KIBRIS’TA SEÇİM, GEÇİM, ÇÖZÜM

<p>KIBRIS’TA SEÇİM, GEÇİM, ÇÖZÜM
Hüseyin MÜMTAZ</p>
<p>KKTC’de 40 yılda 38 hükümet kurulmuş, Pazar günü de 39’uncusu için yenisi yapıldı.
Dünyanın hiçbir yerinde olmayan saçma bir seçim sistemi sonucu gazete çarşafı büyüklüğünde seçmenin önüne konulan oy pusulaları ile gerçekleştirilen; oy vereni de, sayanı da çatlatan, 600.000 kişilik ülkede kesin sonucu üç güne uzayan bir seçimden bahsediyoruz.
Aynı partiden adayların bile “bana ver, ona verme” çıkışlarından söz ediyoruz.
Dip Karpaz’ın köyündeki seçmenin, hayatında görmediği/göremeyeceği Lefke adayına oy verebildiği bir tercihi anlatıyoruz.
Sonuçları değerlendirmeye geçmeden, “dışarıdan” gelen iki tepkiden söz edeceğim.
İlki güneyden, Anastasiadis demiş ki; “UBP’nin birinci parti olarak çıkması tehlikeli gelişmedir”.
Tecrübelerime göre Anastasiadis ne diyorsa tersi Türk tarafı için hayırlıdır, o halde Kıbrıs Türkü doğru seçim yapmıştır.
İkincisi Burhan Kuzu’dan…
Tweet’inde; “Tek başına hükümet çıkmadı. 4 yılda 3 hükümet kuruldu. Belli ki bu sistem KKTC’de yürümüyor. Tavsiyem Başkanlık Sistemine geçmektir… 40 yıldan beri bu işe kafa yoruyorum, hizmete hazırım’” demiş.
Bence onu da bu işe sakın bulaştırmayın… “40 yıldır” Türkiye’de ne yaptığı/yapamadığı ortadadır, bir de gelip burayı karıştırmasın, lütfen…
Hele onun önerdiği “Kuzu tipi başkanlık”ı asla düşünmeyin.
Geliyoruz seçime…
Anastasiadis’in hissettiği “tehlike” ve Burhan Kuzu’nun “endişesi”, CTP’nin yayın organı Yenidüzen’de aynen ve aynı doğrultuda ve şu manşetle ifade ediliyor; “KAOS”…
Hepsine birden kocaman bir “HADİ CANIM SEN DE!”
Çünkü onlara göre tek düşman UBP’dir. UBP, iç politikada ne yanlış yaparsa yapsın dışarıda Rum’a karşı sağlam durmuş, kıvırmamıştır. 2003’de tümünün kabul ettiği Analarının planına bile tek başına “HAYIR” demişti.
Seçimden UBP; Özgürgün’ün nedense seçim sürecine sıkıştırdığı boşanma/evlenme trafiğine rağmen en büyük parti olarak çıkmıştır ama tek başına iktidar olamamaktadır; CTP çökmüştür, Serdar’ın DP’si küçülmüştür, HP ve YDP ilk defa Meclise girmiştir. TDP de kendi ortalamasını tutturmuştur.
Tabloya göre koalisyon olacaktır da nasıl bir koalisyon?
Akla ilk gelen UBP, DP, YDP’dir (YDP’ye ayrı bir parantez açacağım) ama sayısal olarak yeterli olsa bile komiteler çalışamaz.
UBP, DP, TKP de de aynı sıkıntı olur.
En mantıklısı yanlarına DP’yi de alacak olan bir UBP, HP koalisyonudur.
Özersay Denktaş zamanındaki ilk Cumhurbaşkanlığı Danışmanlığı’ndan beri (zaman zaman sapmalar sergilese de) Türkiye’de mevcut iktidarların değil, Türkiye/KKTC ortak milli menfaatlerine uygun hareket etmeye özen göstermiştir.
33 kesin çoğunluklu bu hükümet modeli en iyisidir, sonuna kadar zorlanmalıdır.
İkinci tercih UBP, DP, TKP olmalıdır. Zor da olsa denenmelidir, hem kim bilir süreç içinde olası “transferler” ile sayı artabilir.
YDP parantezine gelelim…
YDP ile koalisyon asla düşünülmemelidir çünkü 1571 göç çoğunluğunun değil, 1974 sonrası “yerleşikleri”ne hitap etmektedir.
Rahmetli Beşeşler de daha önce denemişti.
Son sayımlara göre 200.000 seçmenin takribî 60-70 bini bu 74 sonrası göçmenlerdir.
YDP; bu 70 bin seçmenden hiç/yeterli desteği bulamamıştır ki meclise ancak 2 vekil sokabilmiştir.
Seçmenin ve toplumun; partiler aracılığı ile şu veya bu şekilde “bölünmemesi” gerekir.
Bölücü değil, birleştirici olunmalıdır.
Ama diğer partiler de aday/üye listelerinde, kadro dağıtımlarında bu 60-70 bin seçmenin varlığını dikkate almalıdırlar ki bu tür fırsatçılığa/ayrımcılığa bahane üretilmesin. Bütün partiler baştan beri bu yanlışı sergilemektedir.
Din İşleri Başkanı’ndan uzun süredir rahatsızlık duyulan ülkede Arıklı bir şekilde, gençlik hayalleri olan Müftülüğe atanırsa YDP’nin de kendiliğinden ortadan kalkacağını düşünüyorum. 09.01.18</p> - kktc 66581

<p>KIBRIS’TA SEÇİM, GEÇİM, ÇÖZÜM
Hüseyin MÜMTAZ</p>
<p>KKTC’de 40 yılda 38 hükümet kurulmuş, Pazar günü de 39’uncusu için yenisi yapıldı.
Dünyanın hiçbir yerinde olmayan saçma bir seçim sistemi sonucu gazete çarşafı büyüklüğünde seçmenin önüne konulan oy pusulaları ile gerçekleştirilen; oy vereni de, sayanı da çatlatan, 600.000 kişilik ülkede kesin sonucu üç güne uzayan bir seçimden bahsediyoruz.
Aynı partiden adayların bile “bana ver, ona verme” çıkışlarından söz ediyoruz.
Dip Karpaz’ın köyündeki seçmenin, hayatında görmediği/göremeyeceği Lefke adayına oy verebildiği bir tercihi anlatıyoruz.
Sonuçları değerlendirmeye geçmeden, “dışarıdan” gelen iki tepkiden söz edeceğim.
İlki güneyden, Anastasiadis demiş ki; “UBP’nin birinci parti olarak çıkması tehlikeli gelişmedir”.
Tecrübelerime göre Anastasiadis ne diyorsa tersi Türk tarafı için hayırlıdır, o halde Kıbrıs Türkü doğru seçim yapmıştır.
İkincisi Burhan Kuzu’dan…
Tweet’inde; “Tek başına hükümet çıkmadı. 4 yılda 3 hükümet kuruldu. Belli ki bu sistem KKTC’de yürümüyor. Tavsiyem Başkanlık Sistemine geçmektir… 40 yıldan beri bu işe kafa yoruyorum, hizmete hazırım’” demiş.
Bence onu da bu işe sakın bulaştırmayın… “40 yıldır” Türkiye’de ne yaptığı/yapamadığı ortadadır, bir de gelip burayı karıştırmasın, lütfen…
Hele onun önerdiği “Kuzu tipi başkanlık”ı asla düşünmeyin.
Geliyoruz seçime…
Anastasiadis’in hissettiği “tehlike” ve Burhan Kuzu’nun “endişesi”, CTP’nin yayın organı Yenidüzen’de aynen ve aynı doğrultuda ve şu manşetle ifade ediliyor; “KAOS”…
Hepsine birden kocaman bir “HADİ CANIM SEN DE!”
Çünkü onlara göre tek düşman UBP’dir. UBP, iç politikada ne yanlış yaparsa yapsın dışarıda Rum’a karşı sağlam durmuş, kıvırmamıştır. 2003’de tümünün kabul ettiği Analarının planına bile tek başına “HAYIR” demişti.
Seçimden UBP; Özgürgün’ün nedense seçim sürecine sıkıştırdığı boşanma/evlenme trafiğine rağmen en büyük parti olarak çıkmıştır ama tek başına iktidar olamamaktadır; CTP çökmüştür, Serdar’ın DP’si küçülmüştür, HP ve YDP ilk defa Meclise girmiştir. TDP de kendi ortalamasını tutturmuştur.
Tabloya göre koalisyon olacaktır da nasıl bir koalisyon?
Akla ilk gelen UBP, DP, YDP’dir (YDP’ye ayrı bir parantez açacağım) ama sayısal olarak yeterli olsa bile komiteler çalışamaz.
UBP, DP, TKP de de aynı sıkıntı olur.
En mantıklısı yanlarına DP’yi de alacak olan bir UBP, HP koalisyonudur.
Özersay Denktaş zamanındaki ilk Cumhurbaşkanlığı Danışmanlığı’ndan beri (zaman zaman sapmalar sergilese de) Türkiye’de mevcut iktidarların değil, Türkiye/KKTC ortak milli menfaatlerine uygun hareket etmeye özen göstermiştir.
33 kesin çoğunluklu bu hükümet modeli en iyisidir, sonuna kadar zorlanmalıdır.
İkinci tercih UBP, DP, TKP olmalıdır. Zor da olsa denenmelidir, hem kim bilir süreç içinde olası “transferler” ile sayı artabilir.
YDP parantezine gelelim…
YDP ile koalisyon asla düşünülmemelidir çünkü 1571 göç çoğunluğunun değil, 1974 sonrası “yerleşikleri”ne hitap etmektedir.
Rahmetli Beşeşler de daha önce denemişti.
Son sayımlara göre 200.000 seçmenin takribî 60-70 bini bu 74 sonrası göçmenlerdir.
YDP; bu 70 bin seçmenden hiç/yeterli desteği bulamamıştır ki meclise ancak 2 vekil sokabilmiştir.
Seçmenin ve toplumun; partiler aracılığı ile şu veya bu şekilde “bölünmemesi” gerekir.
Bölücü değil, birleştirici olunmalıdır.
Ama diğer partiler de aday/üye listelerinde, kadro dağıtımlarında bu 60-70 bin seçmenin varlığını dikkate almalıdırlar ki bu tür fırsatçılığa/ayrımcılığa bahane üretilmesin. Bütün partiler baştan beri bu yanlışı sergilemektedir.
Din İşleri Başkanı’ndan uzun süredir rahatsızlık duyulan ülkede Arıklı bir şekilde, gençlik hayalleri olan Müftülüğe atanırsa YDP’nin de kendiliğinden ortadan kalkacağını düşünüyorum. 09.01.18</p> - kktc 66581

 

KIBRIS’TA SEÇİM, GEÇİM, ÇÖZÜM
Hüseyin MÜMTAZ

KKTC’de 40 yılda 38 hükümet kurulmuş, Pazar günü de 39’uncusu için yenisi yapıldı.
Dünyanın hiçbir yerinde olmayan saçma bir seçim sistemi sonucu gazete çarşafı büyüklüğünde seçmenin önüne konulan oy pusulaları ile gerçekleştirilen; oy vereni de, sayanı da çatlatan, 600.000 kişilik ülkede kesin sonucu üç güne uzayan bir seçimden bahsediyoruz.
Aynı partiden adayların bile “bana ver, ona verme” çıkışlarından söz ediyoruz.
Dip Karpaz’ın köyündeki seçmenin, hayatında görmediği/göremeyeceği Lefke adayına oy verebildiği bir tercihi anlatıyoruz.
Sonuçları değerlendirmeye geçmeden, “dışarıdan” gelen iki tepkiden söz edeceğim.
İlki güneyden, Anastasiadis demiş ki; “UBP’nin birinci parti olarak çıkması tehlikeli gelişmedir”.
Tecrübelerime göre Anastasiadis ne diyorsa tersi Türk tarafı için hayırlıdır, o halde Kıbrıs Türkü doğru seçim yapmıştır.
İkincisi Burhan Kuzu’dan…
Tweet’inde; “Tek başına hükümet çıkmadı. 4 yılda 3 hükümet kuruldu. Belli ki bu sistem KKTC’de yürümüyor. Tavsiyem Başkanlık Sistemine geçmektir… 40 yıldan beri bu işe kafa yoruyorum, hizmete hazırım’” demiş.
Bence onu da bu işe sakın bulaştırmayın… “40 yıldır” Türkiye’de ne yaptığı/yapamadığı ortadadır, bir de gelip burayı karıştırmasın, lütfen…
Hele onun önerdiği “Kuzu tipi başkanlık”ı asla düşünmeyin.
Geliyoruz seçime…
Anastasiadis’in hissettiği “tehlike” ve Burhan Kuzu’nun “endişesi”, CTP’nin yayın organı Yenidüzen’de aynen ve aynı doğrultuda ve şu manşetle ifade ediliyor; “KAOS”…
Hepsine birden kocaman bir “HADİ CANIM SEN DE!”
Çünkü onlara göre tek düşman UBP’dir. UBP, iç politikada ne yanlış yaparsa yapsın dışarıda Rum’a karşı sağlam durmuş, kıvırmamıştır. 2003’de tümünün kabul ettiği Analarının planına bile tek başına “HAYIR” demişti.
Seçimden UBP; Özgürgün’ün nedense seçim sürecine sıkıştırdığı boşanma/evlenme trafiğine rağmen en büyük parti olarak çıkmıştır ama tek başına iktidar olamamaktadır; CTP çökmüştür, Serdar’ın DP’si küçülmüştür, HP ve YDP ilk defa Meclise girmiştir. TDP de kendi ortalamasını tutturmuştur.
Tabloya göre koalisyon olacaktır da nasıl bir koalisyon?
Akla ilk gelen UBP, DP, YDP’dir (YDP’ye ayrı bir parantez açacağım) ama sayısal olarak yeterli olsa bile komiteler çalışamaz.
UBP, DP, TKP de de aynı sıkıntı olur.
En mantıklısı yanlarına DP’yi de alacak olan bir UBP, HP koalisyonudur.
Özersay Denktaş zamanındaki ilk Cumhurbaşkanlığı Danışmanlığı’ndan beri (zaman zaman sapmalar sergilese de) Türkiye’de mevcut iktidarların değil, Türkiye/KKTC ortak milli menfaatlerine uygun hareket etmeye özen göstermiştir.
33 kesin çoğunluklu bu hükümet modeli en iyisidir, sonuna kadar zorlanmalıdır.
İkinci tercih UBP, DP, TKP olmalıdır. Zor da olsa denenmelidir, hem kim bilir süreç içinde olası “transferler” ile sayı artabilir.
YDP parantezine gelelim…
YDP ile koalisyon asla düşünülmemelidir çünkü 1571 göç çoğunluğunun değil, 1974 sonrası “yerleşikleri”ne hitap etmektedir.
Rahmetli Beşeşler de daha önce denemişti.
Son sayımlara göre 200.000 seçmenin takribî 60-70 bini bu 74 sonrası göçmenlerdir.
YDP; bu 70 bin seçmenden hiç/yeterli desteği bulamamıştır ki meclise ancak 2 vekil sokabilmiştir.
Seçmenin ve toplumun; partiler aracılığı ile şu veya bu şekilde “bölünmemesi” gerekir.
Bölücü değil, birleştirici olunmalıdır.
Ama diğer partiler de aday/üye listelerinde, kadro dağıtımlarında bu 60-70 bin seçmenin varlığını dikkate almalıdırlar ki bu tür fırsatçılığa/ayrımcılığa bahane üretilmesin. Bütün partiler baştan beri bu yanlışı sergilemektedir.
Din İşleri Başkanı’ndan uzun süredir rahatsızlık duyulan ülkede Arıklı bir şekilde, gençlik hayalleri olan Müftülüğe atanırsa YDP’nin de kendiliğinden ortadan kalkacağını düşünüyorum. 09.01.18


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir