NALBANT

<p>NALBANT
Hüseyin MÜMTAZ</p>
<p>Arkadaşlar, eş dost ve tanıdıklar; “Kıbrıs’ı çok yazıyorsun” diyorlar, doğru diyorlar ama ben bıraksam Kıbrıs benim yakamı bırakmıyor.
Buyurun sadece son bir haftanın haberlerine;
1.Rum Başkanlık Ofisi Müdürü Mihalis Sofokleus, 1964 yılından buna yana ilk kez Kıbrıs sorununda “çekirdeğe” girildiğini savundu.
2. Anastasiadis; Güzelyurt’un Rum idaresine dönmesini öngörmeyen hiçbir çözümü kabul etmeyeceklerini ifade etti; “Omorfo Belediye Başkanı” Hacıavraam da Güzelyurt’ta son yıllarda meydana gelen kalkınmadan duyduğu endişeyi de dile getirdi.
3. Serdar Denktaş’ın gündeme bomba gibi düşen haklı tepkisi ile Rum tarafındaki okullarda öğrencilere kayıt sırasında doldurması için dağıtılan formlar üzerindeki bir sorudan haberimiz oldu.
Soru şu; “Ethnic Minority Group?- Etnik AZINLIK grubunuz”.
Şıklar da şunlar; “Turkish Cypriot-Armenian-Maronite-Latin”.
Yâni Rum Cumhuriyeti’nde KIBRIS TÜRKÜ; Ermeni, Maronit ve Latinler gibi “küsurat” bir “azınlık sayılıyor”, “MUHTEMEL, MUTASAVVER, MUTEDİL BİRLEŞİK CUMHURİYET”te de “azınlık sayılacak”.
Daha neyin görüşmesini yapıyoruz?
“Azınlık”sak, Güzelyurt olmadan çözüm olmayacaksa ve “64’den beri ilk defa çekirdeğe böyle/bu koşullarda inildiyse” Cenevre’lerde nelerin kabul edildiğini görüyor musunuz?
Başka ne verdik? Nelerden vaz geçtik?
4. Sigma Live’da yayınlanan bir habere göre, FETÖ soruşturmasından kaçan bir Türk subayı eşiyle birlikte özel teknesiyle Larnaka Limanı’na gelerek siyasi sığınma talebinde bulunmuş. Rum polisi ifadeleri alınan çifti otele yerleştirmiş.
Doğruysa; “AL HANÇERİ VUR BAĞRIMA!”
Çıkarma Plajı’ndaki Şehitliğe artık nasıl, hangi yüzle gideceğim?
Yine de haberin doğruluğundan şüpheliyim. Öyleyse bile bahse konu şahıs a)Türk değildir, b)Subay değildir, c)Türk Subayı hiç değildir.
Kimliğini saklayarak orduya nüfuz etmiş bir “Ethnic Minority Group” mensubudur.</p>
<p>* * *
Hangi romandı hatırlamıyorum; “Bir kitap okudum, bütün hayatım değişti” cümlesiyle başlar.
Ben de neredeyse “Bir yazı yazdım hayatım değişti” noktasındayım.
https://www.turkishnews.com/tr/content/2017/09/23/su-kibrislilar-huseyin-mumtaz/
Son (ŞU KIBRISLILAR) yazımı, köşe yazarı arkadaşım Doç. Dr. Nâzım Beratlı, Kıbrıspostası’ndaki köşesinde üç gün arka arkaya “tefrika etti”.
Sayelerinde müteferriken tefrik olunduk.
Yazının altında ve sosyal medyada yorumun bini bir para…
Çıkarma Plajına “çıkartma” yaparak kumarhane, kârhane, meyhane kurmak isteyenler ile ortaklarının tepkilerini bir kenara koyuyorum ama en hoşuma gideni, “hem nalına hem mıhına” vuruyor olmakla nitelenmem oldu.
Okurun ferasetine hayran kaldım.
Nalbantlık aslında ve gerçekten en sevdiğim hobimdir, ilgim de “Bir mıh bir atı, bir at bir yiğidi, bir yiğit bir orduyu kurtarır” atasözünü öğrenmem ile başlamıştır.
Öyleyse önce biraz, nalbant/nallamak/nallanmak üzerine ansiklopedik bilgi.
Nal; at, eşek, öküz gibi hayvanların tırnaklarına takılan demir parçasıdır. Yere tırnakları ile basan bu hayvanlar, tırnaklarının bozulması halinde yürümeleri aksar veya hiç yürüyemezler. İnsanın ayakları nasıl ayakkabı ile korunursa, bu hayvanların tırnakları da nal ile korunur. Nal adı verilen ve hayvanın tırnağına göre yapılan parçalar, mıh denilen özel çivilerle tırnağa çakılır. Nal çakılacak tırnak, önce yontulup düzeltilir. İmparatorluk döneminde nalbant ustası yetiştirmek için İstanbul'da özel okullar bile açılmıştı.
Geldik konunun en can alıcı “hem nalına, hem mıhına” bölümüne.
At, öküz, eşek nallanırken nalbant bir çiviye(mıha) bir nala vurur. Böylelikle nalın toynaktaki istenilen yerden kayması önlenir. Nal ancak böylelikle çakılacağı yere tam olarak oturur. Nala vurulan darbe nalı düzeltir, hazır hâle getirir; mıha vurulan da “çakar”.
Yâni, ancak işini iyi/düzgün yapmaya çalışan bir nalbant hem nala hem de mıha vurur.
Ben de öyle yaparım…
Atlar yapılan işin kendi yararlarına olduğunu bir şekilde anladıkları için genellikle uslu dururlar ama eşekler, eşşeklik (çift “ş” ile)yaparlar.
Zoru sevdiğimden de eşşeklere daha hızlı, daha sert çakarım…
Okurun uyanıklığına hayranım.
Öyle herkes bunu anlayamaz! 3 Ekim 2017</p>
<p>NOT;
a) İçişleri Bakanı Kutlu Evren Ankara’da, “KKTC’de eğitim ve çalışmak için gelenlerle birlikte 134 milletten insan bulunduğunu” söylemiş.
Daha önceki yazılarımda defalarca Erbil plakalı son model lüks peşmerge arabalarının da sokaklarda cirit attığından bahsetmiştim. Türkiye’nin Barzani ile ilgili son tavrından sonra Evren de acaba onlar için bir şey düşünüp, “faaliyetlerini” mercek altına alacak mı?
b) Okuyucu hatırlayacaktır; 10 gün önceki, 23 Eylül tarihli son yazımız şöyle bitiyordu;
“Ha bu arada sakın yanlış anlaşılmasın; 83’üncü Vilayet Musul, 84’üncü Kerkük olacaksa Kıbrıs’ın 82’inci Vilayet olmasına en ufak itirazım yok… Ama yarısının değil, eskisi gibi bütününün. Bütün kalbimle alkışlarım”.
Bahçeli 10 gün sonra bugün grup toplantısında promptere bakarak alkışlar arasında “O zaman geldiğinde, tarih coğrafyaya dar geldiğinde Misak-ı Milli uyanacak, 81 Düzce'den hemen sonra 82 Kerkük, 83 Musul deme hakkının önünde hiçbir güç duramayacaktır” demiş.
Hatırlamasına vesile olduğum için teşekkür beklemiyorum ama Kıbrıs’ı unuttuğu için vilayetlerin plaka numaralarını da karıştırmış.
Düzelteyim dedim.</p> - karpaz esekleri icin eleleprojesinin ilk etabi tamamlandi 2016 08 08 m

<p>NALBANT
Hüseyin MÜMTAZ</p>
<p>Arkadaşlar, eş dost ve tanıdıklar; “Kıbrıs’ı çok yazıyorsun” diyorlar, doğru diyorlar ama ben bıraksam Kıbrıs benim yakamı bırakmıyor.
Buyurun sadece son bir haftanın haberlerine;
1.Rum Başkanlık Ofisi Müdürü Mihalis Sofokleus, 1964 yılından buna yana ilk kez Kıbrıs sorununda “çekirdeğe” girildiğini savundu.
2. Anastasiadis; Güzelyurt’un Rum idaresine dönmesini öngörmeyen hiçbir çözümü kabul etmeyeceklerini ifade etti; “Omorfo Belediye Başkanı” Hacıavraam da Güzelyurt’ta son yıllarda meydana gelen kalkınmadan duyduğu endişeyi de dile getirdi.
3. Serdar Denktaş’ın gündeme bomba gibi düşen haklı tepkisi ile Rum tarafındaki okullarda öğrencilere kayıt sırasında doldurması için dağıtılan formlar üzerindeki bir sorudan haberimiz oldu.
Soru şu; “Ethnic Minority Group?- Etnik AZINLIK grubunuz”.
Şıklar da şunlar; “Turkish Cypriot-Armenian-Maronite-Latin”.
Yâni Rum Cumhuriyeti’nde KIBRIS TÜRKÜ; Ermeni, Maronit ve Latinler gibi “küsurat” bir “azınlık sayılıyor”, “MUHTEMEL, MUTASAVVER, MUTEDİL BİRLEŞİK CUMHURİYET”te de “azınlık sayılacak”.
Daha neyin görüşmesini yapıyoruz?
“Azınlık”sak, Güzelyurt olmadan çözüm olmayacaksa ve “64’den beri ilk defa çekirdeğe böyle/bu koşullarda inildiyse” Cenevre’lerde nelerin kabul edildiğini görüyor musunuz?
Başka ne verdik? Nelerden vaz geçtik?
4. Sigma Live’da yayınlanan bir habere göre, FETÖ soruşturmasından kaçan bir Türk subayı eşiyle birlikte özel teknesiyle Larnaka Limanı’na gelerek siyasi sığınma talebinde bulunmuş. Rum polisi ifadeleri alınan çifti otele yerleştirmiş.
Doğruysa; “AL HANÇERİ VUR BAĞRIMA!”
Çıkarma Plajı’ndaki Şehitliğe artık nasıl, hangi yüzle gideceğim?
Yine de haberin doğruluğundan şüpheliyim. Öyleyse bile bahse konu şahıs a)Türk değildir, b)Subay değildir, c)Türk Subayı hiç değildir.
Kimliğini saklayarak orduya nüfuz etmiş bir “Ethnic Minority Group” mensubudur.</p>
<p>* * *
Hangi romandı hatırlamıyorum; “Bir kitap okudum, bütün hayatım değişti” cümlesiyle başlar.
Ben de neredeyse “Bir yazı yazdım hayatım değişti” noktasındayım.
https://www.turkishnews.com/tr/content/2017/09/23/su-kibrislilar-huseyin-mumtaz/
Son (ŞU KIBRISLILAR) yazımı, köşe yazarı arkadaşım Doç. Dr. Nâzım Beratlı, Kıbrıspostası’ndaki köşesinde üç gün arka arkaya “tefrika etti”.
Sayelerinde müteferriken tefrik olunduk.
Yazının altında ve sosyal medyada yorumun bini bir para…
Çıkarma Plajına “çıkartma” yaparak kumarhane, kârhane, meyhane kurmak isteyenler ile ortaklarının tepkilerini bir kenara koyuyorum ama en hoşuma gideni, “hem nalına hem mıhına” vuruyor olmakla nitelenmem oldu.
Okurun ferasetine hayran kaldım.
Nalbantlık aslında ve gerçekten en sevdiğim hobimdir, ilgim de “Bir mıh bir atı, bir at bir yiğidi, bir yiğit bir orduyu kurtarır” atasözünü öğrenmem ile başlamıştır.
Öyleyse önce biraz, nalbant/nallamak/nallanmak üzerine ansiklopedik bilgi.
Nal; at, eşek, öküz gibi hayvanların tırnaklarına takılan demir parçasıdır. Yere tırnakları ile basan bu hayvanlar, tırnaklarının bozulması halinde yürümeleri aksar veya hiç yürüyemezler. İnsanın ayakları nasıl ayakkabı ile korunursa, bu hayvanların tırnakları da nal ile korunur. Nal adı verilen ve hayvanın tırnağına göre yapılan parçalar, mıh denilen özel çivilerle tırnağa çakılır. Nal çakılacak tırnak, önce yontulup düzeltilir. İmparatorluk döneminde nalbant ustası yetiştirmek için İstanbul'da özel okullar bile açılmıştı.
Geldik konunun en can alıcı “hem nalına, hem mıhına” bölümüne.
At, öküz, eşek nallanırken nalbant bir çiviye(mıha) bir nala vurur. Böylelikle nalın toynaktaki istenilen yerden kayması önlenir. Nal ancak böylelikle çakılacağı yere tam olarak oturur. Nala vurulan darbe nalı düzeltir, hazır hâle getirir; mıha vurulan da “çakar”.
Yâni, ancak işini iyi/düzgün yapmaya çalışan bir nalbant hem nala hem de mıha vurur.
Ben de öyle yaparım…
Atlar yapılan işin kendi yararlarına olduğunu bir şekilde anladıkları için genellikle uslu dururlar ama eşekler, eşşeklik (çift “ş” ile)yaparlar.
Zoru sevdiğimden de eşşeklere daha hızlı, daha sert çakarım…
Okurun uyanıklığına hayranım.
Öyle herkes bunu anlayamaz! 3 Ekim 2017</p>
<p>NOT;
a) İçişleri Bakanı Kutlu Evren Ankara’da, “KKTC’de eğitim ve çalışmak için gelenlerle birlikte 134 milletten insan bulunduğunu” söylemiş.
Daha önceki yazılarımda defalarca Erbil plakalı son model lüks peşmerge arabalarının da sokaklarda cirit attığından bahsetmiştim. Türkiye’nin Barzani ile ilgili son tavrından sonra Evren de acaba onlar için bir şey düşünüp, “faaliyetlerini” mercek altına alacak mı?
b) Okuyucu hatırlayacaktır; 10 gün önceki, 23 Eylül tarihli son yazımız şöyle bitiyordu;
“Ha bu arada sakın yanlış anlaşılmasın; 83’üncü Vilayet Musul, 84’üncü Kerkük olacaksa Kıbrıs’ın 82’inci Vilayet olmasına en ufak itirazım yok… Ama yarısının değil, eskisi gibi bütününün. Bütün kalbimle alkışlarım”.
Bahçeli 10 gün sonra bugün grup toplantısında promptere bakarak alkışlar arasında “O zaman geldiğinde, tarih coğrafyaya dar geldiğinde Misak-ı Milli uyanacak, 81 Düzce'den hemen sonra 82 Kerkük, 83 Musul deme hakkının önünde hiçbir güç duramayacaktır” demiş.
Hatırlamasına vesile olduğum için teşekkür beklemiyorum ama Kıbrıs’ı unuttuğu için vilayetlerin plaka numaralarını da karıştırmış.
Düzelteyim dedim.</p> - karpaz esekleri icin eleleprojesinin ilk etabi tamamlandi 2016 08 08 m

NALBANT
Hüseyin MÜMTAZ

Arkadaşlar, eş dost ve tanıdıklar; “Kıbrıs’ı çok yazıyorsun” diyorlar, doğru diyorlar ama ben bıraksam Kıbrıs benim yakamı bırakmıyor.
Buyurun sadece son bir haftanın haberlerine;
1.Rum Başkanlık Ofisi Müdürü Mihalis Sofokleus, 1964 yılından buna yana ilk kez Kıbrıs sorununda “çekirdeğe” girildiğini savundu.
2. Anastasiadis; Güzelyurt’un Rum idaresine dönmesini öngörmeyen hiçbir çözümü kabul etmeyeceklerini ifade etti; “Omorfo Belediye Başkanı” Hacıavraam da Güzelyurt’ta son yıllarda meydana gelen kalkınmadan duyduğu endişeyi de dile getirdi.
3. Serdar Denktaş’ın gündeme bomba gibi düşen haklı tepkisi ile Rum tarafındaki okullarda öğrencilere kayıt sırasında doldurması için dağıtılan formlar üzerindeki bir sorudan haberimiz oldu.
Soru şu; “Ethnic Minority Group?- Etnik AZINLIK grubunuz”.
Şıklar da şunlar; “Turkish Cypriot-Armenian-Maronite-Latin”.
Yâni Rum Cumhuriyeti’nde KIBRIS TÜRKÜ; Ermeni, Maronit ve Latinler gibi “küsurat” bir “azınlık sayılıyor”, “MUHTEMEL, MUTASAVVER, MUTEDİL BİRLEŞİK CUMHURİYET”te de “azınlık sayılacak”.
Daha neyin görüşmesini yapıyoruz?
“Azınlık”sak, Güzelyurt olmadan çözüm olmayacaksa ve “64’den beri ilk defa çekirdeğe böyle/bu koşullarda inildiyse” Cenevre’lerde nelerin kabul edildiğini görüyor musunuz?
Başka ne verdik? Nelerden vaz geçtik?
4. Sigma Live’da yayınlanan bir habere göre, FETÖ soruşturmasından kaçan bir Türk subayı eşiyle birlikte özel teknesiyle Larnaka Limanı’na gelerek siyasi sığınma talebinde bulunmuş. Rum polisi ifadeleri alınan çifti otele yerleştirmiş.
Doğruysa; “AL HANÇERİ VUR BAĞRIMA!”
Çıkarma Plajı’ndaki Şehitliğe artık nasıl, hangi yüzle gideceğim?
Yine de haberin doğruluğundan şüpheliyim. Öyleyse bile bahse konu şahıs a)Türk değildir, b)Subay değildir, c)Türk Subayı hiç değildir.
Kimliğini saklayarak orduya nüfuz etmiş bir “Ethnic Minority Group” mensubudur.

* * *
Hangi romandı hatırlamıyorum; “Bir kitap okudum, bütün hayatım değişti” cümlesiyle başlar.
Ben de neredeyse “Bir yazı yazdım hayatım değişti” noktasındayım.

ŞU “KIBRISLILAR”


Son (ŞU KIBRISLILAR) yazımı, köşe yazarı arkadaşım Doç. Dr. Nâzım Beratlı, Kıbrıspostası’ndaki köşesinde üç gün arka arkaya “tefrika etti”.
Sayelerinde müteferriken tefrik olunduk.
Yazının altında ve sosyal medyada yorumun bini bir para…
Çıkarma Plajına “çıkartma” yaparak kumarhane, kârhane, meyhane kurmak isteyenler ile ortaklarının tepkilerini bir kenara koyuyorum ama en hoşuma gideni, “hem nalına hem mıhına” vuruyor olmakla nitelenmem oldu.
Okurun ferasetine hayran kaldım.
Nalbantlık aslında ve gerçekten en sevdiğim hobimdir, ilgim de “Bir mıh bir atı, bir at bir yiğidi, bir yiğit bir orduyu kurtarır” atasözünü öğrenmem ile başlamıştır.
Öyleyse önce biraz, nalbant/nallamak/nallanmak üzerine ansiklopedik bilgi.
Nal; at, eşek, öküz gibi hayvanların tırnaklarına takılan demir parçasıdır. Yere tırnakları ile basan bu hayvanlar, tırnaklarının bozulması halinde yürümeleri aksar veya hiç yürüyemezler. İnsanın ayakları nasıl ayakkabı ile korunursa, bu hayvanların tırnakları da nal ile korunur. Nal adı verilen ve hayvanın tırnağına göre yapılan parçalar, mıh denilen özel çivilerle tırnağa çakılır. Nal çakılacak tırnak, önce yontulup düzeltilir. İmparatorluk döneminde nalbant ustası yetiştirmek için İstanbul’da özel okullar bile açılmıştı.
Geldik konunun en can alıcı “hem nalına, hem mıhına” bölümüne.
At, öküz, eşek nallanırken nalbant bir çiviye(mıha) bir nala vurur. Böylelikle nalın toynaktaki istenilen yerden kayması önlenir. Nal ancak böylelikle çakılacağı yere tam olarak oturur. Nala vurulan darbe nalı düzeltir, hazır hâle getirir; mıha vurulan da “çakar”.
Yâni, ancak işini iyi/düzgün yapmaya çalışan bir nalbant hem nala hem de mıha vurur.
Ben de öyle yaparım…
Atlar yapılan işin kendi yararlarına olduğunu bir şekilde anladıkları için genellikle uslu dururlar ama eşekler, eşşeklik (çift “ş” ile)yaparlar.
Zoru sevdiğimden de eşşeklere daha hızlı, daha sert çakarım…
Okurun uyanıklığına hayranım.
Öyle herkes bunu anlayamaz! 3 Ekim 2017

NOT;
a) İçişleri Bakanı Kutlu Evren Ankara’da, “KKTC’de eğitim ve çalışmak için gelenlerle birlikte 134 milletten insan bulunduğunu” söylemiş.
Daha önceki yazılarımda defalarca Erbil plakalı son model lüks peşmerge arabalarının da sokaklarda cirit attığından bahsetmiştim. Türkiye’nin Barzani ile ilgili son tavrından sonra Evren de acaba onlar için bir şey düşünüp, “faaliyetlerini” mercek altına alacak mı?
b) Okuyucu hatırlayacaktır; 10 gün önceki, 23 Eylül tarihli son yazımız şöyle bitiyordu;
“Ha bu arada sakın yanlış anlaşılmasın; 83’üncü Vilayet Musul, 84’üncü Kerkük olacaksa Kıbrıs’ın 82’inci Vilayet olmasına en ufak itirazım yok… Ama yarısının değil, eskisi gibi bütününün. Bütün kalbimle alkışlarım”.
Bahçeli 10 gün sonra bugün grup toplantısında promptere bakarak alkışlar arasında “O zaman geldiğinde, tarih coğrafyaya dar geldiğinde Misak-ı Milli uyanacak, 81 Düzce’den hemen sonra 82 Kerkük, 83 Musul deme hakkının önünde hiçbir güç duramayacaktır” demiş.
Hatırlamasına vesile olduğum için teşekkür beklemiyorum ama Kıbrıs’ı unuttuğu için vilayetlerin plaka numaralarını da karıştırmış.
Düzelteyim dedim.

 


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir