KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ

<p>KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ
Hüseyin MÜMTAZ</p>
<p>Hadi bakalım, bayram geçti, takke düştü, kel göründü.
Bu kaçıncı takke?
Zurnada, zırt (yahut zart) sesinin çıktığı delik bile kalmadı.
Herkesin bayılarak geldiği (Gerçi şimdi Turanlı’ya ödenen Deli Dumrul vergileri yüzünden insandan önce uçak biletleri uçuyor ya) Kıbrıs varken, İsviçre’nin karlı dağlarında ne işiniz vardı?
Daha önce de yazmıştık, önce bir Limasol’da toplanıp uzo için; ertesi hafta Girne’de bir büyük devirin anlaşın yahut anlaşamayın.
Sadece aktörlerin değiştiği; senaryosu, sonucu belli olan 446 yıllık aynı filmi 1800’üncü kere seyretmek için ille de İsviçre’ye gitmenin âlemi var mıydı?
Mont Pellerin uyduramadık, Crans Montana verelim.
O da uymadı birader.
“Yes be annem” dediğiniz ananızın plânından bile bu yana 14 yıl geçti.
“Yes be annem” dediniz de ne oldu?
Masaya hep bir önceki seansta verdiklerinizle cebini doldurarak gelen Rum yine istedi.
İsteyecekleri zaten belliydi de siz ne istediniz, daha doğrusu ne verdiniz de “yetmez” dediler?
“Kuzey”ini bırakın artık, “KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ”nin kurulmasının, ilan edilmesinin; Talât’ımsıların yine ağlamasının tam zamanıdır.
Gidilecek köyün kiliselerinin çan kulelerini göstermişlerdi de siz bir türlü görmek istememiştiniz.
Dağdaki görüşmeler devam ederken tam da “eş zamanlı” olarak Avrupa Parlamentosu, Türkiye ile Avrupa Birliği arasında üyelik müzakerelerinin askıya alınmasını öneren raporu kabul ediverdi.
“Kabul edilemez”, “yok hükmündedir”, “aynen iade edeceğiz” filan ama resmen “niyet beyan edip” dillerinin altındaki baklayı çıkardılar.
Rapor görüşülürken de AKEL’in Avrupa Parlamentosu’ndaki milletvekillerinden Neoklis Silikiotis yaptığı konuşmada; “Türkiye’nin AB katılım sürecinin Kıbrıs’tan geçtiğini” resmen ifade etti.
Daha ne desin?
“İlle AB’ye katılacağım” diyorsanız, Kıbrıs’ı unutun.
Bir AB üyesi ülkenin yarısını (%36’ydı; bir önceki Cenevre’de %29’a inilmişti haritayla beraber) nasıl “işgal” edersiniz?
Mal böylesine meydanda iken, Türkiye’ye karşı AB’nin görüşmelere “gözlemci” olarak katılmasını nasıl kabul ettiniz?
Alman gazeteleri Avrupa Parlamentosu'nun Türkiye raporunu onaylamasını ve G20 Zirvesi'yle ilgili yorumlara ağırlık verirken; “Türkiye Avrupa Birliği'ne ait değil” diyor.
http://www.dw.com/tr/emder-zeitung-türkiye-abye-ait-değil/a-39587596
Ve hepsinden sonra, bu işaretleri aldıktan sonra, on gün süren görüşmelerden sonra….
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, "Ne yazık ki bir çözüm mümkün olmamıştır ve konferans bu uzun süreli soruna bir çözüm getiremeden kapanmıştır" diyor.
Benim hesabıma göre 63’den bu yana 7’inci BM Genel Sekreteri’dir Guterrres, Kıbrıs’la “uğraşan”.
Yetti artık.
Yetsin artık.
Avrupa “Zaten AB’ye ait değilsiniz” temel fikrini; “Ama ne olur ne olmaz dizginler elimizde olsun, çıpaya bağlı tutalım” düşüncesiyle, “AB katılım süreciniz Kıbrıs’tan geçmektedir“ kılıfının arkasına gizliyorsa; bizim halâ “Kıbrıs’ı verirsek belki AB’ye alırlar” boş hayallerinin peşinde koşmamızın âlemi yoktur efendiler.
Varsın üç beş Talât gizli gizli ağlasın…
Hüsran, yine hasret ve yine esmer günler bırakın linobambakilere kalsın.
“KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ”ni ilân edelim.
Bakarsınız yeni devlet yeni bir güçle silkinip uykudan uyanır da Derya Kanbay’ın, Fikri Toros vesilesiyle dillendirdiği hayâlleri gerçeğe dönüşüverir.</p>
<p>Hiç kızmayın kendisine.
Haksız mı? 7 Temmuz 2017</p> - images

<p>KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ
Hüseyin MÜMTAZ</p>
<p>Hadi bakalım, bayram geçti, takke düştü, kel göründü.
Bu kaçıncı takke?
Zurnada, zırt (yahut zart) sesinin çıktığı delik bile kalmadı.
Herkesin bayılarak geldiği (Gerçi şimdi Turanlı’ya ödenen Deli Dumrul vergileri yüzünden insandan önce uçak biletleri uçuyor ya) Kıbrıs varken, İsviçre’nin karlı dağlarında ne işiniz vardı?
Daha önce de yazmıştık, önce bir Limasol’da toplanıp uzo için; ertesi hafta Girne’de bir büyük devirin anlaşın yahut anlaşamayın.
Sadece aktörlerin değiştiği; senaryosu, sonucu belli olan 446 yıllık aynı filmi 1800’üncü kere seyretmek için ille de İsviçre’ye gitmenin âlemi var mıydı?
Mont Pellerin uyduramadık, Crans Montana verelim.
O da uymadı birader.
“Yes be annem” dediğiniz ananızın plânından bile bu yana 14 yıl geçti.
“Yes be annem” dediniz de ne oldu?
Masaya hep bir önceki seansta verdiklerinizle cebini doldurarak gelen Rum yine istedi.
İsteyecekleri zaten belliydi de siz ne istediniz, daha doğrusu ne verdiniz de “yetmez” dediler?
“Kuzey”ini bırakın artık, “KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ”nin kurulmasının, ilan edilmesinin; Talât’ımsıların yine ağlamasının tam zamanıdır.
Gidilecek köyün kiliselerinin çan kulelerini göstermişlerdi de siz bir türlü görmek istememiştiniz.
Dağdaki görüşmeler devam ederken tam da “eş zamanlı” olarak Avrupa Parlamentosu, Türkiye ile Avrupa Birliği arasında üyelik müzakerelerinin askıya alınmasını öneren raporu kabul ediverdi.
“Kabul edilemez”, “yok hükmündedir”, “aynen iade edeceğiz” filan ama resmen “niyet beyan edip” dillerinin altındaki baklayı çıkardılar.
Rapor görüşülürken de AKEL’in Avrupa Parlamentosu’ndaki milletvekillerinden Neoklis Silikiotis yaptığı konuşmada; “Türkiye’nin AB katılım sürecinin Kıbrıs’tan geçtiğini” resmen ifade etti.
Daha ne desin?
“İlle AB’ye katılacağım” diyorsanız, Kıbrıs’ı unutun.
Bir AB üyesi ülkenin yarısını (%36’ydı; bir önceki Cenevre’de %29’a inilmişti haritayla beraber) nasıl “işgal” edersiniz?
Mal böylesine meydanda iken, Türkiye’ye karşı AB’nin görüşmelere “gözlemci” olarak katılmasını nasıl kabul ettiniz?
Alman gazeteleri Avrupa Parlamentosu'nun Türkiye raporunu onaylamasını ve G20 Zirvesi'yle ilgili yorumlara ağırlık verirken; “Türkiye Avrupa Birliği'ne ait değil” diyor.
http://www.dw.com/tr/emder-zeitung-türkiye-abye-ait-değil/a-39587596
Ve hepsinden sonra, bu işaretleri aldıktan sonra, on gün süren görüşmelerden sonra….
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, "Ne yazık ki bir çözüm mümkün olmamıştır ve konferans bu uzun süreli soruna bir çözüm getiremeden kapanmıştır" diyor.
Benim hesabıma göre 63’den bu yana 7’inci BM Genel Sekreteri’dir Guterrres, Kıbrıs’la “uğraşan”.
Yetti artık.
Yetsin artık.
Avrupa “Zaten AB’ye ait değilsiniz” temel fikrini; “Ama ne olur ne olmaz dizginler elimizde olsun, çıpaya bağlı tutalım” düşüncesiyle, “AB katılım süreciniz Kıbrıs’tan geçmektedir“ kılıfının arkasına gizliyorsa; bizim halâ “Kıbrıs’ı verirsek belki AB’ye alırlar” boş hayallerinin peşinde koşmamızın âlemi yoktur efendiler.
Varsın üç beş Talât gizli gizli ağlasın…
Hüsran, yine hasret ve yine esmer günler bırakın linobambakilere kalsın.
“KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ”ni ilân edelim.
Bakarsınız yeni devlet yeni bir güçle silkinip uykudan uyanır da Derya Kanbay’ın, Fikri Toros vesilesiyle dillendirdiği hayâlleri gerçeğe dönüşüverir.</p>
<p>Hiç kızmayın kendisine.
Haksız mı? 7 Temmuz 2017</p> - images

 

KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ
Hüseyin MÜMTAZ

Hadi bakalım, bayram geçti, takke düştü, kel göründü.
Bu kaçıncı takke?
Zurnada, zırt (yahut zart) sesinin çıktığı delik bile kalmadı.
Herkesin bayılarak geldiği (Gerçi şimdi Turanlı’ya ödenen Deli Dumrul vergileri yüzünden insandan önce uçak biletleri uçuyor ya) Kıbrıs varken, İsviçre’nin karlı dağlarında ne işiniz vardı?
Daha önce de yazmıştık, önce bir Limasol’da toplanıp uzo için; ertesi hafta Girne’de bir büyük devirin anlaşın yahut anlaşamayın.
Sadece aktörlerin değiştiği; senaryosu, sonucu belli olan 446 yıllık aynı filmi 1800’üncü kere seyretmek için ille de İsviçre’ye gitmenin âlemi var mıydı?
Mont Pellerin uyduramadık, Crans Montana verelim.
O da uymadı birader.
“Yes be annem” dediğiniz ananızın plânından bile bu yana 14 yıl geçti.
“Yes be annem” dediniz de ne oldu?
Masaya hep bir önceki seansta verdiklerinizle cebini doldurarak gelen Rum yine istedi.
İsteyecekleri zaten belliydi de siz ne istediniz, daha doğrusu ne verdiniz de “yetmez” dediler?
“Kuzey”ini bırakın artık, “KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ”nin kurulmasının, ilan edilmesinin; Talât’ımsıların yine ağlamasının tam zamanıdır.
Gidilecek köyün kiliselerinin çan kulelerini göstermişlerdi de siz bir türlü görmek istememiştiniz.
Dağdaki görüşmeler devam ederken tam da “eş zamanlı” olarak Avrupa Parlamentosu, Türkiye ile Avrupa Birliği arasında üyelik müzakerelerinin askıya alınmasını öneren raporu kabul ediverdi.
“Kabul edilemez”, “yok hükmündedir”, “aynen iade edeceğiz” filan ama resmen “niyet beyan edip” dillerinin altındaki baklayı çıkardılar.
Rapor görüşülürken de AKEL’in Avrupa Parlamentosu’ndaki milletvekillerinden Neoklis Silikiotis yaptığı konuşmada; “Türkiye’nin AB katılım sürecinin Kıbrıs’tan geçtiğini” resmen ifade etti.
Daha ne desin?
“İlle AB’ye katılacağım” diyorsanız, Kıbrıs’ı unutun.
Bir AB üyesi ülkenin yarısını (%36’ydı; bir önceki Cenevre’de %29’a inilmişti haritayla beraber) nasıl “işgal” edersiniz?
Mal böylesine meydanda iken, Türkiye’ye karşı AB’nin görüşmelere “gözlemci” olarak katılmasını nasıl kabul ettiniz?
Alman gazeteleri Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye raporunu onaylamasını ve G20 Zirvesi’yle ilgili yorumlara ağırlık verirken; “Türkiye Avrupa Birliği’ne ait değil” diyor.
http://www.dw.com/tr/emder-zeitung-türkiye-abye-ait-değil/a-39587596
Ve hepsinden sonra, bu işaretleri aldıktan sonra, on gün süren görüşmelerden sonra….
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, “Ne yazık ki bir çözüm mümkün olmamıştır ve konferans bu uzun süreli soruna bir çözüm getiremeden kapanmıştır” diyor.
Benim hesabıma göre 63’den bu yana 7’inci BM Genel Sekreteri’dir Guterrres, Kıbrıs’la “uğraşan”.
Yetti artık.
Yetsin artık.
Avrupa “Zaten AB’ye ait değilsiniz” temel fikrini; “Ama ne olur ne olmaz dizginler elimizde olsun, çıpaya bağlı tutalım” düşüncesiyle, “AB katılım süreciniz Kıbrıs’tan geçmektedir“ kılıfının arkasına gizliyorsa; bizim halâ “Kıbrıs’ı verirsek belki AB’ye alırlar” boş hayallerinin peşinde koşmamızın âlemi yoktur efendiler.
Varsın üç beş Talât gizli gizli ağlasın…
Hüsran, yine hasret ve yine esmer günler bırakın linobambakilere kalsın.
“KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ”ni ilân edelim.
Bakarsınız yeni devlet yeni bir güçle silkinip uykudan uyanır da Derya Kanbay’ın, Fikri Toros vesilesiyle dillendirdiği hayâlleri gerçeğe dönüşüverir.

Hiç kızmayın kendisine.
Haksız mı? 7 Temmuz 2017


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir