VERİGO

<p>VERİGO
Hüseyin MÜMTAZ</p>
<p>Kıdemli takipçilerimin en meraklısı, günlük sabah yürüyüşümü yaparken sert bir fren sesiyle arabayı sokağın ortasında durdurdu, trafiği engelleyebileceğini düşünmeden el frenini çekerek indi, günaydın dedikten sonra; “Uzun zamandır Kıbrıs’ı yazmıyorsunuz” dedi.
Ben?
“Uzun zamandır” Kıbrıs’ı yazmıyorum ha!
Okuyucu, bu darmadağınık ortamda bile Kıbrıs’ı merak ediyorsa yazmak gerek diye oturduk âletin başına.
“Genel Yayın Yönetmeni” de benim başıma.
İpin ucunu nereden tutayım diye notları karıştırmaya başladım. Guterres Çerçevesi yeniden sofraya konmuş, dolu yağışı nedeniyle felaket yaşayan Lefke bölgesinde tek bir asma kalmamış, Yedidalga Muhtarı “Bu yıl verigo üzümü yiyemeyeceğiz” demiş, dört yıl sonra süt fiyatı yine birayı geçmiş.
Ensemdeki ses; “Yazının başlığı Verigo olsun” dedi.
İtiraz ne mümkün!
Verigo… Kıbrıs üzümü. Diş kıran iri çekirdeklerine bakmayın; neredeyse ceviz büyüklüğündeki koyu tanelerinde o buğulu, mayhoş lezzetin nasıl saklandığına bir türlü akıl erdiremezsiniz.
Yedidalga muhtarının üzüntüsüne katılıyoruz.
Taa 1789’da Marie Antoinette; “Süt bulamıyorlarsa bira içsinler!” dediğine göre onu da geçelim.
Ama yine de bir türlü “Guterres Çerçevesi”ne gelemeyeceğiz, çünkü ortada kocaman bir Bekir Bozdağ gerçeği var.
Bekir Bozdağ kimdir?
Türkiye Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü’dür.
Bangladeş'in başkenti Dakka'da gerçekleştirilen İslam İşbirliği Teşkilatı 45’inci “Dışişleri Bakanları Konseyi Toplantısı”na, İİT Zirve Dönem Başkanlığını yürüten Türkiye'yi temsilen katılmış.
Toplantının açılışında, üye ülkelerin bakanlarına hitap eden Bozdağ konuşmasının bir yerinde Kıbrıs’a da değinerek; “İTT'nin Kıbrıslı Müslüman Türklerin yanında olmasını da takdirle karşıladıklarını” aktarmış ve çözüme yönelik son müzakere sürecinin geçen yıl temmuz ayında anlaşmaya ulaşılamadan son bulduğunu belirttikten sonra “Kıbrıs Rumlarının Kıbrıs Türkleriyle iktidarı eşit ortaklar olarak paylaşmak istemediklerinin görüldüğüne” işaret ederek “Kıbrıslı Müslüman Türkler'in izolasyona maruz kaldığını” belirtmiş.
Şimdi…
Ey Müslümanlar!
Başlangıcından bu güne kadar bir tek İslâm ülkesinin Kıbrıs Türklerine herhangi bir yardımda bulunduğunu hiç hatırlıyor musunuz?
Meselâ kaç İslâm ülkesi “tanımıştır” KKTC’yi?
(Hemen, “ama zaten tanınma istemediniz ki” bahanesini bir kenara bırakın.)
Yardımı ve tanımayı bırakın; Makarios zamanında Mısır, Rumlara Çekoslovak silahlarını gizli saklı yollardan “aktarmaz” mıydı?
Şimdiki kankamız “Qatar”; bilmem hangi parseldeki doğal gaz aramaları için Rumlarla ortak hareket etmiyor mu?
Mısır ve Qatar İİT üyesi değil mi?
Hadi burayı “nezaketen söylenmiş hitap cümlesi olarak” kabul ettik ve geçtik, ya şuna ne diyeceksiniz?
“Kıbrıslı Müslüman Türkler izolasyona maruz kalmış”!
Yâni konuşan; 1.Dışişleri Bakanı olmazsa; 2.Kıbrıs’tan sorumlu bakan olmazsa ve 3.Bilgisi olmadığı konuda okumadan konuşmaya kalkarsa… ancak o zaman böyle bir cümle kurulabilir?
Toplantı madem “İİT 45’inci Dışişleri Bakanları” toplantısı idi, Çavuşoğlu neden gitmedi?
Madem Kıbrıs Türkleri hassas bir konu idi, Akdağ neden gitmedi?
“Kıbrıslı Müslüman Türkler” ne demek?
“Kıbrıslı” ne demek?
Kıbrıs’ta “Müslüman olmayan Türkler” de mi var?
“Bulgaristanlı-Iraklı-Yunanistanlı-Almanyalı-İranlı-Azerbaycanlı ve nihayet Türkiyeli Müslüman Türk” mü diyorsunuz ki “Kıbrıslı” diyorsunuz Kıbrıs Türkü’nü tarif ederken?
Bir daha ve TÜRKÇE soralım;
Kıbrıs’ta “Müslüman olmayan Türk” mü var?
Kıbrıs Türkü’nü “farklı” görmek, 1571 Sarı Selim fermanıyla son bulmamış mıydı?
Kimler, neden “farklı” görülüyor?
Yoksa Rum tarafında mı var “Müslüman olmayan Türkler” de onlar mı kastediliyor?
O zaman “Din İşleri Başkanı”, İslâm Ülkelerinin desteğiyle oralarda cami yaptırsa ya!
Peki, Rum tarafındaki bütün Müslümanlar Türk mü?
Fazla düşünülmeden kullanılan basit bir tanım işte böyle ve bu kadar soru işaretleri doğuruyor.
Guterres Çerçevesine yer kalmadı. Zaten lüzumu yok. O iş geçen sene bitmişti.
Akıncı’yı da fazla ciddiye almayın, boş verin. İki sene sonraki seçim “sath-ı mailine” erken girdi, eski yemekleri ısıtıp sofraya getiriyor, Silihtarın arka bahçesinde boş kaleye şut çekiyor.
Seçim Vertigo’su ile Verigo’yu karıştırmayın.
Verigo üzüm bulursanız bir yerlerden, keyfini çıkarın. 9 Mayıs 2018</p> - cok guzel very good verigo h16311

<p>VERİGO
Hüseyin MÜMTAZ</p>
<p>Kıdemli takipçilerimin en meraklısı, günlük sabah yürüyüşümü yaparken sert bir fren sesiyle arabayı sokağın ortasında durdurdu, trafiği engelleyebileceğini düşünmeden el frenini çekerek indi, günaydın dedikten sonra; “Uzun zamandır Kıbrıs’ı yazmıyorsunuz” dedi.
Ben?
“Uzun zamandır” Kıbrıs’ı yazmıyorum ha!
Okuyucu, bu darmadağınık ortamda bile Kıbrıs’ı merak ediyorsa yazmak gerek diye oturduk âletin başına.
“Genel Yayın Yönetmeni” de benim başıma.
İpin ucunu nereden tutayım diye notları karıştırmaya başladım. Guterres Çerçevesi yeniden sofraya konmuş, dolu yağışı nedeniyle felaket yaşayan Lefke bölgesinde tek bir asma kalmamış, Yedidalga Muhtarı “Bu yıl verigo üzümü yiyemeyeceğiz” demiş, dört yıl sonra süt fiyatı yine birayı geçmiş.
Ensemdeki ses; “Yazının başlığı Verigo olsun” dedi.
İtiraz ne mümkün!
Verigo… Kıbrıs üzümü. Diş kıran iri çekirdeklerine bakmayın; neredeyse ceviz büyüklüğündeki koyu tanelerinde o buğulu, mayhoş lezzetin nasıl saklandığına bir türlü akıl erdiremezsiniz.
Yedidalga muhtarının üzüntüsüne katılıyoruz.
Taa 1789’da Marie Antoinette; “Süt bulamıyorlarsa bira içsinler!” dediğine göre onu da geçelim.
Ama yine de bir türlü “Guterres Çerçevesi”ne gelemeyeceğiz, çünkü ortada kocaman bir Bekir Bozdağ gerçeği var.
Bekir Bozdağ kimdir?
Türkiye Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü’dür.
Bangladeş'in başkenti Dakka'da gerçekleştirilen İslam İşbirliği Teşkilatı 45’inci “Dışişleri Bakanları Konseyi Toplantısı”na, İİT Zirve Dönem Başkanlığını yürüten Türkiye'yi temsilen katılmış.
Toplantının açılışında, üye ülkelerin bakanlarına hitap eden Bozdağ konuşmasının bir yerinde Kıbrıs’a da değinerek; “İTT'nin Kıbrıslı Müslüman Türklerin yanında olmasını da takdirle karşıladıklarını” aktarmış ve çözüme yönelik son müzakere sürecinin geçen yıl temmuz ayında anlaşmaya ulaşılamadan son bulduğunu belirttikten sonra “Kıbrıs Rumlarının Kıbrıs Türkleriyle iktidarı eşit ortaklar olarak paylaşmak istemediklerinin görüldüğüne” işaret ederek “Kıbrıslı Müslüman Türkler'in izolasyona maruz kaldığını” belirtmiş.
Şimdi…
Ey Müslümanlar!
Başlangıcından bu güne kadar bir tek İslâm ülkesinin Kıbrıs Türklerine herhangi bir yardımda bulunduğunu hiç hatırlıyor musunuz?
Meselâ kaç İslâm ülkesi “tanımıştır” KKTC’yi?
(Hemen, “ama zaten tanınma istemediniz ki” bahanesini bir kenara bırakın.)
Yardımı ve tanımayı bırakın; Makarios zamanında Mısır, Rumlara Çekoslovak silahlarını gizli saklı yollardan “aktarmaz” mıydı?
Şimdiki kankamız “Qatar”; bilmem hangi parseldeki doğal gaz aramaları için Rumlarla ortak hareket etmiyor mu?
Mısır ve Qatar İİT üyesi değil mi?
Hadi burayı “nezaketen söylenmiş hitap cümlesi olarak” kabul ettik ve geçtik, ya şuna ne diyeceksiniz?
“Kıbrıslı Müslüman Türkler izolasyona maruz kalmış”!
Yâni konuşan; 1.Dışişleri Bakanı olmazsa; 2.Kıbrıs’tan sorumlu bakan olmazsa ve 3.Bilgisi olmadığı konuda okumadan konuşmaya kalkarsa… ancak o zaman böyle bir cümle kurulabilir?
Toplantı madem “İİT 45’inci Dışişleri Bakanları” toplantısı idi, Çavuşoğlu neden gitmedi?
Madem Kıbrıs Türkleri hassas bir konu idi, Akdağ neden gitmedi?
“Kıbrıslı Müslüman Türkler” ne demek?
“Kıbrıslı” ne demek?
Kıbrıs’ta “Müslüman olmayan Türkler” de mi var?
“Bulgaristanlı-Iraklı-Yunanistanlı-Almanyalı-İranlı-Azerbaycanlı ve nihayet Türkiyeli Müslüman Türk” mü diyorsunuz ki “Kıbrıslı” diyorsunuz Kıbrıs Türkü’nü tarif ederken?
Bir daha ve TÜRKÇE soralım;
Kıbrıs’ta “Müslüman olmayan Türk” mü var?
Kıbrıs Türkü’nü “farklı” görmek, 1571 Sarı Selim fermanıyla son bulmamış mıydı?
Kimler, neden “farklı” görülüyor?
Yoksa Rum tarafında mı var “Müslüman olmayan Türkler” de onlar mı kastediliyor?
O zaman “Din İşleri Başkanı”, İslâm Ülkelerinin desteğiyle oralarda cami yaptırsa ya!
Peki, Rum tarafındaki bütün Müslümanlar Türk mü?
Fazla düşünülmeden kullanılan basit bir tanım işte böyle ve bu kadar soru işaretleri doğuruyor.
Guterres Çerçevesine yer kalmadı. Zaten lüzumu yok. O iş geçen sene bitmişti.
Akıncı’yı da fazla ciddiye almayın, boş verin. İki sene sonraki seçim “sath-ı mailine” erken girdi, eski yemekleri ısıtıp sofraya getiriyor, Silihtarın arka bahçesinde boş kaleye şut çekiyor.
Seçim Vertigo’su ile Verigo’yu karıştırmayın.
Verigo üzüm bulursanız bir yerlerden, keyfini çıkarın. 9 Mayıs 2018</p> - cok guzel very good verigo h16311

 

VERİGO
Hüseyin MÜMTAZ

Kıdemli takipçilerimin en meraklısı, günlük sabah yürüyüşümü yaparken sert bir fren sesiyle arabayı sokağın ortasında durdurdu, trafiği engelleyebileceğini düşünmeden el frenini çekerek indi, günaydın dedikten sonra; “Uzun zamandır Kıbrıs’ı yazmıyorsunuz” dedi.
Ben?
“Uzun zamandır” Kıbrıs’ı yazmıyorum ha!
Okuyucu, bu darmadağınık ortamda bile Kıbrıs’ı merak ediyorsa yazmak gerek diye oturduk âletin başına.
“Genel Yayın Yönetmeni” de benim başıma.
İpin ucunu nereden tutayım diye notları karıştırmaya başladım. Guterres Çerçevesi yeniden sofraya konmuş, dolu yağışı nedeniyle felaket yaşayan Lefke bölgesinde tek bir asma kalmamış, Yedidalga Muhtarı “Bu yıl verigo üzümü yiyemeyeceğiz” demiş, dört yıl sonra süt fiyatı yine birayı geçmiş.
Ensemdeki ses; “Yazının başlığı Verigo olsun” dedi.
İtiraz ne mümkün!
Verigo… Kıbrıs üzümü. Diş kıran iri çekirdeklerine bakmayın; neredeyse ceviz büyüklüğündeki koyu tanelerinde o buğulu, mayhoş lezzetin nasıl saklandığına bir türlü akıl erdiremezsiniz.
Yedidalga muhtarının üzüntüsüne katılıyoruz.
Taa 1789’da Marie Antoinette; “Süt bulamıyorlarsa bira içsinler!” dediğine göre onu da geçelim.
Ama yine de bir türlü “Guterres Çerçevesi”ne gelemeyeceğiz, çünkü ortada kocaman bir Bekir Bozdağ gerçeği var.
Bekir Bozdağ kimdir?
Türkiye Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü’dür.
Bangladeş’in başkenti Dakka’da gerçekleştirilen İslam İşbirliği Teşkilatı 45’inci “Dışişleri Bakanları Konseyi Toplantısı”na, İİT Zirve Dönem Başkanlığını yürüten Türkiye’yi temsilen katılmış.
Toplantının açılışında, üye ülkelerin bakanlarına hitap eden Bozdağ konuşmasının bir yerinde Kıbrıs’a da değinerek; “İTT’nin Kıbrıslı Müslüman Türklerin yanında olmasını da takdirle karşıladıklarını” aktarmış ve çözüme yönelik son müzakere sürecinin geçen yıl temmuz ayında anlaşmaya ulaşılamadan son bulduğunu belirttikten sonra “Kıbrıs Rumlarının Kıbrıs Türkleriyle iktidarı eşit ortaklar olarak paylaşmak istemediklerinin görüldüğüne” işaret ederek “Kıbrıslı Müslüman Türkler’in izolasyona maruz kaldığını” belirtmiş.
Şimdi…
Ey Müslümanlar!
Başlangıcından bu güne kadar bir tek İslâm ülkesinin Kıbrıs Türklerine herhangi bir yardımda bulunduğunu hiç hatırlıyor musunuz?
Meselâ kaç İslâm ülkesi “tanımıştır” KKTC’yi?
(Hemen, “ama zaten tanınma istemediniz ki” bahanesini bir kenara bırakın.)
Yardımı ve tanımayı bırakın; Makarios zamanında Mısır, Rumlara Çekoslovak silahlarını gizli saklı yollardan “aktarmaz” mıydı?
Şimdiki kankamız “Qatar”; bilmem hangi parseldeki doğal gaz aramaları için Rumlarla ortak hareket etmiyor mu?
Mısır ve Qatar İİT üyesi değil mi?
Hadi burayı “nezaketen söylenmiş hitap cümlesi olarak” kabul ettik ve geçtik, ya şuna ne diyeceksiniz?
“Kıbrıslı Müslüman Türkler izolasyona maruz kalmış”!
Yâni konuşan; 1.Dışişleri Bakanı olmazsa; 2.Kıbrıs’tan sorumlu bakan olmazsa ve 3.Bilgisi olmadığı konuda okumadan konuşmaya kalkarsa… ancak o zaman böyle bir cümle kurulabilir?
Toplantı madem “İİT 45’inci Dışişleri Bakanları” toplantısı idi, Çavuşoğlu neden gitmedi?
Madem Kıbrıs Türkleri hassas bir konu idi, Akdağ neden gitmedi?
“Kıbrıslı Müslüman Türkler” ne demek?
“Kıbrıslı” ne demek?
Kıbrıs’ta “Müslüman olmayan Türkler” de mi var?
“Bulgaristanlı-Iraklı-Yunanistanlı-Almanyalı-İranlı-Azerbaycanlı ve nihayet Türkiyeli Müslüman Türk” mü diyorsunuz ki “Kıbrıslı” diyorsunuz Kıbrıs Türkü’nü tarif ederken?
Bir daha ve TÜRKÇE soralım;
Kıbrıs’ta “Müslüman olmayan Türk” mü var?
Kıbrıs Türkü’nü “farklı” görmek, 1571 Sarı Selim fermanıyla son bulmamış mıydı?
Kimler, neden “farklı” görülüyor?
Yoksa Rum tarafında mı var “Müslüman olmayan Türkler” de onlar mı kastediliyor?
O zaman “Din İşleri Başkanı”, İslâm Ülkelerinin desteğiyle oralarda cami yaptırsa ya!
Peki, Rum tarafındaki bütün Müslümanlar Türk mü?
Fazla düşünülmeden kullanılan basit bir tanım işte böyle ve bu kadar soru işaretleri doğuruyor.
Guterres Çerçevesine yer kalmadı. Zaten lüzumu yok. O iş geçen sene bitmişti.
Akıncı’yı da fazla ciddiye almayın, boş verin. İki sene sonraki seçim “sath-ı mailine” erken girdi, eski yemekleri ısıtıp sofraya getiriyor, Silihtarın arka bahçesinde boş kaleye şut çekiyor.
Seçim Vertigo’su ile Verigo’yu karıştırmayın.
Verigo üzüm bulursanız bir yerlerden, keyfini çıkarın. 9 Mayıs 2018


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir