“NEVER AMERICA” MI DEMELİ ?

Ortadoğu'nun yok edilmesi sürecinin belgelenmiş failleri, Demokrat eski Başkan B.Obama ve Dişişleri eski Bakanı H.Clinton,
Destekleyicileri ile birlikte, Cumhuriyetçi D.Trump'ın Rusya'nin müdahalesi ile başkanlık seçimlerini kazandığını iddia ediyor.
Otoritesini ve saygınlığını yıkmak üzere geniş kapsamlı profesyonel ajitasyon ve propaganda kampanyası yürütüyorlar...
 
*
İşte aylardır süren kampanyanın gelinen şu noktasında, FBI'da açılan Rusya soruşturması kapsamında Başkan Trump'ın seçim kampanyasını yöneten
Paul Manafort  ve eski iş ortağı Rick Gates savcıya teslim olmuşlardır.
P. Manafort ve R.Gates, Rusya'nın ABD başkanlık seçimlerine müdahale ettiği iddiasıyla dava kapsamında suçlanan ilk iki kişidir.
Federal Jüri Özel Savcısı Robert Mueller, P.Manaford ve R.Gates'e; ABD'ye karşı komplo kurmak : Para aklamak : Yabancı ajanlarla faaliyette olmak: Federal vergi mevzuatını ihlal etmek; ABD hükümetinin dış menfaatlerine aykırı kulis yapmak gibi suçlamalarda bulunuyor.
Manafort'un ilişkileri Ukrayna lideri Viktor Yanukoviç'e kadar uzanıyor...
 
*
Başkan D.Trump ise Özel Savcı R.Mueller ve Kongre'nin düzenlediği 3 soruşturmayı sürekli eleştirmekte, süreci "Cadı Avı" olarak nitelendirmektedir.
Israrla seçim döneminde Rusya ya da başka dış güçlerin sürece müdahale etmediğini söylüyor.
Kremlin de bütün iddiaları reddediyor...
 
*
Bu noktada ABD'de Cumhuriyetçiler ve Demokratlar arasında  kıyasıya yaşanan,
Dünya'daki muhtelif çatışmalara çözüm bulunmasını  geciktiren kavganın bir özetini vermek,
Bu kavgada tarafların hangisinin olduğunun tesbitini  ise okuyucunun sağduyusuna bırakmak gerekiyor...
 
*
29 Ekim 2016'da ABD'de başkanlık seçimi kampanyası yürürken;
Amerikalılar eski Dışişleri Bakanı H.Clinton'ın, kişisel elektronik posta hesabı üzerinden devlete ait gizli bilgiler içeren yazışmalarının Rusya'nın eline geçmiş olduğunu öğrendiler.
Şöyle bir irkildiler... 
H.Clinton'un elektronik postaları ABD ve NATO'nun Libya'dan başlayarak, 2011'de Esat'ı devirmek ve ardından Irak'a saldırmak için Suriye'ye geçen IŞİD teröristlerinin nasıl finanse edildiğini, nasıl operasyonlara görevlendirildiklerine ilişkin herşeyi ortaya koyuyordu.
Hem de Pentagon'un, Batılı ülkelerin, Körfez'deki devletlerin ve Türkiye'nin; Suriye'nin doğu bölgelerini denetimleri altına almaya çalışan bu güçleri nasıl desteklediğini de gösteriyordu...
 
*
Elektronik postalar olayı çıkınca Cumhuriyetçi Başkan Adayı D. Trump, Obama ve H. Clinton'a ağır eleştirilerde bulundu.
Çünkü Suriye'de iç savaşın siyasal çözümü yolunda ilerleniyor ve  er ya da geç bu savaşla ilgili yargı sürecine yürünüyordu.
Trump, "IŞİD'i Obama kurdu. IŞİD'in kurucusu o. Ve şunu da söylemeliyim yardımcılığını da ezik Hillary Clinton yaptı. IŞİD Obama'yı onurlandırıyor. Obama'nın ikinci ismi Hüseyin'dir" diyordu!
Ortadoğu'daki savaşlardan Obama yönetimini sorumlu tutuyor ve bunların yargılanacağını vaad ediyordu ki, bu kez demokrat elitler yargılanmanın dehşetiyle irkiliyorlardı...
 
*
Derken Donald Trump, yeni ABD Başkanı oldu.
Ama Demokratların desteğiyle Bayan Clinton, "Birlikte İleriye- Onward Together" adını verdiği bir girişim başlattı.
Girişim; "Diren, ısrar et, vazgeçme, destekle - Resist, insist, persist, enlist" sloganı ile Başkan Trump'ın köşeye sıkıştırılmasını hedefliyor,
Çatısı altında en üst düzey  profesyonellerin yönettiği "Media Matters- Medya Önemlidir:  American Bridge 21st Century - 21. Yüzyılın Amerikan Köprüsü :  Shareblue - Mavi Paylaşım : Citizens for Responsibility and Ethics in Washington - Washington'daki Sorumluluk ve Etik Yanlısı Yurttaşlar " adındaki dört dernekle,
Başkan Trump'a karşı acımasız bir kampanya  yürütülüyordu. 
 
*
Kampanyanın temaları; Trump V. Putin'in etkisi altındadır: Manik-depresif bir kişiliktir: Hırsızdır : Kişisel işleriyle devlet işleri arasında çıkar çatışması yaşayan bir milyarderdir : Beyaz üstünlükçüdür: Aşırı sağ finans çevrelerinin kuklasıdır : Trump'ı devirmek zaman alabilir ama mücadeleyi zayıflatmayalım gibi söylemleri destekleyen bilgi ve belgelerdi
Çok yoğun olarak ana medya kanallarından yararlanılıyordu. 
Washington'da Cumhuriyetçi ve Demokrat egemenler arasında  neredeyse bir ölüm kalım savaşı yaşanıyor, siyasi kirlilikten göz gözü görmüyordu...
 
*
Nitekim FBI'da Rusya soruşturması kapsamında işte, Başkan Trump'ın seçim kampanyasını yöneten P.Manafort  ve eski iş ortağı R. Gates savcıya teslim olmuştur.
Ama meselenin daha arkadasında uluslararası bir başka boyutu daha bulunuyor...
 
*
İsrail Başbakanı B.Netenyahu; lsrail-Filistin ve İsrail- Arap sorunlarını çözmek için kendi ifadesiyle, bugün de yürütmekte olduğu şöyle bir stratejiye yönelmişti.
"Eskiden İsrail-Filistin meselesini çözersek daha geniş olan İsrail-Arap meselesinin de çözüleceğini düşünürdük. Şimdi bunun tam tersinin geçerli olabileceğini düşünüyoruz. Şu anda Arap Dünyası ile vuku bulmakta olan bu ilişkileri geliştirmek aslında İsrail-Filistin meselesini çözmemize yardım edebilir. Biz de bu amaca yönelik çalışıyoruz." 
 
*
Nitekim Nisan 2015'te Yemen Savaşının başlamasıyla birlikte,
1- Arka planda İsrail'in, önde Suudi Arabistan kumandasında NATO uzantısı ortak bir Arap Savunma Ordusu,
2- Terörle mücadeleye yönelik Suudi Arabistan merkezli ve Sünni Müslüman ülkeler arasında savunma paktı benzeri bir koalisyon kuruldu.
 
* 
Bu suretle;
1- İsrail'in çıkarlarına hizmet için Sünni Arap ülkelerinin tutum ve politikalarında ortaklık sağlanması,
2- Suudi Arabistan'ın, İran'ın Şii hilâliyle yayılma stratejisine karşı Şiiliğin bulunduğu her yerde etki alanını arttırması ve Şiiliğin yayılmasına karşı kalkan oluşturmasının önünü açılması, 
3- Ortadoğu'daki güç merkezinin Suudi Arabistan ve İran arasında bölünmesi öngörüldü.
4- Bölgede Sünni Arap ülkeleri ordusunun gerektiğinde doğrudan doğruya Şii İran ordusuyla karşı karşıya kalmas da hedefleniyordu... 
 
*
Ama 2015 yılı başından beri  reel politiğin işleyişinde İsrail'in ABD ile stratejik ortaklığı, iki hükümetin arasındaki derin siyasal çelişkiler yüzünden bunalımlı bir görünüm arzediyordu.
İsrail Başbakanı B.Netenyahu, ABD'deki Cumhuriyetçi Parti ile kurduğu siyasal müttefiklikle Başkan Obama'nın yönetimine karşı bir koalisyon sergiliyor,
İsrail sağı ve ABD sağı arasındaki siyasal yakınlaşmada ortak hedef Obama ve Obama'nın Ortadoğu politikaları olarak öne çıkıyordu...
Çünkü, ABD Başkanı B.Obama'nın görev süresi 2017'de sona erecekti ama sonrasında Ortadoğu'da terörle mücadele stratejisinin ve barış için atılacak adımların hangi seyirde götürüleceği konusunda bir düşünce yoktu.
 
*
Üstelik belirsiz bir dünya konjonktörü yaşanıyor ve İsrail;  İran'ın ya da ABD'nin nükleer anlaşmada yeni bir sapmaya neden olma olasılığından korkuyordu.
Bu durum Suriye'de İran ile işbirliği yapan fakat bölgede bir İran hegemonyası görmek istemeyen Rusya'yı da endişelendiriyordu.
 
* 
Eylül 2016'da Cumhuriyetçiler, ABD Senatosu ve Temsilciler Meclisi'nde başkanlık seçimleri arifesinde Başkan Obama'nın vetosunu geçersiz kıldılar.
İsrail'in İsrail-Filistin Barışını sağlamak için oluşturduğu stratejinin aleyhinde, 
11 Eylül saldırılarıyla ilgili "Terörün Destekçilerine Karşı Adalet " yasasını çıkardılar.
Yasanın gerekçesi; Suudi Arabistan'ın ajanlar ve sivil toplum kuruluşları aracılığıyla ABD'de faaliyet gösteren bir terörist hücreyi desteklemesi, bu örgütün de 11 Eylül saldırılarını planlaması ve gerçekleştirmesiydi...
 
*
Cumhuriyetçiler, Ortadoğu krizinde Suudi Arabistan'ın kilit rolünün farkındaydı.
Bu beklenmeyen ters hamle ile Ortadoğu'da terörle mücadele stratejisinin ve barış için atılacak adımların hangi seyirde götürüleceği konusunda düşüncesi bulunmayan,
Demokratları köşeye sıkıştırmış;
Suudi ve İsrail lobilerini kendi lehlerine çevirmişlerdi. 
 
*
Yasa, hayatını kaybedenlerin ailelerinin saldırılarda rolü olan Suudi yöneticilere karşı ABD mahkemelerinde dava açmak imkânı tanıyordu.
Suudi Arabistan karşılanamayacak kadar çok yüksek tazminatlar ödemekle karşı karşıya idi.
Suudiler yasanın hayata geçirilmesi halinde Washington'ı, ABD'de bulunan 750 Milyar Dolar değerindeki FED tahvilleri ve bonolarını satmak, dünyadaki dolar fiyatlarını düşürmekle tehdit ettiler.
 
*
Eyvah! Suudi Arabistan küstürülüyor, İsrail Başbakanı Netenyahu'nun İsrail-Filistin Barışı için kurguladığı strateji neredeyse güme gidiyordu...
Ama İsrail'de ABD Başkanlık seçimleri kampanyası sırasında kulislere girmiş,
Bir taraftan Rusya'yı,
Diğer tarafta Suudi Arabistan'ı,
Esas olarak da ABD'de Cumhuriyetçi D.Trump lehine Yahudi ve Suudi lobileri mükemmel bir şekilde harekete geçirmişti...
 
*
Nitekim Başkan D.Trump'ın Mayıs'ta Riyad ziyaretinde; Suudi Arabistan liderliğinde Katar yönetimini terörü desteklemekle suçlayan bir enformasyon savaşı başlattı.
Suriye'deki iç savaş son birkaç ayda dramatik bir şekilde bölge haritasını değiştirdi.
İŞİD'in çökmesiyle Ortadoğu'da Suriye ve Irak alanında temel çıkarlar üzerinde biri İsrail diğeri İran olmak üzere iki alan ort​aya çıktı.
 
* 
Dünya'yı III.Dünya Savaşı'nın eşiğine getiren Demokratlar ile ABD'nin alışılagelmiş kurallarını alt üst eden Cumhuriyetçiler birbirlerini "Rusya" üzerinden  yıprata-dursunlar;  
 "Barış" neden bir türlü gelmiyor,dersiniz?
 
4. 11. 2017 - russia kremlin moskova rusya
Ortadoğu’nun yok edilmesi sürecinin belgelenmiş failleri, Demokrat eski Başkan B.Obama ve Dişişleri eski Bakanı H.Clinton,
Destekleyicileri ile birlikte, Cumhuriyetçi D.Trump’ın Rusya’nin müdahalesi ile başkanlık seçimlerini kazandığını iddia ediyor.
Otoritesini ve saygınlığını yıkmak üzere geniş kapsamlı profesyonel ajitasyon ve propaganda kampanyası yürütüyorlar…
 
*
İşte aylardır süren kampanyanın gelinen şu noktasında, FBI’da açılan Rusya soruşturması kapsamında Başkan Trump’ın seçim kampanyasını yöneten
Paul Manafort  ve eski iş ortağı Rick Gates savcıya teslim olmuşlardır.
P. Manafort ve R.Gates, Rusya’nın ABD başkanlık seçimlerine müdahale ettiği iddiasıyla dava kapsamında suçlanan ilk iki kişidir.
Federal Jüri Özel Savcısı Robert Mueller, P.Manaford ve R.Gates’e; ABD’ye karşı komplo kurmak : Para aklamak : Yabancı ajanlarla faaliyette olmak: Federal vergi mevzuatını ihlal etmek; ABD hükümetinin dış menfaatlerine aykırı kulis yapmak gibi suçlamalarda bulunuyor.
Manafort’un ilişkileri Ukrayna lideri Viktor Yanukoviç’e kadar uzanıyor…
 
*
Başkan D.Trump ise Özel Savcı R.Mueller ve Kongre’nin düzenlediği 3 soruşturmayı sürekli eleştirmekte, süreci “Cadı Avı” olarak nitelendirmektedir.
Israrla seçim döneminde Rusya ya da başka dış güçlerin sürece müdahale etmediğini söylüyor.
Kremlin de bütün iddiaları reddediyor…
 
*
Bu noktada ABD’de Cumhuriyetçiler ve Demokratlar arasında  kıyasıya yaşanan,
Dünya’daki muhtelif çatışmalara çözüm bulunmasını  geciktiren kavganın bir özetini vermek,
Bu kavgada tarafların hangisinin olduğunun tesbitini  ise okuyucunun sağduyusuna bırakmak gerekiyor…
 
*
29 Ekim 2016’da ABD’de başkanlık seçimi kampanyası yürürken;
Amerikalılar eski Dışişleri Bakanı H.Clinton’ın, kişisel elektronik posta hesabı üzerinden devlete ait gizli bilgiler içeren yazışmalarının Rusya’nın eline geçmiş olduğunu öğrendiler.
Şöyle bir irkildiler… 
H.Clinton’un elektronik postaları ABD ve NATO’nun Libya’dan başlayarak, 2011’de Esat’ı devirmek ve ardından Irak’a saldırmak için Suriye’ye geçen IŞİD teröristlerinin nasıl finanse edildiğini, nasıl operasyonlara görevlendirildiklerine ilişkin herşeyi ortaya koyuyordu.
Hem de Pentagon’un, Batılı ülkelerin, Körfez’deki devletlerin ve Türkiye’nin; Suriye’nin doğu bölgelerini denetimleri altına almaya çalışan bu güçleri nasıl desteklediğini de gösteriyordu…
 
*
Elektronik postalar olayı çıkınca Cumhuriyetçi Başkan Adayı D. Trump, Obama ve H. Clinton’a ağır eleştirilerde bulundu.
Çünkü Suriye’de iç savaşın siyasal çözümü yolunda ilerleniyor ve  er ya da geç bu savaşla ilgili yargı sürecine yürünüyordu.
Trump, “IŞİD’i Obama kurdu. IŞİD’in kurucusu o. Ve şunu da söylemeliyim yardımcılığını da ezik Hillary Clinton yaptı. IŞİD Obama’yı onurlandırıyor. Obama’nın ikinci ismi Hüseyin’dir” diyordu!
Ortadoğu’daki savaşlardan Obama yönetimini sorumlu tutuyor ve bunların yargılanacağını vaad ediyordu ki, bu kez demokrat elitler yargılanmanın dehşetiyle irkiliyorlardı…
 
*
Derken Donald Trump, yeni ABD Başkanı oldu.
Ama Demokratların desteğiyle Bayan Clinton, “Birlikte İleriye- Onward Together” adını verdiği bir girişim başlattı.
Girişim; “Diren, ısrar et, vazgeçme, destekle – Resist, insist, persist, enlist” sloganı ile Başkan Trump’ın köşeye sıkıştırılmasını hedefliyor,
Çatısı altında en üst düzey  profesyonellerin yönettiği “Media Matters- Medya Önemlidir:  American Bridge 21st Century – 21. Yüzyılın Amerikan Köprüsü :  Shareblue – Mavi Paylaşım : Citizens for Responsibility and Ethics in Washington – Washington’daki Sorumluluk ve Etik Yanlısı Yurttaşlar ” adındaki dört dernekle,
Başkan Trump’a karşı acımasız bir kampanya  yürütülüyordu. 
 
*
Kampanyanın temaları; Trump V. Putin’in etkisi altındadır: Manik-depresif bir kişiliktir: Hırsızdır : Kişisel işleriyle devlet işleri arasında çıkar çatışması yaşayan bir milyarderdir : Beyaz üstünlükçüdür: Aşırı sağ finans çevrelerinin kuklasıdır : Trump’ı devirmek zaman alabilir ama mücadeleyi zayıflatmayalım gibi söylemleri destekleyen bilgi ve belgelerdi
Çok yoğun olarak ana medya kanallarından yararlanılıyordu. 
Washington’da Cumhuriyetçi ve Demokrat egemenler arasında  neredeyse bir ölüm kalım savaşı yaşanıyor, siyasi kirlilikten göz gözü görmüyordu…
 
*
Nitekim FBI’da Rusya soruşturması kapsamında işte, Başkan Trump’ın seçim kampanyasını yöneten P.Manafort  ve eski iş ortağı R. Gates savcıya teslim olmuştur.
Ama meselenin daha arkadasında uluslararası bir başka boyutu daha bulunuyor…
 
*
İsrail Başbakanı B.Netenyahu; lsrail-Filistin ve İsrail- Arap sorunlarını çözmek için kendi ifadesiyle, bugün de yürütmekte olduğu şöyle bir stratejiye yönelmişti.
“Eskiden İsrail-Filistin meselesini çözersek daha geniş olan İsrail-Arap meselesinin de çözüleceğini düşünürdük. Şimdi bunun tam tersinin geçerli olabileceğini düşünüyoruz. Şu anda Arap Dünyası ile vuku bulmakta olan bu ilişkileri geliştirmek aslında İsrail-Filistin meselesini çözmemize yardım edebilir. Biz de bu amaca yönelik çalışıyoruz.” 
 
*
Nitekim Nisan 2015’te Yemen Savaşının başlamasıyla birlikte,
1- Arka planda İsrail’in, önde Suudi Arabistan kumandasında NATO uzantısı ortak bir Arap Savunma Ordusu,
2- Terörle mücadeleye yönelik Suudi Arabistan merkezli ve Sünni Müslüman ülkeler arasında savunma paktı benzeri bir koalisyon kuruldu.
 
Bu suretle;
1- İsrail’in çıkarlarına hizmet için Sünni Arap ülkelerinin tutum ve politikalarında ortaklık sağlanması,
2- Suudi Arabistan’ın, İran’ın Şii hilâliyle yayılma stratejisine karşı Şiiliğin bulunduğu her yerde etki alanını arttırması ve Şiiliğin yayılmasına karşı kalkan oluşturmasının önünü açılması, 
3- Ortadoğu’daki güç merkezinin Suudi Arabistan ve İran arasında bölünmesi öngörüldü.
4- Bölgede Sünni Arap ülkeleri ordusunun gerektiğinde doğrudan doğruya Şii İran ordusuyla karşı karşıya kalmas da hedefleniyordu… 
 
*
Ama 2015 yılı başından beri  reel politiğin işleyişinde İsrail’in ABD ile stratejik ortaklığı, iki hükümetin arasındaki derin siyasal çelişkiler yüzünden bunalımlı bir görünüm arzediyordu.
İsrail Başbakanı B.Netenyahu, ABD’deki Cumhuriyetçi Parti ile kurduğu siyasal müttefiklikle Başkan Obama’nın yönetimine karşı bir koalisyon sergiliyor,
İsrail sağı ve ABD sağı arasındaki siyasal yakınlaşmada ortak hedef Obama ve Obama’nın Ortadoğu politikaları olarak öne çıkıyordu…
Çünkü, ABD Başkanı B.Obama’nın görev süresi 2017’de sona erecekti ama sonrasında Ortadoğu’da terörle mücadele stratejisinin ve barış için atılacak adımların hangi seyirde götürüleceği konusunda bir düşünce yoktu.
 
*
Üstelik belirsiz bir dünya konjonktörü yaşanıyor ve İsrail;  İran’ın ya da ABD’nin nükleer anlaşmada yeni bir sapmaya neden olma olasılığından korkuyordu.
Bu durum Suriye’de İran ile işbirliği yapan fakat bölgede bir İran hegemonyası görmek istemeyen Rusya’yı da endişelendiriyordu.
 
Eylül 2016’da Cumhuriyetçiler, ABD Senatosu ve Temsilciler Meclisi’nde başkanlık seçimleri arifesinde Başkan Obama’nın vetosunu geçersiz kıldılar.
İsrail’in İsrail-Filistin Barışını sağlamak için oluşturduğu stratejinin aleyhinde, 
11 Eylül saldırılarıyla ilgili “Terörün Destekçilerine Karşı Adalet ” yasasını çıkardılar.
Yasanın gerekçesi; Suudi Arabistan’ın ajanlar ve sivil toplum kuruluşları aracılığıyla ABD’de faaliyet gösteren bir terörist hücreyi desteklemesi, bu örgütün de 11 Eylül saldırılarını planlaması ve gerçekleştirmesiydi…
 
*
Cumhuriyetçiler, Ortadoğu krizinde Suudi Arabistan’ın kilit rolünün farkındaydı.
Bu beklenmeyen ters hamle ile Ortadoğu’da terörle mücadele stratejisinin ve barış için atılacak adımların hangi seyirde götürüleceği konusunda düşüncesi bulunmayan,
Demokratları köşeye sıkıştırmış;
Suudi ve İsrail lobilerini kendi lehlerine çevirmişlerdi. 
 
*
Yasa, hayatını kaybedenlerin ailelerinin saldırılarda rolü olan Suudi yöneticilere karşı ABD mahkemelerinde dava açmak imkânı tanıyordu.
Suudi Arabistan karşılanamayacak kadar çok yüksek tazminatlar ödemekle karşı karşıya idi.
Suudiler yasanın hayata geçirilmesi halinde Washington’ı, ABD’de bulunan 750 Milyar Dolar değerindeki FED tahvilleri ve bonolarını satmak, dünyadaki dolar fiyatlarını düşürmekle tehdit ettiler.
 
*
Eyvah! Suudi Arabistan küstürülüyor, İsrail Başbakanı Netenyahu’nun İsrail-Filistin Barışı için kurguladığı strateji neredeyse güme gidiyordu…
Ama İsrail’de ABD Başkanlık seçimleri kampanyası sırasında kulislere girmiş,
Bir taraftan Rusya’yı,
Diğer tarafta Suudi Arabistan’ı,
Esas olarak da ABD’de Cumhuriyetçi D.Trump lehine Yahudi ve Suudi lobileri mükemmel bir şekilde harekete geçirmişti…
 
*
Nitekim Başkan D.Trump’ın Mayıs’ta Riyad ziyaretinde; Suudi Arabistan liderliğinde Katar yönetimini terörü desteklemekle suçlayan bir enformasyon savaşı başlattı.
Suriye’deki iç savaş son birkaç ayda dramatik bir şekilde bölge haritasını değiştirdi.
İŞİD’in çökmesiyle Ortadoğu’da Suriye ve Irak alanında temel çıkarlar üzerinde biri İsrail diğeri İran olmak üzere iki alan ort​aya çıktı.
 
Dünya’yı III.Dünya Savaşı’nın eşiğine getiren Demokratlar ile ABD’nin alışılagelmiş kurallarını alt üst eden Cumhuriyetçiler birbirlerini “Rusya” üzerinden  yıprata-dursunlar;  
 “Barış” neden bir türlü gelmiyor,dersiniz?
 
4. 11. 2017

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir