“İLİM KENDİN BİLMEKTİR”

<p>“İLİM KENDİN BİLMEKTİR”
Hüseyin MÜMTAZ</p>
<p>Farkında mısınız?
Kamuoyu; a)İdlip, b)Kerkük/Barzani/İbadi, c)Somali ve Katar’daki Türk askerî üsleri, d)Kırım, e)Amerika ile vize meselesi, f)Astana’ya PYD’nin “de” çağırılması olaylarının ciddiyetini tam olarak algılayamamışken; g)Güneydoğu sınır içi ve ötesinden her gün şehit haberleri gelirken, h) Yunanistan Rodos dâhil bütün Ege’de uluslararası antlaşmalara aykırı hareket ederken gündemi…
… gündemi tam bir ay, istifa etti, ediyor, edecek denilen belediye başkanları işgal/meşgul etti.
Meğer Gökçek (ve diğerleri) ne yorgunmuş, ne de başarısızmış!
O başkanlar yüzünden bu sene “29 Ekim”deki değişikliğin de tam olarak farkına/keyfine/zevkine varamadık.
Galiba gökten üç elma düşmüştü ki yeni/genç/son nesil, hayatı boyunca ilk defa bu kadar AtaTÜRK ve TÜRK bayrağı gördü her yerde…
Divanda, dergâhta, bargâhta, çarşıda, pazarda ….
Basında, radyoda, televizyonda.
7 gün 24 saat.
Senelerdir AtaTÜRK düşmanlığı yapan “boş yazar ve boş konuşurlar” bile (fesi püsküllü kukla hariç) tam da 29 Ekim haftasında ceza aldılar.
Hayırdır İnşallah!
İşte bütün bunlar üst üste gelince son derece önemli bir başka “buluş” kamuoyunda yeterince ilgi uyandır(a)madı.
Manşet ve manşet altı aynen şöyle;
“İstanbul’da Türklerin ilk izleri-Beşiktaş’taki metro kazısında tarihi değiştirecek bir keşif yapıldı. Eski Türk ve Altay kültürüne ait 3 bin 500 yıllık kurgan tipi 35 mezar bulundu”.</p>
<p>Devamı şöyle;
“Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın özel izni ile İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürü Zeynep Kızıltan eşliğinde Beşiktaş’taki kazı alanına girdik. Alanda çok sayıda işçi ve arkeolog görev yapıyor. Kazı alanının ilk bakışta onlarca dairesel planlı taş yığınlarından oluştuğu görülüyor. Kızıltan, buranın İstanbul’un bilinen en eski mezarlığı olduğunu anlatıyor. Dairesel planlı taş yığınlarının Kuzey Karadeniz step yani eski Türk ve Altay kültürlerine ait ölü gömme âdeti olan ‘kurgan’ tipi mezarlar olduğu belirtiliyor. Arkeologlar bu mezarların etnik olarak kimlere ait olabileceğini bu noktada söylemelerinin zor olduğunu ifade etseler de Türklerin 10. yüzyıla kadar kurgan mezar âdetini devam ettirdikleri bilimsel kaynaklardan anlaşılıyor. Mezar iskeletleri üzerinde antropologların çalışmaları neticesinde ortaya çıkacak analiz sonuçları bu mezarlıkta yatan en eski İstanbulluların kökenlerini tam olarak öğrenmemizi sağlayacak. Orta Asya ve step kültürü ile ilgili bilimsel kaynaklar erken tunç (MÖ 3000) dönemlerinde görülen kurgan tipi ölü gömme âdetinin Oğuzlar, Hunlar, Göktürkler gibi önemli Türk boyları tarafından kullanıldığını gösteriyor”.
Ertesi gün iki bilim adamı şunları söyledi;
“Prof. Dr. Alpaslan Ceylan (Atatürk Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyesi): 20 yıldır Anadolu’da Türk varlığının izlerini bilimsel olarak sürüyorum. Üstümüze 1071 diye bir elbise giydirdiler. Bu, Batılı tarihçilerin ortaya koyduğu bir yaklaşım. Bize, ‘Siz daha önce bu topraklarda yoktunuz’ demeye getiriyorlar. Bu elbise çürüdü. Anadolu’da çok sayıda bulgu var. MÖ 2000’li yıllara kadar gidiyor. Kars Kağızman’da Göktürk yazıtları bulduk. Kaya resimleri tespit ettik. Bu tarihlemeyi kafamızdan uydurmadık, bilimsel tespitler yaptık. 1071 tarihi Türkler için başlangıç değil ikinci defa kapının açılmasıdır. Hakkâri’de bulunan steller aslında taş heykellerdir ve Türklere aittir. Beşiktaş’taki bulgular da bizim çalışmalarımızı desteklemekte. Türkler Anadolu’ya iki yönden girdiler. Bir Kafkaslardan, diğeri Balkanlardan. Beşiktaş’taki buluntular İskit, Kimmerlerin göçünün ispatını gösteriyor. Urartu tarihi bilgileri de İskitlerin MÖ 600-700’lerde Anadolu’da var olduklarını kanıtlıyor.
Prof. Dr. Mehmet Özdoğan (İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi): Beşiktaş kazıları İstanbul’da daha önce neleri kaybettik sorusunu akla getiriyor. Son beş yıldır İstanbul Arkeoloji Müzesi harika işler yapıyor. Müzenin titiz çalışmaları İstanbul tarihi için yepyeni bilgileri ortaya çıkardı. Şehrin geçmiş tarihini dar bir çerçevenin dışına taşıdı. Kazı tekniği açısından bu çok zor bir kazı. Ancak müze arkeologları başarıyla yürütüyorlar. Sonuçları bilim dünyası açısından heyecan verici. Kurgan tipi mezar oldukları kesin. Tarihleme de doğru görünüyor. Kuzey step kültürü, Altay kültürü olduğu doğru. Göçebe topluluklar. Dünyada özellikle Balkanlarda bu kültürün izlerini biliyoruz. Ancak bu kadar organize ve net bir mezarlık topluluğu ilk defa karşımıza çıktı”.</p>
<p>Ve bir gün sonra da bomba patladı, bir başka bilim adamı şöyle söyledi;
“Mezarların olduğu bölgeyi öğrencileriyle birlikte gezdiğini dile getiren Prof. Dr. Şevket Dönmez, ‘Eylül ayında bölgeye gittiğimde bu mezarların kurgan tipi mezarlar olduğunu anladım. Kurgan türü mezarlarda gömünün üzerine toprak ya da taş yığılarak bir tepecik oluşturulması. Bu tür mezarların İskit ve Türk halklarında kullanılmış olduğunu Ekim ayında bir tarih dergisinde dile getirmiştim. Dün ise bir gazete yazarı bu mezarların Türkiye’deki ilk Türk mezarları olduğunu yazdı. Ancak bu doğru değil. Haberin içeriği benim yazılarımı içeriyor ancak başlık gerçeği yansıtmıyor. Başlık yanlış çünkü buradaki mezarların Türklere ait olduğuna dair hiçbir kanıt yok. Böyle bir şey söylemek bilimsel açıdan yanlış. Bir de o kurgan mezarlarındaki cesetler yakılmış. Hiçbir Türk kurganında yakma geleneği yoktur. Yakma geleneği genelde Traklara ait. Ben bunların daha çok Traklarla ilgili olabileceğini düşünüyorum. Bu aşamada bunların bir Türk Mezarlığı olduğunu söylemek çok doğru değil. Bundan 3 bin yıl öncesinden bahsediyoruz. O zamanlarda Türk adı bile yoktu. Bu nedenle gazetecilerin bu tür başlıklardan kaçınmaları gerekir. Böyle işler bilim adamlarına bırakılsın’ diye konuştu”.</p>
<p>Şimdi…
“3500 yıllık Türk mezarı” diyenler de Profesör, “değil” diyen de.
Kaldı ki “değil” diyen Şevket Dönmez de Türklerin 1071’den önce “Anadolu’da bulundukları” taraftarı. Daha önce Amasya’daki bir kazıyla ilgili olarak;
“Kazılarda benim için en önemlisi 6 yaşındaki Türk kızı. Biz atalarımızın 1071’de geldikleri olgusuyla yetiştirildik. Fakat Türkmen denilen daha önce Oğuz denilen insanlar belli ki 1071’den çok önce Anadolu’ya gelmişler ve buralarda yurt edinmeye başlamışlar. Bunların görülmesi ve mezarlık kurmuş olması çok önemli” demişti.</p>
<p>Şimdi…
Resmî söyleme göre Türkiye bir “mozaik”; Bahçeli’ye göre de bir “çiçek bahçesi”dir.
Ve bu ülkede gerçekten hepsi birbirinden değerli, asil, onurlu tam 56 mozaik grubu veya 29 değişik çiçek demeti vardır.
Katiyyen aklımda birini diğerine tercih etmek gibi bir düşünce yok.
Ama Türklerin bu memlekete diğerlerinden çok önce, 3500 yıl önce gelmiş olmaları kimseyi rahatsız etmiş olabilir mi?
Kimleri/neden rahatsız etmiş olabilir?
Karşıt fikirdeki bu profesör unvanlı bilim adamları neden bu kadar farklı/zıt düşünüyorlar?
“Doğru”, “tek” değil midir?
“İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin
Ya nice okumaktır”
… dememiş miydi Yunus Emre?
Neden kamuoyu önünde tartışarak bizi kendi düşüncelerinin doğruluğuna ikna etmiyorlar?
Basın, yayın, radyo ve televizyonlar neden hiç ilgi göstermedi?
Bu memlekette kimse Servet Somuncuoğlu’nun “TAŞTAKİ TÜRKLER” ve Ergun Çağatay/Doğan Kuban’ın “TÜRKÇE KONUŞANLAR”ını okumadı mı?
Ege ve Karadeniz kıyılarında, Kars ve Hakkâri’de dağlara/taşlara/kayalara ve Ahlat’ta mezar taşlarına Orhun’da kullanılan Runik Türk Alfabesiyle kazınmış olan ve 1200-1500 yıl öncesine tarihlenen yazılar neden önemsenmiyor?</p> <p>Beşiktaş’taki son kazıya dönelim.
1200 yıl, 3500’e çıkacak.
3500 yıl önce bu memlekette Kuman, Kıpçak, İskit-Saka, Kimmerler’in var olmuş olması neden gündem olmuyor, Katanga yahut Tanganika’lı mıydı onlar?
İlle 946 yıl önce mi gelmiş olmamız lâzım?
1200-1500-3500 yıl önce gelinince TÜRK olunmuyor mu?
Benim kifayetsiz ilmim buraya kadar…
Yukarıda adı geçen değerli profesörler cevap verir de bizi ikna ederlerse memnun olacağım.
3 Kasım 2017</p> - Kimmerler Iskitler006

 

<p>“İLİM KENDİN BİLMEKTİR”
Hüseyin MÜMTAZ</p>
<p>Farkında mısınız?
Kamuoyu; a)İdlip, b)Kerkük/Barzani/İbadi, c)Somali ve Katar’daki Türk askerî üsleri, d)Kırım, e)Amerika ile vize meselesi, f)Astana’ya PYD’nin “de” çağırılması olaylarının ciddiyetini tam olarak algılayamamışken; g)Güneydoğu sınır içi ve ötesinden her gün şehit haberleri gelirken, h) Yunanistan Rodos dâhil bütün Ege’de uluslararası antlaşmalara aykırı hareket ederken gündemi…
… gündemi tam bir ay, istifa etti, ediyor, edecek denilen belediye başkanları işgal/meşgul etti.
Meğer Gökçek (ve diğerleri) ne yorgunmuş, ne de başarısızmış!
O başkanlar yüzünden bu sene “29 Ekim”deki değişikliğin de tam olarak farkına/keyfine/zevkine varamadık.
Galiba gökten üç elma düşmüştü ki yeni/genç/son nesil, hayatı boyunca ilk defa bu kadar AtaTÜRK ve TÜRK bayrağı gördü her yerde…
Divanda, dergâhta, bargâhta, çarşıda, pazarda ….
Basında, radyoda, televizyonda.
7 gün 24 saat.
Senelerdir AtaTÜRK düşmanlığı yapan “boş yazar ve boş konuşurlar” bile (fesi püsküllü kukla hariç) tam da 29 Ekim haftasında ceza aldılar.
Hayırdır İnşallah!
İşte bütün bunlar üst üste gelince son derece önemli bir başka “buluş” kamuoyunda yeterince ilgi uyandır(a)madı.
Manşet ve manşet altı aynen şöyle;
“İstanbul’da Türklerin ilk izleri-Beşiktaş’taki metro kazısında tarihi değiştirecek bir keşif yapıldı. Eski Türk ve Altay kültürüne ait 3 bin 500 yıllık kurgan tipi 35 mezar bulundu”.</p>
<p>Devamı şöyle;
“Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın özel izni ile İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürü Zeynep Kızıltan eşliğinde Beşiktaş’taki kazı alanına girdik. Alanda çok sayıda işçi ve arkeolog görev yapıyor. Kazı alanının ilk bakışta onlarca dairesel planlı taş yığınlarından oluştuğu görülüyor. Kızıltan, buranın İstanbul’un bilinen en eski mezarlığı olduğunu anlatıyor. Dairesel planlı taş yığınlarının Kuzey Karadeniz step yani eski Türk ve Altay kültürlerine ait ölü gömme âdeti olan ‘kurgan’ tipi mezarlar olduğu belirtiliyor. Arkeologlar bu mezarların etnik olarak kimlere ait olabileceğini bu noktada söylemelerinin zor olduğunu ifade etseler de Türklerin 10. yüzyıla kadar kurgan mezar âdetini devam ettirdikleri bilimsel kaynaklardan anlaşılıyor. Mezar iskeletleri üzerinde antropologların çalışmaları neticesinde ortaya çıkacak analiz sonuçları bu mezarlıkta yatan en eski İstanbulluların kökenlerini tam olarak öğrenmemizi sağlayacak. Orta Asya ve step kültürü ile ilgili bilimsel kaynaklar erken tunç (MÖ 3000) dönemlerinde görülen kurgan tipi ölü gömme âdetinin Oğuzlar, Hunlar, Göktürkler gibi önemli Türk boyları tarafından kullanıldığını gösteriyor”.
Ertesi gün iki bilim adamı şunları söyledi;
“Prof. Dr. Alpaslan Ceylan (Atatürk Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyesi): 20 yıldır Anadolu’da Türk varlığının izlerini bilimsel olarak sürüyorum. Üstümüze 1071 diye bir elbise giydirdiler. Bu, Batılı tarihçilerin ortaya koyduğu bir yaklaşım. Bize, ‘Siz daha önce bu topraklarda yoktunuz’ demeye getiriyorlar. Bu elbise çürüdü. Anadolu’da çok sayıda bulgu var. MÖ 2000’li yıllara kadar gidiyor. Kars Kağızman’da Göktürk yazıtları bulduk. Kaya resimleri tespit ettik. Bu tarihlemeyi kafamızdan uydurmadık, bilimsel tespitler yaptık. 1071 tarihi Türkler için başlangıç değil ikinci defa kapının açılmasıdır. Hakkâri’de bulunan steller aslında taş heykellerdir ve Türklere aittir. Beşiktaş’taki bulgular da bizim çalışmalarımızı desteklemekte. Türkler Anadolu’ya iki yönden girdiler. Bir Kafkaslardan, diğeri Balkanlardan. Beşiktaş’taki buluntular İskit, Kimmerlerin göçünün ispatını gösteriyor. Urartu tarihi bilgileri de İskitlerin MÖ 600-700’lerde Anadolu’da var olduklarını kanıtlıyor.
Prof. Dr. Mehmet Özdoğan (İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi): Beşiktaş kazıları İstanbul’da daha önce neleri kaybettik sorusunu akla getiriyor. Son beş yıldır İstanbul Arkeoloji Müzesi harika işler yapıyor. Müzenin titiz çalışmaları İstanbul tarihi için yepyeni bilgileri ortaya çıkardı. Şehrin geçmiş tarihini dar bir çerçevenin dışına taşıdı. Kazı tekniği açısından bu çok zor bir kazı. Ancak müze arkeologları başarıyla yürütüyorlar. Sonuçları bilim dünyası açısından heyecan verici. Kurgan tipi mezar oldukları kesin. Tarihleme de doğru görünüyor. Kuzey step kültürü, Altay kültürü olduğu doğru. Göçebe topluluklar. Dünyada özellikle Balkanlarda bu kültürün izlerini biliyoruz. Ancak bu kadar organize ve net bir mezarlık topluluğu ilk defa karşımıza çıktı”.</p>
<p>Ve bir gün sonra da bomba patladı, bir başka bilim adamı şöyle söyledi;
“Mezarların olduğu bölgeyi öğrencileriyle birlikte gezdiğini dile getiren Prof. Dr. Şevket Dönmez, ‘Eylül ayında bölgeye gittiğimde bu mezarların kurgan tipi mezarlar olduğunu anladım. Kurgan türü mezarlarda gömünün üzerine toprak ya da taş yığılarak bir tepecik oluşturulması. Bu tür mezarların İskit ve Türk halklarında kullanılmış olduğunu Ekim ayında bir tarih dergisinde dile getirmiştim. Dün ise bir gazete yazarı bu mezarların Türkiye’deki ilk Türk mezarları olduğunu yazdı. Ancak bu doğru değil. Haberin içeriği benim yazılarımı içeriyor ancak başlık gerçeği yansıtmıyor. Başlık yanlış çünkü buradaki mezarların Türklere ait olduğuna dair hiçbir kanıt yok. Böyle bir şey söylemek bilimsel açıdan yanlış. Bir de o kurgan mezarlarındaki cesetler yakılmış. Hiçbir Türk kurganında yakma geleneği yoktur. Yakma geleneği genelde Traklara ait. Ben bunların daha çok Traklarla ilgili olabileceğini düşünüyorum. Bu aşamada bunların bir Türk Mezarlığı olduğunu söylemek çok doğru değil. Bundan 3 bin yıl öncesinden bahsediyoruz. O zamanlarda Türk adı bile yoktu. Bu nedenle gazetecilerin bu tür başlıklardan kaçınmaları gerekir. Böyle işler bilim adamlarına bırakılsın’ diye konuştu”.</p>
<p>Şimdi…
“3500 yıllık Türk mezarı” diyenler de Profesör, “değil” diyen de.
Kaldı ki “değil” diyen Şevket Dönmez de Türklerin 1071’den önce “Anadolu’da bulundukları” taraftarı. Daha önce Amasya’daki bir kazıyla ilgili olarak;
“Kazılarda benim için en önemlisi 6 yaşındaki Türk kızı. Biz atalarımızın 1071’de geldikleri olgusuyla yetiştirildik. Fakat Türkmen denilen daha önce Oğuz denilen insanlar belli ki 1071’den çok önce Anadolu’ya gelmişler ve buralarda yurt edinmeye başlamışlar. Bunların görülmesi ve mezarlık kurmuş olması çok önemli” demişti.</p>
<p>Şimdi…
Resmî söyleme göre Türkiye bir “mozaik”; Bahçeli’ye göre de bir “çiçek bahçesi”dir.
Ve bu ülkede gerçekten hepsi birbirinden değerli, asil, onurlu tam 56 mozaik grubu veya 29 değişik çiçek demeti vardır.
Katiyyen aklımda birini diğerine tercih etmek gibi bir düşünce yok.
Ama Türklerin bu memlekete diğerlerinden çok önce, 3500 yıl önce gelmiş olmaları kimseyi rahatsız etmiş olabilir mi?
Kimleri/neden rahatsız etmiş olabilir?
Karşıt fikirdeki bu profesör unvanlı bilim adamları neden bu kadar farklı/zıt düşünüyorlar?
“Doğru”, “tek” değil midir?
“İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin
Ya nice okumaktır”
… dememiş miydi Yunus Emre?
Neden kamuoyu önünde tartışarak bizi kendi düşüncelerinin doğruluğuna ikna etmiyorlar?
Basın, yayın, radyo ve televizyonlar neden hiç ilgi göstermedi?
Bu memlekette kimse Servet Somuncuoğlu’nun “TAŞTAKİ TÜRKLER” ve Ergun Çağatay/Doğan Kuban’ın “TÜRKÇE KONUŞANLAR”ını okumadı mı?
Ege ve Karadeniz kıyılarında, Kars ve Hakkâri’de dağlara/taşlara/kayalara ve Ahlat’ta mezar taşlarına Orhun’da kullanılan Runik Türk Alfabesiyle kazınmış olan ve 1200-1500 yıl öncesine tarihlenen yazılar neden önemsenmiyor?</p> <p>Beşiktaş’taki son kazıya dönelim.
1200 yıl, 3500’e çıkacak.
3500 yıl önce bu memlekette Kuman, Kıpçak, İskit-Saka, Kimmerler’in var olmuş olması neden gündem olmuyor, Katanga yahut Tanganika’lı mıydı onlar?
İlle 946 yıl önce mi gelmiş olmamız lâzım?
1200-1500-3500 yıl önce gelinince TÜRK olunmuyor mu?
Benim kifayetsiz ilmim buraya kadar…
Yukarıda adı geçen değerli profesörler cevap verir de bizi ikna ederlerse memnun olacağım.
3 Kasım 2017</p> - Kimmerler Iskitler006

“İLİM KENDİN BİLMEKTİR”
Hüseyin MÜMTAZ

Farkında mısınız?
Kamuoyu; a)İdlip, b)Kerkük/Barzani/İbadi, c)Somali ve Katar’daki Türk askerî üsleri, d)Kırım, e)Amerika ile vize meselesi, f)Astana’ya PYD’nin “de” çağırılması olaylarının ciddiyetini tam olarak algılayamamışken; g)Güneydoğu sınır içi ve ötesinden her gün şehit haberleri gelirken, h) Yunanistan Rodos dâhil bütün Ege’de uluslararası antlaşmalara aykırı hareket ederken gündemi…
… gündemi tam bir ay, istifa etti, ediyor, edecek denilen belediye başkanları işgal/meşgul etti.
Meğer Gökçek (ve diğerleri) ne yorgunmuş, ne de başarısızmış!
O başkanlar yüzünden bu sene “29 Ekim”deki değişikliğin de tam olarak farkına/keyfine/zevkine varamadık.
Galiba gökten üç elma düşmüştü ki yeni/genç/son nesil, hayatı boyunca ilk defa bu kadar AtaTÜRK ve TÜRK bayrağı gördü her yerde…
Divanda, dergâhta, bargâhta, çarşıda, pazarda ….
Basında, radyoda, televizyonda.
7 gün 24 saat.
Senelerdir AtaTÜRK düşmanlığı yapan “boş yazar ve boş konuşurlar” bile (fesi püsküllü kukla hariç) tam da 29 Ekim haftasında ceza aldılar.
Hayırdır İnşallah!
İşte bütün bunlar üst üste gelince son derece önemli bir başka “buluş” kamuoyunda yeterince ilgi uyandır(a)madı.
Manşet ve manşet altı aynen şöyle;
“İstanbul’da Türklerin ilk izleri-Beşiktaş’taki metro kazısında tarihi değiştirecek bir keşif yapıldı. Eski Türk ve Altay kültürüne ait 3 bin 500 yıllık kurgan tipi 35 mezar bulundu”.

Devamı şöyle;
“Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın özel izni ile İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürü Zeynep Kızıltan eşliğinde Beşiktaş’taki kazı alanına girdik. Alanda çok sayıda işçi ve arkeolog görev yapıyor. Kazı alanının ilk bakışta onlarca dairesel planlı taş yığınlarından oluştuğu görülüyor. Kızıltan, buranın İstanbul’un bilinen en eski mezarlığı olduğunu anlatıyor. Dairesel planlı taş yığınlarının Kuzey Karadeniz step yani eski Türk ve Altay kültürlerine ait ölü gömme âdeti olan ‘kurgan’ tipi mezarlar olduğu belirtiliyor. Arkeologlar bu mezarların etnik olarak kimlere ait olabileceğini bu noktada söylemelerinin zor olduğunu ifade etseler de Türklerin 10. yüzyıla kadar kurgan mezar âdetini devam ettirdikleri bilimsel kaynaklardan anlaşılıyor. Mezar iskeletleri üzerinde antropologların çalışmaları neticesinde ortaya çıkacak analiz sonuçları bu mezarlıkta yatan en eski İstanbulluların kökenlerini tam olarak öğrenmemizi sağlayacak. Orta Asya ve step kültürü ile ilgili bilimsel kaynaklar erken tunç (MÖ 3000) dönemlerinde görülen kurgan tipi ölü gömme âdetinin Oğuzlar, Hunlar, Göktürkler gibi önemli Türk boyları tarafından kullanıldığını gösteriyor”.
Ertesi gün iki bilim adamı şunları söyledi;
“Prof. Dr. Alpaslan Ceylan (Atatürk Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyesi): 20 yıldır Anadolu’da Türk varlığının izlerini bilimsel olarak sürüyorum. Üstümüze 1071 diye bir elbise giydirdiler. Bu, Batılı tarihçilerin ortaya koyduğu bir yaklaşım. Bize, ‘Siz daha önce bu topraklarda yoktunuz’ demeye getiriyorlar. Bu elbise çürüdü. Anadolu’da çok sayıda bulgu var. MÖ 2000’li yıllara kadar gidiyor. Kars Kağızman’da Göktürk yazıtları bulduk. Kaya resimleri tespit ettik. Bu tarihlemeyi kafamızdan uydurmadık, bilimsel tespitler yaptık. 1071 tarihi Türkler için başlangıç değil ikinci defa kapının açılmasıdır. Hakkâri’de bulunan steller aslında taş heykellerdir ve Türklere aittir. Beşiktaş’taki bulgular da bizim çalışmalarımızı desteklemekte. Türkler Anadolu’ya iki yönden girdiler. Bir Kafkaslardan, diğeri Balkanlardan. Beşiktaş’taki buluntular İskit, Kimmerlerin göçünün ispatını gösteriyor. Urartu tarihi bilgileri de İskitlerin MÖ 600-700’lerde Anadolu’da var olduklarını kanıtlıyor.
Prof. Dr. Mehmet Özdoğan (İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi): Beşiktaş kazıları İstanbul’da daha önce neleri kaybettik sorusunu akla getiriyor. Son beş yıldır İstanbul Arkeoloji Müzesi harika işler yapıyor. Müzenin titiz çalışmaları İstanbul tarihi için yepyeni bilgileri ortaya çıkardı. Şehrin geçmiş tarihini dar bir çerçevenin dışına taşıdı. Kazı tekniği açısından bu çok zor bir kazı. Ancak müze arkeologları başarıyla yürütüyorlar. Sonuçları bilim dünyası açısından heyecan verici. Kurgan tipi mezar oldukları kesin. Tarihleme de doğru görünüyor. Kuzey step kültürü, Altay kültürü olduğu doğru. Göçebe topluluklar. Dünyada özellikle Balkanlarda bu kültürün izlerini biliyoruz. Ancak bu kadar organize ve net bir mezarlık topluluğu ilk defa karşımıza çıktı”.

Ve bir gün sonra da bomba patladı, bir başka bilim adamı şöyle söyledi;
“Mezarların olduğu bölgeyi öğrencileriyle birlikte gezdiğini dile getiren Prof. Dr. Şevket Dönmez, ‘Eylül ayında bölgeye gittiğimde bu mezarların kurgan tipi mezarlar olduğunu anladım. Kurgan türü mezarlarda gömünün üzerine toprak ya da taş yığılarak bir tepecik oluşturulması. Bu tür mezarların İskit ve Türk halklarında kullanılmış olduğunu Ekim ayında bir tarih dergisinde dile getirmiştim. Dün ise bir gazete yazarı bu mezarların Türkiye’deki ilk Türk mezarları olduğunu yazdı. Ancak bu doğru değil. Haberin içeriği benim yazılarımı içeriyor ancak başlık gerçeği yansıtmıyor. Başlık yanlış çünkü buradaki mezarların Türklere ait olduğuna dair hiçbir kanıt yok. Böyle bir şey söylemek bilimsel açıdan yanlış. Bir de o kurgan mezarlarındaki cesetler yakılmış. Hiçbir Türk kurganında yakma geleneği yoktur. Yakma geleneği genelde Traklara ait. Ben bunların daha çok Traklarla ilgili olabileceğini düşünüyorum. Bu aşamada bunların bir Türk Mezarlığı olduğunu söylemek çok doğru değil. Bundan 3 bin yıl öncesinden bahsediyoruz. O zamanlarda Türk adı bile yoktu. Bu nedenle gazetecilerin bu tür başlıklardan kaçınmaları gerekir. Böyle işler bilim adamlarına bırakılsın’ diye konuştu”.

Şimdi…
“3500 yıllık Türk mezarı” diyenler de Profesör, “değil” diyen de.
Kaldı ki “değil” diyen Şevket Dönmez de Türklerin 1071’den önce “Anadolu’da bulundukları” taraftarı. Daha önce Amasya’daki bir kazıyla ilgili olarak;
“Kazılarda benim için en önemlisi 6 yaşındaki Türk kızı. Biz atalarımızın 1071’de geldikleri olgusuyla yetiştirildik. Fakat Türkmen denilen daha önce Oğuz denilen insanlar belli ki 1071’den çok önce Anadolu’ya gelmişler ve buralarda yurt edinmeye başlamışlar. Bunların görülmesi ve mezarlık kurmuş olması çok önemli” demişti.

Şimdi…
Resmî söyleme göre Türkiye bir “mozaik”; Bahçeli’ye göre de bir “çiçek bahçesi”dir.
Ve bu ülkede gerçekten hepsi birbirinden değerli, asil, onurlu tam 56 mozaik grubu veya 29 değişik çiçek demeti vardır.
Katiyyen aklımda birini diğerine tercih etmek gibi bir düşünce yok.
Ama Türklerin bu memlekete diğerlerinden çok önce, 3500 yıl önce gelmiş olmaları kimseyi rahatsız etmiş olabilir mi?
Kimleri/neden rahatsız etmiş olabilir?
Karşıt fikirdeki bu profesör unvanlı bilim adamları neden bu kadar farklı/zıt düşünüyorlar?
“Doğru”, “tek” değil midir?
“İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin
Ya nice okumaktır”
… dememiş miydi Yunus Emre?
Neden kamuoyu önünde tartışarak bizi kendi düşüncelerinin doğruluğuna ikna etmiyorlar?
Basın, yayın, radyo ve televizyonlar neden hiç ilgi göstermedi?
Bu memlekette kimse Servet Somuncuoğlu’nun “TAŞTAKİ TÜRKLER” ve Ergun Çağatay/Doğan Kuban’ın “TÜRKÇE KONUŞANLAR”ını okumadı mı?
Ege ve Karadeniz kıyılarında, Kars ve Hakkâri’de dağlara/taşlara/kayalara ve Ahlat’ta mezar taşlarına Orhun’da kullanılan Runik Türk Alfabesiyle kazınmış olan ve 1200-1500 yıl öncesine tarihlenen yazılar neden önemsenmiyor?

<p>“İLİM KENDİN BİLMEKTİR”
Hüseyin MÜMTAZ</p>
<p>Farkında mısınız?
Kamuoyu; a)İdlip, b)Kerkük/Barzani/İbadi, c)Somali ve Katar’daki Türk askerî üsleri, d)Kırım, e)Amerika ile vize meselesi, f)Astana’ya PYD’nin “de” çağırılması olaylarının ciddiyetini tam olarak algılayamamışken; g)Güneydoğu sınır içi ve ötesinden her gün şehit haberleri gelirken, h) Yunanistan Rodos dâhil bütün Ege’de uluslararası antlaşmalara aykırı hareket ederken gündemi…
… gündemi tam bir ay, istifa etti, ediyor, edecek denilen belediye başkanları işgal/meşgul etti.
Meğer Gökçek (ve diğerleri) ne yorgunmuş, ne de başarısızmış!
O başkanlar yüzünden bu sene “29 Ekim”deki değişikliğin de tam olarak farkına/keyfine/zevkine varamadık.
Galiba gökten üç elma düşmüştü ki yeni/genç/son nesil, hayatı boyunca ilk defa bu kadar AtaTÜRK ve TÜRK bayrağı gördü her yerde…
Divanda, dergâhta, bargâhta, çarşıda, pazarda ….
Basında, radyoda, televizyonda.
7 gün 24 saat.
Senelerdir AtaTÜRK düşmanlığı yapan “boş yazar ve boş konuşurlar” bile (fesi püsküllü kukla hariç) tam da 29 Ekim haftasında ceza aldılar.
Hayırdır İnşallah!
İşte bütün bunlar üst üste gelince son derece önemli bir başka “buluş” kamuoyunda yeterince ilgi uyandır(a)madı.
Manşet ve manşet altı aynen şöyle;
“İstanbul’da Türklerin ilk izleri-Beşiktaş’taki metro kazısında tarihi değiştirecek bir keşif yapıldı. Eski Türk ve Altay kültürüne ait 3 bin 500 yıllık kurgan tipi 35 mezar bulundu”.</p>
<p>Devamı şöyle;
“Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın özel izni ile İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürü Zeynep Kızıltan eşliğinde Beşiktaş’taki kazı alanına girdik. Alanda çok sayıda işçi ve arkeolog görev yapıyor. Kazı alanının ilk bakışta onlarca dairesel planlı taş yığınlarından oluştuğu görülüyor. Kızıltan, buranın İstanbul’un bilinen en eski mezarlığı olduğunu anlatıyor. Dairesel planlı taş yığınlarının Kuzey Karadeniz step yani eski Türk ve Altay kültürlerine ait ölü gömme âdeti olan ‘kurgan’ tipi mezarlar olduğu belirtiliyor. Arkeologlar bu mezarların etnik olarak kimlere ait olabileceğini bu noktada söylemelerinin zor olduğunu ifade etseler de Türklerin 10. yüzyıla kadar kurgan mezar âdetini devam ettirdikleri bilimsel kaynaklardan anlaşılıyor. Mezar iskeletleri üzerinde antropologların çalışmaları neticesinde ortaya çıkacak analiz sonuçları bu mezarlıkta yatan en eski İstanbulluların kökenlerini tam olarak öğrenmemizi sağlayacak. Orta Asya ve step kültürü ile ilgili bilimsel kaynaklar erken tunç (MÖ 3000) dönemlerinde görülen kurgan tipi ölü gömme âdetinin Oğuzlar, Hunlar, Göktürkler gibi önemli Türk boyları tarafından kullanıldığını gösteriyor”.
Ertesi gün iki bilim adamı şunları söyledi;
“Prof. Dr. Alpaslan Ceylan (Atatürk Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyesi): 20 yıldır Anadolu’da Türk varlığının izlerini bilimsel olarak sürüyorum. Üstümüze 1071 diye bir elbise giydirdiler. Bu, Batılı tarihçilerin ortaya koyduğu bir yaklaşım. Bize, ‘Siz daha önce bu topraklarda yoktunuz’ demeye getiriyorlar. Bu elbise çürüdü. Anadolu’da çok sayıda bulgu var. MÖ 2000’li yıllara kadar gidiyor. Kars Kağızman’da Göktürk yazıtları bulduk. Kaya resimleri tespit ettik. Bu tarihlemeyi kafamızdan uydurmadık, bilimsel tespitler yaptık. 1071 tarihi Türkler için başlangıç değil ikinci defa kapının açılmasıdır. Hakkâri’de bulunan steller aslında taş heykellerdir ve Türklere aittir. Beşiktaş’taki bulgular da bizim çalışmalarımızı desteklemekte. Türkler Anadolu’ya iki yönden girdiler. Bir Kafkaslardan, diğeri Balkanlardan. Beşiktaş’taki buluntular İskit, Kimmerlerin göçünün ispatını gösteriyor. Urartu tarihi bilgileri de İskitlerin MÖ 600-700’lerde Anadolu’da var olduklarını kanıtlıyor.
Prof. Dr. Mehmet Özdoğan (İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi): Beşiktaş kazıları İstanbul’da daha önce neleri kaybettik sorusunu akla getiriyor. Son beş yıldır İstanbul Arkeoloji Müzesi harika işler yapıyor. Müzenin titiz çalışmaları İstanbul tarihi için yepyeni bilgileri ortaya çıkardı. Şehrin geçmiş tarihini dar bir çerçevenin dışına taşıdı. Kazı tekniği açısından bu çok zor bir kazı. Ancak müze arkeologları başarıyla yürütüyorlar. Sonuçları bilim dünyası açısından heyecan verici. Kurgan tipi mezar oldukları kesin. Tarihleme de doğru görünüyor. Kuzey step kültürü, Altay kültürü olduğu doğru. Göçebe topluluklar. Dünyada özellikle Balkanlarda bu kültürün izlerini biliyoruz. Ancak bu kadar organize ve net bir mezarlık topluluğu ilk defa karşımıza çıktı”.</p>
<p>Ve bir gün sonra da bomba patladı, bir başka bilim adamı şöyle söyledi;
“Mezarların olduğu bölgeyi öğrencileriyle birlikte gezdiğini dile getiren Prof. Dr. Şevket Dönmez, ‘Eylül ayında bölgeye gittiğimde bu mezarların kurgan tipi mezarlar olduğunu anladım. Kurgan türü mezarlarda gömünün üzerine toprak ya da taş yığılarak bir tepecik oluşturulması. Bu tür mezarların İskit ve Türk halklarında kullanılmış olduğunu Ekim ayında bir tarih dergisinde dile getirmiştim. Dün ise bir gazete yazarı bu mezarların Türkiye’deki ilk Türk mezarları olduğunu yazdı. Ancak bu doğru değil. Haberin içeriği benim yazılarımı içeriyor ancak başlık gerçeği yansıtmıyor. Başlık yanlış çünkü buradaki mezarların Türklere ait olduğuna dair hiçbir kanıt yok. Böyle bir şey söylemek bilimsel açıdan yanlış. Bir de o kurgan mezarlarındaki cesetler yakılmış. Hiçbir Türk kurganında yakma geleneği yoktur. Yakma geleneği genelde Traklara ait. Ben bunların daha çok Traklarla ilgili olabileceğini düşünüyorum. Bu aşamada bunların bir Türk Mezarlığı olduğunu söylemek çok doğru değil. Bundan 3 bin yıl öncesinden bahsediyoruz. O zamanlarda Türk adı bile yoktu. Bu nedenle gazetecilerin bu tür başlıklardan kaçınmaları gerekir. Böyle işler bilim adamlarına bırakılsın’ diye konuştu”.</p>
<p>Şimdi…
“3500 yıllık Türk mezarı” diyenler de Profesör, “değil” diyen de.
Kaldı ki “değil” diyen Şevket Dönmez de Türklerin 1071’den önce “Anadolu’da bulundukları” taraftarı. Daha önce Amasya’daki bir kazıyla ilgili olarak;
“Kazılarda benim için en önemlisi 6 yaşındaki Türk kızı. Biz atalarımızın 1071’de geldikleri olgusuyla yetiştirildik. Fakat Türkmen denilen daha önce Oğuz denilen insanlar belli ki 1071’den çok önce Anadolu’ya gelmişler ve buralarda yurt edinmeye başlamışlar. Bunların görülmesi ve mezarlık kurmuş olması çok önemli” demişti.</p>
<p>Şimdi…
Resmî söyleme göre Türkiye bir “mozaik”; Bahçeli’ye göre de bir “çiçek bahçesi”dir.
Ve bu ülkede gerçekten hepsi birbirinden değerli, asil, onurlu tam 56 mozaik grubu veya 29 değişik çiçek demeti vardır.
Katiyyen aklımda birini diğerine tercih etmek gibi bir düşünce yok.
Ama Türklerin bu memlekete diğerlerinden çok önce, 3500 yıl önce gelmiş olmaları kimseyi rahatsız etmiş olabilir mi?
Kimleri/neden rahatsız etmiş olabilir?
Karşıt fikirdeki bu profesör unvanlı bilim adamları neden bu kadar farklı/zıt düşünüyorlar?
“Doğru”, “tek” değil midir?
“İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin
Ya nice okumaktır”
… dememiş miydi Yunus Emre?
Neden kamuoyu önünde tartışarak bizi kendi düşüncelerinin doğruluğuna ikna etmiyorlar?
Basın, yayın, radyo ve televizyonlar neden hiç ilgi göstermedi?
Bu memlekette kimse Servet Somuncuoğlu’nun “TAŞTAKİ TÜRKLER” ve Ergun Çağatay/Doğan Kuban’ın “TÜRKÇE KONUŞANLAR”ını okumadı mı?
Ege ve Karadeniz kıyılarında, Kars ve Hakkâri’de dağlara/taşlara/kayalara ve Ahlat’ta mezar taşlarına Orhun’da kullanılan Runik Türk Alfabesiyle kazınmış olan ve 1200-1500 yıl öncesine tarihlenen yazılar neden önemsenmiyor?</p> <p>Beşiktaş’taki son kazıya dönelim.
1200 yıl, 3500’e çıkacak.
3500 yıl önce bu memlekette Kuman, Kıpçak, İskit-Saka, Kimmerler’in var olmuş olması neden gündem olmuyor, Katanga yahut Tanganika’lı mıydı onlar?
İlle 946 yıl önce mi gelmiş olmamız lâzım?
1200-1500-3500 yıl önce gelinince TÜRK olunmuyor mu?
Benim kifayetsiz ilmim buraya kadar…
Yukarıda adı geçen değerli profesörler cevap verir de bizi ikna ederlerse memnun olacağım.
3 Kasım 2017</p> - imagesZXFV5VG1 <p>“İLİM KENDİN BİLMEKTİR”
Hüseyin MÜMTAZ</p>
<p>Farkında mısınız?
Kamuoyu; a)İdlip, b)Kerkük/Barzani/İbadi, c)Somali ve Katar’daki Türk askerî üsleri, d)Kırım, e)Amerika ile vize meselesi, f)Astana’ya PYD’nin “de” çağırılması olaylarının ciddiyetini tam olarak algılayamamışken; g)Güneydoğu sınır içi ve ötesinden her gün şehit haberleri gelirken, h) Yunanistan Rodos dâhil bütün Ege’de uluslararası antlaşmalara aykırı hareket ederken gündemi…
… gündemi tam bir ay, istifa etti, ediyor, edecek denilen belediye başkanları işgal/meşgul etti.
Meğer Gökçek (ve diğerleri) ne yorgunmuş, ne de başarısızmış!
O başkanlar yüzünden bu sene “29 Ekim”deki değişikliğin de tam olarak farkına/keyfine/zevkine varamadık.
Galiba gökten üç elma düşmüştü ki yeni/genç/son nesil, hayatı boyunca ilk defa bu kadar AtaTÜRK ve TÜRK bayrağı gördü her yerde…
Divanda, dergâhta, bargâhta, çarşıda, pazarda ….
Basında, radyoda, televizyonda.
7 gün 24 saat.
Senelerdir AtaTÜRK düşmanlığı yapan “boş yazar ve boş konuşurlar” bile (fesi püsküllü kukla hariç) tam da 29 Ekim haftasında ceza aldılar.
Hayırdır İnşallah!
İşte bütün bunlar üst üste gelince son derece önemli bir başka “buluş” kamuoyunda yeterince ilgi uyandır(a)madı.
Manşet ve manşet altı aynen şöyle;
“İstanbul’da Türklerin ilk izleri-Beşiktaş’taki metro kazısında tarihi değiştirecek bir keşif yapıldı. Eski Türk ve Altay kültürüne ait 3 bin 500 yıllık kurgan tipi 35 mezar bulundu”.</p>
<p>Devamı şöyle;
“Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın özel izni ile İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürü Zeynep Kızıltan eşliğinde Beşiktaş’taki kazı alanına girdik. Alanda çok sayıda işçi ve arkeolog görev yapıyor. Kazı alanının ilk bakışta onlarca dairesel planlı taş yığınlarından oluştuğu görülüyor. Kızıltan, buranın İstanbul’un bilinen en eski mezarlığı olduğunu anlatıyor. Dairesel planlı taş yığınlarının Kuzey Karadeniz step yani eski Türk ve Altay kültürlerine ait ölü gömme âdeti olan ‘kurgan’ tipi mezarlar olduğu belirtiliyor. Arkeologlar bu mezarların etnik olarak kimlere ait olabileceğini bu noktada söylemelerinin zor olduğunu ifade etseler de Türklerin 10. yüzyıla kadar kurgan mezar âdetini devam ettirdikleri bilimsel kaynaklardan anlaşılıyor. Mezar iskeletleri üzerinde antropologların çalışmaları neticesinde ortaya çıkacak analiz sonuçları bu mezarlıkta yatan en eski İstanbulluların kökenlerini tam olarak öğrenmemizi sağlayacak. Orta Asya ve step kültürü ile ilgili bilimsel kaynaklar erken tunç (MÖ 3000) dönemlerinde görülen kurgan tipi ölü gömme âdetinin Oğuzlar, Hunlar, Göktürkler gibi önemli Türk boyları tarafından kullanıldığını gösteriyor”.
Ertesi gün iki bilim adamı şunları söyledi;
“Prof. Dr. Alpaslan Ceylan (Atatürk Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyesi): 20 yıldır Anadolu’da Türk varlığının izlerini bilimsel olarak sürüyorum. Üstümüze 1071 diye bir elbise giydirdiler. Bu, Batılı tarihçilerin ortaya koyduğu bir yaklaşım. Bize, ‘Siz daha önce bu topraklarda yoktunuz’ demeye getiriyorlar. Bu elbise çürüdü. Anadolu’da çok sayıda bulgu var. MÖ 2000’li yıllara kadar gidiyor. Kars Kağızman’da Göktürk yazıtları bulduk. Kaya resimleri tespit ettik. Bu tarihlemeyi kafamızdan uydurmadık, bilimsel tespitler yaptık. 1071 tarihi Türkler için başlangıç değil ikinci defa kapının açılmasıdır. Hakkâri’de bulunan steller aslında taş heykellerdir ve Türklere aittir. Beşiktaş’taki bulgular da bizim çalışmalarımızı desteklemekte. Türkler Anadolu’ya iki yönden girdiler. Bir Kafkaslardan, diğeri Balkanlardan. Beşiktaş’taki buluntular İskit, Kimmerlerin göçünün ispatını gösteriyor. Urartu tarihi bilgileri de İskitlerin MÖ 600-700’lerde Anadolu’da var olduklarını kanıtlıyor.
Prof. Dr. Mehmet Özdoğan (İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi): Beşiktaş kazıları İstanbul’da daha önce neleri kaybettik sorusunu akla getiriyor. Son beş yıldır İstanbul Arkeoloji Müzesi harika işler yapıyor. Müzenin titiz çalışmaları İstanbul tarihi için yepyeni bilgileri ortaya çıkardı. Şehrin geçmiş tarihini dar bir çerçevenin dışına taşıdı. Kazı tekniği açısından bu çok zor bir kazı. Ancak müze arkeologları başarıyla yürütüyorlar. Sonuçları bilim dünyası açısından heyecan verici. Kurgan tipi mezar oldukları kesin. Tarihleme de doğru görünüyor. Kuzey step kültürü, Altay kültürü olduğu doğru. Göçebe topluluklar. Dünyada özellikle Balkanlarda bu kültürün izlerini biliyoruz. Ancak bu kadar organize ve net bir mezarlık topluluğu ilk defa karşımıza çıktı”.</p>
<p>Ve bir gün sonra da bomba patladı, bir başka bilim adamı şöyle söyledi;
“Mezarların olduğu bölgeyi öğrencileriyle birlikte gezdiğini dile getiren Prof. Dr. Şevket Dönmez, ‘Eylül ayında bölgeye gittiğimde bu mezarların kurgan tipi mezarlar olduğunu anladım. Kurgan türü mezarlarda gömünün üzerine toprak ya da taş yığılarak bir tepecik oluşturulması. Bu tür mezarların İskit ve Türk halklarında kullanılmış olduğunu Ekim ayında bir tarih dergisinde dile getirmiştim. Dün ise bir gazete yazarı bu mezarların Türkiye’deki ilk Türk mezarları olduğunu yazdı. Ancak bu doğru değil. Haberin içeriği benim yazılarımı içeriyor ancak başlık gerçeği yansıtmıyor. Başlık yanlış çünkü buradaki mezarların Türklere ait olduğuna dair hiçbir kanıt yok. Böyle bir şey söylemek bilimsel açıdan yanlış. Bir de o kurgan mezarlarındaki cesetler yakılmış. Hiçbir Türk kurganında yakma geleneği yoktur. Yakma geleneği genelde Traklara ait. Ben bunların daha çok Traklarla ilgili olabileceğini düşünüyorum. Bu aşamada bunların bir Türk Mezarlığı olduğunu söylemek çok doğru değil. Bundan 3 bin yıl öncesinden bahsediyoruz. O zamanlarda Türk adı bile yoktu. Bu nedenle gazetecilerin bu tür başlıklardan kaçınmaları gerekir. Böyle işler bilim adamlarına bırakılsın’ diye konuştu”.</p>
<p>Şimdi…
“3500 yıllık Türk mezarı” diyenler de Profesör, “değil” diyen de.
Kaldı ki “değil” diyen Şevket Dönmez de Türklerin 1071’den önce “Anadolu’da bulundukları” taraftarı. Daha önce Amasya’daki bir kazıyla ilgili olarak;
“Kazılarda benim için en önemlisi 6 yaşındaki Türk kızı. Biz atalarımızın 1071’de geldikleri olgusuyla yetiştirildik. Fakat Türkmen denilen daha önce Oğuz denilen insanlar belli ki 1071’den çok önce Anadolu’ya gelmişler ve buralarda yurt edinmeye başlamışlar. Bunların görülmesi ve mezarlık kurmuş olması çok önemli” demişti.</p>
<p>Şimdi…
Resmî söyleme göre Türkiye bir “mozaik”; Bahçeli’ye göre de bir “çiçek bahçesi”dir.
Ve bu ülkede gerçekten hepsi birbirinden değerli, asil, onurlu tam 56 mozaik grubu veya 29 değişik çiçek demeti vardır.
Katiyyen aklımda birini diğerine tercih etmek gibi bir düşünce yok.
Ama Türklerin bu memlekete diğerlerinden çok önce, 3500 yıl önce gelmiş olmaları kimseyi rahatsız etmiş olabilir mi?
Kimleri/neden rahatsız etmiş olabilir?
Karşıt fikirdeki bu profesör unvanlı bilim adamları neden bu kadar farklı/zıt düşünüyorlar?
“Doğru”, “tek” değil midir?
“İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin
Ya nice okumaktır”
… dememiş miydi Yunus Emre?
Neden kamuoyu önünde tartışarak bizi kendi düşüncelerinin doğruluğuna ikna etmiyorlar?
Basın, yayın, radyo ve televizyonlar neden hiç ilgi göstermedi?
Bu memlekette kimse Servet Somuncuoğlu’nun “TAŞTAKİ TÜRKLER” ve Ergun Çağatay/Doğan Kuban’ın “TÜRKÇE KONUŞANLAR”ını okumadı mı?
Ege ve Karadeniz kıyılarında, Kars ve Hakkâri’de dağlara/taşlara/kayalara ve Ahlat’ta mezar taşlarına Orhun’da kullanılan Runik Türk Alfabesiyle kazınmış olan ve 1200-1500 yıl öncesine tarihlenen yazılar neden önemsenmiyor?</p> <p>Beşiktaş’taki son kazıya dönelim.
1200 yıl, 3500’e çıkacak.
3500 yıl önce bu memlekette Kuman, Kıpçak, İskit-Saka, Kimmerler’in var olmuş olması neden gündem olmuyor, Katanga yahut Tanganika’lı mıydı onlar?
İlle 946 yıl önce mi gelmiş olmamız lâzım?
1200-1500-3500 yıl önce gelinince TÜRK olunmuyor mu?
Benim kifayetsiz ilmim buraya kadar…
Yukarıda adı geçen değerli profesörler cevap verir de bizi ikna ederlerse memnun olacağım.
3 Kasım 2017</p> - kuman kc4b1pc3a7ak tac59fneneleri

Beşiktaş’taki son kazıya dönelim.
1200 yıl, 3500’e çıkacak.
3500 yıl önce bu memlekette Kuman, Kıpçak, İskit-Saka, Kimmerler’in var olmuş olması neden gündem olmuyor, Katanga yahut Tanganika’lı mıydı onlar?
İlle 946 yıl önce mi gelmiş olmamız lâzım?
1200-1500-3500 yıl önce gelinince TÜRK olunmuyor mu?
Benim kifayetsiz ilmim buraya kadar…
Yukarıda adı geçen değerli profesörler cevap verir de bizi ikna ederlerse memnun olacağım.
3 Kasım 2017


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir