü defa ama yüzde 44 ile en düşük katılımlı  parlamento seçimlerini yaptı.

*
Seçimlerin nihai sonuçları sayım sistemindeki sorunlardan dolayı ortaya çıkmasa da, Şii din adamı Mukteda el-Sadr’ın Sairun Koalisyonu Irak​’​ın ulusal seçimlerinde ​lider oldu.
Sadr’ın 329 sandalyeli parlamentoda 54 sandalye ​kazandığı söyleniyor.
​İkinciliği Tahran destekli ve ​Irak’ın güçlü Şii paramiliter gruplarıyla bağlantılı milis lideri Hadi el Amiri’nin bloğu​ aldı.​​​​
Başbakan Haider el-Abadi, destek üssü olması gereken çoğunluk Şii illerinde kötü bir performans gösterdi ancak üçüncülükle yetindi.

​*​
Herhangi bir siyasi parti ya da ittifakın bir başbakan seçip hükümet kurabilmesi için parlamentoda 329 sandalyenin çoğunu kazanması gerekiyor.
Irak’taki siyasal iktidar geleneksel olarak başbakan, cumhurbaşkanı ve meclis başkanlığı arasında mezheplere bölünmüştür.
Şii çoğunluk başbakanlık görevini yürütürken, Kürtler cumhurbaşkanlığını sürdürüyor ve Sünniler meclis başkanlığı görevini üstleniyor.
Bu seçimlerde herhangi bir ittifakın 165 sandalyeyi bir araya getirebilmesi için uzun bir müzakere süreci bekleniyor.
Yeni bir başbakan seçilene kadar Haider el-Abadi’nin bütün gücünü koruyarak görevde kalacağı düşünülüyor.

*
Irak anayasasına göre hükümetin kurulması 90 günlük bir sürece yayılıyor.
Bu noktada seçim sonuçları ilk bakışta;
1- Daha büyük bir blok oluşturmaya çalışan Mukteda el-Sadr ve Hadi el Amiri’nin bloklarını oluşturan Şii sivil kuvvetlerinin umutlarını canlandırdığı,
Ama ittifaklarına rağmen Sünni İslamcıların Irak’ın ön saflarında kalma şansını azalttığı yönünde bir izlenim veriyor.
2- Yeni başbakanın belirlenmesi için ya iktidarın ve nüfuzun paylaşılmasına yol açacak bir siyasi çoğunluğun sağlanması​,
​Y​a da mevcut Başbakan Haider el- Abadi’nin süresinin uzatılması ve Dava Partisi’nin Irak yönetiminden devam etmesi gerekiyor.
3- Irak’ın acı çekmesine son vermek için siyasi çoğunluk sağlanması en iyi proje olarak görülüyor.
​4- Bugüne kadar siyasi çoğunluk oluşturma projesini Sünni ve Kürtlerin daha iyi bir şekilde sağladığı,
Ama siyasi çoğunluğu savunan Şii Sadr grubunun, bir sonraki başbakanın mutlaka Dava Partisi’nden olması konusunda ısrar etmediği de görülüyor.

*
M​ukteda el-Sadr, 2003​ ​ işgalinden sonra ABD​’​ye karşı yürüttüğü isyanda radikal bir üne kavuş​tu.
​D​aha sonra İran​’​a karşı çık​tı ve Iraklı milliyetçi olarak tanımla​ndı.​
​12 Mayıs seçimlerinde ​ komünistleri, Sünnileri ve siyasi bağımsızları kapsayan koalisyonuyla yolsuzlukla mücadeleyi hedef aldı.
Seçim performansı, son zamanda İŞİD’le amansız bir çatışmanın yaşandığı Irak’ta, halkın 2015’ten beri ülkeyi yöneten siyasi çevrelerden bıkmış olduğunu gösteriyor.
Ancak Mukteda el-Sadr’ın, hükümetin bir parçası olmak mı yoksa sürekli olarak herhangi bir hükümete muhalif olmak mı istediği net olmadığı için hangi oyunu oynayacağı da öngörülemiyor.
Yine de Temmuz’da Suudi Arabistanlı Veliaht Prensi M. Salman ile yaptığı görüşme sonrasında Sadr’ın ofisinden yapılan “Suudi-Irak ilişkilerinde olumlu bir atılım yaptığımızdan çok memnunuz ve umarız bu Sünni- Şii İslam bölgelerinde mezhep çatışmasının geri çekilmesinin başlangıcı olur” açıklaması bir iyimserlik oluşturuyor.
Ayrıca Mukteda el-Sadr, Kürtlere ve mülklerine saldırmayan ve yağmalamayan aksine onları koruyan tek Şii bloğunun lideridir.
Bu gelecekteki güçlü bir Kürdistan’ı için ayrı bir iyimserlik sayılıyor…

*
​Bilhassa seçimlerde​ ikinciliği alan Tahran destekli ve ​Irak’ın güçlü Şii paramiliter gruplarıyla bağlantılı milis lideri Hadi el Amiri’nin bloğu​;
Orta Doğu’daki ​gelişmeler bağlamında​ çok önemli bir konumda bulunuyor.
​Bu bloğun ​İran​’ın​ diplomatik üstünlük sağla​masına yol açması​nı​n engellenmesi için İsrail Başbakanı B.Netenyahu’nun Rusya Devlet Başkanı V.Putin ile sürdürdüğü koordinasyon neredeyse rutin hale gelmiştir.​
İ​ki ülkenin Suriye’deki çıkarlarını uyumlu hale getirdiği düşünülüyor.
ABD Başkanı D.Trump’ın da teşviğiyle Rusya’nın gözü;
İsrail ve Suudi Arabistan’ın düşmanı olan İran’ın, Irak’ta​ desteklediği​ milis lideri Hadi el Amiri’nin bloğu​nun ve Suriye’deki silahlı ​yandaşlarının üstünde olması,
​Böylece ​İran’ın dini ve ideolojik gerekçelerle bölgesel liderlik iddiaları​nın hizalanması öngörülüyor.​

*
Hâlâ ikinci bir dönemi güvence altına alma şansı​ bulunan mevcut Başbakan Haider el-Abadi’nin ise İran etkisini veya ABD’nin bu konudaki çabalarını tamamen ortadan
kaldırma​yacağı öngörülüyor.​
Seçimden aylar önce Abadi​’nin​, Haşdi el Şabi siyasi kanadıyla kısa süreli bir ittifak oluştur​ması Haşdi Şaabi’ye şiddetle karşı çıkan Sadr’ı kızdırmıştı.
​Ama Abadi s​eçimler​d​e ikinci gelen el-Fatih ittifakını​ da​ yabancılaştır​mıştı​.
​Bu yüzden Mukteda el-Sadr için​ Abadi,​ Haşdi Şaabi ile artık ittifak içinde olmadığı için Hadi al-Amiri, Nuri el-Maliki’den ya da başkasından daha iyi bir müttefik​ sayılıyor.

​*​
​Kürtler​, yüzde 93​ ile  bağımsızlı​ğa “Evet​ ” oyu verdikleri referanduma iç ve dıştaki Şii liderler kadar sert tavır göstermeyen Muktada el-Sadr’a güveniyor.
​Şimdi ​Kürt Bölgesel Yönetimi​,​ federal bütçeden ne kadar pay, ne tür teminatlar alacaklarını,
Tartışmalı bölgeleri ve Kürt Güvenlik Güçlerinin bu bölgelere dönüşü ile ilgili projeleri​ ​dinleyecek ve göreceklerdir.

​*​
Irak’ta Erdoğan Türkiye’sinin de önemli bir rolü vardır.
Erdoğan’ın;
1- Irak​’​ta merkeze aşırı gevşek bağlarla bağlı Musul merkezli bir Sunnistan ​Özerk ​Y​önetimi​’​nin oluşması​,​
​2- ​Bu özerk Irak Sünniistan​’​ına öncelikle Kürdistan Bölgesel Yönetimi​’​nin sonra da Suriye​’​deki Sünni yapıların yaklaştırılması​,
​3- ​Bunların arasındaki ilişkilerin Türk ordusunun güvenlik şemsiyesi altında ekonomik-kültürel karşılıklı bağımlılıkla pekiştirilmesi​,​
​4-​ Türkiye​’​nin b​ütün bu yapının bölgesel hamisi olması​ hedefi doğrultusunda,
​Irak topraklarında bulundurulan ve saldırgan bir kimliğe bürünen TSK’ya bağlı birlikler Irak’tan çıkarılacaktır…

*
Bu noktada​, Ebedi Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk’ün;
“Hiç zaman saldırgan olmayı düşünmemiş olan ve fakat daima haksız taarruza uğrayacağını hesap eden bir milletin ordusu olarak, ordumuz uzun bir seferden sonra hemen diğer bir sefere başlayacakmış gibi maddi ve manevi yönden hazır bulunmalıdır” ifadesi,
Gen​elkurmay Başkanı​ talihsiz​ Hulusi Sayın’a​ kapak olsun!

​19. 5. 2018​


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir