Ülkemizde Hukukun Egemenliği Değil, Egemenlerin Hukuku Geçerlidir…

Türkiye cangıl ormanına döndü. Orman yasaları yürürlükte. Gücü yeten gücü yetene. Ne hak, ne hukuk ne de adalet kaldı… - orijinal 1

Türkiye cangıl ormanına döndü. Orman yasaları yürürlükte. Gücü yeten gücü yetene. Ne hak, ne hukuk ne de adalet kaldı… - orijinal 1

Türkiye cangıl ormanına döndü. Orman yasaları yürürlükte. Gücü yeten gücü yetene. Ne hak, ne hukuk ne de adalet kaldı…

İstanbul Bağcılar’daki İYİ Parti imza standına bıçaklı saldırı düzenlendi. Sekiz yaralı var. Hedef gençler arasında düşmanlık, çatışma ortamı yaratmak.

Cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde bu kadar çok haksızlık, hukuksuzluk yaşamadık. Demirel, Özal, çiller iktidarlarında bile.

Bir zamanlar hâkimlere güvenirdik… Haklıyı haksızdan, suçsuzu suçludan onlar ayırırlardı. “Ankara’da hâkimler var derdik…”

Özgürce konuşur, özgürce yazardık. Yazılarımız, konuşmalarımız hakkında dava açılsa bile adalete güvenirdik. Çoğu kez de beraat ederdik. Yargı zaman zaman siyasal iktidara karşı bizi korurdu…

Şimdi yargının kendisi siyasallaştı ve siyasal iktidarın emrine girdi… Adalet öldü…

Devletin olmazsa olmazı, bütün adliyelerde şu yazar: “Adalet mülkün temelidir…”

Yani adalet, devletin temelidir. Ama ne yazık ki ne adalet kaldı, ne adalete güven…

Yapılan anketlerde adalete güvenin yüzde 20’lerde, 22’lerde olduğunu görüyoruz. Ve kimse adalet sisteminin düzeleceğine inanmıyor.

Biraz geç oldu ama halk bazı gerçeklerin farkına varmaya başladı artık. Köşe başlarını tutan, varlıklı, bileği güçlü, iktidar destekli bazı kimseler istediğini alıyor, istediğini satıyor, dilediğini gerçekleştiriyor. Su akarken testiyi doldurmaya çalışıyor.

Emniyet, genellikle yandaş ve emir kulu gibi görev yapmakta; hâkim, savcı yandaş ve emir kulu gibi hareket etmektedir.

Cumhurbaşkanı salona girince tümü de giysilerinin önünü elleriyle kapatıp onu ayakta karşılamaktadırlar. Oysa yargı adamlarının önünde düğme yoktur ve kimse için ayağa kalkmazlar…

Çünkü onlar, resmi – sivil herkese karşı tarafsız hareket etmek zorundadırlar. Herkese aynı uzaklıkta kalmalıdırlar. Kimseyi kimseden ayrı tutmamalıdırlar. Yargının kuralları bunu gerektirmektedir.

Kuvvetler ayrılığı bunu gerektirmektedir.

Yargıçlar, savcılar hiçbir partinin, hiçbir grubun, zümrenin, politikacının, holding sözcüsünün yandaşı değildirler.

Ama bugün ülkemizde bu söylediklerimizin tam aksi bir görünüm sergilenmektedir…

Bozuk düzene ve bozuk yönetime karşı mücadele verenler adalet karşısında kimsesiz, sahipsiz çocuklar gibidirler.

AKP’lileri ve AKP düzenini eleştirdikleri için şu anda hapishanelerimizde yatan 148 gazeteci ve medya çalışanı vardır.

Seçim yaklaştıkça gazeteciler ve yargı mensupları üzerinde baskı daha da artmaktadır. Serbest iradeleri ile hareket edememektedirler. Amaç, onları korutmak, gözdağı vermektir.

Düşünebiliyor musunuz? Ülkemizde katillere, canilere, adam öldürenlere 15 – 20 yıl hapis cezası verilirken; bir gazeteci, bir yazar için iki kez ağırlaştırılmış müebbet istenmektedir…

Dünyanın neresinde var böyle bir uygulama?

En ilkel kabilelerde bile bir yargılama geleneği, bir ceza verme yöntemi vardır. O kurallara, o geleneğe uyarlar.

Sivas Belediyesi tarafından yapımı tamamlanan Devlet Su İşleri (DSİ) kavşağı ve üst geçidi, düzenlenen törenle açıldı.

Törende kimler yoktu ki..! AKP Milletvekili adayı Ziya Şahin, Karşıyaka Mahalle Muhtarı Çetin Aydın, Başsavcı Murat İrcal, Vali Vekili İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Mehmet Nebi Kaya, Belediye Başkanı Sami Aydın, Vali Yardımcısı Zihni Yıldızhan, AKP İl Başkan Vekili Abdulkadir Demirel, Belediye Başkan Yardımcısı Hasan Karaman…

Vali yardımcısının ve başsavcının orada ne işi var? Yarın, iktidara karşıt görüşlü zanlılar mahkemeye gelirlerse, siz adil ve doğru bir kararın oradan çıkacağına inanıyor musunuz?

Bu yandaşlık örneklerini daha da çoğaltabiliriz.

Geçenlerde İYİ Parti Milletvekili aday adayı Murat Ağırel eşiyle birlikte, İstanbul Anadolu Adliyesi’ne, Meral Akşener’in adaylığı için imza vermeye gitti.

  1. kattan asansöre bindi. Polis memuru, asansörde bulunan bir başka vatandaşa “Sen de mi FETÖ’cülere imza vermeye geldin” dedi.

Asansör 4. Kata gelip herkes indiğinde ise yine aynı polis, bir başka polis memuru arkadaşına dönerek, “Amma çok FETÖ sevicisi varmış” diye bağırdı.

Bu konuşmalar ve tavırlar, açıktan açığa, vatandaşların yüreğine korku salmak ve gözdağı vermek için yapılıyor.

Bir devlet memurunun bu sözleri bir vatandaşa söylemeye ne hakkı ne hukuku vardır.

Vatandaşın siyasal tutumuna sadece yandaş polisler mi karşı çıkmaktadır? Hayır.

Tüm televizyonlar, tüm medya, tüm devlet kurumları iktidar tarafından teslim alınmış gibi.  Tümü de iktidara yandaş gibi çalışmakta, onların seçim çalışmalarını sergilemektedirler.

CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce de geçenlerde ilk mitinginin özel haber kanallarının yanısıra, devletin kanalı TRT’de de yayımlanmamasına şiddetli tepki göstermişti. Şunları söylemişti:

“Bugün Yalova’da miting yaptık. Ben Yalova’da 40 yıldır böyle kalabalık görmedim. Ama TRT de mitingi görmemiş. Bu son uyarım, bir daha uyarmayacağım. TRT babanızın çiftliği değildir. TRT 80 milyonundur…

‘Baştan söylüyorum. Eğer bugünkü görüntüleri de görmezsem hafta içi 130 milletvekiliyle TRT’ye geliyorum, haberiniz olsun, kaçmayın sonra…”

([email protected])

     


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir