Nasıl Bir Cehennemin İçine Attılar Vatanımızı, Farkında Mısınız

Mustafa Kemal Atatürk

Şu 15 yıllık iktidarları döneminde öyle bir vatan yarattılar ki… - 5 300x283 1

Şu 15 yıllık iktidarları döneminde öyle bir vatan yarattılar ki…

Dünyayı arasan, şu kadar yeryüzü ülkesi içerisinde, bu ülkenin bir benzerini bulamazsın…

En ilkel kabile devletlerinde bile göremezsin bu yönetim biçimini, bu hukuk anlayışını…

Bu adalet anlayışını…

Bu insanlık anlayışını…

Oralarda çağdaş hukuk olmasa bile, geleneksel hukuka dayanılarak suça ceza veriliyor…

Hiç olmazsa yöneticiler, atasından, babasından gördüğü gelenek ve göreneklere uyarak, toplum düzenini sağlamaya çalışıyorlar…

Oysa bizde durum böyle mi?

Açık açık orman kanunları işliyor… İşletiliyor… Hem de cangıl ormanının kanunları…

YSK’nın, 198 Sayılı Kanun’un “geçerli olmayan oy pusulalarına” ilişkin 101. maddesi ile “mühürlü zarf” koşulunu düzenleyen 77. ve 98. Maddeleri yürürlükteyken, bizim ülkemizde, YSK çıkıp, “mühürsüz zarfları ve oy pusulaların” geçerli sayabiliyor…

“YSK’nın bu kararı, tıpkı, maç devam ederken, 9 kusurlu hareketi 6’ya indiren futbol hakeminin kararına benziyor… Durup, dururken hakem oyunculara dönüyor ve şöyle sesleniyor:

“Arkadaşlar, ceza alanında elle oynamak serbest. Dilediğiniz gibi hareket edebilirsiniz…”

Öteki hakemler, seyirciler, oyuncular bu karara karşı çıkıyorlar…

O, “Hayır ben kararımdan vaz geçmem” diyor.

“Ben yaptım, oldu, bitti, herkes benim kararlarıma uymak zorundadır…” diyor…

“Ama yasa var, kural var ve bu kurallar yıllardan beri uygulanıyor, sen bunu bir anda değiştiremezsin…”

O, bu itirazlara da yanıt veriyor:

“Yasa da benim, kural da benim… Hukuk da benim… Ben ne dersem o olur, fazla konuşma, sesini kes, otur…”

Bu ülkede çalmak, çırpmak, hırsızlık, yolsuzluk yapmak mubah…

Yalan söylemek mubah…

Küçücük çocukların ırzına geçmek, torunu yaşındaki çocuklarla evlenmek mubah,

Yasaları paspas gibi çiğnemek mubah…

Ama hırsıza hırsız demek, yalan söyleyene yalancı demek, vatan topraklarını, kamu mallarını yabancılara, gün ışığında, hem de herkesin gözü önünde peşkeş çeken vatan hainlerine, vatan haini demek yasak…

Okumaya devam et  Mühürler kasıtlı olarak basılmadı çünkü…

İnsanları dört duvar arasına atmak için plan, tertip, kumpas yapmak mubah…

Ordunun kanadını kolunu kırmak, kozmik odalarına girmek istersen, uydurursun bir “Ergenekon Masalı”, bir de PKK militanlarından tanıklar ayarlarsın, onların söylediklerini esas alarak, Türk ordusunun komutanlarını yıllarca hapislerde çürütürsün, sonra da gerçekler ortaya çıkıp, davanın düzmece olduğu anlaşılınca:

“PARDON, YANILMIŞIM, BENİ YANILTMIŞLAR…” dersin… İşin içinden sıyrılırsın…

Ama sen bir gazeteci, politikacı olarak, bu gerçekleri ne yazabilirsin, ne söyleyebilirsin…

Yazarsan, hemen oracıkta cezan kesilir…

Bu gerçekleri dile getiren, “Hırsıza hırsız, vatan hainine vatan haini” diyen yüzlerce gazeteci şimdi içeride çile çekiyor…

Adam milletin gözünün içine baka baka, “milletin orasına koyuyor”, bırakın onu eleştirmeyi, bir de devlet eliyle, törenle ona ödül veriyorlar…

Adam Millet Meclisinde yemin ediyor:

“Hukukun üstünlüğüne, demokratik ve lâik cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma…” diyor…

Sonra da “demokratik ve lâik cumhuriyet”in varlığına son vermek için elinden gelen, gelmeyen tüm çabayı ortaya koyuyor, sabah akşam Atatürk ilke ve inkılaplarına küfrediyor, ülkenin kurucusu ve kurtarıcısını tarihten silmek için mücadele veriyor…

Ama bu böyle gitmez…

Bu harami düzeni böyle sürmez…

Saati, vakti geldiğinde eşkıyanın dünyaya hâkim olamayacağını onlar da anlayacaklar…

Bu ülke ne Vahdettinler, ne Derviş Mehmetler, ne Seyit Rızalar, ne İskilipli Atıf Hocalar gördü… Hepsinin de hakkından gelmesini bildi…

GÜN OLAAA, HARMAN OLA…

([email protected])


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir