ESKİ ve YENİ ANAYASA -8-9-10

Madde 98 - umran unlu

Madde 98

YÜRÜRLÜKTEKİ METİN

 

 

  1. Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgi edinme ve denetim yolları
  2. Genel olarak

Madde 98 – Türkiye Büyük Millet Meclisi soru, Meclis araştırması, genel görüşme, gensoru ve Meclis soruşturması yollarıyla denetleme yetkisini kullanır.

Soru, Bakanlar Kurulu adına, sözlü veya yazılı olarak cevaplandırılmak üzere Başbakan veya bakanlardan bilgi istemekten ibarettir.

Meclis araştırması, belli bir konuda bilgi edinilmek için yapılan incelemeden ibarettir.

Genel görüşme, toplumu ve Devlet faaliyetlerini ilgilendiren belli bir konunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülmesidir.

Soru, Meclis araştırması ve genel görüşme ile ilgili önergelerin verilme şekli, içeriği ve kapsamı ile cevaplandırılma, görüşme ve araştırma yöntemleri Meclis İçtüzüğü ile düzenlenir.

TEKLİFLE DEĞİŞİK METİN

Madde Kenar Başlığı Yok 

MADDE 98- Türkiye Büyük Millet Meclisi; meclis araştırması, genel görüşme, meclis soruşturması ve yazılı soru yollarıyla bilgi edinme ve denetleme yetkisini kullanır.

Meclis araştırması, belli bir konuda bilgi edinmek için yapılan incelemeden ibarettir.

Genel görüşme, toplumu ve Devlet faaliyetlerini ilgilendiren belli bir konunun Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülmesidir.

Meclis soruşturması, Cumhurbaşkanı yardımcısı ve bakanlar hakkında 106 ncı maddenin beşinci, altıncı, yedinci fıkraları uyarınca yapılan soruşturmadan ibarettir.

Yazılı soru; yazılı olarak en geç onbeş gün içerisinde cevaplanmak üzere milletvekillerinin, Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlara yazılı olarak soru sormalarından ibarettir.

Meclis araştırması, genel görüşme ve yazılı soru önergelerinin verilme şekli, içeriği ve kapsamı ile araştırma usûlleri Meclis İçtüzüğü ile düzenlenir.

MADDE BAŞLIĞININ KALDIRILMASI

DEĞİŞİKLİK: Anayasa değişiklik teklifinin 7. maddesiyle (Anayasa Komisyonu’nda 6.madde olarak kabul edilmiştir) Anayasa’nın 98. maddesinde yapılması önerilen değişiklik uyarınca, maddenin “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bilgi edinme ve denetim yolları” olan kenar başlığının Anayasa metninden çıkarılması öngörülmektedir.

DEĞERLENDİRME: Bu durum, temel olarak Yasama Organı’nın Yürütme’yi hukukî yollarla denetlenme imkânlarının ortadan kaldırması sonucunu doğurmaktadır.

Bu değişiklikle birlikte, “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bilgi edinme ve denetim yolları” ibaresinin Anayasa’dan çıkarılması ve yerine bir öneri konulamamış olması sonucunda, söz konusu madde “Başlıksız” kalmaktadır. Böylece, değişiklik teklifiyle birlikte, Türkiye’de Yasama ile Yürütme organı arasındaki ilişkilerin “isimlendirilemediği” bir hükümet sisteminin önerildiği izlenimi ortaya çıkmaktadır.

GENEL GÖRÜŞME

DEĞİŞİKLİK: Anayasa değişikliği teklifinin 7. maddesiyle (Anayasa Komisyonu’nda 6.madde olarak kabul edilmiştir) Anayasa’nın “Başlıksız” 98. maddesinde yapılması öngörülen değişiklik uyarınca, Türkiye Büyük Millet Meclisi bundan böyle ancak “…toplumu ilgilendiren bir konuda…” Genel Görüşme yapabilecektir.

DEĞERLENDİRME: Öneri uyarınca, Anayasa’nın hâlihazırdaki metninde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne verilen “…toplumu ve Devlet faaliyetlerini ilgilendiren…” konularda Genel Görüşme yapma yetkisi sınırlandırılmakta ve Türkiye Büyük Millet Meclisi, Devlet faaliyetlerinden tümüyle dışlanmış olmaktadır.

Dahası, toplumu ilgilendiren, ancak Devlet faaliyetlerini hiçbir şekilde ilgilendirmeyen bir konunun tahayyül edilmesi de güçtür. Zira Devlet aygıtı, bizatihi toplumsal sorunları çözmek amacıyla örgütlenmiş bir yapıdır. Bu bağlamda, anılan bu iki kategoriden birini ilgilendirip, diğerini hiçbir şekilde ilgilendirmeyen bir konunun var olması mümkün gözükmemektedir.

Son olarak, dünyadaki yerleşik demokrasi uygulamalarına bakıldığında da, “Devlet faaliyetlerinden dışlanmış bir Meclis”ten söz etmenin mümkün olmadığına dikkat çekmek gerekmektedir.

ANAYASA KOMİSYONU’NDA YAPILAN DEĞİŞİKLİLİK: Yukarıda yapılan eleştirilere paralel olarak, teklifte yer alan “…toplumu ilgilendiren bir konuda…” genel görüşme yapabileceğine yönelik ibare değiştirilmiştir. Bu ibare yerine yeniden mevcut Anayasa’daki düzenlemeye dönülmüş ve “toplumu ve Devlet faaliyetlerini ilgilendiren belli bir konuda” genel görüşme yapılabileceği kabul edilmiştir.

YAZILI SORU SORULMASI

DEĞİŞİKLİK: Anayasa değişikliği teklifinin 7. maddesiyle (Anayasa Komisyonu’nda 6.madde olarak kabul edilmiştir) Anayasa’nın “Başlıksız” 98. maddesinde yapılması öngörülen değişiklik uyarınca, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, bundan böyle “…Başbakan veya bakanlar kurulu …” yerine ancak “…Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlara…” yazılı soru sorabileceklerdir.

DEĞERLENDİRME: Bilindiği üzere, Türkiye Büyük Millet meclisi üyelerine “soru sorma” yetkisi tanınmasının amacı; Yürütme’nin etkin kanadı olan Başbakan ve Bakanlar Kurulu’ndan bilgi isteme olanağının yaratılmasıdır.

Önerilen düzenlemede Cumhurbaşkanı, hâlihazırdaki Başbakan’ın yerine geçen; ancak onu ciddi ölçüde aşan icraî yetkilerle donatılmaktadır.

Bu çerçevede “soru” kurumunun hukukî mahiyeti itibariyle, önerilen düzenleme uyarınca Yürütme’nin tek ve etkin başı olan Cumhurbaşkanı’nın milletvekilleri tarafından yöneltilecek “soru”ların asıl muhatabı olması gerekeceği açıktır. Ancak, sistemdeki tüm Yürütme yetkilerinin Cumhurbaşkanı’nda toplanmış olmasına karşın; milletvekillerinin Cumhurbaşkanı’na soru sormalarına olanak tanınmamakta; sorular ancak “…Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlara…” yöneltilebilmektedir.

Bu durum ise, tüm Yürütme (ve “Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri” yoluyla Yasama) yetkileri şahsen kendisinde toplanan, ancak milletvekilleri tarafından şahsen soru sorulamayacak bir makam yaratılması anlamına gelmekte ve Cumhuriyet rejimlerinden ziyade, Monarşi (Kraliyet) rejimlerini andıran bir Yürütme organı tasarımını çağrıştırmaktadır.

ANAYASA KOMİSYONU’NDA YAPILAN DİĞER DEĞİŞİKLİKLER

Teklifte meclisin bilgi edinme ve denetleme yetkisinden hiç bahsedilmezken, Komisyon’da yapılan değişiklikle söz konusu yetki açıkça metne eklenmiştir. Ancak, mevcut Anayasa’nın aksine, bu yetkinin madde kenar başlığına yazılması tercih edilmemiş ve teklif edilen metin yine “başlıksız” kalmıştır.

Özel bir ceza soruşturması usulü olan ve teklifte hiç yer almayan meclis soruşturması, teklife yeni bir fıkra olarak eklenmiştir. Böylelikle Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar hakkında meclis soruşturması yapılması mümkün hale gelmiştir.

 

BARONUN DEĞERLENDİRMESİ: Bu durum, temel olarak Yasama Organı’nın Yürütme’yi hukukî yollarla denetlenme imkânlarının ortadan kaldırması sonucunu doğurmaktadır. Bu değişiklikle birlikte, “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bilgi edinme ve denetim yolları” ibaresinin Anayasa’dan çıkarılması ve yerine bir öneri konulamamış olması sonucunda, söz konusu madde “Başlıksız” kalmaktadır. Böylece, değişiklik teklifiyle birlikte, Türkiye’de Yasama ile Yürütme organı arasındaki ilişkilerin “isimlendirilemediği” bir hükümet sisteminin önerildiği izlenimi ortaya çıkmaktadır.

 Son olarak, dünyadaki yerleşik demokrasi uygulamalarına bakıldığında da, “Devlet faaliyetlerinden dışlanmış bir Meclis”ten söz etmenin mümkün olmadığına dikkat çekmek gerekmektedir.

 Öneri uyarınca, Anayasa’nın hâlihazırdaki metninde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne verilen “…toplumu ve Devlet faaliyetlerini ilgilendiren…” konularda Genel Görüşme yapma yetkisi sınırlandırılmakta ve Türkiye Büyük Millet Meclisi, Devlet faaliyetlerinden tümüyle dışlanmış olmaktadır. Dahası, toplumu ilgilendiren, ancak Devlet faaliyetlerini hiçbir şekilde ilgilendirmeyen bir konunun tahayyül edilmesi de güçtür. Zira Devlet aygıtı, bizatihi toplumsal sorunları çözmek amacıyla örgütlenmiş bir yapıdır. Bu bağlamda, anılan bu iki kategoriden birini ilgilendirip, diğerini hiçbir şekilde ilgilendirmeyen bir konunun var olması mümkün gözükmemektedir. Son olarak, dünyadaki yerleşik demokrasi uygulamalarına bakıldığında da, “Devlet faaliyetlerinden dışlanmış bir Meclis”ten söz etmenin mümkün olmadığına dikkat çekmek gerekmektedir.

ANAYASA KOMİSYONU’NDA YAPILAN DEĞİŞİKLİLİK: Yukarıda yapılan eleştirilere paralel olarak, teklifte yer alan “…toplumu ilgilendiren bir konuda…” genel görüşme yapabileceğine yönelik ibare değiştirilmiştir. Bu ibare yerine yeniden mevcut Anayasa’daki düzenlemeye dönülmüş ve “toplumu ve Devlet faaliyetlerini ilgilendiren belli bir konuda” genel görüşme yapılabileceği kabul edilmiştir.

Anayasa değişikliği teklifinin bu maddesiyle Anayasa’nın “Başlıksız” 98. maddesinde yapılması öngörülen değişiklik uyarınca, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, bundan böyle “…Başbakan veya bakanlar kurulu …” yerine ancak “…Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlara…” yazılı soru sorabileceklerdir.

BARONUN DEĞERLENDİRMESİ: Bilindiği üzere, Türkiye Büyük Millet meclisi üyelerine “soru sorma” yetkisi tanınmasının amacı; Yürütme’nin etkin kanadı olan Başbakan ve Bakanlar Kurulu’ndan bilgi isteme olanağının yaratılmasıdır. Önerilen düzenlemede Cumhurbaşkanı, hâlihazırdaki Başbakan’ın yerine geçen; ancak onu ciddi ölçüde aşan icraî yetkilerle donatılmaktadır.

Bu çerçevede “soru” kurumunun hukukî mahiyeti itibariyle, önerilen düzenleme uyarınca Yürütme’nin tek ve etkin başı olan Cumhurbaşkanı’nın milletvekilleri tarafından yöneltilecek “soru”ların asıl muhatabı olması gerekeceği açıktır. Ancak, sistemdeki tüm Yürütme yetkilerinin Cumhurbaşkanı’nda toplanmış olmasına karşın; milletvekillerinin Cumhurbaşkanı’na soru sormalarına olanak tanınmamakta; sorular ancak “…Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlara…” yöneltilebilmektedir.  Bu durum ise, tüm Yürütme (ve “Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri” yoluyla Yasama) yetkileri şahsen kendisinde toplanan, ancak milletvekilleri tarafından şahsen soru sorulamayacak bir makam yaratılması anlamına gelmekte ve Cumhuriyet rejimlerinden ziyade, Monarşi (Kraliyet) rejimlerini andıran bir Yürütme organı tasarımını çağrıştırmaktadır.

Madde 101

YÜRÜRLÜKTEKİ METİN

YÜRÜTME

  1.   Cumhurbaşkanı
  2.   Nitelikleri ve tarafsızlığı

Madde 101 – (Değişik: 31/5/2007-5678/4 md.) (1)Cumhurbaşkanı, kırk yaşını doldurmuş ve yüksek öğrenim yapmış Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri veya bu niteliklere ve milletvekili seçilme yeterliğine sahip Türk vatandaşları arasından, halk tarafından seçilir.

Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.

Cumhurbaşkanlığına Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri içinden veya Meclis dışından aday gösterilebilmesi yirmi milletvekilinin yazılı teklifi ile mümkündür. Ayrıca, en son yapılan milletvekili genel seçimlerinde geçerli oylar toplamı birlikte hesaplandığında yüzde onu geçen siyasi partiler ortak aday gösterebilir.

Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği sona erer.

TEKLİFLE DEĞİŞİK METİN

YÜRÜTME

  1.   Cumhurbaşkanı
  2. Adaylık ve seçimi

Madde 101- Cumhurbaşkanı, kırk yaşını doldurmuş, yüksek öğrenim yapmış, milletvekili seçilme yeterliliğine sahip, Türk vatandaşları arasından, doğrudan halk tarafından seçilir.

Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.

Cumhurbaşkanlığına, siyasi parti grupları, en son yapılan genel seçimlerde toplam geçerli oyların tek başına veya birlikte en az yüzde beşini almış olan siyasi partiler ile en az yüz bin seçmen aday gösterebilir.

Cumhurbaşkanı seçilen milletvekilinin Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği sona erer.

Genel oyla yapılacak seçimde, geçerli oyların salt çoğunluğunu alan aday Cumhurbaşkanı seçilir. İlk oylamada bu çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamayı izleyen ikinci pazar günü ikinci oylama yapılır. Bu oylamaya, ilk oylamada en çok oy almış iki aday katılır ve geçerli oyların çoğunluğunu alan aday Cumhurbaşkanı seçilir.

İkinci oylamaya katılmaya hak kazanan adaylardan birinin herhangi bir nedenle seçime katılmaması halinde; ikinci oylama, boşalan adaylığın birinci oylamadaki sıraya göre ikame edilmesi suretiyle yapılır. İkinci oylamaya tek adayın kalması halinde, bu oylama referandum şeklinde yapılır. Aday, geçerli oyların salt çoğunluğunu aldığı takdirde Cumhurbaşkanı seçilir.Oylamada, adayın geçerli oyların çoğunluğunu alamaması halinde sadece Cumhurbaşkanı seçimi yenilenir.

Seçimlerin tamamlanamaması halinde yenisi göreve başlayıncaya kadar mevcut Cumhurbaşkanının görevi devam eder.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin diğer usûl ve esaslar kanunla düzenlenir.

DOĞUŞTAN TÜRK VATANDAŞI OLMAK (Metinden çıkmıştır bkz.Anayasa Komisyonu’nda yapılan değişiklik)

DEĞİŞİKLİK: Anayasa değişikliği teklifinin 8. maddesiyle (Anayasa Komisyonu’nda 7.madde olarak kabul edilmiştir) Anayasa’nın 101. maddesinde yapılması öngörülen değişiklik uyarınca, ancak “…doğuştan Türk vatandaşı olanlar(ın)…” Cumhurbaşkanı seçilebileceği belirtilmektedir.

DEĞERLENDİRME: Vatandaşlık, modern ulus-devletler düzeninde bireyler ile devlet örgütlenmesi arasındaki temel hukukî bağdır. Bu bağ, bir yandan kişileri çeşitli düzeylerde hak sahibi yaparken, diğer taraftan da kişilere çeşitli ödev ve sorumluluklar yüklemektedir.

Bu bağlamda, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 66. maddesi, “Türk Vatandaşlığı” başlığını taşımakta ve “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür” temel tanımını içermektedir. Bu çerçevede ayrıca; “Türk babanın veya Türk ananın çocuğu Türktür” tanımlaması yapılmaktadır.

Anayasa’nın bütününe bakıldığında, Türk Vatandaşlarına tanınan haklar, ödevler ve yükümlülükler bakımından, vatandaşlığın kazanılma biçimleri yönünden herhangi bir ayrıma gidilmediği görülmektedir. Başka bir ifadeyle, kişiler Türk Vatandaşlığı’nı ister doğum yoluyla, ister mevzuatta öngörülen diğer yollarla ve sonradan kazanmış olsunlar, vatandaşlık hukukî statüsü yönünden aralarında hiçbir bir farklılık bulunmamaktadır.

Durum böyleyken, Cumhurbaşkanlığı seçilme yeterliliği yönünden getirilen bu düzenleme ile, benzer nitelikli haklar olan “kamu hizmetine girme hakkı” veya “milletvekili seçilme yeterliliği” konusundaki düzenlemeler arasında bir farklılık yaratıldığı göze çarpmaktadır. Anayasa’nın temel aldığı vatandaşlık tanımı ve buna başlanan hak ve yükümlülükler sistematiğinden ayrılan böyle bir düzenlemeye neden ihtiyaç duyulduğu ise anlaşılabilmiş değildir.

ANAYASA KOMİSYONU’NDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER:

Yukarıdaki eleştirilere paralel olarak neden ihtiyaç duyulduğu anlaşılamayan doğuştan Türk vatandaşı olma şartı, mevcut Anayasa’da olduğu gibi “Türk vatandaşları arasından” şeklinde değiştirilmiştir.

Ayrıca, tek adayın geçerli oyların çoğunluğunu alamaması durumunda yalnızca Cumhurbaşkanı seçiminin yenileneceğine ilişkin hüküm eklenmiştir.

Buna ek olarak, seçimlerin tamamlanamaması durumunda, mevcut Cumhurbaşkanının “yenisi göreve başlayıncaya kadar” görevine devam edeceği hüküm altına alınmaktadır. Teklifte bu husus “yenisi seçilinceye kadar” şeklinde ifade edilmişti.

İKİ DEFA SEÇİLME

DEĞİŞİKLİK: Anayasa değişikliği teklifinin 8. maddesiyle Anayasa’nın 101. maddesinde yapılması öngörülen değişiklik uyarınca, bir kimsenin “…en fazla iki kez…” Cumhurbaşkanı seçilebileceği öngörülmektedir.

DEĞERLENDİRME: Seçimle gelinen kimi üst düzey kamu görevlerinde, seçilen kişilere görev süresi sınırı getirilmesi, dünyada da benzerleri görülen bir uygulamadır.

Bununla birlikte, önerilen düzenleme, değişikliği teklifi kapsamında Anayasa’nın 116. maddesine eklenmesi önerilen bir hükümle bir arada değerlendirildiğinde, 101. maddede öngörülen görev süresi sınırının aşılması ihtimalinin ortaya çıktığı görülmektedir. Zira Anayasa’nın 116. maddesine ilişkin değişiklik önerisinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin birlikte ve aynı anda yenileneceği öngörülmektedir. Bu bağlamda, 116. maddenin 3. fıkrasında; “Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir” düzenlemesi yer almaktadır.

Böylece, Cumhurbaşkanı ile aynı siyasî eğilime sahip meclis çoğunluğunun birleştiği bir kompozisyonda, Meclis’in kendi seçimlerini yenilemeye karar vermesi durumunda, Meclis seçimleriyle birlikte Cumhurbaşkanlığı seçimleri de yenilenecek ve fakat bu durumdaki Cumhurbaşkanı, üçüncü kez bu göreve aday olabilecektir.

Böyle bir durumda ise, bir kişinin “…en fazla iki kez…” Cumhurbaşkanı seçilebileceği yönündeki düzenlemenin etkisiz kılınacağı açıktır.

SİYASİ PARTİ GRUPLARI

DEĞİŞİKLİK: Anayasa değişikliği teklifinin 8. maddesiyle Anayasa’nın 101. maddesinde yapılması öngörülen değişiklik uyarınca, Cumhurbaşkanlığına aday gösterebilecek kişiler bakımından bir farklılaştırmaya gidilerek, Cumhurbaşkanı adayı önerme konusunda (diğer bazı aktörlere ek olarak) “…siyasî parti grupları…”nın yetkili olacağı belirtilmektedir.

DEĞERLENDİRME: Önerilen değişiklikle birlikte, Anayasa’nın 101. maddesinde hâlihazırda mevcut olan“…en az yirmi milletvekilinin yazılı teklifi ile…” Cumhurbaşkanı adayı önerme olanağı ortadan kaldırılmış olmaktadır.

Bu tercihin ilk etkisi, Cumhurbaşkanı’nın “partili” ve dolayısıyla “taraflı” rolünün vurgulaması olmaktadır. Gerçekten, bu hükümle birlikte “(A), (B) veya (C) partisinin Cumhurbaşkanı adaylarından…” söz etmek, yalnızca bir siyasî eleştiri ve söylem olmaktan çıkacak ve hukukî bir gerçek haline dönüşecektir. Bu durum ise, Cumhurbaşkanı’nın devletin varlığını, bölünmezliğini ve ulusun bütünlüğünü temsil eden rolünü ortadan kaldıracaktır. Gerçekten, böyle bir adaylık sürecinin sonunda seçilen kişinin “belli bir partinin Cumhurbaşkanı adayı” olmaktan, “bütün bir Millet’in Cumhurbaşkanı” olmaya nasıl geçiş yapılabileceği ise, cevaplanması güç bir soru olarak ortada durmaktadır.

Bu düzenleme biçiminin ikinci bir etkisi de, devlet yönetimiyle ilgili çok önemli bir alanda milletvekillerinin bireysel tercih ve iradelerine tanınan alanın gittikçe daraltılmasıdır. Zira bu teklifle birlikte, milletvekillerinin Cumhurbaşkanı adayı önerme konusundaki bireysel tercih ve iradeleri silikleşmekte; bu konudaki yetki, Türkiye’de sıklıkla şikâyet konusu olan parti genel başkanlarının karar ve eğilimlerine tâbi kılınmış olmaktadır.

 

BARONUN DEĞERLENDİRMESİ: Vatandaşlık, modern ulus-devletler düzeninde bireyler ile devlet örgütlenmesi arasındaki temel hukukî bağdır. Bu bağ, bir yandan kişileri çeşitli düzeylerde hak sahibi yaparken, diğer taraftan da kişilere çeşitli ödev ve sorumluluklar yüklemektedir.  Bu bağlamda, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 66. maddesi, “Türk Vatandaşlığı” başlığını taşımakta ve “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür” temel tanımını içermektedir. Bu çerçevede ayrıca; “Türk babanın veya Türk ananın çocuğu Türktür” tanımlaması yapılmaktadır. Anayasa’nın bütününe bakıldığında, Türk Vatandaşlarına tanınan haklar, ödevler ve yükümlülükler bakımından, vatandaşlığın kazanılma biçimleri yönünden herhangi bir ayrıma gidilmediği görülmektedir. Başka bir ifadeyle, kişiler Türk Vatandaşlığı’nı ister doğum yoluyla, ister mevzuatta öngörülen diğer yollarla ve sonradan kazanmış olsunlar, vatandaşlık hukukî statüsü yönünden aralarında hiçbir bir farklılık bulunmamaktadır.  Durum böyleyken, Cumhurbaşkanlığı seçilme yeterliliği yönünden getirilen bu düzenleme ile, benzer nitelikli haklar olan “kamu hizmetine girme hakkı” veya “milletvekili seçilme yeterliliği” konusundaki düzenlemeler arasında bir farklılık yaratıldığı göze çarpmaktadır. Anayasa’nın temel aldığı vatandaşlık tanımı ve buna başlanan hak ve yükümlülükler sistematiğinden ayrılan böyle bir düzenlemeye neden ihtiyaç duyulduğu ise anlaşılabilmiş değildir.

ANAYASA KOMİSYONU’NDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER:

Yukarıdaki eleştirilere paralel olarak neden ihtiyaç duyulduğu anlaşılamayan doğuştan Türk vatandaşı olma şartı, mevcut Anayasa’da olduğu gibi “Türk vatandaşları arasından” şeklinde değiştirilmiştir.Ayrıca, tek adayın geçerli oyların çoğunluğunu alamaması durumunda yalnızca Cumhurbaşkanı seçiminin yenileneceğine ilişkin hüküm eklenmiştir.Buna ek olarak, seçimlerin tamamlanamaması durumunda, mevcut Cumhurbaşkanının “yenisi göreve başlayıncaya kadar” görevine devam edeceği hüküm altına alınmaktadır. Teklifte bu husus “yenisi seçilinceye kadar” şeklinde ifade edilmişti.


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir