Türkiye’nin Düzenini Bozdular…

Toplumun, insanlığın, düzenini, DNA’sını bozdular… - TurkiyeHalki

Toplumun, insanlığın, düzenini, DNA’sını bozdular…

Ne hukuk kaldı, ne adalet…

Ne insan kaldı, ne insanlık…

Hukuk guguk oldu…

Kimse yarınından emin değil…

“O güzel insanlar, o güzel atlara binip gittiler…”

Ne umut kaldı, ne mutluluk…

Ne düş kaldı, ne hayal…

Umut, mutluluk tatlı bir anı oldu… Siyah – beyaz fotoğraflarda, filmlerde kaldı…

O resimlerde bencillik, art niyet, makam – mevki, başkanlık tutkusu yoktu… İnsanlar birbirlerinin omzuna dostça atarlardı ellerini… Birbirlerine tertemiz duygularla sarılırlardı…

Orada yalan, riya, çalma, çırpma, yolsuzluk yoktu… Kürt, Türk, Alevi, Sünni yoktu… Orada insan vardı…

Orada IŞİD, Rabia, Rabia simgesi dört parmak her Allah’ın günü, insanların gözüne gözüne sokulmazdı… Orada insanlar birbirlerinin boğazını kesmezdi…

Orada kin, öfke, mezhep, tarikatçılık yönlendirmeleri ile çocukları birbirine düşman etmek yoktu… Kimse kimseye dinini, imanı, ırkını, kökeni sormazdı…

Orada saf, yalın, katıksız sevgi, duygu seli vardı… O siyah – beyaz filmlerde Küsmek vardı… Küsmek nedir bilir misiniz? Onu da kavganın ve aşkın ozanı Nazım’dan dinleyelim:

“Küsmek dürüstlüktür. / Çocukçadır ve ondan dolayı saftır. / Yalansız’dır.

Küsmek; seni seviyorum’dur.”

İnsanlar hayal kurmayı da unuttular… Gökyüzüne, yıldızlara bakmayı, yeşil bahçeli, pembe boyalı evlerde aşk yaşamayı da unuttular… Gülleri, bülbülleri, rüzgârı, dalgaların sesini çoktan unuttular…

Her yanda, her yerde duyulan ses şimdi, sövme, sayma, patlama, mermi sesleri…

Hiç derdimiz yokmuş gibi, tüm sorunlar çözümlenmiş de ortalık güllük, gülistanlıkmış gibi, durup dururken bir de “Başkanlık Sistemi” çıkardılar… “Evetçi”, “Hayırcı” diye toplumu ikiye böldüler… Düşman kamplara ayırdılar… “Evetçi” “Hayırcı”yı, “Hayırcı” “Evetçi”yi elinden gelse bir kaşık suda boğacak…

Neymiş efendim, “Güç tek elde toplanacak, çift başlılık bitecek, her kafadan bir ses çıkmayacak, kararlar daha çabuk alınacak, toplum daha iyi yönetilecekmiş…!!!???”

Adama sormazlar mı o zaman? Peki, bugüne değin güç, tek elde değil miydi? Bugüne değin bu ülkeyi tek parti yönetmiyor muydu? Bugüne değin bu ülkenin tepesinde uzaylılar mı vardı?

Hazine, “Örtülü Ödenek”, basın, emniyet, yargı elinizde değil miydi? Neden ülkeyi bir arpa boyu ileri götüremediniz? Neden 15 yıldır insanları iki kilo pirince, 5 kilo şekere, 10 kilo makarnaya, aş evlerine mahkûm ettiniz?

Neden insanları kredi kartlarına bağımlı kıldınız? Neden icra daireleri dolup dolup taşıyor? Neden açlık sınırının altında yaşayanlar, işsizler ordusu, bir çığ gibi büyüyor?

Üstüne üstlük bir de  bu milletin göz nuru, alın teri kamu kurumlarını satıp milyarlarca doların sahibi oldunuz?

Neden iki yakanız bir araya gelmedi? Neden toplumun iki yakası bir araya gelmedi? Ülkeyi daha iyi yönetmek için şimdi vatandaşlardan “Evet” oyu istiyorsunuz? “Evet” oyu çıkıp “Başkanlık sistemini getirince, ne değişecek? Devlet yönetiminin başına bülbül mü konduracaksınız?

15 yıllık iktidarınızda yapamadığınızı okuyarak, üfleyerek mi gerçekleştireceksiniz? Şimdiye dek elinizi tutan mı vardı?

Yalan, yalan, yalan… Yalanla yatıp, yalanla kalkıyorsunuz…

Ne utanma kaldı, ne sıkılma…

Neymiş efendim, bütün bu yapılanlar halkın mutluluğu, halkın geleceği içinmiş…!!!???

Şunu açıkça söylesenize: “15 yıldan bu yana o kadar çok suç işledik, o kadar çok yolsuzluk yaptık ki, bu bataklıktan kurtuluşumuz çok zor… Önünde sonunda yüce yargı yakamıza yapışacak ve bizden hesap soracak… Nemize lazım, biz şimdiden önlemimizi alalım ve yargıyı, yasamayı, yürütmeyi tek elde toplayalım… Bizi yargılayacak olan Anayasa Mahkemesine de adamlarımızı atayalım, geleceğimizi garanti altına alalım…”

Gözümüzün içine baka baka suç işlemeye devam ediyorsunuz. Televizyonları, devletin uçaklarını, arabalarını, parasını babanızın malı gibi, tepe tepe kullanıyorsunuz… Basın, TV’ler sadece sizin hizmetinizde… Canlı – cansız haberler, röportajlar, reklamlar size çalışıyor… Gir oyna, çık oyna… Muhalefete söz hakkı yok…

“HAYIR” diyenleri tutukluyorsunuz, bildiri dağıtmalarına engel oluyorsunuz, tehditler savuruyorsunuz… Meydanları, sokakları, salonları, elektrikleri onlara kapatıyorsunuz… Ondan sonra “İleri demokrasi”den, eşitlikten, tarafsızlıktan, özgür iradeyle referandum oylamasından söz ediyorsunuz…

Bir emniyet yetkilisi, “HAYIR” bildirisi dağıtanlara açık açık “Burada ‘HAYIR’ propagandası yapamazsınız… Ama ‘EVET’ propagandası yapabilirsiniz” diyor…

Tam yeri gelmişken şunun altını çizerek söyleyelim şimdi: Bu dünya Sultan Süleyman’a bile kalmadı… Gün gelip, devran döndüğünde elbette bütün bu yapılan haksızlıkların, hukuksuzlukların hesabı sorulacaktır… İnanın, o gün geldiğinde, bu adamların arkalarını dayayacakları kimseleri kalmadığında, senden benden daha çok “Atatürkçü, devrimci” olacaklardır… Bizi karşı devrimcilikle suçlayacaklardır…

Ben, sizi bilmem ama o arkasında ters harfle “İSTANBUL HATIRASI” yazılmış siyah beyaz fotoğrafları ve “Zengin oğlan – fakir kız” ya da “Zengin kız – fakir oğlan”lı siyah beyaz filmleri ben şimdi çok arıyorum… Bir zaman makinesi olsa, hiç düşünmeden o yıllara yeniden dönerdim…

([email protected])


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir