Diyanet’e göre insanın çamuru gasp edilmiş toprakla karılmıştır!

Allah, kitabında; düşünmek, fikir yürütmek ve aklı çalıştırmak üzerine insanları yüzlerce kez uyardığı ve hatta insanları bu konuda "..Akıllarını güzelce kullanmayanları Allah pislik içinde bırakır!"(1) diyerek tehditle karışık ikaz ettiği halde, bazı insanlar nedense hiç düşünmezler. Çünkü özellikle Müslümanlar, okumazlar Kur'an-ı, okusalar da anlamazlar zaten. İlla birilerinin peşinden gitme temayülü gösterirler. - melek

Allah, kitabında; düşünmek, fikir yürütmek ve aklı çalıştırmak üzerine insanları yüzlerce kez uyardığı ve hatta insanları bu konuda "..Akıllarını güzelce kullanmayanları Allah pislik içinde bırakır!"(1) diyerek tehditle karışık ikaz ettiği halde, bazı insanlar nedense hiç düşünmezler. Çünkü özellikle Müslümanlar, okumazlar Kur'an-ı, okusalar da anlamazlar zaten. İlla birilerinin peşinden gitme temayülü gösterirler. - melek

Allah, kitabında; düşünmek, fikir yürütmek ve aklı çalıştırmak üzerine insanları yüzlerce kez uyardığı ve hatta insanları bu konuda “..Akıllarını güzelce kullanmayanları Allah pislik içinde bırakır!”(1) diyerek tehditle karışık ikaz ettiği halde, bazı insanlar nedense hiç düşünmezler. Çünkü özellikle Müslümanlar, okumazlar Kur’an-ı, okusalar da anlamazlar zaten. İlla birilerinin peşinden gitme temayülü gösterirler.

Üstelik her nedense Müslümanlar, Allah’ın ikazlarından çok, başka insanların, daha çok da geleneksel İslam düşüncesinin mensuplarının ikazlarını dikkate alırlar genelde dine, özelde de Kur’an-ı Kerim’e yaklaşırken.

Onlardan birisi şöyle uyarıyor düşünme potansiyeli bulunan Müslümanları: “Birkaç yıldır. Hz. Peygamber’in (s.a.v.) hakemliğinden kendi nefislerinin hevasına sığınmış bazı kişilerin İslam’ın ve ehli sünnetin genel kabullerini yıkmaya yönelik bir çaba içinde, sistemli olarak çalıştıklarını görüyoruz. Akademisyen ve saygıdeğer hocalarımızın bu konularda sessiz kalmaları elbette vebaldir. Bazı İslam ülkelerinde görülen akım elbette akim ve ebterdir. Ama bizler sorumluluk içinde ikaz görevimizi yapmak zorundayız. Çer-çöp gider duru su kalır. Her yer durulanır. Bu dinin sahibi hâkimi Zülcelaldir ve dinini ahirete kadar koruyacaktır. Bu tahribata suskun kalan dini müesseseler de vebalin ortağıdır.”(2)

Geleneksel İslam Düşüncesi’ne mensup olan ve kahir ekseriyeti teşkil eden bu düşünce sahiplerinin karşısında farklı görüşleri savunmak için ya deli ya da ahmak olmak gerekiyor. Biz bu yazımızda o ahmaklığı gösterme pahasına insanoğlunun yaratılışı konusunda bir miktar düşünmek istiyoruz. Bizi bu konuda düşünmeye iten sebep ise Y.Naci Uğur isimli sosyal medya arkadaşımın sayfasında sormuş olduğu ve genelde ehil olmayanların tartışma konusu yaptığı bir sorudur.

Soru şöyle: “Yüce dinimiz akletmiyor musunuz diye defalarca kutsal kitabımızda söz ediyor. Ben de soruyorum; kitabımızın emrettiği üzere, Ol deyince olduran, yoktan var eden yüce Allah, neden Ademi çamurdan yarattı? Ol demesiyle hiç bir maddeye bağımlı olmadan da oldurabilirdi…?”

Bence yerinde bir soru. Öyle ya madem Allah her şeyi, “ol” deyince oldurma ve anında yaratma kudretine sahip(3), şu halde neden toprakla, çamurla, suyla uğraştı? Bu sorunun cevabını herkes kendi aklına ve bilgi birikime göre yorumlayabilir aslında ki; bu yorumların hiçbirisinin, Allah’ın bu konudaki tercihini yansıtmayacağı da ortadadır. Bu konuda en genel geçer tez de herhalde çamurdaki suyun, hayatın kaynağı olduğu ve topraktaki elementlerle insan vücudundaki elementlerin aynı olduğundan hareketle ileri sürülen tezdir. Bu tez, belki insanın çamurdan yaratıldığı gerçeğini kanıtlamaya yeter ama Allah’ın bu konudaki tercihini açıklamaya yetmez herhalde.

İtiraf edelim ki; onca allame-i cihanın asırlarca akıl yetiremediği bir konuyu açıklamak, bizim 1.65’lik boyumuzu ve ceviz büyüklüğündeki beynimizdeki aklımızı da aşar! Zira insanoğlu, daha yaratılan ilk insanın, bu arada ilk peygamberin kim olduğu konusunda bile tam olarak uzlaşamamışken, Allah’ın insanı yaratma sürecinde izlemiş olduğu yöntem konusundaki tercihini nereden bilsin? O, sadece “Ben insanları ve cinleri bana kulluk etsinler diye yarattım” diyor.(4)

Allah’ın bu konudaki tercihini açıklamayı bırakalım konunun uzmanları açıklasın, biz isterseniz “Adem” isimli ilk insanın yaratılışında yaşanan bir gasp olayını açıklayalım. Daha doğrusu Diyanet’in bu konudaki iddiasını ve kabulünü bilgilerinize sunalım. Kim bilir belki de insanoğlunun ve insanoğlu tarafından yönetilen devletlerin işgal, gasp ve hırsızlığa olan temayülü buradan gelmektedir! Yani çamurunun hırsızlık olmasa bile gasp edilmiş bir topraktan karılmasından demek istiyoruz! Elbette Diyanet’e göre…

İbn-i Esir, Sâlebî, Taberî, İbn Asâkir, Mes’udî, İbn Sa’d gibi klasik İslam tarihçilerinin yazdıklarına atıfla şöyle deniliyor bir Diyanet yayınında:

“Yüce Allah; Adem Aleyhisselamı yaratmak istediği zaman, yeri “Ben, senden bir halk yaratacağım ki, onlardan, bana itaat edenler de olacak, onlardan bana isyan edenler de olacaktır. Onlardan, bana itaat eden kimseyi, Cennete koyacağım. Bana isyan eden kimseyi ise, Cehennem’e sokacağım!’ diye Vahyetti. Sonra da, Cebrail Aleyhisselamı, yerden, bir avuç toprak, çamur getirmesi için gönderdi.

Yer, Cebrail Aleyhisselama: ‘Ben, senin benden bir şey eksiltmenden. beni, yaramaz hale getirmenden Allah’a sığınırım. Ben, senin, beni eksiltmeni istemiyorum! Çünkü, Allah, benden bir halk yaratacak, bu halk da, Allah’a asi olacak. Allah, onlardan dolayı, beni, bir ceza ile cezalandırır’ dedi.

Bunun üzerine, Cebrail Aleyhisselam, ondan, bir şey almaksızın geri döndü. ‘Ya Rab! Yer, sana sığınınca, onu sığındırdım. Onun üzerinde durmayı, kendisini zorlamayı uygun görmedim’ dedi.

Yüce Allah, bundan sonra Mikâil Aleyhisselamı gönderdi. Yer ona da, Cebrail Aleyhisselam’a söylediği gibi söyledi. Onun yapacağı şeyden dolayı da Allah’a sığındı. Mikâil Aleyhisselam da onu sığındırdı. Yer, böyle kendisinden bir şey alınmasından, Allah’a sığınınca, Mikâil Aleyhisselam, ondan bir şey almaksızın dönüp Yüce Allah’a, Cebrail Aleyhisselam’ın söylediği gibi söyledi.

Bunun üzerine, Yüce Allah, yere, Ölüm Meleğini (Azrail) gönderdi. Yer, yine kendisinden alacağı şeyden dolayı, Allah’a sığınınca, ölüm meleği: ‘Ben de Allah’ın emrini, yerine getirmemiş olarak dönmekden Allah’a sığınırım!’ dedi. Yer yüzünden alacağını aldı ve tek yerden almadı. Kırmızı, beyaz ve siyah topraktan aldı ve karıştırdı. Böyle yer yüzünden alınan topraktan yaratılmış olduğu için, Adem Aleyhisselama ‘Adem’ ismi verilmiştir.”(5)

Yukarıdaki bilgilerin Türkiye Diyanet Vakfı’na ait bir yayında bulunduğu, adı geçen vakfın DİB tarafından yönetildiği ve kitabın yazarı M. Asım Köksal’ın, DİB Müşavere ve Dini Eserleri İnceleme Kurulu Üyesi olduğu düşünülürse, bu bilgilere, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın resmi görüşüdür demek sanırım fazla yanlış olmaz.

Şimdi de aklımızın erdiği kadarıyla bu bilgileri yorumlayalım:

Öncelikle söyleyelim ki; bu bilgilerden anlaşıldığı kadarıyla dünyanın yaşı isterse aynı zamanda peygamber olsun “Adem” isimli ilk insanın yaşından daha fazladır. Yani dünya daha önce yaratılmıştır. Kim bilir belki de dünya, cennet ve cehennem de dahil bütün yaratılmışlarla aynı anda yaratıldı. Nitekim Kur’an’da “Gerçekten sizin Rabbiniz, altı günde gökleri ve yeri yaratan, sonra arşa istiva eden Allah’tır…” buyrulmaktadır.(6) Anlaşılıyor ki; dünya yaratılırken gökler ve göklerde bulunan pek çok şey de birlikte yaratıldı; yıldızlar, gezegenler ve dahası…

Temel İslami kaynaklardan alıntı ile Diyanet yayınlarında bulunan bu bilgilere itibar edilecek olursa; hâşâ karşımızda zaaf içinde bulanan bir Tanrı, yani Allah bulunmaktadır! Zira O’nun kendi yaratmış olduğu yere bile gücü yetmiyor! Meleklerden Cebrail ve Mikâil, kendilerine verilen emirleri yerine getiremiyorlar! Sadece Azrail kaba kuvvetine dayanarak ve yerin bütün itirazlarına ve karşı koymalarına rağmen Adem’in çamuruna yetecek miktarda yerin toprağından ve suyundan zorla alarak, yani gasp ederek, belki de çalarak Tanrı’nın katına dönüyor! Üstelik bir yerden de almıyor toprağı; farklı renklerden toprak alıyor ki; bütün ırklar Adem’in genlerine yerleştirilebilsin! Yani Azrail, hâşâ Tanrı’dan çok daha zeki ve geleceği hesap edebilen bir varlık!

Cebrail ve Mikâl’in kendilerine verilen görevi yerine getiremedikleri şeklindeki bir kabul, “Allah, kimseyi gücünün yetmeyeceği bir şeyle mükellef tutmaz.”(7) şeklindeki Kur’an hükmüne de aykırıdır.

İşte size, İmam-Hatiplerde, Kur’an Kurslarında, tarikat ve cemaat evlerinde ve belki de İlahiyat fakültelerinde din dersi, İslam Tarihi veya Dinler Tarihi adı altında verilen bilgiler. Biz işte böyle kirli bilgileri öğrenmeleri için 4-6 yaş grubundaki küçücük yavrularımızı Kur’an Kurslarına ve camilere gönderiyoruz efendiler.

İtiraf edeyim ki; Diyanet’in Peygamberler Tarihi isimli kitabında Adem’in yaratılışı ile ilgili verilen bilgilerden Azrail’in tavrını pek tuttum! Yerin bütün karşı koymalarına rağmen Adem’in çamuruna yetecek miktardaki toprağı ve suyu zorla alıp, belki de çalıp dönüyor Tanrı’nın yanına! Belli ki; işgal, gasp ve hırsızlık Ademoğlu’nun mayasında var.

04.03.2018/Ömer Sağlam
_____________
1-Kur’an-ı Kerim, Yûnus Suresi, 10/100 (Elmalılı’nın mealinden alınmıştır)
2-
3-Kur’an-ı Kerim, Âl-i İmrân, 3/59
4- Kur’an-ı Kerim, Zâriyat, 51/56
5-M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayını, Ankara, 1990, s, 29-30. “Böyle yer yüzünden alınan topraktan yaratılmış olduğu için, Adem Aleyhisselama ‘Adem’ ismi verilmiştir” sözüne bakılırsa, bizim ulemanın, bu tür bilgileri tahrif edilmiş Tevrat kaynaklı kitaplardan aldıkları aşikârdır. Zira “Hz. Adem’in annesi kimdi?” başlıklı bir önceki yazımızda da bahsedildiği gibi; kesin olmamakla birlikte “Adem” sözcüğünün, İbranice’de bulunan ve toprak anlamına gelen “Adama” sözcüğü ile akraba olduğunu söyleyenler de bulunmaktadır. Anlaşılan bizim sevgili ulemamız, el alemin kesin olmamakla birlikte diyerek çekince koydukları bir bilgiyi kesin bilgiymiş gibi kitaplarına almışlardır. Bkz. https://www.turkishnews.com/tr/content/2018/03/01/hz-ademin-annesi-kimdi/
6-Kur’an-ı Kerim, A’raf, 7/54. Bkz. ‘r%C3%A2f-suresi/1008/54-ayet-tefsiri.
Dünyanın iki günde yaratıldığını, yeryüzündeki bitki ve ağaçların dört günde takdir edildiğini, göklerin de iki gün içinde yedi kat olarak şekillendirildiğini haber veren ayetler bulunmaktadır Kur’an’da (Fussilet, 41/9,10, 12)
7-Kur’an-ı Kerim, Bakara, 2/286


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir