D.Trump,
1- Obama yönetiminin ifade ettiği gibi IŞİD’i küçültmeyi değil ama ortadan kaldırmayı taahhüt,
2- Ortadoğu’da İsrail ve Filistin arasında barışı sağlamayı vaad etti.
3- İran’ın nükleer bomba kullanma olasılığını engelleyeceğini söyledi ve başkan seçildi…
*
Şimdi ABD Başkanı Trump, İsrail ile Filistinliler arasında bir kez ve herkesin barışacağı “nihaî anlaşma” dan bahsediyor.
Anlaşmanın İsrail’in Arap Dünyası ile geliştirdiği ve yürüttüğü ilişkilere dayandırdığı yeni strateji çerçevesinde olduğu konuşuluyor.
*
Buna göre nihai anlaşmanın ana hatlarının;
1-İsrail ve Suudi Arabistan önderliğinde,
2-İsrail’in 1967 savaşında işgal ettiği tüm topraklardan çekilmesi,
3-BM Güvenlik Konseyi’ne 194 sayılı karar çerçevesinde Filistinli mülteciler sorununa adil bir çözüm için çağrıda bulunulması,
4-İsrail’in Batı Şeria ve Doğu Kudüs’teki yasa dışı yerleşimlere son vermesi,
5-1967 sınırlarında kurulacak ve başkenti Doğu Kudüs olacak bağımsız bir Filistin devletiyle beraber “iki devletli çözüm”ü öngördüğü bildiriliyor.
Bu sırada Başkan Trump, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak kabul ederek çok tartışmalı bir adım atması olasılığını doğruluyor…
*
İlk yılı boyunca Trump yönetimini, Ortadoğu’ya karşı açık politika yönergelerinde eksik kalmakla nitelendirenlerin,
Trump’ın stratejik bir vizyonu olmadığına ilişkin kanaatleri giderek dağılıyor.
ABD’nin çoğu zaman gösterdiği tutarsızlıklar ve net bir stratejik hedef göstermeyen davranışları göz önüne alındığında,
Beyaz Saray’da yeni bir proaktif başkanın olması üzerinde doğan büyük umutlari karışıklık hissini yavaş yavaş gölgede bırakıyor…
D.Trump’ın stratejik vizyonu kendini gösteriyor…
*
Trump, Mayıs 2017’de, dünyanın dört bir yanında İslamcı terör ideolojisini ve terörünü hızla yenmek üzere Savunma Bakanlığı’na hazırlattığı yeni bir plan doğrultusunda;
Suudi Arabistan/Riyad’ı ziyaret etti.
“Ortadoğu’ya yaptığım son seferimde artık radikal ideolojiye yapılan mali yardımın olmaması gerektiğini bildirdim. Ondan sonra bölge rehberleri Katar’ı işaret ederek onu suçladılar. Arabistan’a yaptığım ziyaretim, Kral ve 50 Arap ülkesiyle görüşmem sonuç verdi. Radikalizmin mali kaynaklarını kesme noktasında sert önlemler alacaklarını söylediler. Tüm deliller Katar aleyhineydi. Belki de bu, terörizmin son bulmasının başlangıcıdır” dedi.
*
Nitekim yeni plan doğrultusunda;
1- ABD ve Rusya’nın birlikte çalışması gerektiğinden hareketle, rekabetin koordinasyonla geliştirilip bir Rus-ABD ortaklığının oluşturulması halinde;
Bölgesel krizlerin daha az tehdit oluşturacağı, bölgesel çalkantıların büyük oranda önleneceğini kurgulandı.
Bugün Ortadoğu Krizinin çözümünde, aslında ABD’nin “Sonsuz Savaş ” doktrini başlığı altında, dolayısıyla pek samimi olmayan bir diyalog düzleminde ABD ve Rusya ortak çalışıyor…
2- Cihadçı gruplar kuşatılıp, kaçmalarına imkan vermeden yok etmeye dayanan bir strateji uygulanmıştır, bunun sonucunu;
Rusya Devlet Başkanı V.Putin, “Suriye’deki mevcut durum yavaş yavaş değişiyor. Suriye ordusu, Rus askerlerin desteğiyle, ülkenin neredeyse tümünü teröristlerden özgürleştirmiştir” diyor…
3- Bölgede yağmacı politikalar takip eden tüm ülkelerden aşırılıkları atmak amacını paylaşan bir uluslar birliği haline gelmeleri sağlanmaya çalışılıyor.
Suudi otokrasisine ve onun İran’a karşı NATO himayesinde bir Sünni-Arap askeri koalisyon oluşturma (Teröre Karşı İslam İttifakı) planı adım adım yürüyor.
İşte Teröre Karşı İslam İttifakı’na katılan 41 ülkenin savunma bakanları ilk defa 26 Kasım’da Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da bir araya gelmiştir.
4- Mısır, El Ezher Üniversitesinin tüm aşırılık ideolojilerini görme ve sınırlama rolü eşliğinde İslam’ın doğru öğretilerini yayma konusunda lider ülke olarak kabul edilmiştir.
Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi,
“Din bilimcilerine ve din adamlarına hitap ediyorum. İçinde bulunduğumuz duruma derin bir gözle bakmalıyız. Kutsallaştırdığımız ideolojinin tüm ulusumuzu, tüm dünyayı endişe, tehlike, cinayet ve yıkım kaynağı haline getirdiğini görmeliyiz. Bu ideolojinin akıl almaz olduğunu düşünüyorum. Ben yüzyıllar boyu kutsallaştırdığımız fikirlerin ve metinlerin yani “ideolojinin” “din’e ” meydan okumaya başladığına dikkat çekiyorum” diyor…
*
Artık Ortadoğu’da halk isyanlarının eski yöneticileri devireceği, devlet-halk ilişkisi değişirken ülkeler arası ilişkilerin de değişeceği düşüncesi geride kalmıştır.
Şimdi güçlü devletler ve ittifakları uzun süreli iç savaşların ekonomik maliyetlerine katlanmak pahasına bölgededir.
Ortadoğu’da eski güç dengesi geride kalırken, o dengenin IŞİD, Müslüman Kardeşler Örgütü gibi terör örgütlerini destekleyenler ve Suudi Arabistan’ın ezeli rakibi Şii İran’la yakın ilişkiler içinde olmakla suçlanan yöneticiler de bir şekilde ve birer birer sahneden çekiliyorlar…
*
Mesela Türkiye’de de çanlar;
“Ben İhvan-ı Müslimin’i bir terör örgütü olarak görmüyorum. Çünkü İhvan-ı Müslimin bir düşünce örgütüdür” diyen,
Türkiye Cumhuriyeti’nin 1938 yılına kadar gerçekleşen anlaşmaların sınırı içinde ülke birliğinin temeline işaret eden Misak-ı Milli’yı ve bu perspektifte “Yurtta Barış, Dünyada Barış” ilkesini reddeden,
Bunların yerine hâlâ 28 Ocak 1920’de İstanbul’da son Osmanlı Mebusan Meclisi’nin kabul ettiği saldırgan Misak’ı Milli ilkesi doğrultusunda hareket eden,
Müslüman Kardeşler örgütünün hamisi, pan-islamist ve yeni Osmanlıcı AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan için çalıyor.
Bu perspektifle dahil olduğu Büyük Orta Doğu Projesi Eşbaşkanlığı göreviyle hızla tarihte bir ibret olmaya doğru yol alıyor…
*
Nitekim Suudi Arabistan Prensi Muhammed bin Salman, Suudi planını geçen ay Filistin Otoritesi başkanı Mahmut Abbas’a sunmuştur.
Pazartesi günü M.Abbas, Prens Salman’a Suudi önerisini kabul etmek ya da onu kabul edecek yeni bir Filistin liderinin yolunu açmak için görevden ayrılmasının iki ay süreceğini bildirmiş bulunuyor.
*
Suudi planında, Yahuda ve Samaria’nın küçük kesimleri üzerinde sınırlı Filistin egemenliğinin kurulması öneriliyor.
2005’te İsrail askeri güçleri ve sivillerinin çekilmesinden bu yana Filistinlilerin tam egemenliğe sahip olduğu Gazze Şeridi, kuzey Sina’da genişletilecek;
Böylece öngörülen Filistin devleti ekonomik ve bölgesel olarak yaşayabilir hale gelecektir.
Filistinliler Kudüs’ün egemenliğini kabul etmezlerken, başkentlerini Kudüs banliyösü Abu Dis’te kurabileceklerdir.
Anlaşma Mısır ‘ın İŞİD’i tamamen yenmesi ve ulusal ekonomisini yeniden inşa etmek için ihtiyaç duyduğu uluslararası desteği de öngörüyor.
*
Bu noktada AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Müslüman Kardeşler damarı şişiyor.
Bugünün grup toplantısında, ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma kararı almaya hazırlandığı iddialarına ilişkin,
“Sayın Trump, Kudüs Müslümanların kırmızı çizgisidir. Filistin halkının yaraları kanamaya devam ederken her gün hak ihlalleri, zulümler, baskılar sürerken İsrail’e destek mahiyetinde böyle bir karar alınması sadece uluslararası hukukun ihlali değil aynı zamanda insanlık vicdanına da vurulmuş ağır bir darbedir.
Bu konunun sonuna kadar takipçisiyiz. Eğer böyle bir adım atılacak olursa, hemen 5-10 gün içinde İslam İşbirliği Teşkilatı liderler zirvesini İstanbul’da toplayacağız.
Bununla da kalmayacağız. Bu zirve ile birlikte çok daha önemli etkinlikler ile tüm İslam dünyasını o zirvede hareketlendireceğiz” ifadesiyle tehdit ediyor.
*
Mevlana,” Akıl,işlerin sonunu görür; sonu görmeyen akıl nefis kesilir ” diyor…
6.12.2017
Yazıları posta kutunda oku