DİREN KIBRIS TÜRKÜ!

<p>DİREN KIBRIS TÜRKÜ!
Hüseyin MÜMTAZ</p>
<p>1571’de direnmedin.
Anadolu’da yüzlerce yıl yaşamakta olduğun yerinden, yurdundan, köyünden, evinden bir gece ansızın “mecburî iskân fermanıyla”, yeni fethedilen, tek Türk’ün yaşamadığı yabancı bir adaya gönderildin, direnmedin.
1877’de direnmedin.
Fehametlu, devletlu, alâmetlu padişahımız, efendimiz cihanşümul Abdülhamit Han Hazretleri, “şahsi mülküne zarar gelmemek kaydıyla” sadece 300 yıl önce sürülerek sahiplendiğin, vatan bildiğin toprakları “üzerindeki taşınır ve taşınmazlarıyla beraber”; kurduyla, kuşuyla toptan İngiliz’e kiraladı. Öz yurdunda, bağında, bahçende, evinde sığıntı, kiracı oldun, direnmedin.
1923’de de direnmedin.
1877 tarihli “Kira kontratosu” Lozan’da resmiyete döküldü, imza altına alındı, direnmedin.
Sonra “komşuların” Rumlar uyandı. 25 Mart 1921 tarihinde Serhatköy’de ENOSİS, yâni Kıbrıs adasının Yunanistan'a ilhakını isteyen bir plebisit yapmışlardı. 1925’den sonra yavaş yavaş silahlanınca da Türk-Rum çatışmaları yaşanmaya başladı. 21 Ekim 1931 tarihinde de Nikodimos Milanos önderliğinde ilk isyanı başlattılar. 6 kişi hayatını kaybetti, Lefkoşa’daki hükümet binası göstericiler tarafından yakıldı.
“Tehlike”yi gördün, yavaş yavaş “direnme” düştü aklına.
Önce “Kara Çete”, “Volkan”…
Sonra 1 AĞUSTOS 1958.
Kutlu bir tarihtir 1958.
1877’den 81 yıl sonra “TÜRK MUKAVEMET TEŞKİLÂTI”nı kurdun. Ve nihayet direnmeye başladın.
Dillere destan bir tarih yazdın.
27/28 Ocak 1958’de Lefkoşa’da direndin.
20 Aralık 1963 Tahtakale’de direndin, 21/22 Aralık 1963 Ayvasıl’da direndin, 24 Aralık 1963’de Kumsal’da direndin.
Direnme’nin kitabını yazdın.
15 Temmuz 1974’de Sampson’a karşı direndin.
20/22 Temmuz 1974’de ve 14/16 Ağustos 1974’de direndin…
Ve Zafer’e ulaştın.
Kolay olmadı.
1571’de tamamına sahip olduğun Kıbrıs’ın yarısı kalmıştı elinde ama...
1 Ekim 1974’de OKTY’yi, 13 Şubat 1975 KTFD’yi ve nihayet 15 Kasım 1983’de KKTC’yi kurdun.
35 sene daha geçti, yıl oldu 2018.
Geçen zaman sanki uyuşturmuştu seni. Üzerine nedense anlamsız bir “kabullenmişlik” toprağı serpilmişti.
Farkında değildin ama direnecek öyle çok şey vardı ki!
Uyan ve diren ey Kıbrıs Türkü!
Adam “profesör”müş. Hem de Girne’de; “Tarihin anlattığı pek bir şey yoktur, anlatılacak tek şey vardır o da sanattır” diyor. “Biz çok acı çeken bir toplumuz. Ancak biz hala devlete bir çocuğun daha feda olmasını göze alıyoruz. Tek sorun bunu sanat olarak göze alamıyoruz ancak siyasete de uydurmada sorun yaşamıyoruz” diyor. “Dede Korkut hikâyesi mitolojik bir eserdir. Gerekli malzemeye sahip olmasına rağmen içselleştirilememiş bir eserdir. Masalları kahraman modifiyesiyle okursak bu bize bir gelecek veremeyecek” diyor.
Adam; hadi Dede Korkut’u okumamış, anlamamış ama görev yaptığı, para kazandığı Kıbrıs’ın yukarıda ayrıntılarını sıraladığımız tarihinden de haberi yok.
Bu fikre direneceksin, bunu söyleyenlere direneceksin.
Tarih bilmeyenlere, senin tarihini okumadan, seni tanımadan bu adada yaşayıp ahkâm kesenlere, sana akıl öğretmeye kalkanlara direneceksin.
Kıdemli Savcı Erdinç Akyener Girne için; “Turizmin değil, suçların başkenti oldu” diyor. Güzel ülkenin, dünyanın en güzel adasının suç başkenti olmasına direneceksin.
Nijeryalı çetelere direneceksin. Kara para aklamaya direneceksin. Uyuşturucuya direneceksin.
İkisi hariç; sigara, kola satar gibi “diploma” diye uluslararası âlemde en ufak bir değeri olmayan kâğıt parçası satan “mahalle bakkalı” üniversitelere direneceksin.
Öğrenci kılığında gelip “her işi” yapanlara direneceksin.
Gece kulüplerine direneceksin.
Kumarhanelere direneceksin.
Betofislere direneceksin.
Senin Leymosun, Kasaba, İskele Belediye Başkanları yokken (sahi neden yok?) Rumların; Kyrenia, Famagusta, Omorfo Belediye Başkanı seçmelerine, onların gelip burada yerleşik, yabancı kimlikli yandaşlarıyla toplantı yapmalarına direneceksin.
Çoklu korolara, çoklu korolarda korist olan kaymakamlara direneceksin.
Sen 1571’de adaya “seçilerek” gönderilmiştin. Son 30 yılda hiçbir ölçüye uymadan niteliksiz, vasıfsız işçi kılığında adaya doldurulan on binlerin senin sosyolojik özelliklerini değiştirmeye cüret etmelerine direneceksin. Asimile olmaya direneceksin.
Kıbrıs Türk Ticaret Odası tarafından yayınlanan “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Kayıt dışı Ekonomi Raporu”na göre “5 çalışandan biri kayıt dışı” ve “vergi kaçırma eğilimi” çok yüksek oranda.
Kayıt dışı çalışanlara ve vergi kaçırmaya direneceksin.
Türkiye’nin Ayşe’sini, askerini, memurunu, suyunu, elektriğini, parasını istemeyenlere direneceksin.
Türkiye’den gelen suyu becerip de dağıtamayıp denize dökenlere direneceksin.
5 ilçe varken 22 belediyeye, 22 belediyede boş oturup para alan binlerce belediye çalışanına direneceksin.
Binlerce belediye çalışanı boş otururken belediye sınırları içindeki toplanmayan çöplere, delik deşik asfaltlara, yanmayan sokak lambalarına direneceksin.
Her şeye karşı çıkan, hiçbir şey yapmayan faşist sendikalara direneceksin.
Ekmeğini, şişe suyunu, hamburgerini, sigarasını gidip Rum’dan alan; Rum bankalarını kullanan, Rum operatörlerinden hat alanlara direneceksin.
Türkiye’nin her şeyine karşı olup da hafta sonları kumarhane/gece kulüpleri için gelenlere karşı çıkmayanlara; hele Vakıfların Dome Hotel’ini kumarhane olarak işletmekte hiçbir sakınca görmeyen sendikalara direneceksin.
Girne sahilinde sabahlara kadar buzuki çalanlara direneceksin.
Kumarhane’den bir saat çıkıp da Girne kaldırımlarında herkesin önünü ilikleyip kenara çekilerek kendisine yol verilmesini bekleyen magandalara, çapsız soytarılara, arkadan liselik eteği belindelere direneceksin.
Türkiye’de 1943-47 arasında inşa edilen Nümune Hastahaneleri halâ aynı binada hizmet verirken, 78’de inşa edilen Nalbantoğlu Hst. için “ömrünü tamamladı” diyenlere, ama önce bu inşaatı bu kadar çürük yapanlara direneceksin.
KTYHY’nin batırılmasına, Ercan’ın satılmasına, Ercan müteahhidinin “Hiç şimdiye kadar 100 milyonu bir arada görmüş müydünüz?” diye ileri geri konuşmasına; Türkiye’de şehirler arası 80-120 lira arası uçulurken Ercan’dan Türkiye’ye 300 liraya uçulmasına; kocaman Geçitkale’nin bomboş durmasına direneceksin.
Bunu yapanlar için, “Acaba Larnaka’dan yüzde mi alıyorlar?” sorusunu aklına getirip onlara direneceksin.
*****
“Ya yarım Kıbrıs vâr olur/Ya Mücahit yaşamaz!” demiyordu “Mücahit Marşı”.
“Ya Türk Kıbrıs vâr olur/Ya Mücahit yaşamaz!” diyordu.
“TÜRK KIBRIS” ne demek hiç düşündün mü?
TÜRK KIBRIS’a karşı olanların tümüne direneceksin ey Kıbrıs Türkü! 29 Mart 2018
NOT; KKTC TMT MÜCAHİTLER DERNEĞİ'NİN MART 2018 TARİHLİ DİRENİŞ GAZETESİNDE YAYINLANAN YAZIDIR.</p> - mmmmmmmmm

<p>DİREN KIBRIS TÜRKÜ!
Hüseyin MÜMTAZ</p>
<p>1571’de direnmedin.
Anadolu’da yüzlerce yıl yaşamakta olduğun yerinden, yurdundan, köyünden, evinden bir gece ansızın “mecburî iskân fermanıyla”, yeni fethedilen, tek Türk’ün yaşamadığı yabancı bir adaya gönderildin, direnmedin.
1877’de direnmedin.
Fehametlu, devletlu, alâmetlu padişahımız, efendimiz cihanşümul Abdülhamit Han Hazretleri, “şahsi mülküne zarar gelmemek kaydıyla” sadece 300 yıl önce sürülerek sahiplendiğin, vatan bildiğin toprakları “üzerindeki taşınır ve taşınmazlarıyla beraber”; kurduyla, kuşuyla toptan İngiliz’e kiraladı. Öz yurdunda, bağında, bahçende, evinde sığıntı, kiracı oldun, direnmedin.
1923’de de direnmedin.
1877 tarihli “Kira kontratosu” Lozan’da resmiyete döküldü, imza altına alındı, direnmedin.
Sonra “komşuların” Rumlar uyandı. 25 Mart 1921 tarihinde Serhatköy’de ENOSİS, yâni Kıbrıs adasının Yunanistan'a ilhakını isteyen bir plebisit yapmışlardı. 1925’den sonra yavaş yavaş silahlanınca da Türk-Rum çatışmaları yaşanmaya başladı. 21 Ekim 1931 tarihinde de Nikodimos Milanos önderliğinde ilk isyanı başlattılar. 6 kişi hayatını kaybetti, Lefkoşa’daki hükümet binası göstericiler tarafından yakıldı.
“Tehlike”yi gördün, yavaş yavaş “direnme” düştü aklına.
Önce “Kara Çete”, “Volkan”…
Sonra 1 AĞUSTOS 1958.
Kutlu bir tarihtir 1958.
1877’den 81 yıl sonra “TÜRK MUKAVEMET TEŞKİLÂTI”nı kurdun. Ve nihayet direnmeye başladın.
Dillere destan bir tarih yazdın.
27/28 Ocak 1958’de Lefkoşa’da direndin.
20 Aralık 1963 Tahtakale’de direndin, 21/22 Aralık 1963 Ayvasıl’da direndin, 24 Aralık 1963’de Kumsal’da direndin.
Direnme’nin kitabını yazdın.
15 Temmuz 1974’de Sampson’a karşı direndin.
20/22 Temmuz 1974’de ve 14/16 Ağustos 1974’de direndin…
Ve Zafer’e ulaştın.
Kolay olmadı.
1571’de tamamına sahip olduğun Kıbrıs’ın yarısı kalmıştı elinde ama...
1 Ekim 1974’de OKTY’yi, 13 Şubat 1975 KTFD’yi ve nihayet 15 Kasım 1983’de KKTC’yi kurdun.
35 sene daha geçti, yıl oldu 2018.
Geçen zaman sanki uyuşturmuştu seni. Üzerine nedense anlamsız bir “kabullenmişlik” toprağı serpilmişti.
Farkında değildin ama direnecek öyle çok şey vardı ki!
Uyan ve diren ey Kıbrıs Türkü!
Adam “profesör”müş. Hem de Girne’de; “Tarihin anlattığı pek bir şey yoktur, anlatılacak tek şey vardır o da sanattır” diyor. “Biz çok acı çeken bir toplumuz. Ancak biz hala devlete bir çocuğun daha feda olmasını göze alıyoruz. Tek sorun bunu sanat olarak göze alamıyoruz ancak siyasete de uydurmada sorun yaşamıyoruz” diyor. “Dede Korkut hikâyesi mitolojik bir eserdir. Gerekli malzemeye sahip olmasına rağmen içselleştirilememiş bir eserdir. Masalları kahraman modifiyesiyle okursak bu bize bir gelecek veremeyecek” diyor.
Adam; hadi Dede Korkut’u okumamış, anlamamış ama görev yaptığı, para kazandığı Kıbrıs’ın yukarıda ayrıntılarını sıraladığımız tarihinden de haberi yok.
Bu fikre direneceksin, bunu söyleyenlere direneceksin.
Tarih bilmeyenlere, senin tarihini okumadan, seni tanımadan bu adada yaşayıp ahkâm kesenlere, sana akıl öğretmeye kalkanlara direneceksin.
Kıdemli Savcı Erdinç Akyener Girne için; “Turizmin değil, suçların başkenti oldu” diyor. Güzel ülkenin, dünyanın en güzel adasının suç başkenti olmasına direneceksin.
Nijeryalı çetelere direneceksin. Kara para aklamaya direneceksin. Uyuşturucuya direneceksin.
İkisi hariç; sigara, kola satar gibi “diploma” diye uluslararası âlemde en ufak bir değeri olmayan kâğıt parçası satan “mahalle bakkalı” üniversitelere direneceksin.
Öğrenci kılığında gelip “her işi” yapanlara direneceksin.
Gece kulüplerine direneceksin.
Kumarhanelere direneceksin.
Betofislere direneceksin.
Senin Leymosun, Kasaba, İskele Belediye Başkanları yokken (sahi neden yok?) Rumların; Kyrenia, Famagusta, Omorfo Belediye Başkanı seçmelerine, onların gelip burada yerleşik, yabancı kimlikli yandaşlarıyla toplantı yapmalarına direneceksin.
Çoklu korolara, çoklu korolarda korist olan kaymakamlara direneceksin.
Sen 1571’de adaya “seçilerek” gönderilmiştin. Son 30 yılda hiçbir ölçüye uymadan niteliksiz, vasıfsız işçi kılığında adaya doldurulan on binlerin senin sosyolojik özelliklerini değiştirmeye cüret etmelerine direneceksin. Asimile olmaya direneceksin.
Kıbrıs Türk Ticaret Odası tarafından yayınlanan “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Kayıt dışı Ekonomi Raporu”na göre “5 çalışandan biri kayıt dışı” ve “vergi kaçırma eğilimi” çok yüksek oranda.
Kayıt dışı çalışanlara ve vergi kaçırmaya direneceksin.
Türkiye’nin Ayşe’sini, askerini, memurunu, suyunu, elektriğini, parasını istemeyenlere direneceksin.
Türkiye’den gelen suyu becerip de dağıtamayıp denize dökenlere direneceksin.
5 ilçe varken 22 belediyeye, 22 belediyede boş oturup para alan binlerce belediye çalışanına direneceksin.
Binlerce belediye çalışanı boş otururken belediye sınırları içindeki toplanmayan çöplere, delik deşik asfaltlara, yanmayan sokak lambalarına direneceksin.
Her şeye karşı çıkan, hiçbir şey yapmayan faşist sendikalara direneceksin.
Ekmeğini, şişe suyunu, hamburgerini, sigarasını gidip Rum’dan alan; Rum bankalarını kullanan, Rum operatörlerinden hat alanlara direneceksin.
Türkiye’nin her şeyine karşı olup da hafta sonları kumarhane/gece kulüpleri için gelenlere karşı çıkmayanlara; hele Vakıfların Dome Hotel’ini kumarhane olarak işletmekte hiçbir sakınca görmeyen sendikalara direneceksin.
Girne sahilinde sabahlara kadar buzuki çalanlara direneceksin.
Kumarhane’den bir saat çıkıp da Girne kaldırımlarında herkesin önünü ilikleyip kenara çekilerek kendisine yol verilmesini bekleyen magandalara, çapsız soytarılara, arkadan liselik eteği belindelere direneceksin.
Türkiye’de 1943-47 arasında inşa edilen Nümune Hastahaneleri halâ aynı binada hizmet verirken, 78’de inşa edilen Nalbantoğlu Hst. için “ömrünü tamamladı” diyenlere, ama önce bu inşaatı bu kadar çürük yapanlara direneceksin.
KTYHY’nin batırılmasına, Ercan’ın satılmasına, Ercan müteahhidinin “Hiç şimdiye kadar 100 milyonu bir arada görmüş müydünüz?” diye ileri geri konuşmasına; Türkiye’de şehirler arası 80-120 lira arası uçulurken Ercan’dan Türkiye’ye 300 liraya uçulmasına; kocaman Geçitkale’nin bomboş durmasına direneceksin.
Bunu yapanlar için, “Acaba Larnaka’dan yüzde mi alıyorlar?” sorusunu aklına getirip onlara direneceksin.
*****
“Ya yarım Kıbrıs vâr olur/Ya Mücahit yaşamaz!” demiyordu “Mücahit Marşı”.
“Ya Türk Kıbrıs vâr olur/Ya Mücahit yaşamaz!” diyordu.
“TÜRK KIBRIS” ne demek hiç düşündün mü?
TÜRK KIBRIS’a karşı olanların tümüne direneceksin ey Kıbrıs Türkü! 29 Mart 2018
NOT; KKTC TMT MÜCAHİTLER DERNEĞİ'NİN MART 2018 TARİHLİ DİRENİŞ GAZETESİNDE YAYINLANAN YAZIDIR.</p> - mmmmmmmmm

DİREN KIBRIS TÜRKÜ!
Hüseyin MÜMTAZ

1571’de direnmedin.
Anadolu’da yüzlerce yıl yaşamakta olduğun yerinden, yurdundan, köyünden, evinden bir gece ansızın “mecburî iskân fermanıyla”, yeni fethedilen, tek Türk’ün yaşamadığı yabancı bir adaya gönderildin, direnmedin.
1877’de direnmedin.
Fehametlu, devletlu, alâmetlu padişahımız, efendimiz cihanşümul Abdülhamit Han Hazretleri, “şahsi mülküne zarar gelmemek kaydıyla” sadece 300 yıl önce sürülerek sahiplendiğin, vatan bildiğin toprakları “üzerindeki taşınır ve taşınmazlarıyla beraber”; kurduyla, kuşuyla toptan İngiliz’e kiraladı. Öz yurdunda, bağında, bahçende, evinde sığıntı, kiracı oldun, direnmedin.
1923’de de direnmedin.
1877 tarihli “Kira kontratosu” Lozan’da resmiyete döküldü, imza altına alındı, direnmedin.
Sonra “komşuların” Rumlar uyandı. 25 Mart 1921 tarihinde Serhatköy’de ENOSİS, yâni Kıbrıs adasının Yunanistan’a ilhakını isteyen bir plebisit yapmışlardı. 1925’den sonra yavaş yavaş silahlanınca da Türk-Rum çatışmaları yaşanmaya başladı. 21 Ekim 1931 tarihinde de Nikodimos Milanos önderliğinde ilk isyanı başlattılar. 6 kişi hayatını kaybetti, Lefkoşa’daki hükümet binası göstericiler tarafından yakıldı.
“Tehlike”yi gördün, yavaş yavaş “direnme” düştü aklına.
Önce “Kara Çete”, “Volkan”…
Sonra 1 AĞUSTOS 1958.
Kutlu bir tarihtir 1958.
1877’den 81 yıl sonra “TÜRK MUKAVEMET TEŞKİLÂTI”nı kurdun. Ve nihayet direnmeye başladın.
Dillere destan bir tarih yazdın.
27/28 Ocak 1958’de Lefkoşa’da direndin.
20 Aralık 1963 Tahtakale’de direndin, 21/22 Aralık 1963 Ayvasıl’da direndin, 24 Aralık 1963’de Kumsal’da direndin.
Direnme’nin kitabını yazdın.
15 Temmuz 1974’de Sampson’a karşı direndin.
20/22 Temmuz 1974’de ve 14/16 Ağustos 1974’de direndin…
Ve Zafer’e ulaştın.
Kolay olmadı.
1571’de tamamına sahip olduğun Kıbrıs’ın yarısı kalmıştı elinde ama…
1 Ekim 1974’de OKTY’yi, 13 Şubat 1975 KTFD’yi ve nihayet 15 Kasım 1983’de KKTC’yi kurdun.
35 sene daha geçti, yıl oldu 2018.
Geçen zaman sanki uyuşturmuştu seni. Üzerine nedense anlamsız bir “kabullenmişlik” toprağı serpilmişti.
Farkında değildin ama direnecek öyle çok şey vardı ki!
Uyan ve diren ey Kıbrıs Türkü!
Adam “profesör”müş. Hem de Girne’de; “Tarihin anlattığı pek bir şey yoktur, anlatılacak tek şey vardır o da sanattır” diyor. “Biz çok acı çeken bir toplumuz. Ancak biz hala devlete bir çocuğun daha feda olmasını göze alıyoruz. Tek sorun bunu sanat olarak göze alamıyoruz ancak siyasete de uydurmada sorun yaşamıyoruz” diyor. “Dede Korkut hikâyesi mitolojik bir eserdir. Gerekli malzemeye sahip olmasına rağmen içselleştirilememiş bir eserdir. Masalları kahraman modifiyesiyle okursak bu bize bir gelecek veremeyecek” diyor.
Adam; hadi Dede Korkut’u okumamış, anlamamış ama görev yaptığı, para kazandığı Kıbrıs’ın yukarıda ayrıntılarını sıraladığımız tarihinden de haberi yok.
Bu fikre direneceksin, bunu söyleyenlere direneceksin.
Tarih bilmeyenlere, senin tarihini okumadan, seni tanımadan bu adada yaşayıp ahkâm kesenlere, sana akıl öğretmeye kalkanlara direneceksin.
Kıdemli Savcı Erdinç Akyener Girne için; “Turizmin değil, suçların başkenti oldu” diyor. Güzel ülkenin, dünyanın en güzel adasının suç başkenti olmasına direneceksin.
Nijeryalı çetelere direneceksin. Kara para aklamaya direneceksin. Uyuşturucuya direneceksin.
İkisi hariç; sigara, kola satar gibi “diploma” diye uluslararası âlemde en ufak bir değeri olmayan kâğıt parçası satan “mahalle bakkalı” üniversitelere direneceksin.
Öğrenci kılığında gelip “her işi” yapanlara direneceksin.
Gece kulüplerine direneceksin.
Kumarhanelere direneceksin.
Betofislere direneceksin.
Senin Leymosun, Kasaba, İskele Belediye Başkanları yokken (sahi neden yok?) Rumların; Kyrenia, Famagusta, Omorfo Belediye Başkanı seçmelerine, onların gelip burada yerleşik, yabancı kimlikli yandaşlarıyla toplantı yapmalarına direneceksin.
Çoklu korolara, çoklu korolarda korist olan kaymakamlara direneceksin.
Sen 1571’de adaya “seçilerek” gönderilmiştin. Son 30 yılda hiçbir ölçüye uymadan niteliksiz, vasıfsız işçi kılığında adaya doldurulan on binlerin senin sosyolojik özelliklerini değiştirmeye cüret etmelerine direneceksin. Asimile olmaya direneceksin.
Kıbrıs Türk Ticaret Odası tarafından yayınlanan “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Kayıt dışı Ekonomi Raporu”na göre “5 çalışandan biri kayıt dışı” ve “vergi kaçırma eğilimi” çok yüksek oranda.
Kayıt dışı çalışanlara ve vergi kaçırmaya direneceksin.
Türkiye’nin Ayşe’sini, askerini, memurunu, suyunu, elektriğini, parasını istemeyenlere direneceksin.
Türkiye’den gelen suyu becerip de dağıtamayıp denize dökenlere direneceksin.
5 ilçe varken 22 belediyeye, 22 belediyede boş oturup para alan binlerce belediye çalışanına direneceksin.
Binlerce belediye çalışanı boş otururken belediye sınırları içindeki toplanmayan çöplere, delik deşik asfaltlara, yanmayan sokak lambalarına direneceksin.
Her şeye karşı çıkan, hiçbir şey yapmayan faşist sendikalara direneceksin.
Ekmeğini, şişe suyunu, hamburgerini, sigarasını gidip Rum’dan alan; Rum bankalarını kullanan, Rum operatörlerinden hat alanlara direneceksin.
Türkiye’nin her şeyine karşı olup da hafta sonları kumarhane/gece kulüpleri için gelenlere karşı çıkmayanlara; hele Vakıfların Dome Hotel’ini kumarhane olarak işletmekte hiçbir sakınca görmeyen sendikalara direneceksin.
Girne sahilinde sabahlara kadar buzuki çalanlara direneceksin.
Kumarhane’den bir saat çıkıp da Girne kaldırımlarında herkesin önünü ilikleyip kenara çekilerek kendisine yol verilmesini bekleyen magandalara, çapsız soytarılara, arkadan liselik eteği belindelere direneceksin.
Türkiye’de 1943-47 arasında inşa edilen Nümune Hastahaneleri halâ aynı binada hizmet verirken, 78’de inşa edilen Nalbantoğlu Hst. için “ömrünü tamamladı” diyenlere, ama önce bu inşaatı bu kadar çürük yapanlara direneceksin.
KTYHY’nin batırılmasına, Ercan’ın satılmasına, Ercan müteahhidinin “Hiç şimdiye kadar 100 milyonu bir arada görmüş müydünüz?” diye ileri geri konuşmasına; Türkiye’de şehirler arası 80-120 lira arası uçulurken Ercan’dan Türkiye’ye 300 liraya uçulmasına; kocaman Geçitkale’nin bomboş durmasına direneceksin.
Bunu yapanlar için, “Acaba Larnaka’dan yüzde mi alıyorlar?” sorusunu aklına getirip onlara direneceksin.
*****
“Ya yarım Kıbrıs vâr olur/Ya Mücahit yaşamaz!” demiyordu “Mücahit Marşı”.
“Ya Türk Kıbrıs vâr olur/Ya Mücahit yaşamaz!” diyordu.
“TÜRK KIBRIS” ne demek hiç düşündün mü?
TÜRK KIBRIS’a karşı olanların tümüne direneceksin ey Kıbrıs Türkü! 29 Mart 2018
NOT; KKTC TMT MÜCAHİTLER DERNEĞİ’NİN MART 2018 TARİHLİ DİRENİŞ GAZETESİNDE YAYINLANAN YAZIDIR.


Comments

“DİREN KIBRIS TÜRKÜ!” için bir yanıt

  1. A. Tokat avatarı
    A. Tokat

    Kıbrıs Türklerinin Rumların esaretinden kurtulması ve bağımsız bir devlet kurulmasında Kıbrıs Türk Mücahit Teşkilatı dominant rol oynamıştır. Bu kahraman Ordu 1950 lerde kurulmaya başlandı ve o dönemim Türk Ordusu komutanları bu projeyi başarıyla gerçekleştirdi. Bunun mükafatını aldı.
    Bununla beraber Ecevit in Koalisyon Hükümeti, tarihden ders çıkararak bugün Ortadoğu da yaşanan olayları önceden gördüğü için Irak Türkmenlerinin de Kıbrıs ta yapıldığı gibi hazırlanmasını ve Irak Türkmen Mücahit Teşkilatının kurulmasını öngören milli planı devreye koydu ve faaliyetin finansal kaynağını 2000 li yıllar da tahsis etti. Buna rağmen ABD nin Irak işgalinde ve Daeş Terör Örgütünün Irak Türkmenlerine yaptığı saldırı da Türkmenlerin hiç hazırlanmadığı. bir piyade tüfeğinin bile Türkmenlere verilmediği ortaya çıktı. Bunun sonunda Irak Türkmenler ağır zarar gördüler, Türkmen kadın ve kızları teröristlerin cariyesi oldu. Milli menfaatlerimiz büyük hasar aldı. Tahsis edilen parasal kaynak kimlerin cebine gitti ? kimse ilgilenmiyor. Kıbrıs taki başarılı komutanlar vardı ama Irak Türkmenleri döneminin komutanları başarısız oldular ve milli bir davayı savsakladılar .Kimse olayı görmüyor ve ilgili komutanlar kahraman gibi dolaşıyorlar. Bu anlayış Ordunun kumpaslara bile direnememesine kadar etkili oldu kanaatindeyim. Altay Tokat

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir