DEĞİŞİM

Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad
 
 
Başkan Trump, ABD dış politikasını; sorun yaşanan coğrafyalarda birbirleriyle ortak noktalar ve bütünleyici unsurlar ile ilişiklendirilmiş ülkeleri kümeleştirmek:
Onları küresel sistemin kuvvetleriyle sarsmak:
Sarsılan ülke üzerinde ABD’nin istisnaî gücünü hissettirmek:
Eş zamanlı olarak küresel gücün yeniden oluşturulması adımları üzerinde kuruyor.  
       
*
İsrail Başbakanı B.Netenyahu da bu vizyonun takipçisidir.
Gelecekte HAMAS ve İran ile savaş yaşayabileceği olasılığına karşı hazırlanıyor.
Arap Dünyası ile geliştirdiği strateji doğrultusunda İsrail-Filistin arasında “İki devletli çözüm” öngören kapsamlı bir barış anlaşmasına doğru adımlar atıyor.
“Arap Çözümü” başlığındaki Barış Anlaşması;
İsrail ve Suudi Arabistan’ın önderliğini: 1967 sınırlarında kurulacak ve başkenti Doğu Kudüs olacak bağımsız bir Filistin devletiyle beraber “iki devletli çözüm”ü öngörüyor…
 
*
Giderek Suudi Arabistan ile Mısır arasında siyasi ilişkiler başlamıştır.
Müslüman Kardeşler, Uluslararası Terör Örgütleri listesine alınmak üzeredir. 
HAMAS; Müslüman Kardeşler’in uzantısı değil bir İslami ulusal kurtuluş hareketi olarak İsrail’in imhası dilini terketmiş, iki devletli çözümü kabul ediyor…
 
*
Böylece, hem ABD’nin dış politikası hem İsrail askeri stratejisi doğrultusunda İsrail çevresinde güvenli bölgeler oluşturuluyor.
O coğrafyada birbirleriyle ortak noktalar ve bütünleyici unsurlar ile ilişiklendirilmiş ülkeler, örgütler, mezhepler, etnik kimlikler kümeleştiriliyor
İsrail’e en uzak mesafedeki füzelerin bertaraf edilmesi içinde düşman devletler sınırları ötesinde koruma daireleri oluşturmak üzere bir Kürt Devleti’ne el veriyor.
 
*
Türkiye, İslamcı bir hükümet elinde hem geleneksel dış politikasından, hem reel politikada bütün dostlarından kopmuştur.
Bu sonuçta, İslamcı hükümetin  Batı Medeniyetinden ayrılmak ve İslam Medeniyetine dönmeyi hedefleyen vizyonu dikkat çekicidir.
İslamcı hükümet, Suriye kuzeyine Müslüman Kardeşlerin uzantısıı  Sünni Arapların yerleşmesini, sonra Barzani Kürdistan’ı sayesinde hidrokarbon kaynaklarına çok yakın olmayı istiyor…
Cumhuriyet’in kuruluş ilkeleri, Atatürk milliyetçiliği ve Türk milliyetçiliği de dışlanmıştır,kesin bir tasfiyenin sınırındadırlar.
Şimdi Türkiye siyaset sahnesi radikal bir dönüşümün arifesinde bulunuyor. 
 
*
İran, Devrim Muhafızları Konseyi’nin açıkladığı 6 adayla 19 Mayıs’ta Cumhurbaşkanlığı seçimi yapacaktır.
Hasan Ruhani ile birlikte İran’ın bölge politikalarında yumuşayacağı öngörülüyor.
Bugün İran ,Rusya ile birlikte Suriye’de ortak askeri operasyonları hızlandırarak, bölgede siyasi ve diplomatik ilişkilerini güçlendirmek amacındadır.
Üstelik, Moskova’nın küresel stratejisinde Ortadoğu’dan sonra Orta ve Güney Asya’da bazı nitel hareketleri yürütme konusundaki çabalarına da ortak olmak niyetindedir.
İran’ın ABD baskısını atlatması için Rusya’ya, Rusya’nın ise kendisi için hayati önemde olan Ortadoğu çıkarlarında İran’a ihtiyacı bulunuyor…
 
*
Bu noktada İsrail’in; Türkiye ve İran ile ilgili kaygıları,
Rusya’nın Ortodoks gururu ile ne İran’ın radikal Şii İslamı ne de Türkiye ile yakın müttefikler olamayacağı düşüncesinde teselli buluyor.
Rusya; Türkiye’yi Arap Sünnilerinin oluşturduğu Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün ve Birleşik Arap Emirliklerini yakalamak için tercih etmiştir.
Moskova onlara nükleer reaktörler ve daha fazla silah satmayı teklif ediyor.
Sünniler ise Rusya ile çalıştıkları gibi İsrail’le de işte yukarıda belirtildiği üzere sessizce çalışıyorlar…   
 
*
Ve Rusya son altı aydır, Suriye’de sadece çatışmanın askeri boyutunun değil, çözümün siyasi ve diplomatik boyutunun da asıl belirleyicisi olmanın çabasını sürdürüyor.
Nitekim  2016’da temel hedefi Suriye’deki sorunun kalıcı olarak çözülmesi olan Astana sürecini başlattı.
Önce çatışmaların durdurulması amaçlandı.
Rusya’nın yanında İsrail’in mevcut Sünni ve Şii itikadına dayalı siyasi profilinden endişelendiği İran ve Türkiye vardı.
2 Mayıs’ta Başkanlar Donald Trump ve Vladimir Putin, altıncı yılında artık Suriye’de çatışmayı bir sona götürmek konusunda anlaştılar.
V.Putin, savaşan taraflar arasında özel bir Rus askeri mekanizmasının garantisi altında ateşkes hatları çizilmesini önerdi.
ABD herhangi bir fikir yayınlamadı ama ABD’nin yanında İsrail, Suudi Arabistan ve Ürdün yeraldı.
 
*
Çatışmasızlık bölgeleri, Suriye’de rejim ile muhalifler arasında çatışmaların devam ettiği 4 ana bölgeyi içine alacak şekilde formüle edildi.
İdlib eyaletinin tamamı: Homs bölgesinin kuzeyinde yer alan alanlar: Güneyde Daraa ve Quneita vilayetleri: Doğu Ghouta.
Bir bakımdan bu bölgeler vasıtasıyla İsrail’in güvenliği  Suriye’den olası tehlikelere karşı korunmuş oldu. 
Suriye’nin kuzeyinde ABD ve Kürt Birlikleri de IŞİD  terör örgütüyle mücadele ediyor.
Bu suretle Suriye 4 ayrı bölgeye değil aslında ikiye bölünmüştür: Rus etki sahası ve ABD etki sahası.
ABD ve  Rusya bu bölgelerde çatışmaları birbirinden ayırıp, gruplar arasındaki anlaşmazlıkları da kullanarak sorunları teker teker çözmeyi hedefliyor.
 
*
İran ,Batı’nın umutlarını sırtlayarak Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yürüye dursun,
Türkiye’de şaibeli 16 Nisan referandumunun ardından siyaset sahnesinde  ilginç gelişmeler yaşanıyor.
Türkiye zaten sap yiyip saman çıkaran bir siyasetçi uğruna AB’den ekonomik ve,siyasi anlamda giderek tecrid ediiyor.
 
*
Referandumda partisini siyasal tarihinin en büyük yenilgisine uğratan Devlet Bahçeli ve temsil ettiği fikri yapısı ile  MHP’nin geleceği bir mucize olmadığı taktirde sona ermiş görünüyor.
Alternatif bir liderin dahi bu çatı altında varlık göstermesi düşünülemiyor ve MHP; AKP tarafından yutulma sürecine girmiş bulunuyor…
 
*
AKP sandıkta en büyük kayba uğradığı gibi şaibeli sonuçla meşruiyetinin sorgulandığı bir sürece girmiştir.
Artık Türkiye’de biriktirdiği hiç bir sorunun üstesinden gelmesi beklenmiyor.
İşte, Suriye’de çözüm yolunda yüründükçe ufukta  bir kısım AKP heyetinin mutlaka Lahey’de hesap vereceği öngörülüyor
 
*
En büyük kargaşa ve tartışmalar ise 16 Nisan’dan başarıyla çıkan CHP’de yaşanıyor.
Bir Kurtuluş Savaşı birikiminde Türk Milletinin hiç bir soy, din, mezhep, konum ayrımcılığı içermeyen bağımsızlıkçı, antiemperyalist ve çağdaş karakterli Cumhuriyet Devletinin idealist taahhütlerini,
CHP’den tasfiye etmenin utanmazlığını ve günahını içlerine sindiren,
Atatürkçü Düşünce Sisteminden gelen, ilişkilerinde yazısız kurallar ve geleneklerde yapısallaşmış ve kurumlaşmış,
Kemalist tutarlılıkta davranış birliği içinde katılımcı, özgür insanlarını; CHP’nin İl ve İlçe örgütlerinden, politikanın tüm alanlarından uzaklaştırmanın ihaneti üzerinde oturan;
Yerine adam satmacılıkla kendini gösteren bir felsefe ve geleneğin kararlılığında oportunist bir sosyal demokrat harekete yönelmiş,
Bu suretle Türk Ulus Devletinin AKP Devletine dönüşmesine göz yumarken, bir ortaoyununa dönüşen Türk siyasetinin herdem başrol oyuncuları kesilen; 
CHP’li Genel Başkan’lar Deniz Baykal ve Kemal Kılıçdaroğlu bir kez daha ortaya atılmış ,olağanüstü Kurultay çağrısını  bir kez daha ısıtılmışlardır.
 
*
Şimdi Türkiye siyaseti ,2019 Cumhurbaşkanı seçimlerine kadar  yeniden düzenlenme sürecindedir.
Asla Atatürkçüğün esasını oluşturan Atatürk milliyetçiliği, bunun yanında Türk Milliyetçiliği ve İslamcı siyaset olmayacaktır…
Biri muhafazakar liberal diğeri liberal sosyal demokrat iki particik!
Türk milletinin bu gıllıgışlı durumdan çıkması için önce Deniz Baykal ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun fikri dünyalarının  iki paralık edilmesi gerekiyor.
8.5.2017

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir