Uzaklardan Bir Ses – Boğaziçi vapuru

Boğaziçi vapuru - sddefault 1

Boğaziçi vapuru

Seviyorum şu boğaziçi vapurunu,

Bir jetona dünyayı veriyorlar adama.

Nerden bulacaksın bu paraya,

Böyle seyahat böyle manzara.

Saraylar, kasırlar, yalılar,

Seyretmesi bedava.

Hele köprüler,

İnci kolyeleri boğaziçi’nin.

Üstünden geçmek için,

Elini cebine atmak zorunda kalsan da,

Altından geçmesi bedava.

Dedim ya seviyorum şu vapuru.

Hele üst güvertesi var ya,

Bambaşka bir hayat var burada.

Gölgesi başka güzel,

Martıları dinlemesi başka.

Hele küpeşteye yaslanması…

Keyifli oluyor buradan İstanbul’a bakması.

Sonra hayal kurması,

  Islık çalması,

     Bir şiire kafiye bulması.

Az şey mi bunlar?

Üst güverte böyle de alt güverte farklı mı?

Kaptın mı babalardan birini,

Serdin mi üstüne sakız gibi örtüyü,

Geçirdin mi boğazından lastiği,

Koydun mu mezeleri bir bir,

Açtın mı yetmişlik emektar rakıyı,

Al işte sana en babasından çilingir sofrası.

Eminönü’nden biner Jiyan efendi,

Beşiktaş’ta katılır berber Niyazi,

Üsküdar’da dökülür diğerleri.

Derken çıkar kutusundan;

Kanun,

  Ud,

     Keman.

Başlar bir muhabbet, bir fasıl;

Ya kürdili hicazkar ya acemaşiran.

Her akşam böyledir işte eve dönüş;

Biraz rakı,

  Biraz şarkı,

     Biraz da ordan burdan.

Başka türlü geçmez zaman.

Onlara düşen fasıl yapması,

Bana da düşen bunun şiirini yazması.

Keyiflidir alt güverte vesselam.

Vapur üç lira olsa da,

Bedava kardeşim iskeleden atlaması,

Bedava kardeşim korkuluğa tutunması,

Bedava bu heyecan fırtınası,

Daha ne olsun.

Dedim ya pek çok şey bedava bu vapurda.

Paralı olan tek şey çaydan başka,

Martılara simit atması.

Simit lazım bunun için.

Bedava vermiyorlar o simidi adama.

Paran mı yok birader?

Dert ettiğin şeye bak.

Ha sen atmışsın o simidi, ha başkası.

Simit aynı,

Martı aynı,

Hatta martıdaki telaş da aynı.

Bırak o halde kahırlanmayı.

Okumaya devam et  İstanbul’un eski halleri

Birgün paran olursa,

Sen de katılırsın kervana.

Şimdilik seyretmeye bak simit atanları.

Neyse birader, geldik yolun sonuna;

Ne kadar hüzünlü olsa da,

Son iskeleye yanaşması vapurun,

Lafı uzatıp canını sıkmayalım okurun.

Varsa cebinde üç kuruşun,

Bir sabah atla bir vapura,

Tadını çıkar doya doya boğazın.

Sana mı düştü tasası,

Referandumun,

  Kenarına geldiğimiz uçurumun,

     Doların, çapraz kurun falan.

Vapur var ya,

Gerisi yalan..!

Danışma Kurulu üyemiz çılgın Türk, yazar Kerem Özakman uzaklardan bir ses verecek… 1956 yılının Eylül ayında yazar bir babanın (Turgut Özakman) ve tiyatro çevirmeni bir annenin (Sevim Özakman) oğlu olarak Ankara’da doğdu. Çocukluğu ve gençliği tiyatro ve edebiyat çevresinin içinde geçti. Makina Mühendisi olup İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi Üretim Yönetimi Bölümü’nde yüksek lisansını yaptı. 1983 yılında özel sektörde başladığı çalışma hayatına çeşitli kuruluşlarda mühendislik ve yöneticilik yaptıktan sonra 1996 yılında kurduğu kendi şirketi ile devam etti. 21 yıldır ortağı olduğu şirkette yönetici/ortak olarak iş hayatını sürdürüyor.

Genlerinden gelen edebiyata eğilimi ile şiir yazmaya başladı. Kendisine özgü bir dil ve üslup geliştirdiğine inandıktan sonra, 2004-2009 yılları arasında yazdığı şiirlerini “Bütün Aşklardan Öte” adlı kitabında topladı. İlk kitabı ile okurdan beklediği olumlu tepkiyi alan ve yüreklenen yazar, “İş Sevdaya Gelince” isimli ikinci şiir kitabını tamamladı. Bu iki şiir kitabından sonra uzunca bir süredir yazdığı öyküleri “Bir Eylem Gecesi” adını verdiği üçüncü kitabında topladı. Bugünlerde “Bir Sevda Bekler Beni” isimli dördüncü çalışmasını tamamlamak üzere olan Kerem Özakman İstanbul’da yaşamakta olup evli ve bir kız çocuk babasıdır.


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir